2. Ödül (Âşık Daimi Mezarı), İstanbul’un Mezarları Tasarım Yarışması

2. Ödül (Âşık Daimi Mezarı), İstanbul’un Mezarları Tasarım Yarışması

PROJE RAPORU

Âşık Daimî (İsmail AYDIN)

Âşık Daimi’nin asıl adı İsmail Aydın’dır. İsmail Aydın, Erzincan’ın önceleri Tercan, sonra Çayırlı ilçesine bağlı Karahüseyin köyünde yetişmiştir. Ailesi Cumhuriyet’ten hemen sonra Kangal’ın Ali Bey Köyü’nden İstanbul’a göç etmiştir. (Orhan, 1999: 7).

İsmail Aydın (Daimî), H. 1334, M. 18 Nisan 1932 İstanbul doğumludur. Daimî, 4-5 yaşlarında iken ailesi önce memleketleri Tercan’a, daha sonra tekrar Kangal’a, İkinci Dünya Savaşı sırasında ise tekrar Tercan’a göç eder. Âşık Daimîson olarak 1962yılından itibaren bir daha dönmemek üzere İstanbul’a göç etmiştir.1983 yılında İstanbul’da yaşamını yitirmiştir.

Âşık Daimi’nin Alevi Bektaşi Tasavvufi Yönü

Tasavvuf, İslam dininin doğuşundan iki yüzyıl kadar sonra ortaya çıkmış, örgütlenme döneminin ardından tarikat ve tekkeler aracılığıyla yayılarak yüzyıllar boyunca özellikle Anadolu’da etkisini sürdürmüş bir düşünme ve yaşama biçimidir. Tasavvuf, tek yaratıcı Tanrı’nın niteliğini ve evrenin oluşumunu varlık birliği (Vahdet-iVücut) anlayışıyla açıklayan dini-felsefi bir sistemdir. Tasavvufta temel düşünce, kâinatta ancak bir tek vücudun bulunduğuna inanmak ve diğer varlıkları, Tanrı’nın tecellilerinden / görünümlerinden ibaret saymaktır. (Akarpınar-Arslan, 2004)

Âşık Daimî şiirlerinin büyük bir bölümünde Alevi Bektaşi erkânı ile ilgili tasavvuf konusunu işlemiştir. O, tam anlamıyla bir Alevi Bektaşi tasavvuf şairidir. Dâimî, bir Alevi dedesi olarak eserlerini tasavvufi ışıkla yoğurmuş ve kendi özünde birleştirmiştir. Daimi’nin tasavvuf felsefesini özünde hissedip bir bütün olarak dile getirdiği en önemli eserlerinden biri şöyledir;

Kâinatın aynasıyım
Mademki ben bir insanım
Hakk‟ın varlık deryâsıyım
Mademki ben bir insanım” (Orhan, 1999: 129)

Tanrı-Evren-İnsanbirlikteliğine vurgu yapan Daimî, her şeyin bütünün bir parçası olduğunu dilegetirmiştir.Mensubu bulunduğu inancın en temel öğretisi olan sevgi boyutlu inançdüşüncesi etrafında doğa ile hemhal olanozan vahdet-i vücud felsefesiyle aradaki ayrılıkları kaldırır, bir olur.

Daimi’ nin inanç dünyasını ve yaşam felsefesini en iyi özetlediği düşünülen, mezarının tasarımında önerimize yön veren dizeleri şöyledir;

Bir Gerçeğe Bel Bağladım Erenler
Aldı Benliğimi Bitirdi Beni
Damla İdim Bir Irmağa Karıştım
Denizden Denize Götürdü Beni
Nice Kabdan Kaba Boşaldım Doldum
Karıştım Denize Deniz Ben Oldum
Damlanın İçinde Evreni Buldum
Yine Benden Bana Getirdi Beni

Buhar Oldum Yağdım Yağmurlarınan
Karıştım Toprağa Çamurlarınan
Piştim Fırınlarda Hamurlarınan
Üstadım Sofraya Yatırdı Beni

Çiğnediler Dişler İle Ezildim
Vücut Eleğinden Geçtim Süzüldüm
Çaldı Kalem Bir Deftere Yazıldım
İrfan Mektebine Yetirdi Beni

Daimi’yim Ermişlerin Ereği
Böyle İdi Tabiatın Gereği
Ölmez Bir Ananın Oldum Bebeği
Aldı Dizlerine Oturdu Beni

Dört Kapı Kırk Makam

Tasavvufi bir karakter taşıyan Alevilik-Bektaşilik’ te, tasavvufi inançlar Allah’a ulaşmanın manevi aşamaları kabul edilen Dört Kapı, Kırk Makamla ifade edilir. Aşık Dâimi’nin dizelerinde dile getirdiği, “Damlanın İçinde Evreni Bulmak” fikrinden yola çıkılarak oluşturulan mezar tasarımı, bu düşünce sistemine gönderme yapmayı amaçlamaktadır.

İnsan-ı Kamil olmak için yaşamı boyunca insanın geçmesi gereken 4 kapı ve 40 makam olduğuna inanır alevi düşüncesi. Daimi’nin şiirinde bahsettiği Tanrıda bir İnsan da bir Evren de bir’in temeli budur. Her insan bu 4 kapıdan geçebilmesi için 10 makamı tamamlaması durumunda gerçeğe erişir. Daimi’nin şiirinin bel bağladığı gerçek budur, mezarda açtığımız 4 yol bu 4 kapıya gönderme yapar. Bir su damlasının tekrar yaşama dahil olması için 4 yolu geçmesi sonrasında merkezdeki evrene düşmesi gerekir.

Etiketler

2 yorum

Bir yanıt yazın