Yeni Dersimiz/Derdimiz: Mekansal Planlama Yönetmeliği

Ardı ardına çıkan mekansal düzenleme çalışmaları kafalarda soru işaretleri bırakmaya devam ediyor. Son günlerin en çok konuşulan çalışmalarından; Mekansal Planlama Yönetmeliği ise kurumları ardından bırakması ile şimdiden en tartışmalı konusu oldu.

Yasa ile başlayan tartışmalar, kıyı alanlarının imara açılmasından, plan onay süreçlerinin tek adama gitmesine kadar sürüyor. Yasanın toplumsal hayata müdahele eden “her 3 yapıda bir ‘dini tesis’yapılacak” gibi yaptırımlarının yanı sıra son dönemin tartışmalı konularından nükleer santrallere olumlu zemin hazırlaması da bu tartışmaları alevlendiriyor.

Geçtiğimiz günlerde Mimarlar Odası Ankara Şubesi yöneticileri tarafından yapılan değerlendirmeye bakacak olursak; Oda üyeleri 14 Haziran’da çıkartılan Mekansal Planlanma Yönetmeliğinin salt bir yönetmelik ve teknik bir plan yapma sürecinin tanımlanması olmadığı görüşündeler.

Yapılan açıklamada bu yönetmeliğin altında yatan “hükümetin otoriter rant ve siyasi planlarını” açığa çıkartmanın da görevleri olduğunu ifade eden Tezcan Karakuş ve Ali Hakkan, mekansal planlama yönetmeliği değerlendirmelerini aşağıda başlıklar halinde paylaştı.

“Mekansal Planlama Yönetmeliği – Rantsal Planlama Yönetmeliğidir

Mekansal planlama sürecinde üç önemli taraf vardır.

  1. Planı yapanlar, yaptıranlar,onaylayanlar ve uygulanmasını sağlayanlar: idareler-yönetimler uygulayanlar
  2. Planlamanın geçerli olduğu coğrafi mekan bütünlüğü:Plan yapılan yer
  3. Usulünce onaylanan ve bir yenisi yapılan kadar yasallığını koruyacak olan plan kararları ve plan hükümleriyle bir bütünlük içerisinde olan plan: Planın kendisi

Bu üç taraf planlama sürecinde aynı bağlam içerisinde değerlendirilmek durumundadır.
Ülke düzeyi,bölge düzeyi, çevre düzeyi kentsel düzey ve yerel düzeyde yapılan planlama süreçleri aslında ülkenin idari sisteminin fiziki planlama süreçlerine yansımasıdır. Plan ihtiyaçlar üzerinden bilimsel kriterler göre önceliklerle belirlenir.Yapılan planların, kamu ve toplum yararına olması, toplumun ihtiyaçlarını karşılaması gerekir.

Mekansal Planlama Yönetmeliği , Yönetmelik yapma tekniğine aykırıdır.

Yönetmelikler kanunların üzerine çıkamaz, kanunda tanımlanmayan süreçleri tanımlayamaz, Mekansal Planlama yönetmeliği , teknik olarak 3194 sayılı kanunun üzerine çıkan düzenlemeler yaparak yeni kavramlar getirmiştir. Bütünleşik Kıyı alanları Planı, Mekansal Strateji planı gibi. Farklı ilkeler ve farklı planlama yaklaşımlarıyla, farklı onay mekanizmaları ve farklı kanunla ele alınan Koruma amaçlı İmar planları da bu yönetmelik içerisine girmiştir.Yönetmelik kanunların üzerine çıkamaz.

Yönetmelikler, yürürlükteki yasaları temel alarak, onlara açıklık getirme amacıyla hazırlanırlar, oysa ki bu yönetmelikte dayanak olarak almadığı yasa maddelerine ilişkin hükümler getirilmektedir. Korunacak Kültür Varlıklarına ilişkin Yasalar ile Kıyı yasası bu konunun en çarpıcı örnekleridir.

Her Düzeyde Mekansal Planlamada Stratejik Planlama Yaklaşımı

Yönetmelik, tüm uygar dünyada artık terkedilmiş olan geleneksel İmar Plancılığı anlayışını sürdüren ve doğrudan alan kullanımında kentsel rantları maksimize etmeği hedefleyen eskimiş ve yetersiz “İmar Kanunu” na dayanmaktadır. Buna karşın bu yasada yer almayan Ülke ve Bölge ölçeğindeki planlamalarda “Mekansal Strateji planlaması” tanımını getirirken, Kentsel ve Yerel düzeyde planlamalarda köhnemiş İmar plancılığı anlayışını sürdürmektedir. Bu durum halk deyimiyle “Altı kaval – Üstü Şişhane”dir. Tüm ülkede her düzeyde geniş kapsamlı-katılımcı-sürdürülebilir Mekansal Stratejik planlama”ya geçiş için, Bakanlıkça düzenlenen şura çalışmalarında kararlaştırıldığı gibi, önce ilgili yasa değiştirilmelidir.

Yönetmelikte metropoliten planlama göz ardı edilmektedir

Bu yönetmelikle getirilen tanımlarda “Büyük Şehir Belediyeleri”nden söz edilmekle birlikte, bunların ve bağlı İlçe Belediyelerinin plan yapım ve yürütülmesinden sorumlu oldukları coğrafi mekan bütünü: Metropoliten Bölge (Yeni Büyükşehir yasasına göre İl mekanının tamamı), Metropoliten Alan Kent Bütünü kavramları unutulmakta; buna bağlı olarak planlar dizgesinde “Metropoliten Planlama” plan kademesi göz ardı edilmektedir.
Yönetmelik kendinden öncekileri ve yürürlükte olanları yok saymaktadır

Yönetmelik hazırlanırken, planlama süreçlerinde, dikkate alınması gereken il sınırlarının değişmesini sağlayan Bütünşehir Yasası ile bütünlüğünü bile sağlayamamıştır. Bütün kıyı alanları ve ülke topraklarının tamamı rant süreciyle karşı karşıyadır

Yönetmelik kapsamında yeni kavramlar olarak getirilen Bütünleşik kıyı alanları ve Mekansal strateji planı ile özellikle hükümetin oy alamadığı kıyı alanlarının ranta açılarak, muhalefetin yoğunlaştığı alanların bütünlüklü olarak plan süreciyle ele alınarak imar ve rant hareketleri ile parçalanması sağlanacaktır.

Yönetmelik planlama süreçlerini tek elden kontrol etmektedir.”Tekno Faşizm”

Yönetmelik yerel bazı yetkiler vermekle birlikte, tüm süreçleri Çevre Şehircilik Bakanlığının kontrolüne bağlayan bir süreci öngörmektedir. Planlama süreci, sayısallaştırılarak röntgeni çekilecek ve en küçük beldede yapılan planlar bile bakanlık üzerinden Plan işlem numarası alarak sisteme girecekti, görüntüde yerel planlama süreci varmış gibi olacak ancak merkezi idare kontrolü altında her aşamasında müdahil ve kontrol edeceği bir otoriter planlama süreci tanımlanmaktadır. Yönetmelik ayrıntıda tüm arazi kullanımının derinlemesine röntgenini çekilerek tek elden kontrolünü sağlayacak bir yapılanma ile faşizmin planlanma alanına yansımasını sağlamaktadır.

Üst Ölçekli Planları Kim Onaylayacak?

Üst ölçekte stratejik planlama alt ölçekte geleneksel planlama yöntemleri getiren yönetmelikte, üst ölçekteki planları kim yapacak, kim onaylayacak, kim denetleyecek belli değildir. Kimin yapacağı kimin onaylayacağı ve kimin denetleyeceği belli olmayan sistemlerde genelde tek adamlar bu süreçlere karar verirler. Başbakan’ın helikopterle ve yatla gezerek , ülkenin en değerli arazilerine yönelik planların yapıldığı bir ülkede, ülkenin doğal ve kültürel zenginliklerinin planlanmasına en üst düzeyde karar verecek “üst ölçekli planların” akibeti başbakanın inisiyatifinde mi olacaktır?

Yönetmelikle planlama süreçlerinde “halk katılımı” yoktur.

Planlama süreçlerinde halk katılımı önemlidir, halkın ihtiyaçlarının belirlenmesi ve yerel ölçekteki özgün değerlerinin planlama süreçlerinde yerini bulması açısından önemsediğimiz, planlama süreçlerinde halk katılımı yoktur.Katılım karikatürize edilerek anket v.b karikatürize edilerek, bir bilgilendirme sürecine indirgenmiştir.Planlama demokrasisi açısından önemli bir odak olan halk katılımının derinlemesine tanımlanmamış olması, plan süreçlerinin otoriter ve üstten yapılmasını halkın öncelikleri üzerinden değil, idarecilerin öncelikleri üzerinden şekillenmesini sağlayacaktır.

Yönetmelikle Toplumsal Yaşama Müdahale edilmiştir

Anadolu coğrafyası bir kültürler mozaiğidir. Halkların barış içerisinde kendi değerlerini koruyarak yaşaması, toplumsal barışın temel taşıdır. Yönetmelik, toplumsal ayrışma üzerine şekillenecek kurgusu ile Anadolu coğrafyasında yaşayan halkların varlığı yok sayar niteliktedir. İmar Planlarında yürüme mesafelerini tanımlarken, dini tesis alanlarını, sadece camii olarak tanımlamış, bu ülkede, cemevi, havra ve kilise tesisleri ile ifade edilebilen kültürel zenginliği yok saymıştır. Küçük camii,Orta Camii ve mescitle birlikte, yönetmelik her üç binadan sonra bir dini tesis alanı öngörmektedir.Bu Türkiye coğrafyasının kültürler mozaiğine ve toplumsal yaşama müdahale anlamına gelmektedir.Bu nedenle yönetmelik, son yıllarda başbakanın ağzından düşürmediği, Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmiş etnik ayrışmayı yönetmelik maddesi haline getirmiştir.

Türkiye Enerji Çöplüğüne dönüşecektir

Neo-liberal politikalar çerçevesinde, Türkiye’ye biçilen Dünyanın enerji koridoru coğrafyası , mekansal planlama yönetmeliğine yansımıştır. Hidroelektrik santralları,termik santraller, nükleer santraller ,rüzgar depolama alanları , mekansal planlama strateji “gösterimlere_lejand” girmiştir.Yeni imar düzeneğinde, Ülkenin her yeri, enerji santralleri ile, doğanın tahrip edildiği bir enerji çöplüğüne dönüşecektir. “

Mekansal Planlama Yönetmeliği “Yeşile Düşman Yönetmeliğidir”

Planlama süreçlerinin olmazsa olmazı olan yeşil alanlar, mekansal planlama yönetmeliğinde yoktur. Yeşile ait bir üst başlık mekansal planlama yönetmeliğinde yoktur. Sosyal alt yapı alanlarında geçen açık ve yeşil alanlar dan başka, yeşil sistemi tanımlanmamıştır. Herşeyin “üç beş ağaçla” başladığı isyanlar ülkesinde, mekansal planlama yönetmeliği hükümetin yeşil düşmanlığını yönetmelikle tescillemiştir.

“Eşik Analizi” konusu açıklığa kavuşturulmalı ve Toplum Yararına Kullanılmalıdır.

Yönetmelik Taslağı farklı plan düzeylerinde yerleşmeye elverişli alanları belirlemek amacıyla, kullanılan ‘Eşik analizi’ne özel bir önem vermiş görünmektedir. Oysa Planlamada, analiz-sentez-değerlendirme ve plan kararlarına geçiş aşamalarında farklı analizler, projeksiyon ve kestirimler, senaryo teknikleri ve modellemeler gibi bir dizi araç daha kullanılır.

Ayrıca, yerleşme için tanımlanabilen eşik ve sınırlamalar konusunda, olaya salt ‘yerleşilebilirlik’ açısından bakmak eksik bir değerlendirme yapmak olur. Planlamanın amacı, doğrudan insan ve toplum sağlığı ve mutluluğu olduğuna göre olayı bir de “doğal ve kültürel değerler” ve “kaynak koruma” açısından değerlendirmek doğru olacaktır (Bakanlığın artık, planlama yanında çevreden de sorumlu olduğu hatırlandığında). Bu bağlamda kentsel yerleşmeye tanımlanacak bir dizi eşik ve sınırlama tanımlarda yer verilmemiştir.

Bunlar gerçekte alan kullanımları için sınırlama getirirken koruma altına alınması gerekli alanlar olarak da planlamada dikkate alınmaktadır.Bu kapsamda, örneğin, ülkenin su zengini olmadığı bilinciyle, “su kaynakları koruma zonları”, “olağanüstü doğal zenginlikler ve güzellikler sunan alanlar” (outstanding natural beauties) , “endemik bitki üreme” ve “hayvan varlığı koruma alanları”, “sulak alanlar”- göçmen kuşlar konaklama alanları, kıyı, kumsal, kumul ve eksibeler, zengin ormanlık, koruluk alanlar, meralar, potansiyeli olan değerli tarım toprakları-özel mahsül yetiştirme alanları, milli parklar, doğal, tarihsel, kentsel ve arkeolojik sit alanları gibi koruma alanları plan otoritesiyle koruma altına alınırlar.

Benzer biçimde, deprem riski açısından toprağın taşıma kapasitesinin zayıf olduğu alanlarla, heyelan, kaya düşmesi, taşkın gibi afet riski taşıyan alanların, yerleşmeye tanımladığı sınırlılıklar açısından önceden belirlenmesi önemlidir. Bunun gibi insan sağlığı açısından uzak durulması gereken yanıcı-patlayıcı madde depolama alanlarıyla askeri cephanelik alanları, gömü yapılan mezarlıklar, termik santraller, nükleer enerji üretim ve atık depolama alanlarında koruma kuşakları, güvenlik bölgeleri tanımlanmalı, sınırlarıyla belirlenmelidir. İnsan ve toplum sağlığı açısından zarar veren gürültü ve kirlilik yayan üretim alanları ile, yükseklik sınırlamaları getirilmesi gereken hava alanı uçuş konisi güvenlik bölgeleri bu kapsamdadır.

Bölgesel ölçekli stratejik yatırım alanları ile her yer rant alanıdır

Mekansal planlama yönetmeliğinde, bölgesel ölçekli stratejik yatırım alanları ile birlikte, sürekli tanımlanan, endüstriyel gelişme bölgesi, sanayi alanı,çalışma alanı,endüstri bölgesi ile ülkenin her yeri rant alanı olarak tanımlanmıştır.kamuoyunda sürekli pompalanmaya çalışılan yönetmeliklerle birlikte AVM lerin kent dışına taşınacağına dair ise herhangi bir ibare bulunmamaktadır.

Mekansal Planlama Yönetmeliği Toplum Yararı İçermemektedir.

Planlama süreçlerinde koruma ve kullanma ilişkisi ve dengesi önemlidir.Bu yönetmelikle kullanma korumanın üzerine çıkmıştır. Yönetmelikler birlikte, tüm doğal kaynaklarımızı, tahrip edilecektir.
Ülkenin tamamı , halkın öncelikleri üzerinden değil, bir rant zümresinin ihtiyaçları üzerinden planlanacaktır.

Ülkenin her yanını isyan ve direniş alanına dönüştürecek yönetmelik, yağmanın, kültürel ve doğal tahribatın ülke topraklarının her metrekaresine yayılacağı “diktatörlük döneminin” ve “başkanlık sisteminin” fiziksel planlamasının yönetmeliğidir.

Candan, yönetmelikle aynı zamanda kentsel suç olan Haliç Port Galata Port Haydarpaşa Port gibi kentsel projelerin yasallık kazanacağını, plan yaptırım süreçlerinin kamu ihale kurumu dışına çıkartılarak,ihale süreçlerinde “yandaş” planlama süreçlerinin artacağını da dile getirdi.

Etiketler

Bir yanıt yazın