ANNA Stay

Hollandalı mimar Caspar Schols tarafından tasarlanan ANNA Stay, Lizbon’da düzenlenen World Architecture Festival’de (WAF) “World Hotel Building of the Year 2022” ödülünü kazandı.

ANNA Stay, konukların kendileriyle ve doğayla yeniden bağlantı kurmasını sağlayan sürdürülebilir tasarımıyla övgü topluyor. Elle hareket ettirilebilen duvarları ve pencereleri ile ANNA Stay, doğada konaklamak için yeni ufuklar açıyor.

ANNA Stay
Sürgülü iki kabukla donatılmış olan ANNA Stay doğayla bütünleşme konusunda olanak tanıyor. İç kabuk çift camdan, dış kabuk ise ahşaptan oluşuyor. Bu iki kabuk isteğe göre ayarlanarak havaya veya kullanıcı isteğine göre değiştirilebiliyor ve doğayla iç içe olmayı sağlıyor.

Kış aylarında, yalıtımlı ahşap kabuk tıpkı kalın kışlık bir mont gibi içeriyi sıcak tutuyor. Baharda ise cam sayesinde içerisi yağmurdan korunuyor ve güneş ışığının da içeri girmesi sağlanıyor. Sıcak havalarda, kullanıcılar isteğe bağlı olarak cam kabuk kaydırarak serin havanın içeri girmesine izin verebiliyor. Her mevsimde cam kabuğun içinde zaman geçirerek veya uyuyarak doğayla bağlantıda bir deneyim yaşanabiliyor. ANNA doğayı sadece izlemekten öteye geçerek doğayla birlikte bir organizma gibi hareket ediyor. Bu sayede, cam çatının altından şiddetli bir yağmurun güzelliğini yaşamaya, sabahın erken saatlerinde kuşların arasında uyanmaya veya doğrudan yatağınızın üzerinde yıldızlı bir gecenin büyüsüne kapılmaya olanak sağlıyor.

Doğal Antidepresanlar

Giderek değişken ve daha dijital hale gelen bir dünyada ve kesinlikle Covid salgınıyla geçen iki yorucu yılın ardından insanlar doğayla, başkalarıyla ve çevreyle bağlantılara can atıyor. Tıpkı kaslar gibi beynin de eğitilmeye ihtiyacı vardır ve beyindeki belli bölümler yeterince uyarılmazsa bitkinlik, yorgunluk hatta depresyon bile meydana gelebilir. Sinirbilimci Prof. Dr. Margriet Sitskoorn’un ‘varsayılan mod’ olarak adlandırdığı sürece dönüşte doğayla bağlantılı olmanın büyük etkisi var. Bu sebeple, çatı ve duvarları kaldırarak doğayla iç içe olmak böyle zamanlar için esastır. Doğaya ve insanın kendi içine dönüşte bu engelleri kaldırmak konusunda ANNA önemli bir rol oynuyor.

Sürdürülebilir Tasarım

Modüler olarak tasarlanan ANNA, en az ekolojik hasara sebep olacak şekilde en kısa sürede inşa edilmiştir. Lojistikten kaynaklı kirliliği en aza indirmek için ANNA’nın benzersiz parçalarının %80’i gelecekte dijital bir dosya aracılığıyla 3D yazıcılarla yerel olarak her yerde üretilebilmesine olanak sağlayacak şekilde tasarlanmış. Montaj parçaları da geri dönüştürülmüş plastikten üretilmiş.

Ayrıca, kauçuk ve alüminyum ekstrüzyon teknikleri kullanılarak, ANNA’nın her zaman mükemmel şekilde kaymasını ve su geçirmez ve rüzgar geçirmez kalmasını sağlamak için benzersiz şekilde tasarlanmış 26 ekstrüzyon profili elde edilmiş. En yenilikçi parçası ise ise rüzgar labirenti entegre edilmiş patentli alüminyum raylarıdır. Malzemeler bir dizi iklim ve koşulda farklı şekilde genişlediğinden, karşılaşılan zorluklardan biri, hareketli parçalarda 1 milimetreden daha az toleransın gerçekleştirilmesiydi. Tasarımcılar çözümü Accoya ahşabı, huş ağacı katı ve alüminyum kombinasyonunda buldular. Son olarak, ANNA’nın tüm malzemeleri tamamen ayrılabilir ve yeniden kullanılabilir.

Etiketler

Bir yanıt yazın