1. Ödül, Olivelo – İzmir Kent Çeperinde Ekolojik Ortak Yaşam Alanı Fikir Projesi Yarışması

PROJE RAPORU

Tabiat kentli için ender karşılaştığı, dokununca şaşırdığı ve sevindiği, ne yazık ki kentin onu öteye ittiği bir yokluk. Hiçbiri bir diğerine benzemeyen zeytin ağaçları, sağda solda bitkiler, çeşitli ağaçlar, dalların üzerindeki böcekler, yerdeki dal parçaları ve bilmediği hayvan izleri yabancı olduğu bir ortam… Oysa bu anlatılan doku da bulunduğumuz bölge için oldukça sıradan bir durum. Ufukta görülen yerleşimler, kentlinin yaşadığı çevre ile bulunduğu mekan arasındaki vahşi ilişkiyi idrak edebilmesine yol açıyor. Neyin, nasıl dönüştüğünü görmek, hem tasarlayan, hem ziyaret eden, hem de kullanan için duyusal ve algısal bir çaba olarak karşımıza çıkıyor.

Bu alanı bir karşılaşma mekanı olarak tarif etmek hatalı olmaz. Anlatılan doğa parçası, bir üretim metodu ile görmediğimiz canlılar ve bitkilerin, tanımadığımız üreticilerin, hafta sonunu keyifle geçirmek isteyen kentlinin, üretim pratiği için destek bekleyen yerel üreticinin, geçen giden bisikletli seyyahın bir köyle ve doğa parkı ile karşılaşma noktası. Tasarımcı ise müdahale edilmeksizin izlenebilen bu doğal doku içerisinde dolaylı bir izleyici olmayı başarabilmeli.

Tariflediğimiz bu habitat, yüzyıllardır süregelen ve kendiliğinden plansız oluşan bu dokunun etkileyici potansiyelinin zemini. Tekrar kabul etmek lazım ki her ne kadar alan içine girdiğimizde doğal tüm etmenleri ile bizi etkilese de bölge için herhangi bir doku. Ziyaretçi ve kullanıcıların bunu anlamasını sağlamak da işin bir parçası. Tasarımcının rolü ise kritik ve gerçekçi olmalı: anlayarak ve kendine bırakarak müdahale etmek.

Bu döngü içinde yaptıklarımızdan çok yapmadıklarımız belirleyici. Doğa içine az ve hassas yapmak, yaptıklarımızın tasarım şehveti yerine bazen biraz alelade hatta sıradan olmasını göze alarak yapmak, doğal doku içinde tamamlamalar, aşılamalar yapmak temel düşüncelerimiz. Ancak hepsinden öte bu düşünceleri sahada alana gerçekten az müdahale ederek, yerinde bazı kararları vererek dönüştürerek yapmanın çok önemli olacağını düşünüyoruz. Bu çerçevede projemizi, önerilerimizi yeri anlamak ve kavramak üzerine bir niyetler bütünü olarak okumanızı önemsiyoruz. Bu projenin bazı bölümleri ve prensipleri dışında kağıt üzerinde tam olarak tasarlanamayacağını düşünüyoruz. Alanda yerinde olmanın, zemini, toprağı tabiatı tam olarak kavrayarak verilen korumaya ve geliştirmeye yönelik kararların zaman zarfından uygulanmasını önemli buluyoruz.

Bölgeyi incelediğimizde, farklı ölçeklerde ve ilişkilerde, birçok ağın bir arada, yan yana ve üst üste olduğu örüntüleri görebiliyoruz. Bu örüntü dünyası içinde, alanımızı bölge içinden bazı bölümleri bir araya getirebildiğimiz bir odak olarak görmenin önemli olduğunu düşünüyoruz. Yarımadanın kuzey ve güneyini bağlayan bu vadinin eşik noktasında bulunan bu alan, materyal ve duyusal üretime dahil olan her paydaşın bir eş girdi olarak temsil edildiği, bilginin saklandığı ve paylaşıldığı, paydaşlarını destekleyen bir kapı önü toplaşma alanı olarak tarif etmek abartılı olmaz. Şartnamede de çok detaylı olarak bahsedilen farklı katmanları tasarım ekibi olarak birer ağ olarak tarifledik.

Fiziki tasarımın da üstünde bu soyut ve somut, makro ve mezo ölçeklerdeki ağları mümkün olduğu kadar birbirleri ile ilişkilenen yeni bir ağ bütünü kurulması niyetimiz. Bu ağları sosyal, yönetsel ağlardan tüm coğrafyaya saçılmış ilişkiler ağından daha ufak ölçeklerdeki mekansal ağlara kadar indirmek mümkün. Fiziksel planlama ölçeğinin de üzerindeki bu ağ ilişkileri dünyası tasarım öncesinde bağlanmaya gayret ettiğimiz asal-karmaşık bir unsurlar bütünü.

Bütün bu anlatılanları, “bir çeşit aşılama” diye tarif etmek en isabetli tanım olur herhalde. Doğal devinim ve yaşantıyı anlayan, doğayı ve kullanıcılarını durumlara karşı güçlendiren bazı küçük müdahaleler, yani “aşı”, tasarımımızın temel kararı. Bir çeşit korunarak gelişme yöntemi. Kendiliğinden olan şeyleri teşvik ederek, çeşitlilik ve fiziksel çevrenin karakterini güçlendirmek ve geliştirmek istiyoruz. Kentlinin şaşırdığı tesadüfilikleri, gerekli yerlerde muğlaklıktan uzaklaştırarak güçlü bir katmana çevirmek, kentlinin günlük yaşamına bu kurgu ile görünmeksizin sızmak, böyle bir alanda bir tasarımcının yapabileceği en müdahaleci tavır olabilir ancak.

Sürdürülebilir çevre, ancak doğal ortam ve kullanıcıların günlük etkisi ve bu birliğin birlikteliğinden üretilen bilginin korunması ile gerçekleşebilir. Kent ve kır kompleks ilişkilerle bağlı birbirini destekleyen mekanizmalardır. Günümüz toplumunun temiz-sağlıklı gıdaya, toprağa, yerel olana artan bir özlemi vardır.

Bu özlemin yarattığı trende kapılmadan kırsal niteliklerin korunması ve geliştirilmesi hem kıra hem kente değer katar. Kentin kırı beslemesi, üretim sistemlerinin geliştirilmesi ve korunması bağlamında önemlidir. Özellikle kent çeperinde tarımın kente entegre edilebildiği tarım temelli kentsel altyapılar sürdürülebilir gelişmenin devamını sağlar ve üretici ve tüketici arasındaki mesafeyi kısaltır, kentliyi bu üretime katar. Zeytin, bütün egenin ortak olduğu birçok şeyden bir tanesi, ama belki de en baskını. Bin yıllardır üretilen, işletilen, mitolojiye, tarihe, yemeğe, yıkanmaya, masaja, barışa konu olmuş, yarımadanın her ucunda, yağ işlikleri, ağaçlar, mitler ve hikayeler ile doğanın ve üretimin insan hayatı üzerindeki etkisini tarihin her aşamasında temsil eden kutsal ve kadim bir varlık.

Her iklim durumu, her toprak kalitesi, her nem oranı durumu için kendisini evrimleştirmiş bir bitki. Alanımızda ise kuzey rüzgarının, ege kıyısı boyunca denizden doğrudan geldiği nadir yerlerde yetişen hurma zeytini, bulunduğumuz coğrafyada mütemadi, korunması ve geliştirilmesi gereken bir değer. Meşe ise varlığının giderek azalması yüzünden, üzerinde bir dakika düşünüldüğünde doğal hayatın modern kentlere karşı olan savaşı kaybettiğini gösteren, Anadolulu bir karakter. Sincapların, palamutlarını sakladıktan sonra yerini unuttuğu için kaybolan ve böylece çimlenerek çoğalan bir ağaç. Bunlarla birlikte her köşede sakız ve defne kümeleri, kısa ve detaylı bir kuzeydoğu Akdeniz özeti tanımlıyor.

Böylesine ilginç ve gelişigüzel bir coğrafyada kurulan kentlerin ve kentlilerin, eşiklerde bulunan bu tür alanlarla olan ilişkisi ve kurduğu bağ çok önemli. Bu sürelerin hepsi, tariflediğimiz örüntüler içerisindeki karakterlerin baş aktörleri. Projemizde hayal ettiğimiz çevre, kurumların, kişilerin, yöneticilerin, üreticilerin, bir araya gelerek tanımladığı ve birbirleri ile ilişkilerini rasyonelize eden sosyal (1) bir ağ. Halbuki günümüzde, tanımlanan bu sosyal ilişkiyi, tarih, kültür ve coğrafya topolojisi üzerinden okumak da mümkün. Bu sosyal ve coğrafi (2) örüntünün, bilginin (3) farklı katmanlarda toplanıp saklandığı düzenlerin, günlük, geçici veya kalıcı kullanıcıları (4) da var. Bu kullanıcılar, birbirlerine dokunsunlar ya da dokunmasınlar, alan gibi aşılanan bireyler. Onlar bu alana dokunurken, karşılaştıkları tesadüfi ve kendiliğinden durumlar, toprak birikintileri, çayırlar, ağaçlar, hayvanlar, her biri tarafından başka başka algılanıyor (5). Bunun sıra dışı tesadüfiliğini gerçekleyen, ekolojik (6) bir denge ve bütün bunları bir arada vücutlaştıran bir programlar (7) bütünü tariflenebilir.

Bu yedi örüntüyü, yapmak istediğimiz soyut ve somut müdahaleleri anlatacak yöntem olarak seçtik. Ancak anımsatmak isteriz ki; bu proje ile kümelenen, birleşen, birikerek kurgulanan fikirler demeti elde etmeye gayret ettik. Bunu olabildiğince konvansiyonel masa başı projesi yerine, alan, coğrafya ile ilişkilenmeye gayret ederek yaptık. Yine de dilek ve niyetimiz, bu üretimin sahada, alanı iyi tanıyıp, içselleştirerek yapmanın alternatif yollarını bulmaktır. Tüm ağlar ve katmanlarla birlikte, bu arayışı paydaşları ile tasarlamak, sürecin üretiminin ayrılmaz ve en değerli parçası olabilir.

Sosyal Ağ

Sosyal ağ, parkın yakın ve uzak çevresinde, üretime, işletmeye ve belgelemeye katkı sağlayacak bütün aktörleri tanımlayan ağdır. Bu ağ, yerel yönetimler ile birlikte doğal alan ve yakın çevresinde, ekolojik dengeyi koruyarak, sürdürülebilir bir sistemin parçası olacak sosyal çevreyi tanımlar. Oluşumun amacı, yönetim, üretim, kullanım sistemini sürekli kılmaktır. Üretimin niteliğini arttırmak, sürdürülebilir bir çevrenin gerçekleşebilirliğini anlatmak, göstermek ve özendirmek için etkinlikler, girişimler yapar.

Coğrafi Ağ

Güzelbahçe – Seferihisar arasında kalan topografik boğaz Çeşme Yarımadası’nı kuzey – güney yönünde ayırırken, verimli toprakları, çevre ilişkileri ile hem tarihte hem de bugün bir “tarım vadisi” niteliği taşır. Vadi, antik dönemde İyon Ligi’nin üretim havzası niteliği taşıyorken, bugün de yakın çevresindeki üretim merkezleri ile kent çekirdeğinin sınırında bulunuyor. Bu düğüm noktası, şehrin gelişmesinde bir tür eşik olarak görülen tarım vadilerinin yeşil çeperler ile denizin buluşması göz önünde bulundurularak, çevredeki üretim merkezlerinin ve kültürel topografyanın izdüşümünün bir araya geldiği bir temsiliyet alanı olarak algılanabilir.

Bilgi Ağı

Üretim bilgisi, yerelde ve teknolojide değişen alışkanlıklardan kümülatif olarak çoğalıyor. Olivelo Doğa Parkı bilgiyi farklı katmanlarda ve ağlarda araştırarak, ona ve ona bağlı coğrafyayı saran diğer pilot uygulamalarla bilgiyi doğanın ve insanın lehine bir araya getirir, belgeler, araştırır ve paylaşır. Paydaşlarını gelecek senaryolara ve yıkımlara karşı hazırlayarak, bilginin ve pratiğinin kaybolmasını engeller.

Kullanıcı Ağı

Değişen mekan ve arazi politikaları ile kopmuş olan doğa-insan ilişkisini yeniden yapılandırmak günümüz toplumunda zaruridir. Kent-kır karşıtlığı bir ortaklaşalığa dönüşmelidir. Olivelo köyünün kullanıcıları, doğal bir hayatı üreterek ya da üretime katkı vererek ortak bir şekilde kurgulayabilen, paylaşabilen ve bulunduğu kültürel ve fiziki ortamı geliştiren paydaşlar olarak tanımlanabilir. Yerel üreticiler, toplayıcılar, geliştiriciler, üretimle ilgili kentliler ve akademisyenler, ziyaretçiler, Eurovelo rotasını ya da gündelik spor olarak kullanan bisikletliler, doğa ile bağını kaybetmiş ve bu bağı yeniden kurmak isteyenler ya da bu bağın içine doğmuşlar ana kullanıcılardır.

Algı Ağı

Algı ağı, alan ve yakın çevresindeki tüm karakteristik işaretlerin bir zihin haritasıdır. Geliş yolları, dağ, tepe gibi büyük ölçekli doğa parçaları, alan içindeki ağaç dizileri, taşlıklar, çamlık tepesi, geniş muğlak sınırlı açıklıklar, tepe ve küçük su yatakları, anıt ağaçlar, her birisi bambaşka zeytin ağaçları, renkler, hayvan izleri, böcekler, yapraklar… Makrodan mikroya uzanan dünya onların imgeleri, kokuları ve sesleri bizim algı dünyamızı ve bu bölge ile ilgili algı haritamızı kuruyor. Çözünürlüğü düşük bu algı ağının, tüm detayları ve zengin içeriği ile kayıt altına alınması, biriktirilmesi ve sunulması, Olivelo Doğa Parkı’nın tasarım katmanının kaçınılmaz bir parçası.

Ekolojik Ağ

Mevcut ekolojik örtünün korunması ve arazideki doğal yaşantının geliştirilerek sürdürülmesi için, mevcut bitki türlerinin potansiyellerini ve üretime katkısını araştırarak gelişimini desteklemek gerekiyor. Ekosistemin kendi kendine büyüyeceği rastlantısal durumların oluşturulması, arıcılık ve onu destekleyen yabani türlerin plantasyonu ve biyoçeşitliliği destekleyen yeni türlerle ekolojik ortam korunarak geliştirilebilir. Mevcut akarların korunması ve çevrelerinde filtrasyonu sağlayan destek bitkilendirilme ile mevsime göre kuruyan ya da biriken su öbekleri oluşturulur.

Program Ağı

Tüm ağlarla ilişkili Olivelo Doğa Parkı içindeki işlev sekmelerini bir araya getiren bir program ağı tasarladık. Bu ağın merkezinde yapısal, programsal, doğal ve dönüştürülen unsurları bir araya getirmesi sebebi ile Olivelo Köyü yer alıyor. Park içerisinde kalan sera ve kompost alanları, kamp noktaları, ziyaretçi merkezi, odaklanma mekanları ve bilgi işaretleri, kullanıcının park ile olan ilişkisini kurguluyor.

Son Söz

Tasarımcılar ve teknik insanlar olarak, yeni şeyler üretmek, tasarlamak için her zaman heyecanlıyız. Ancak bazen geri durmak, yeri anlamak, bir şeyler yapmaktan daha kıymetli olur.

Alanla ilgili birçok ağın kesişip iç içe girebileceği bir sistem kurmayı amaçladık. Bu proje ile bir nebze kümelenen, birleşen, birikerek kurgulanan fikirler demeti elde etmeye gayret ettik. Bunu olabildiğince konvansiyonel masa başı projesi yerine, alan, coğrafya ile ilişkilenmeye çabalayarak yaptık. Bu çabamızın yeterli olduğundan emin değiliz, bu projeyi yaparken alanı ve çevresini, böceklerinden domuzlarına kadar yaban hayatını, köyleri, üreticileri aylar, mevsimler boyunca incelikli tanımayı isterdik. Yine de dilek ve niyetimiz, bu üretimin sahada, alanı iyi tanıyıp, içselleştirerek yapmanın alternatif yollarını bulmaktır. Tüm ağlar ve katmanlarla birlikte, bu arayışı gelecekte paydaşları ile tasarlamak, sürecin üretiminin ayrılmaz ve en değerli parçası olabilir. Önerdiğimiz bu proje, orman alanı tümlemeyi, zeytinlik alanlarını genişletmeyi, su hatlarını kontrol ederek yaban hayatını parkın içine almayı, menengiç ağaçlarına kontrollü olarak sakız aşısı yapmayı ve biz insanların bunun izleyicisi, çok gerektiğinde koruyucusu ve kollayıcısı olmamızı öneriyor.

Raporun tamamına buradan erişebilirsiniz.

Video: Emre Sezgin Sunman

Etiketler

Bir yanıt yazın