Eşdeğer Mansiyon, Çuhadaroğlu Alüminyum 2020 Öğrenci Proje Yarışması

Eşdeğer Mansiyon, Çuhadaroğlu Alüminyum 2020 Öğrenci Proje Yarışması

PROJE RAPORU

“Kendine yetmek toplu yaşamın esasıdır.”(1)

Günümüz (sözde) modern dünyanın temel sorunlarından birisi de, kendine yetememe halleri sonucunda ortaya çıkan savaşlardır. Savaş gibi global kriz durumları toplulukları farklı zorunluluklara iterler. Savaş durumunda bu zorunlu kalınan olgulardan birisi de göçtür. Milyonlarca Suriyeli insan hayatta kalabilmek için farklı ülkelere yoğun göçlere başladılar. Göç sorunu bütün dünya dinamiklerini etkilemiş olsa da, bu durumdan en çok etkilenen ülke Türkiye’dir. Uzun bir süre devam edecek olan Suriye iç savaşı ve sonrasındaki göç problemi; bilim insanlarını, tasarımcıları ve diğer meslek gruplarını bir araya getirerek bir çözüm üretmeyi zorunlu kıldı. Aradan belirli bir zaman geçtikten sonra, tasarımcılar, Türkiye – Suriye sınırında yer alan eski tren hattını fark ettiler. Bu tren hattı; Suriye’nin iç kısımlarından (Latakia) başlayarak Maydan Akbis’e kadar gelip, oradan Gaziantep / Yolbaşı üzerinden devam ederek Türkiye’nin iç kısımlarına kadar uzanmaktadır. Uzun soluklu fizibilite çalışmalarının arkasından, mevcut tren rotasının, kendisinin mekânsal potansiyellerini açığa çıkaran Trans – Migration fikri ortaya çıktı.

Trans – Migration projesi 3 ana süreç ve bir sonuç beklentiden oluşmaktadır. Bunlar: savaş sonrasında ülke sınırında oluşan aşırı popülasyon artışı, Trans – Migration adlı trenin insanlık için harekete geçmesi, popülasyonun ikinci kez birikmesi sonucu uygulanan ilk tampon çözümünün yetersiz kalmasıyla, ilk Trans – Migration’ın tekrar harekete geçirilerek diğer trenlerin devreye sokulması.

Bu bağlamda tren yapısal olarak 3 katmanda incelenebilir: çekici tren, hareket edebilen (tekerlekli) ana döşemeler ve modüller. Trans – Migration ilk olarak insanların barınma sorununa ev sahipliği yapmak üzere, üzerinde yer alan modüllerin sabitlenmesiyle hayata geçer. Sonrasında temel ihtiyaçlarını göz önünde bulunduran insanlar ilk olarak üretim tablalarını inşa ettiler. Gerekli su ihtiyaçlarını tren hattının yakınlarından geçen Tahtaköprü Barajı’na bağlanan derelerden karşıladılar. Üretim tablalarının inşasından hemen sonra revir ve su deposu ihtiyaçlarını tamamladılar. Normal bir yerleşik yaşama geçen ilk Trans – Migration topluluğu, kültürlerinde yer alan aşevi ve sofa modüllerini de hayata geçirdikten ve tren belirli bir uzunluğa eriştikten sonra üst kata çıktılar. Ancak sınırda aşırı popülasyon sonucunda Trans – Migration asıl görevine yani hareket etmeye başlayarak hattın ilerisine taşındı. Mevcut konumunu arkalarından gelecek diğer tren için bıraktı. Bu süreçte ilk topluluğun daha fazla yetiştiricilik yapması gerekti, dolayısıyla depo / ambar modüllerine ihtiyaç duydular ve bir kat daha eklemlendi. Toplamda 3 kattan oluşan tren, taşıdığı insanlardan öğrendi ve onlar da Trans – Migration’dan.

Trans – Migration projesi 3 ana süreç ve bir sonuç beklentiden oluşmaktadır: savaş durumunun sonlanmasıyla birlikte ülke sınırları içerisinde ilerleyen trenin aynı rota üzerinden tekrar Suriye’ye gönderilmesi ve mevcut modüllerin onlar için yeni kuracakları kent modellerine referans vermeleri beklenmektedir.


(1)Pier Vittorio Aureli, Az Yeterlidir Mimarlık ve Asketizm Üzerine, syf. 35

Etiketler

Bir yanıt yazın