2. Ödül, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Ağadere Hastanesi ve Şehitliği Fikir Projesi Yarışması

2. Ödül, Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli Parkı Ağadere Hastanesi ve Şehitliği Fikir Projesi Yarışması

Tasarım Ekibi

M.Ziya İmren    Mimar – İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü
Barış Ekmekçi Peyzaj Yüksek Mimarı – Ankara Üniversitesi
Münire Sağat   Peyzaj Mimarı – Karadeniz Teknik Üniversitesi

Danışmanlar
Ufuk Cesur      Mimar – ODTÜ

Yardımcılar
Yakup Koçak

ÇANAKKALE SAVAŞI VE SAĞLIK HİZMETLERİ

18 Mart 1915’te başlayan ve 9 Ocak 1916’da sona eren Çanakkale Savaşı, I. Dünya Savaşı içinde Türk’ün yenilmezliğini bütün dünyaya kanıtlayan, yakın tarihimizi belirleyen olayların temelinin atıldığı bir destandır.

Türkler Çanakkale Savaşı sonucu ayakları üzerinde yeniden doğrulmuştur. Aynı zamanda bu savaş, tarihin akışı içinde yalnız Türkler açısından değil, gelişmeleri ve sonuçlarıyla tüm dünya tarihini etkileyen olayların da dönüm noktası niteliğini taşımaktadır.

Çanakkale Savaşı’nda birliklerimiz kendisinden kat kat güçlü ve yeni teknoloji ile donanmış düşman kuvvetlerini yenmekle kalmamış, ayni zamanda salgın hastalıkları, yetersiz malzeme ve ameliyat koşullarını da yenmiştir. Bu kısım savaşın görünmeyen başka bir boyutu olan Sağlık Cephesi’ni oluşturmaktadır.

Savaş sırasında Sağlık Cephesi’ni oluşturan askeri-sivil doktorlar, hemşireler ve diğer sağlık görevlileri de büyük özveri ile hizmet etmişlerdir. Kadın kuruluşları, gönüllü hemşire temin ederek sağlık ordusuna yardımcı olmuşlardır. Tüm tıp öğrencileri, klinik şefleri ve asistanlar silah altına alınıp, cephedeki hastanelerde görevlendirilerek bir kader savaşı olan bu cephede gece gündüz dinlenmeden büyük özveri ile hizmetlerde bulunup, birçok kahramanı yaşama döndürmüşlerdir.

25 Nisan 1915 tarihinde başlayan kara savaşlarıyla birlikte sağlık hizmetlerinin önemi artmıştır.
Eceabat, konumu nedeniyle savaşın merkezinde olduğu için savaş sırasında burada bulunan hastane önem kazanmıştır. Bombardımandan sonra acil bir emir ile bu hastane Ağadere’ye taşınmıştır. Ağadere düşman gemilerinden atılacak toplara karşı korunaklı olan tepeler arasında yer alan bir vadidedir. Cephede toplanan birlik sayısının artmasıyla Ağadere’deki dört seyyar hastane bir araya getirilmiş ve zamanla Ağadere Seyyar Hastanesi, Gelibolu Yarımadası’nın en büyük hastanesi haline gelmiştir. Çanakkale Boğazı’nı cepheden gören, Eceabat ile Kilitbahir Köyü arasındaki alanda Dur yolcu yazısının hemen sağında bulunan Ağadere Vadisi’nin yamaçlarında, bu hastanede hayatini kaybeden binlerce askerimiz yatmaktadır.

AĞADERE SEYYAR AĞIR MECRUHİN HASTANESİ MÜZESİ VE ŞEHİTLİĞİ

“Dur yolcu!
Bilmeden gelip bastığın bu toprak
Bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir….

Bu yazı Çanakkale’den araba vapuru ile Ecebaat’a geçerken Eceabat ilçe merkeziyle Kilitbahir Köyü arasındaki tepenin Çanakkale Boğazı’na bakan yamacına yazılmıştır. Gelibolu Yarımadası’na ilk ayak basarken bize durup düşünmemizi emreder ve bir dönemin kalbinin attığını hatırlatır. Dur yolcu yazısının hemen sağındaki proje alanımızda müze ve anıt olarak düşünülen yer Ağadere Hastanesi ve Şehitliği’nin kalbi durumundadır.

Proje Çanakkale Savaşı süresince savaşın kaderi üzerinde tayin edici bir rolü olan Sağlık Cephesi’ni anlatmayı hedeflemiştir. Bu alandaki tüm imkânsızlıklara rağmen, Sağlık Cephesi’nin göstermiş olduğu gayreti, bir anıt yol boyunca aşama aşama yaşatma üzerine kurgulanmıştır.

Alanın tümü Ağadere Hastanesi’nin yansıması olan bir açık hava müzesi olarak tasarlanmıştır. Mekânsal düzenlemelerde proje alanının mevcut olan dokusu, doğal değerleri ve stratejik konumu dikkate alınmıştır. Tüm alanda yapılan çalışmalara göre vadiyi çevreleyen yamaçlarda birçok mezar bulgusuna rastlanmıştır. Buna göre müze bu yamaçlarda yatan şehitlerimizin kalbi ve müzeye ulaşan anıt yol ise bizi o kalbe taşıyan damarlardaki kan gibi kırmızıdır.

Sahilden başlayarak müze ve kuleyle sonlanan anıt yol, şehitlerimize saygı adına yerden yükseltilerek dere boyunca uzanan bir yaya güzergâhıdır. Dere yatağındaki fiziki koşullardan dolayı, orada mezarlık olmadığı düşüncesinden yola çıkılarak projenin ana aksı dere yatağı üzerinde tasarlanmıştır. Yol üzerindeki her çizgi 25 Nisan 1915 tarihiyle 1 Temmuz 1915 tarihleri arasında sevk edilen 56.394 yaralı sayısı kadardır. Döşemedeki renk farkları ise 2358 hasta sayısını göstermektedir. Yol boyunca savaş günlerinin anısına tasarlanmış olan rölyef duvarları, zemin döşemeyi takip eden Sağlık Cephesi Hikâyesi ziyaretçileri bilgilendirmektedir. Yolun çeşitli kırılmalarla devam etmesi ve uzun olması, cephedekilerin sevk sırasında karşılaştıkları zorlukları ziyaretçilere yaşatmak içindir. Yoldaki bu kırılmalar şehitlerimize ithaf edilen müze ve anıtın çeşitli açılardan da görünmesini sağlamıştır.

Anıt yolun çevresinde ara ara görülen siyah ve beyaz mermer taşlardan oluşan bloklar, savaş sırasında hastaneye gelen yaralı ve hastalar ile onları tedavi eden doktorları simgeleyen şehitliktir. Bu bloklarla müzeye gidene kadar karşılaşan ziyaretçiler hastane alanında tedavi olmayı bekleyen yaralıları, hastaları ve doktorları her kesitte anımsayacaklardır.

TASARIM KARARLARI

Projenin en önemli çıkış noktalarından birisi de “koruma” kavramına çağdaş bir yaklaşım ortaya koyma amacıdır. Toprağa ve şehitlere saygılı aynı zamanda tarihi ve kültürel potansiyelin ortaya çıkarılması ile “tarihi belleğin” korunduğu bir çözüm hedeflenmiştir. Bu çerçevede genel yaklaşım öncelikle, alanın sahip olduğu potansiyelin yeniden keşfedilmesi ve tarih belleğinde sahip olduğu önemli yere yaraşır bir şekilde değerlendirilmesi olarak belirlenmiştir.

Anıt ve anımsatma mekanı olarak düşünülen müze tasarımı net ve yalın bir ifadeye sahiptir. Müze, vadide dereyi takip eden anıt yolun sonunda şehitlerimize saygı adına topraktan kopartılmıştır. Bu yer, şehitlerimizin yattığı, her metrekaresinde savaş kalıntılarının, tarihi mirasın, şehit ve gazilerin kanlarının bulunduğu, Türk Tarihi’nin yeniden yazıldığı topraklardır. Bu bağlamda müze tasarımı toprağa minimum müdahale edecek şekilde kurgulanmıştır.

Mekansal kurgu açık, yarı açık ve kapalı alanların ziyaretçi sirkülasyonu doğrultusunda şekillenmiştir. Ziyaretçilerin dolaşım esnasında kapalı sergi mekanlarından köprüler aracılığıyla dış mekana çıkarak, diğer kapalı mekanlara ulaşmaları, görsel ve fiziksel algılarında, farklılıklar deneyimlemelerini sağlayacaktır. Bu kapalı mekanların oluşturduğu ara yüzde yer alan köprüler, seyir terasları ve hastanede yaşamını yitiren kişilerin isimlerinin yazdığı şehitlik duvarı, tasarımın dış mekandaki odak noktalarıdır. Ayrıca şehitlik duvarında karanfil nişlerinin yanı sıra isimleri bulunmayanları temsil eden boş nişler bulunmaktadır. Bu nişlerden gündüzleri güneş ışınları geceleri ise ay ışığı mekana yansıyarak mekanda varlıklarını hissettirir. Bu ara yüz bir seyir terasıyla sonlanmış olup, bu teras tüm vadi ve boğaza hakimdir.

Müzenin sirkülasyonu sağlık cephesine dair oluşturulmuş senaryo ile lineer bir kurguda düzenlenmiştir. Sergi mekanlarında bulunan derinlik hissi, şehitlerimizin aylarca yaşadıkları siperlerdeki dar ve uzun mekanlardan referans almaktadır. Bu mekanlarındaki yükseklik ve darlık, ziyaretçiler için yalnızlık hissini yaşamayı tariflemektedir.

Toprağa müdahale etmeden yerden yükseltilen müze önerisi, taşıyıcı sistemde de çelik elemanların kullanılmasına yön verir. Çelik taşıyıcı sistem yapım, uygulama ve sürdürülebilirlik şartları açısından bu yer için en uygun yapı elemanıdır.

Alanda ziyaretçiler için 10 otobüslük ve 50 araçlık otopark planlanmıştır. Anıt yola ve alana araç trafiği sokulmamış, sadece müze için bir servis yolu tasarlanmıştır. Anıt yol ve müzede ki tasarımlarda engelliler, yaşlılar ve çocuklar için uygun çözümler üreten mekanlar düşünülmüştür.

Bitkisel Doku

Gelibolu Yarımadasının ormanlık alan dokusuna yakın olarak konumlanan alanda, doğal bitki dokusu korunmuştur. Vadi tabanındaki mevcut ağaçlara dokunulmamış, anıt yol; şehitlik, dere yatağı ve mevcut ağaçlara göre şekillenmiştir. Alanın doğal bitki örtüsünü oluşturan türlerden bazıları, palamut meşesi (Quercus aegilops), saplı meşe (Quercus pedunculiflora), kızılçam (Pinus brutia), kocayemiş (Arbutus unedo), defne (Laurus nobilis), zeytin (Olea europaea var. Oleaster), funda (Erica arborea), erguvan (Cercis siliquastrum), sakız (Pistacia terebinthus), katran ardıcı (Juniperus oxycedrus),servi (Cupresus sempervirens), katırtırnağı (Spartium junceum) olarak sayılabilir.

Su Kaynakları

Alanda su, önemli unsurlardan biri olarak yer almaktadır. Mevcut dere yatağı ıslah edilerek canlandırılacaktır. Dere yatağı, etrafındaki doğal peyzajla birlikte alanın algısını kuvvetlendirecektir.

I. Aşama: Sahil ve İskele Yolu

Gelibolu gezi güzergâhında alana gelen ziyaretçiler için giriş, ön bilgilendirme ve algılama yeri olarak düşünülmüştür. Sahil yolu üzerinde dört adet cep ve bir adet iskele bulunmaktadır. Bu ceplere ve iskeleye savaş sırasında kullanılan yedi kapıdan dört tanesini simgeleyen seyir çerçeveleri yerleştirilmiştir. Bu aşamada kullanılan seyir çerçeveleri bilgilendirme, oturma, dinlenme, seyir ve fotoğraf çekme gibi etkinliklere cevap verecek niteliktedir.

Sevk yolu üzerinde kullanılan Ağadere ve Akbaş iskelelerine bir gönderme olarak tasarlanan iskele, anımsatma yolunun son aşaması olan yaralı aktarma merkezlerine nakliye kısmını anlatır. Yaralıların buradan vapurlarla İstanbul’ a nakil işlemleri seyir çerçevesinde bulunan bilgilendirme panoları ve fotoğraflarıyla ziyaretçilere aktarılır.

II. Aşama: Tanıtım ve Bilgilendirme Yolu (Ağadere Köprüsü)

Ağadere köprüsünü simgeleyen bu kısımda, bilgilendirme duvarları ve yer döşemeleriyle sağlık hizmetleri sürecinin takip edilebileceği güzergâh başlar.

III. Aşama: Anımsama yolu ve Anımsatma Mekanları

Bu kısımda yedi kapıyı simgeleyen seyir çerçevesinden ikisi, zaman tüneli, sedyeler, hastaları ve yaralıları taşımakta zorlandıklarını betimleyen engebeli yollar, Osmanlı ordusunun sağlık hizmetleri sınıfı kıyafet ve rütbelerini anlatan renk tabloları bulunmaktadır. Zaman tüneli savaş sırasında siperlerin gerisinde bulunan yaralı yuvalarında geçen sağlık hizmetlerini anlatan bilgilerle birlikte ziyaretçilere orada yaşananları hissettirmeye çalışır.

IV: Aşama: Müze Yolu ve Ağadere Hastanesi Müzesi

Müze anıt ve anımsatma mekânı olarak düşünülmüştür. Müze, vadide dereyi takip eden anıt yolun sonunda şehitlerimize saygı adına zeminden yukarı kaldırılmıştır. Müze içerisinde sergi salonları, wc, abdesthane, mescit, danışma, toplantı odası, ofis ve yönetim binası bulunmaktadır. Müze; hastaneye giden süreç, Ağadere’nin savaştaki rolü, ani ve etkilerine ilişkin bilgilerle birlikte hastanelerde çekilmiş fotoğrafları, kullanılan malzemeleri içermektedir. Müzede ayrıca sağlık hizmetleriyle ilgili bilgilerin bulunduğu simülasyon bölümü yer almaktadır. Yapının en ilgi çekici yeri kuşkusuz Anma Koridoru’dur. Anma Koridoru’nun güney duvarı hastanede yaşamını yitiren kişilerin isimlerinin yazdığı karanfil nişleriyle kaplıdır. isimleri bulunamayanları temsil eden nişlerden gündüzleri güneş ışınları geceleri ise ay ışığı mekana yansıyarak mekanda varlıklarını hissettirir. Bu koridor bir seyir terasıyla sonlanmış olup, bu teras tüm vadi ve boğaza hakimdir.

Alanın doğal bitki dokusunun korunması tercih edilmiştir. Alana karakteristik bir ağaç olan zeytin ağaçları hakimdir. Her dem yeşil olan zeytin ağaçları barışı, bereketi ve gücü simgelerler. Müze yolda uyandırıcı bir etkiye sahip olması için yerleştirilen kiraz ağaçları ise çiçek açtıkları sırada gençlik, sağlık ve güzelliğimizi temsil ederken, döküldüğü sıradaki görüntüsü değer verdiğimiz yolda ölmeyi vurgular.

V. Aşama: Kule ve Tören Alanı

Kule, anımsatma yolu boyunca hayatlarından ve yaşamlarından kesitler sunulan kahramanlarımızın yükselerek sonsuzluğa ulaştığını simgeleyen bir anıttır. Anıt yolun sonunda bir bayrakla noktalanmıştır. Kule ve Müze arasındaki yol ise mermer bloklara bakan bir tören alanıdır.

Etiketler

Bir yanıt yazın