2. Ödül, “10 Ekim Anıtı ve Anma Yeri” Proje Yarışması

2. Ödül, “10 Ekim Anıtı ve Anma Yeri” Proje Yarışması

PROJE RAPORU

10 Ekim 2015 katliam günü ile o gün yaşananların unutulmaması için düzenlenen bu yarışma tarihi arasında geçen sürenin bu kadar uzun olmasının rastlantısal olmadığını düşünüyoruz. Anıların canlandırılması ve belleğin kurulmasının ne kadar sancılı bir süreç olduğunu gösteriyor bize. Katliamın gerçekleştirilme şeklindeki orantısız güç kullanımı, insan deneyiminden uzak oluşu, bir yetersizlik ve güçsüzlük duygusu katmıştır bu anımsamaya. Bu nedenle bu terör saldırısı toplum için büsbütün kopuktur deneyimden. Süreklilikten ve tarihten… Her evresinde sıfırdan başlar gibidir. Bellekte bilinçsizce korunmuş, kalıcı bir anı da bırakmayacaktır. Her yerde, her patlamayla, uyarım engelini delip geçmiştir; oysa deneyim, sağaltıcı unutuşla sağaltıcı anımsama arasındaki süre, bu engelle korunan bir alanda oluşur. Kıpırtısız, bomboş aralıklarla kesilen, zaman dışı bir sarsılmalar dizisine dönüşmüştür yaşam. Ama gelecek için belki de asıl ürkütücü olan, yakında bütün bunların üzerinde düşünülebilecek şeyler olmaktan çıkacağıdır; çünkü terör mağdurlarının yaşadığı her travma, içsel olarak özümlenmemiş her sarsılma, geleceğin yıkımlarının da mayasıdır. İşte tam da bu noktada orantısız güç kullanımının; en gizli hücrelerine sızarak imkansızlaştırdığı deneyimi, bu saldırıda katliama maruz kalan insanlarla nerdeyse aynı kaderi çeşitli bahanelerle paylaşan, barış ve sonsuzluk simgesi, kesilip bir kenara atılan zeytin ağaçlarını; saldırıda hayatını kaybeden 103 barış ve özgürlük temsilcisine adayarak yaşatmak kısaca KIPIRTI oluşturmak ve TOPLUMSAL sessizliği bozmak bu projenin ana fikridir.

DAYANIŞMA; Sosyalizmin en onurlu davranış biçimi…Amacı kardeşlik söylemini gerçeğe dönüştürmek…Kendi yaşamlarını beraberce tehlikeye atan bir grup insan temsil eder dayanışmayı. Elle tutulur bir imkan karşısında kendi kişisel tasalarını daha önemsiz sayan, soyut bir düşüncenin buyruğuna girmeden ama kişisel bir umut da beslemeden yaşamlarını birbirleri için feda edebilen, Öz-korunumdan feragat edebilmek için gerekli olan bilgi ve karar verme özgürlüğüne sahip insanlar…

NİFAK: Ne yazık ki birleştirici ilkesi nifak olan ve genelle tikelin uzlaşmazlığını olduğu gibi koruyan özü CANAVARLIK olan bu saldırıda, tek düşünceleri nifak değil kardeşlik söylemini gerçeğe dönüştürmek isteyen bu insanlar ORANTISIZ GÜÇ kullanılarak katledilmişlerdir. Dayanışma fotoğrafı dağılmış ,geriye anılar ve parçalanmış asla eskisi gibi olmayacak yaşamlar kalmıştır.

SAĞALTMA: Yardım beklentisi, yardımdan emin olmak, gerçekten de insanın en asli deneyimlerinden biridir. Tıpkı var olma mücadelesi gibi, kurucu bir fiziksel unsurdur. Bir dakikacık der anne acıyla inleyen çocuğuna, hemen şimdi geliyor sıcak su şişesi ya da bir fincan çay, seni böyle acılar içinde bırakmayacağız! Size bir ilaç yazacağım, diye sizi yatıştırır doktor. Muharebe meydanında bile ambulanslar yaralının yanına ulaşmanın bir yolunu bulurlar. Hayatın neredeyse her anında bedensel hasar, yardım beklentisiyle birlikte yaşanır; biri diğeri ile dengelenir. Ancak bu katliam için aynı düşünceleri paylaşmak pek de mümkün olamamış, karşısında savunma yapılamayan bu terör saldırısında acı çekenlerin imdadına koşan, yardım eli engellenmiş. Bu nedenle Hayatını kaybedenlerin yakınlarının acısını bir nebze olsun sağaltabilmek adına dağılmış olan fotoğraf karelerini eski haline getirmek istedik. Hayatını kaybedenlerin boşluğunu dolduramadık. Bu boşlukları ziyaretçilerin ayak izleriyle doldurması, onurlandırması ve toplumsal sessizliğin bitmesi en büyük dileğimizdir.

Proje alanında, dağılmış fotoğraf çerçevelerin, anı deneyimden yola çıkarak oturma grubuna dönüştürülmesi ve bunun anma alanına fiziksel anlamda uyarlanması mimari tasarımda referans olmuştur. Bu müdahalede oturma grupları arasına yaşamını yitirenlerin anısına dikilmiş ve onlarla aynı kaderi paylaştığını düşündüğümüz, çeşitli nedenlerle kesilmiş veya deplase edilmiş zeytin ağaçları ile mevcutta yaşamına devam eden diğer ağaçlar arasındaki çarpıcı farkın toplumsal sessizliği bozan bir kıpırtı oluşturacağı düşünülmektedir. toplum ağaç kesilmesine yüksek hassasiyet gösterirken, insan katliamında derin bir sessizliğe bürünmektedir.

Katledilmiş zeytin ağaçları ile mevcut alanda bulunan diğer ağaçlar arasındaki fiziksel fark adalet çağrısına vurgu yapmaktadır.

ÖLÜMSÜZLÜK – ZEYTİN AĞACI

Zeytin ağacının yaprakları ölümsüzlük ve barış simgesidir. Zeytin, tarih öncesi çağlardan bu yana doğada bulunur ve Akdeniz Kültürü’nün önemli bir parçasıdır. Akdeniz efsanelerinde onun adı “Ölmez Ağaç” ya da “Hayat Ağacı” dır. Nuh Peygamberin gemisinden uçurduğu güvercinin, ağzında taşıdığı zeytin dalı ile dönmesi dünya insanları için barışın simgesi olmuştur. Ağzında zeytin yaprağı tutan güvercin, o günden bu güne, ümidin ve barışın simgesi olur. Tufanın yok edici gücüne karşı direnen zeytin ağacı ise ölümsüzlüğün.

ZEYTİN AĞAÇLARI KESİLİYOR!

İzmir kent ölçeğinde kuzey, batı ve doğu yönünde yer alan kültür, turizm ve tarım üçgeninde stratejileri geliştirilen ve geniş bir hinterlanda sahip Ege kentidir. Günümüzde özellikle yerli turizm sektörü adına geliştirilen güncel planlamalar mevcuttur. Stratejik planlamalarda bazı kırsal bölgelerin de tehdit altında olduğu ve aynı zamanda 2012 Kasım’ında yasalaşan ‘’Bütünşehir / Büyükşehir Belediye Kanunu’’ ile başlayan ve tahribatın halen sürdürüldüğü gözlemlenmiştir. Karaburun ilçesi ve bu yol üzerindeki köyler dönüşümün en fazla hissedileceği yerler olacağı araştırmacılar tarafından incelenmiştir.

Bu konuda önerimiz varolan kentsel dokunun geliştirilmesi kırsal dokuda ise yerlilere fayda sağlayacak stratejilerle yeniden ele alınması ve korunmasıdır. Yeni çevre yolu çalışmalarının hızını kesmesi ve imara açılması öngörülen arazilerin imara kapatılması İzmir halkının yararına olacaktır.

ZEYTİN AĞAÇLARI – KATALİZÖR

2012’den bu yana yol güzergahında ve imara açılan arazilerde katledilen veya transplantasyonu yapılan ve boş arazilerde bekletilen zeytin ağaçlarının 103 tanesi proje alanında bir anma yeri – park çerçevesinde 10 EKİM BARIŞ MİTİNGİ’nde hayatını kaybedenlerin anısına dikilmesi düşünülmüştür. Kesilmiş zeytin ağaçları toplumsal sessizliği bozan ve kıpırtı oluşturan bir katalizör görevi üstlenmektedir.

Zeytin ağacı dominant ve yaşamada inatçı bir ağaç türüdür. Kesilmesine rağmen yıllar sonra yeniden filizlenebilmektedir. Bu doğrultuda kesilip transplantasyonu yapılan bu ağaçların yeniden filizlenip; öznesiz bir hayat kurgulayan, düzene uygun birey- toplum imal eden faşist sisteme karşı umudun simgesi olacaktır.

AYNA-YÜZLEŞME: 10.04.2015 Tarihinde meydana gelen katliam pek çok insanın hayatında onarılması güç yaralar açmıştır. Terör saldırısının; bir gün herkesin başına gelebilecek, insanın algılayabilme imkanının bulunmadığı, ölüm, sakatlanma, ya da yakınını kaybetmek gibi kimsenin başına gelmesini istemediği sonuçları olduğunu biliyoruz. Buna rağmen verilmesi gereken tepkinin toplumsal olarak verilmediğini günlük rutin hayat akışının hiçbir şey olmamış gibi devam ettiğini üzülerek görmekteyiz. İşte tam da bu noktada yapmak istediğimiz şey: terör saldırısı anında orada bulunanların anlattıklarından yola çıkarak, saldırıya maruz kalanların yaşadığı deneyimin bir benzerini toplumunda yüzleşerek duyarlılık konusunda gerekli hassasiyeti göstermesini amaçlıyoruz. Anıtın parçalı kare yüzeylerinde mimari eleman olarak parçalara ayrılmış ayna kullanmayı düşünüyoruz. Çünkü parçalanmış aynaya baktığınızda vücudunuzun herhangi bir uzvunu görememeniz ya da etrafınızda bulunan nesnelerin yansımasını kendi vücudunuz üzerinde görmeniz olasıdır. Fotoğraf albümüne bakılarak yapılan anma şeklini referans alarak anma deneyimini parkın kamusallığı üzerinden oturma gruplarına dönüştürülmesi ve farklılıkların biraradalığına vurgu yapılması düşünülmüştür. Ahşap oturma düzlemleri ile su hazneleri zeytin ağaçlarının konumuna göre bölmelendirilmiştir.

Mevcut ağaç köklerinin zarar görmeyecek şekilde yüzeysel köklere sahip zeytin ağaçlarının bu alanda belirlenen noktalara transplantasyonu yapılması düşünülmüştür. Çalı grupları park içerisindeki yaya trafiğini sınırlandırıyor olması nedeniyle kaldırılmıştır. Bununla birlikte kısmen yürünebilir çim alanını genişletilmiştir. Zeminde ayak izlerinin oluşabilmesi için zemin kaplaması olarak stabilize dolgu düşünülmüştür. Bu sayede tüm bitkiler arasındaki su kullanımını ve verimli toprak kullanımını dengeleyeceği beklenmektedir. Alandaki mevcut ağaçların tamamı korunmuştur.

Zamanın geçişine vurgu yapan ziyaretçilerin ayak izleri, bu katliamın üzerinden geçen zamanı kaydeder ve biriktirir. Ayak izleri derinden hissetttiğimiz ve giderek çoğalan sayımızın somut göstergesidir. Direnişin devam ettiği ve barış için hep burada bir yerlerde varolacağımızın ifadesidir.

Etiketler

Bir yanıt yazın