UNESCO’dan Afete Dayanıklı Mimarlık Projesi

UNESCO genel merkezi tarafından yürütülen “Uluslararası Afete Dayanıklı Mimarlık” projesiyle yerel inşaattan öğrenerek afete dayanıklı mimariye bütüncül bir yaklaşım sunabilmek hedefleniyor.

The International Disaster Resilient Architecture (INDRA) projesi, inşaatta geleneksel bina bilgisinin önemini teşvik ederek, afete dayanıklı yapılı bir çevreye yönelik bütüncül bir yaklaşım sunuyor. Yerel mimari örneğini takiben, yeni inşa edilen alanlarda iklimi ve çevreyi dikkate alınmasının  önemi vurgulanıyor ve böylece iklim değişikliğinin önüne geçilmesi  hedefleniyor.

Proje kapsamında çağdaş inşaat teknikleri ile yöresel mimarinin ortaklaşa çalışmasıyla  afete dayanıklı ve yerel çevreye uyarlanmış binalar inşa edilmesi teşvik ediliyor. Ayrıca, yerel örf ve adetleri yansıtan ve yerel malzemeler kullanılarak yapılan bu tür yapıların ekonomik ve kültürel açıdan daha sağlıklı olacağının altı çiziliyor. Yerel iklimi ve çevreyi dikkate alan binaların, daha fazla enerji verimliliği sağlayıp karbon ayak izini azaltarak iklim değişikliğini önlenmesi ön görülüyor.

UNESCO, Uluslararası Afete Dayanıklı Mimarlık projesi aracılığıyla, atölye çalışmaları ve eğitimler düzenleyerek geleneksel bina bilgisinin, kaynakların sürdürülebilir kullanımının ve afete dayanıklı bir ortam yaratmak için güvenli inşaatın önemli rolüne ilişkin kılavuzlar geliştirerek üye devletlerin yerel inşaat sektörü için kapasite geliştirme çabalarını destekliyor. Projenin, mevcut kapsamlı araştırmayı somut uygulamalara çevirmesi de planlanıyor. Proje kapsamında, yerel uygulayıcıların katılımını ve güçlendirilmesini teşvik ederek yerel mimarinin öneminin ve doğal afetlerin neden olduğu afet risklerini azaltmada inşaatın önemli rolünün  vurgulanması da amaçlanıyor.

The International Disaster Resilient Architecture (INDRA) Projesi Bağlamı

Tüm doğal afetler arasında özellikle depremler, büyük ekonomik kayıplarla birlikte yüksek sayıda insanın can kaybına neden olmakta. Bu kayıpların çoğu, kötü yapılmış binaların hasar görmesi veya çökmesi nedeniyle oluşuyor. Bu nedenle, güvenli bir yapılı çevre, afet risklerinin azaltılmasında ve etkilerinin hafifletilmesinde, dolayısıyla hayat kurtarılmasında kilit rol oynuyor. Ayrıca, günümüz kentleşme hızı ve ölçeği, daha güvenli inşaat ve sürdürülebilir kalkınma için stratejik fırsatlar sunuyor.

Mühendislik Ürünü Olmayan Binalar

Gelişmekte olan dünyanın orta ila şiddetli deprem bölgelerinde, nüfusun %90’ından fazlası, doğal afetlere karşı oldukça savunmasız olan mühendislik ürünü olmayan yapılarda (kayıt dışı binalar) yaşıyor ve çalışıyor. Mühendislik ürünü olmayan binalar genellikle tasarımlarında kalifiye mimarların ve/veya mühendislerin çok az veya hiç müdahalesi olmadan inşa ediliyor. Mühendislik ürünü olmayan birçok bina, genellikle “yabancı” teknikler kullanılarak ithal malzemelerle yapılıyor. “Modern” olduğu düşünüldüğü için veya sorumlu kişilerin kendi ülkelerindeki bilgi ve uygulamaları izleyerek yerel inşaat projeleri uyguladıkları için genellikle diğer bölgelerden mimariyi kopyalanıyor. Sonuç olarak, binalar yerel bağlama uyarlanmamış oluyor. Teknik bilgi eksikliği, uygun malzemelein kullanılmaması ve doğru olmayan beton yapı düzenlemeleri nedeniyle, bu tür yapılar doğal afetlere karşı oldukça savunmasız olabiliyor.

Kayıt dışı inşaatın bir başka türü de yerel bağlama uyarlanmış ve yerel malzemelerle, nesiller boyu doğrudan deneyimler yoluyla geliştirilen yerel ve yerli bilgiye dayanan inşaat teknikleri kullanılarak inşa edilmiş yerel mimariye sahip yapılar olarak gösteriliyor. Bu mimarinin çoğunlukla yerel doğal tehlikelere karşı dayanıklı olduğu görülüyor. Geleneksel yerleşimler, kültürel ve sosyal çevreleriyle uyum içinde inşa ediliyor ve bu nedenle doğal afetlere karşı sosyal dayanıklılığı güçlendiriyor.

Yerel Mimari

Geleneksel ve yerel bilgi üzerine inşa edilmiş mühendislik gerektirmeyen belirli bir yapı türü olan ‘yerel mimari’, çoğunlukla yerel doğal tehlikelere karşı dirençli olarak inşa ediliyor. Yerel mimari, belirli bir zamana ve/veya yere özgü olan ve dolayısıyla başka bir yerden ithal edilmeyen veya kopyalanmayan bir mimari türü olarak gösteriliyor. Bu binalar belirli ihtiyaçları karşılamak, onları üreten kültürlerin değerlerini, ekonomilerini ve yaşam biçimlerini korumak üzere inşa ediliyor. Afete dayanıklı ve modern ihtiyaçlara uyarlanmış binalar yaratmak için bilim, teknoloji ve inovasyon kullanılarak çağdaş inşaatta uygulanabilecek dikkate değer özelliklerden yararlanılıyor. Ayrıca yerel örf, adet ve geleneklerin yansıtılması ve yerel malzeme kullanılması ile bu tür yapılar ekonomik ve kültürel açıdan daha sağlıklı oluyor.

Uluslararası Çerçeve

Uluslararası Afete Dayanıklı Mimari (International Disaster Resilient Architecture – INDRA) projesi aşağıdaki küresel hedeflerin ve gündemlerin uygulanmasına katkıda bulunuyor:

Dünyamızı Dönüştürmek – Sürdürülebilir Kalkınma için 2030 Gündemi

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (Sustainable Development Goals – SDG):

Hedef 1: Yoksulluğun tüm biçimleriyle her yerde sona erdirilmesi

Hedef 1.5: 2030’a kadar, yoksulların ve savunmasız durumda olanların dayanıklılığını artırılarak iklimle ilgili aşırı olaylara ve diğer ekonomik, sosyal ve çevresel şoklara ve felaketlere maruz kalmalarının ve savunmasızlıklarının engellenmesi.

Hedef 11: Şehirleri ve insan yerleşimlerini kapsayıcı, güvenli, dayanıklı ve sürdürülebilir hale getirilmesi.

Hedef 13: İklim değişikliği ve etkileriyle mücadele etmek için acil eylemde bulunulması.

Hedef 13.1: Tüm ülkelerde iklimle ilgili tehlikelere ve doğal afetlere karşı dayanıklılığın ve uyum sağlama kapasitesinin güçlendirilmesi.

Hedef 17: Uygulama araçlarının güçlendirilmesi ve sürdürülebilir kalkınma için küresel ortaklığın canlandırılması.

Etiketler

Bir yanıt yazın