Eşdeğer Mansiyon (NODE Architects), Mahalle Tasarımı Fikir Yarışması

Açıklama Raporu

Rize İli Coğrafi ve İklimsel Verileri

Rize; Türkiye’nin kuzeydoğusunda, Doğu Karadeniz Bölgesi’nin en yüksek kesiminde yer alan bir kentimizdir.

İl toprakları kıyıdan başlayarak güneye doğru birden yükselir. Kıyıdan 10 – 15 km güneyde, yükselti 400 – 500 metreye ulaşır. Daha güneyde ise, dağların yükseltileri 2500 – 3000 metreyi de aşar. Dağlar Doğu Karadeniz kıyı dağlarının devamı olup kıyıya paralel olarak uzanır ve kimi yerlerde Karadeniz’e dik olarak inerler. Dağlarla deniz arasında kalan alan yüksek bir yayla görünümündedir. Dağlar arasında ekonomik bakımdan önem taşıyan yaylalar vardır. Eğimin çok olması nedeni ile kısa, hızlı ve düzensiz akan pek çok akarsu vardır. Mahalleler coğrafi koşullar sebebiyle birbirinden kopuk oluşmuştur. Rize yazları serin, kışları ılıman ve genelde her mevsim yağışlıdır. İklime uygun olarak çay ve Akdeniz bitkileri yetişmektedir.

Mahalle – Kent – İnsan İlişkisi

Arapça kökenli mahalle kelimesi “mahal” kelimesi ile aynı kökten türemiştir ve konaklanan yer anlamına gelmektedir. Kentlerin en küçük yerleşim birimleri için kullanılmaktadır.

Mahalle kelime anlamının işaret ettiği gibi coğrafi bir alanın ötesinde anlam taşır; toplumumuzda, toplumsal hayatın merkezinde yer almakta ve kentin çekirdeğini oluşturmaktadır. Mahalle kavramını sosyolojik açıdan ele aldığımızda mahalleyi salt mekân olarak değerlendirmemek gerekir. Çünkü mahalle bir mekândan öte hayatın merkezinde duran ve üzerinde kendine özgü bir toplumsal örgütlenmeye imkân veren; aynı zamanda başlı başına bir yaşama tarzını ifade eden bir unsurdur. Bunun da ötesinde mahalle kimlik, kültür, medeniyet vb. kavramlarla iç içe geçmiş durumdadır. Bu yönüyle de insandan bağımsız düşünülmesi imkânsızdır. Alver mahallenin merkezi önemini, “Mahallenin temeli, mekân ve insandır; mekân ve insan/hayatın bütünleşmesidir. Ne sadece mekân ne de insandır; insan ve mekânın el ele verip dokuduğu yeni bir birlik, yeni bir hayat sahnesidir mahalle. Mahalle inşası doğrudan insanın mekâna el vermesiyle mümkündür; bu bakımdan insan mahallenin temel taşıdır. Mahalle; hayatın, belli bir kültür, değer, inanç, ritüel ve gelenek çerçevesinde örüldüğü, bu yönüyle kendine özgü yapısı, kimliği, hayat tarzı ile mücehhez bir ortamdır. Gerçek bir yaşamdır” (Alver, 2011; 117) şeklinde ifade eder. Bu ifadeye göre mahalle ve insanın birbirinden bağımsız düşünülmesi mümkün değildir. Mahalle sadece kentin sınırlara bölünerek ayrışmasını ifade etmenin ötesinde, sembolik ve metaforik birçok anlam taşımaktadır.

Mahalle; ortak mekânları paylaşan insanlar arasında farklı bağlar kurulmasına; ortak bellek oluşmasına olanak sağlamaktadır. “Mahalle” ve “Mahalleli” arasındaki ilişki sonucu bu iki kavram birbirini beslemekte ve şekillendirmektedir.

Mahalle birimi en azından; konut dokusu, kullanıcıların ihtiyaçlarını gidereceği ticari birimler, konutlardan rahatlıkla erişilebilen eğitim donatısı, sağlık birimi, ibadethane ve ortak kullanılan sosyal donatıları barındırmalıdır.

Günümüz kent planlaması ve eski yerleşim yerlerinin dönüşümünde yaşanan en büyük sıkıntı kullanıcıların sosyalleşip birbiri ile iletişime geçeceği ortak alanların olmaması ya da zayıf kalmasıdır. Ortak yaşamın getirdiği güven duygusu metropollerde gitgide yok olmaktadır. Bu durumun oluşmasında büyük kamusal alanların var olması ve bu alanı kullanan kullanıcı sayısının artmış olması rol oynamaktadır. Mahalle içinde ne kadar çok sayıda kullanıcıya hitap eden işlev varsa mahalle ölçeğini o derece kaybetmektedir.

SERENDER

Karadeniz bölgesine özgü, ayaklar üzerinde yükseltilmiş, genelde ahşap malzemeyle üretilen, mutfak ve depo olarak kullanılan yapı tipine “Serender” denmektedir. Serender zeminden yükselerek toprağa daha az temas etmekte; dolayısıyla doğaya daha az zarar vermektedir. Ayrıca genelde pişirme ve depolama birimi olarak kullandıkları odalarını haşerelerden uzak tutabilmişlerdir.

Coğrafyanın eğimli ve zorlu şartlarını da yine bu yolla daha elverişli hale getirebilmişlerdir. Serender yüzyılı aşkın süredir bölgede görülmektedir. Benzer bir örnek Kuzey İspanya’da da bulunmaktadır. Oradaki örnekte daha çok taş kullanılmıştır.

MAKRO SERENDER

Eski bir yapı tipi olan serender, hem ekolojik anlamda hem de zorlu coğrafi koşulların uygun hale getirilmesi açısından hala başarısını korumaktadır. Önerilen mahalle dokusu birden fazla serenderin bir araya gelmesi ile oluşmaktadır. Makro serenderin eğime uyumu bazaların eğim yönünde setlenmesi ile sağlanmıştır. Eğim üzerinde yükseltilen zemin üzerinde konut dokusu, ibadethane ve eğitim birimleri bulunmakta; alt zeminde ise spor ve kongre alanları, ticari ve sağlık birimleri gibi daha kamusal işlevler önerilmektedir. Alt zeminde bahsedilen işlevler güçlü bir aks tanımlayacak şekilde yerleşmiştir. Üst kotla ilişkinin hem görsel açıdan hem de kullanım açısından kesilmemesi adına yer yer düşey bağlantılar döşemede açıklıklar ve eğim yönünde toplayıcı bir omurga düşünülmüştür. Bu yırtıklar ve omurga sayesinde alt zeminde yer alan birimler için ışık almak sorun olmaktan çıkmıştır.

Her bir bazanın üstünde ise daha özel kullanım olan konutlar ve konutlardan rahat erişilebilecek eğitim ve ibadethane yer almaktadır. Baza üstü sosyo – permakültürel faaliyet için ayrılmış alanlar baza üstü ve altı etkileşimini güçlendirmektedir.

Her bir bazanın alt ve üstünün ayrılmasıyla oluşan mekânsal hiyerarşi; hem mahalle sakinleri için zengin sosyal donatılar, ortak alanlar oluşturmaya imkân vermekte, hem de kamusal alanların varlığıyla artacak kullanıcı sayısının mahalle yaşantısını bozması engellenmektedir. Bu sayede geleneksel mahalle yaşantısı bozulmadan metropol zenginlikleriyle gelişebilmektedir. Önerilen bu mahalle tipi ihtiyaca göre evrilmeye, büyümeye, gelişmeye açık esnek bir tasarım modelidir. Bu model permakültür ile desteklenmiş ve baza alt – üst ilişkisi kuvvetlenmiştir.

Permakültür

Permakültür, insanların maddi ve maddi olmayan ihtiyaçlarını, doğal ekosistemlerin işleyişini örnek alarak, parçası oldukları doğaya ve üzerinde yaşadıkları dünyaya zarar vererek değil, yarar sağlayarak karşılamalarını olanaklı kılan bir tasarım ve bakım bilimidir. Permakültür soruna değil çözüme, istemediklerimize değil istediklerimize, olumsuza değil olumluya baktığımız bir yaklaşımdır.

Mahalle kavramı sosyal etkileşim dokusu ve belleği içindeki parametreler ile sosyo-permakültürel olguyu destekler niteliktedir. Mahalle dokusu içindeki insan ve doğa ilişkileri permakültürün yapı taşıdır. Baza üstünde toprakta yetişen topraktan gelen ürünleri; baza altında insanların ikili ilişkilerini güçlendirerek ticari bir faaliyete döndürülmesi mahalle dokusu içinde permakültürün yerini açıklar.

Mahalle dokusu içinde, insanların doğal ekosistemle etkileşimi, bununla beraber birbirleri ile iletişimi aynı mahallede baza altına taşınır. Bazanın seperasyonu permakültürel faaliyeti yönetir. Bu yönetim Üretici – Tüketici ilişkisinin karşılıklı faydaya dönüştürülmesi tasarımda öngörülen bir döngüdür. Bu döngü bireyin kendi bahçesinde ürettiği ürün ile başlar. Birey kendi konutunun önünden aldığı mahsulü aynı şekilde bazanın altında mahalledeki diğer bireylere satar ve tekrar bahçesinde üretim devam eder. Bu sosyo-ticari-permakültürel düşünce baza seperasyonu ile tasarımda yerini bulmuştur. ‘Sürdürülebilir’ tarım olmaksızın istikrarlı bir sosyal düzen mümkün değil ise sosyal düzenin yapı taşı olan mahallenin tasarımı yapılırken permakültürel olgular da tasarımın içinde bulunmalıdır. Permakültürün baza aracılığıyla mahalleyi separe etmesi değil bazanın altındaki ve üstündeki hayatı birleştirmesi öngörülmüştür. Baza; üstünde daha özel bir alan barındırırken altında ise kamusal alan bulundurarak bir çeperleşme öngörmektedir. Permakültürün baza altı ve baza üstü kısmi etkileşimi mahalle tasarımını güçlendirmektedir. Tasarımda güçlü bir öge olan baza herkesin ulaşamayacağı özel alanlar ile mahalle sakinlerine konforlu bir yaşam sağlarken, altında kullanıcıya ticari, sosyal ve ticari-sosyo-permakültürel alanlarla iletişim imkanı sağlamaktadır. Bu iletişim bazanın üzerinde daha özel ve mahrem iken baza altında kamusal özelliklere sahiptir.

Geleneksel Yapım Tekniği

Rize kentinde yapıların düzenini arazi koşulları şekillendirmiştir. Zorlu topoğrafik şartlara yapılar uyum sağlamak durumundadır. Topoğrafya dağlık özellikte olduğu için evler genelde dik yerlerde inşa edilmektedir. Tasarım alanı seçilirken eğimin potansiyelinin değerlendirilebileceği bir alan seçilmiştir.

Evler ahşaptan, genellikle tek kat olarak yapılır, taş temel üzerine oturtulur. Odaların altında oluşan boşluk; odaların hava akımlarından korunması ve sıcaklıktan yararlanılması için, ahır haline getirilir.

Evin içinden ahır ile bağlantı bulunmaktadır. Serender mantığı da budur. Ahşap dikmeler üzerinde altı depo veya ahır olan üzerinde daha kontrollü bir yaşamın olduğu yapı sistemidir. Tasarımda ise bu sistem ele alınmış ve eğime oturmuş 5 baza üzerinde kontrollü bir hayat öngörülürken altında ise ticari & sosyal bir alan kurgulanmıştır. Bilinen tekil serender, mahalle ölçeğinde yeniden düşünülerek “Makro-Serender” olarak kurgulanmıştır.

Doğu Karadeniz Bölgesi’ nde topoğrafik şartlar nedeniyle evler birbirinden uzak, tek veya birkaç evlik mahalleler halinde kurulmuştur. Bütün köyün ya da mahallenin bir arada yapılmasına imkân veren genişlikte düz arazisi yoktur. Tasarımda eğim hesaba katılarak bazalar eğimin izinde konumlanmış ve setlemeler yapılmıştır. Düşeydeki baza hareketi ve bazalar arası toplayıcı omurga aracılığıyla eğim yönetilmiş ve bir mahalle makro serender fikrinin etrafında tasarlanmıştır.

Doğu Karadeniz Bölgesi’nde dağlar denize paralel uzanır. Doğudan batıya doğru Kaçkar, Soğanlı, Zigana ve Canik Dağları, Anadolu ile arasında bir hattın kuzey tarafı Akdeniz İklimi’ ne benzer özellikler gösterir. Bol yağışlı ve ılıman iklim bölgedeki konutların plan tipolojisinden, yapım sistemi ve malzemesine kadar her özelliğinde belirleyici rol üstlenmiştir. Evler genelde konut sahibinin arazisinin üst kısmında yer alır ve engebeli araziden dolayı çoğu zaman ön ve arka cephesindeki kot farkından dolayı bir cephesinden 1 kat diğer cephesinden 2 kat olarak görülmektedir. Mahalle tasarımında bazalar eğime göre setlenmiş ve yönlendirilmiştir. Aynı geleneksel kurgu tasarımda bulunmaktadır. Yani bir bazanın üst kotu aslında diğer bir bazanın alt kotunu oluşturmaktadır.

Baza ve baza altındaki birimlerin taşıyıcı sistemi betonarme olarak öngörülmüştür.

Baza üstünde ise birimlerin (konutlar) ahşap karkas sistem ile çözülmesi düşünülmüştür. Ana ve ara taşıyıcı elemanlar yığma sistemde olduğu gibi yatay değil dikey yerleştirilmiştir. 5/10 cm kesitindeki dikmeler 80′ er cm ara ile taban kirişi üzerine yerleştirilmiştir. Dış duvar örgüsü ön plana çıkartılmak istenmiş bu şekilde daha düzgün ve simetrik bir yüzey elde edilmiştir. Konutlarda ahşap karkas (çatma) sistem ile elde edilen duvar kalınlığı 20 cm’dir.

Dikmeler kareye yakın dikdörtgen şekil oluşturacak şekilde yatay elemanlarla düzenlenerek ‘göz dolma’ sistemi ile yerleştirilmiştir.

Potansiyel Makro Serender Yerleşim Mahalleleri

Rize ilinde yapılan araştırmalar sonucu, söz konusu makro serenderlerin kısa ve orta vadede uygulanabileceği potansiyel mahalleler saptanmaya çalışılmıştır. Bu mahalleler:

  1. Atmeydanı Mahallesi
  2. Bozukkale Mahallesi
  3. Camiönü Mahallesi
  4. Dağınıksu Mahallesi
  5. Değirmendere Mahallesi
  6. Engindere Mahallesi
  7. Halatçılar Mahallesi
  8. Kasarcılar Mahallesi
  9. Paşakuyu Mahallesi
  10. Taşlıdere Mahallesi
  11. Yeniköy Mahallesi

şeklindedir.

Etiketler

Bir yanıt yazın