Commonsense Studio tarafından tasarlanan Ballie Camii, geçmişin mirasıyla çağdaş bir yaklaşımı birleştirerek, Elbasan’ın kültürel ve dini kimliğine katkıda bulunan önemli bir mimari yapı olarak öne çıkıyor.
Fotoğraflar: Besart Cani
Arnavutluk’un Elbasan kentinde yer alan Ballie Camii’nin 2023 yılında tamamlanması, şehrin mimari anlatısında önemli bir dönüm noktası oluşturmuş.
Ünlü Via Egnatia’ya paralel uzanan merkezi bulvara bakan yapı, 2.000 yıllık kalıntılarla birlikte hala yaşam alanı olan ortaçağ kalesi ve komünist döneme ait tiyatronun karşısına konumlandırılmış.
Osmanlı etkisinin bir mirası olan Balizade Camii, bir zamanlar antik Saat Kulesi’nin karşısında, Uzun Çarşı’nın içinde yer alıyormuş. 17. yüzyılda inşa edilen bu cami, Arnavutluk’un en önemli ibadethanelerinden biri olarak bölgenin zengin mimari mirasını yansıtıyormuş.
Ancak 20. yüzyılın ortalarında başlayan komünizm dönemi, kültürel bir yıkımı da beraberinde getirmiş ve bu durum caminin trajik sonunu hazırlamış. Arnavutluk’un dini kimliği açısından “karanlık yıl” olarak anılan 1967 yılında, birçok dini yapı gibi Balizade Camii de yıkım emriyle ortadan kaldırılmış.
Pek çok kişi tarafından, ülkenin İslam mimarisine ve ulusal mirasına karşı işlenmiş en büyük suçlardan biri olarak görülen bu yıkım emri, Arnavutluk’un mirası ve dini kimliğiyle olan karmaşık ilişkisini gözler önüne seren çarpıcı bir hatıra olarak anılıyormuş.
Orijinal caminin yıkılmasından yarım asır sonra, Elbasan Müftülüğü şehrin en büyük ve en önemli ibadethanesi olacak olan yeni Ballie Camii’nin tasarımını üstlenmesi için bir proje başlatmış.
İlk talepler, eski Balizade Camii’nin birebir bir kopyasının yapılması ya da klasik bir Osmanlı camisi inşa edilmesi yönündeymiş. Ancak, uzun süren tartışmaların ardından sadece taklitten kaçınılması gerektiğine ve caminin çağdaş toplum içindeki rolüne odaklanılmasına karar verilmiş.
Mekânsal ve sosyo-kültürel bağlamla etkileşime giren, topluluğun yaratıcı ve kültürel gelişimine katkı sağlayacak yeni bir cami inşa edilmesi kabul edilmiş.
Caminin tasarım felsefesinin merkezinde, mekânsal deneyimle insan-yaratıcı bağlantısının derinlemesine bir kavranışı yer alıyor.
İslam sanatında ve mimarisinde tükenmez bir araç olan geometriden yararlanılarak tasarlanan ve yapının en karakteristik öğeleri olan cepheler, kubbeler ve minareler, hem bağlamla güçlü bir ilişki kuracak şekilde hem de özgün bir kimlikle hayat buluyor.
Işık ve geometrinin özenle kurgulanması sayesinde, caminin iç mekânı içsel bir yolculuk deneyimi sunmuş. Böylelikle kent hayatının gürültüsünden arınma alanı oluşturulmuş.
Stratejik olarak yerleştirilen ve ziyaretçiye gösterilmeyen açıklıklardan süzülen ışıklar sayesinde, caminin gün boyunca hiçbir zaman aynı görünmemesini sağlayan bir tasarım oluşturulmuş.
İç mekânda dolaşan ışık huzmeleri, İslami bilinçte temel bir unsur olan zamanın akışını çağrıştırıyor.
Zamana karşı farklı davranışlar sergileyen malzemeler, ziyaretçileri kalıcılık ve geçicilik üzerine düşünmeye teşvik edecek şekilde seçilmiş.
Mermer dış cephe zamana meydan okurken bakır kubbe yıllar içinde olgunlaşarak zamanın izlerini onurlu bir şekilde taşıyor. Ahşap iç mekân ise bol doğal ışıkla birleşerek tonunu sürekli değiştiren ve ruhani bir uyanışa ilham veren sıcak bir atmosfer yaratıyor.
Fonksiyonel olarak geniş bir cemaat kapasitesine sahip olan cami, tüm ibadet alanlarında aynı anda yaklaşık 1.700 kişiyi ağırlayabiliyor. Caminin önündeki meydanla birlikte bu sayı 4.600 kişiye kadar çıkıyor.
Mimari mirasın kolektif kimliği şekillendirmedeki kalıcı önemine dair güçlü bir kanıt niteliğindeki Ballie Camii, gelenek ve yeniliği sentezleyen yapısıyla, çağdaş toplumda dini mekânların değişen doğası üzerine düşünmeye davet ederek alışılagelmiş kalıpları sorgulayan zamanın ve kültürel sınırların ötesinde bir diyalog ortamı yaratıyor.