Yelkenimizdeki Rüzgarı Çaldırdık Ama Yılmadık

TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi mimar, Belediye Başkanı ve Oda Yöneticisi Vedat Dalokay'ı anma etkinliği gerçekleştirdi.

Dalokay’ın yelkenimizdeki rüzgârı çaldırdık ama yılmadık sözü etkinliğin temasını oluşturdu. Konuşmacılar arasında, Dalokay’ın çocukları da vardı. Hakan Dalokay, Gözde Dalokay, Ruşen Keleş, Aydan Erim, İlhan Tekeli ve Önder Şenyapılı tüm yönleriyle Dalokay’ı anlattı. İlginin yoğun olduğu anma programının açılışını Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Ali Hakkan yaptı. Ali Hakkan “Vedat Dalokay idealist ve insan bakış açısıyla toplumcu belediyecilik anlayışını projelendiren ve iz bırakan bir belediye başkanı oldu. Onun yaratıcılığı mimarlığın yaratıcılığıyla birleşince, bugüne taşınan belediyecilik deneyimi ortaya çıktı”dedi.

Etkinlikte ilk sunumu Aydan Erim yaptı. Erim: “Vedatsız yılların çocuklarına bir miktar Vedat’ın eskizini yapacağım” şeklinde söze başlayarak Vedat Dalokay’ın yurt dışı ve yurt içindeki eserleri ve hakkında çıkmış yayınlarla birlikte tüm yaşamını özetledi. Erim ” Meslek basınında 91 öncesi hemen hemen hiç rastlamıyorsunuz onun yaptıklarına Kocatepe Camisi ve İslamabad camileri olmasa sanki Vedat mimar değil. Onca birincilik onca proje yok sanki. ” şeklinde eleştiride bulundu.

Aydan’ın Dalokay eskizi çizmesinin ardından, informel sohbetlere geçildi. İnformal sohbetlerde İlhan Tekeli ilk sözü alarak şunları söyledi: “Ahmet İsvan,Erol Köse ve Vedat Dalokay, Toplumcu belediyeciliğin gelişmesine yardımcı oldu.73 yılı belediyecilik açısından dönüm yılı. O zamana kadar merkezi iktidarlar ve yerel iktidarlar hep aynı partilerin elinde olmuş. O dönem Büyük kentler sosyal demokratların eline geçti, merkez adalet partisinin elinde kaldı. Şimdi Türkiye’nin genelinde olan birçok şey o dönem ortaya çıktı. Toplu konut, raylı taşımacılık-toplu taşımacılığın önemi, yaya mekânlarının yapılması o dönem ortaya çıktı. Siyasi meselelere bulaşmadan, kıyıların halka açıklığı kampanyasını odanın genel sekreterliğinde bunun mücadelesinin verdi. O mücadele verilip kıyılar halka açılmasaydı, bugün Türkiye’nin kentlerinin şekli çok farklı olurdu.” Tekeli ayrıca Dalokay’ın en önemli özelliğinin yaratıcılık olduğunu da vurguladı. Tekeli. ” Vedat Bey’le hem fikir olmadan dost olabiliriz derdi. İnsanlar birbirine darılıyor, dost olmak için aynı fikirde olmak gibi bir alışkanlık var. Vedat Bey ise tam tersini söylerdi.” şeklinde konuştu.

“Ben bu kentin anasıyım”

Yüksek Mimar Önder Şenyapılı, Dalokay’ın ben bu kentin anasıyım sözünün hikâyesini aktardı ve şunları söyledi: “Dalokay ile Mimarlar Odası’nda sekreterlik yaptığı dönemde tanıştık. O zaman bu bina yoktu, Mithatpaşa Caddesindeydik. Kendi alanında çok başarılı bir insandı. Kendine çok güvenen ve sempati duyulan bir insandı. Belediyeye geldikten sonra böyle bir ekip toplaması Türkiye’de çok rastlanılan bir olay değil. Ben bu kentin anasıyım dediği sözü, çocukları çok sevmesinden ileri geliyor aynı zamanda, Çocukları bir gün belediyeye çağırdığında çocuklara işini anlatırken, çocuklardan biri “anladım sen bu kentin anasısın ” demiş. Dalokay bunu çok sevmişti hep kullanırdı bu sözü Ben bu kentin anasıyım diyerek.”

İnformal sohbetler sırasında Ruşen Keleş ise Dalokay’la yakın temaslarda bulunduklarını söyleyerek; “Belediye başkanlığı sırasında ve ondan sonraki dönemlerde yakın temaslarımız oldu. 1981 yılında Pakistan’da bir konferans için gitmiştim, orada büyükelçilerden de onu övücü sözler işittim. Vedat Dalokay Belediye Başkanı olarak Ankara’da gecekondu yıkımına karşı çıkmıştır. Gecekondu kanunumuz yapıyı kaçak yapı saymıştır. Vedat buna itiraz etmiştir, yıkmıyorum diyerek.Biçimsel olarak baktığınızda onun bunu açıklayan düşüncesi şuydu, Gecekondu eskiden gecekondu kanunu çıkıncaya kadar bu iş masumane bir faaliyetti ve ne kadar hukuka aykırıysa da kamu vicdanında meşrudur ve yıkmıyorum demiştir.” şeklinde ifade etti.

Dalokay’ın çocukları da etkinlikte hiç bilmediğimiz bir Dalokay’ı anlattı. Baba Dalokay için kendisi de mimar olan oğlu Hakan Dalokay şöyle konuştu: “Belediye Başkanlığı görevini topluma hizmet etmek için kullandı. Çünkü onun için siyasi kimliği değişmiyor, siyasetin çirkin kimliğinden kurtulup Ankara’ya hizmet etmek istiyordu. Babam Ankaralılar tarafından çok seviliyordu, ama partisi onu bir daha aday olarak göstermedi. Çocukları olarak çok şanslıydık çünkü hayatı onun gözünden yakalama fırsatımız oldu. Dünyanın sunduğu her şeye bir açlığı vardı gidip bunları sahipleniyordu ve özümsüyordu. Çok sevecen bir insandı .o bu kentin anasıydı, ne mutlu ki bize bizimde babamızdı” dedi.

“Saatlerce kavun tarttık”

Yine mimar olan Gözde Dalokay ise baba Dalokay ile olan anısını şu sözlerle anlattı: “Bugün burada babamın değerli dostları mimarlığını belediye başkanlığını anlattı, bense ancak babalığından bahsedebilirim. Babamın cezaları bile yaratıcıydı, hala çocuğumla böyle bir diyalog kurmaya çalışıyorum. babam çok insandı bize insanlığı verdi. Samimiyet ve dürüstlüğü. Bir gün yolda kavun alalım diyerek durduk, Traktörün arkası kavun dolu bir kavuncu vardı. Kavunları sordu, bir lira dedi kavuncu. Nasıl olur hepsi mi bir lira dedi babam. Evet, hepsi bir lira, her biri bir kilo diye yanıt verdi kavuncu. Babam da iddiaya girelim o zaman kavunları tartalım, bir tanesi fazla gelirse bir kilodan hepsini alacağım. Bir tanesi, az gelirse hepsini bana vereceksin dedi. Kavuncu kabul etti. Saatlerce kavun tarttık ve adam kazandı. Ve biz arkamızda traktörle, kavunlarla yola devam ettik. Babam, fikirleri, neşesi ve enerjisiyle vardı hayatta.”

Anma programında Çocukça Kısa Film yarışmasında ödül alan ve Vedat Dalokay’ı anlatan Emir Hilmoğlu/Zümrüt Karatekin’in yönetmenliğini yaptığı “Kolo’nun Mirası” adlı kısa belgesel filmin gösterimi yapıldı. Program tartışmalar ve soru cevaplarla son buldu.

Etiketler

Bir yanıt yazın