Taksim Projesi Mimarları Böldü

Taksim'in yayalaştırma projesi mimarlar ve planlamacılar arasında da tartışma yarattı.

Korhan Gümüş: “Buraya taklit bir bina yapmakla (Taksim Kışlası), geçmişte kışlayı yıkmak arasında fark yok” Emre Arolat: “Gezi Parkı’nı maymuna çevirecek, çocuksu bir tahayyül” Hakan Kıran: “Projeyi şehir planlamasındaki yeri açısından doğru buluyorum” Sinan Genim: “Bir proje yaparken herkesle mutabakat ararsam, o işi yüz yılda yapamam”

Taksim’in yayalaştırma projesi, Gezi Parkı’nın yerine Topçu Kışlası’nın yeniden inşası… İstanbul’un bitmeyecek planlama tartışmalarından birnisi daha… İşler tersine yürüdü. Önce proje, İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nde kabul edildi, sonra mimarlar ve şehir planlamacılar tarafından tarışılmaya başlandı. Prof. Dr. Uğur Tanyeli, “Çocuksu araçlarla verilen siyasal bir kavga” dedi. Prof. Dr. İhsan Bilgin ise “Rüküş, israfkar ve görgüsüz” olarak değerlendirdi. Projeyi onaylamayan mimarlar olduğu kadar, “yapılan doğru” diyenler de var.

YAPILMASIN
KORHAN GÜMÜŞ:
Proje, Taksim’i taksim ediyor
İlk önce şunu söylemek lazım: Taksim’i bir otoyol kavşağına çevirmeyi hedefleyen proje çok eski. O zaman dahi kabul görmemişti. Ancak, Taksim hep bir çekişme konusu haline geldiği için asıl mesele bir türlü tartışılamadı. Bu proje tartışılmadığı için bir dolu sorun içeriyor. İstanbul’un en güzel caddelerinin dalış rampaları ve istinat duvarları ile yok edilmesini çok yanlış buluyorum. Hiçbir düşünsel süreç olmadan kararlaştırılan bu proje, yalnızca caddeleri yok etmekle, Taksim’i taksim etmekle kalmıyor, aynı zamanda kentin iki önemli merkezini bir rekreasyon ve kültür vadisi olarak birleştiren Gezi’yi de parçalıyor.

Taklit inşa etmek yanlış
Kışla geçmişte yıkılmamış olsaydı ve bugün birileri onu yıkmak isteseydi aynı tepkiyi gösterirdik. Bugün varolan bir şeyi yıkıp, buraya taklit bir bina yapmakla, geçmişte kışlayı yıkmak arasında hiçbir fark yok. Ayrıca, bu kışlanın bulunduğu yerde unutmayalım ki ondan belki kat kat değerli, çok daha kapsamlı ve restorasyon bekleyen bir başka kültür mirası var.

Taksim’de 1936’da hazırlanan proje kentin 19. yüzyıldaki merkezi Beyoğlu ile 20. yüzyıl başında gelişen yeni semti Şişli arasındaki vadiyi kültür ve rekreasyon alanı olarak kente kazandırmayı amaçlıyordu. Bu alanın bugün yeniden canlandırılması gerekir. Ancak, yalnızca ulaşımı düzenlemek, kışlanın taklidini inşa etmek, çöpleri toplamak, güvenliği sağlamak yeterli olmaz. Bu alanı Park ve Bahçeler Müdürlüğü yönetemez. Bir kamusal alanı kente geri kazandırmak demokratik ve katılımcı bir düzeni simgeler.

Son olarak kamusal alanları, örneğin kentin en değerli yerleri, Antrepolar, Yedikule Gaz Fabrikası, Haydarpaşa için yalnızca spekülatörlere açacak özelleştirme projeleri dışında bir dönüşüm alternatifi yaratamazsak, bunlarla Ankara’nın bütçe açıklarını kapatmaya çalışırsak, İstanbul’a çok yazık olacak. Altın yumurtlayacak tavuğu kesip birileri karnını doyuracak.

EMRE AROLAT:
Topçu Kışlası, Gezi’yi maymuna çevirecek
Taksim için kamuoyuyla paylaşılmış birkaç resme proje demek ve bunlar üzerinden gerçekçi bir değerlendirme yapmak olanaksız. Yine de bölgenin önemli unsurlarından biri olan Gezi Parkı’nı maymuna çeviren koca bir kitlenin, üstelik varlığı ve nedenselliği hayli kapsamlı bir tartışma gerektirecek ‘Topçu Kışlası’ olarak bu projenin en önemli fiziksel tasavvuru olduğu kolaylıkla anlaşılıyor.

Böylesi çocuksu bir tahayyülün ürünü olarak ortaya çıkan bu dev kitlenin, var olduğu günkü çevresi hem fiziksel hem de sosyo-kültürel olarak tamamen değişmiş olduğu ve bambaşka gerçekliklerin orta yerde bulunduğu bir dönemde yeniden inşa edilmesi, en azından kolaylıkla benimsenebilecek bir yönelim olmasa gerek.

Donanımlı tasarım şart
Halbuki bugün karar üretici konumda olan ve Cumhuriyet tarihinin belki de en güçlü merkezi yönetim özelliklerini barındıran kitleye çok önemli bir görev düşüyor. Bir kentin kaderini bu denli derinden etkileyebilecek olan konuların, çok daha donanımlı bir tasarım ortamında tartışılması ve ortaya çıkan kapsamlı bir sonuç ürün tarifi üzerinden ehil ellerce projelendirilmesi gerekir.

Yangından mal kaçırırcasına yapılmamalı böylesi önemli kentsel düzenlemeler. İstanbul’un öncelikleri dediğimizde, ilk sıraya sürdürülebilir ve bütünsel bir kentsel planlama stratejisini koymak yanlış olmaz. Kuşkusuz böyle bir metropolün kimi yer ve dönemlerde bazı akapunktural çözümlere de gereksinimi var. Ancak, bunun bile bütüne ilişkin bir bilinçle ele alınması anlamlı. Zira, günlük ve noktasal çözümler çok yanıltıcı ve telafisi olanaksız hatalar üretiyor.

Burası dünyanın gözünün üzerinde olduğu bir şehir. Hayli karmaşık, bir o kadar da dinamik. Bu da kendi başına hayli etkin bir cazibe kaynağı ve aslında eşsiz bir fırsat…

YAPILSIN
HAKAN KIRAN:
İdeolojik sembol oldu
Ben projeyi kentin meydanı olma özelliğinden yola çıkarak öncelikle şehir planlamasındaki yeri açısından doğru buluyorum. Bu meydanla ilgili yakın tarihten geleceğe taşınan ideolojik, yapısal, tarihsel ve biraz da egosal bakışlardan derhal kurtulunması ve şehircilik biliminin gerektirdiği kriterlerle konunun analiz edilmesi gerekiyor.

Tabii ki yukarıda saydığım kent – sosyoloji – bilim olgularının dışında oluşmuş bugünkü Taksim Meydanı’nı göz ardı edemeyiz.

Fonksiyonu olmayan alan
Kentin tek meydanı tüm ideolojik yaklaşımların, tüm isyanların, tüm değişimlerin aracı ve sembolü haline getirilmeye çalışılmıştır adeta. Halbuki, bu alan aynı zamanda dev kentin tek önemli meydanıdır. Bu meydanı önemli yapan faktörler birer birer yok edilmiştir. Bu yok ediş tekil yaklaşımlardan, tekil yapısal yaklaşımlardan ibaret olmuştur.

Bir dönem için önemli bir öge olan kışla yıkılmış ama hiçbir fonksiyon verilmemiş bir alan ortaya çıkmıştır. Sonrasında meydanı önemli kılan en önemli faktörlerden birisi olan hemen yanındaki yeşil alanlar, panorama alanları ve boşluklar yapılarla doldurulmuş, hiçbir yapı ne yapıldığı dönem, ne tarihi geçmiş, ne de İstanbul’un varlığı olarak kendi içindeki uyumluluğu gözetilmemiştir. Durum böyleyken bugünkü tartışmaların tamamı, tarafların ideolojik tekil yapı ve ego yaklaşımının ötesine geçip yeniden konumu, fonksiyonu, değeri kurgulanmış ve yeni senaryosu belirlenmiş bir kent mekanı dizaynı tartışılmamaktadır.

Eğer, buna yakın çevre – uzak çevre ve kent ölçeğindeki analizler ve insan da eklenmezse Topçu Kışlası yapılmamış, AKM kalmış kalmamış, trafik alta alınmış alınmamış hiçbir önemi olmayacak. Sorun geçmiş yıllarda da olduğu gibi, konuyu bilimsel ve doğru yaklaşımla çözebilecek nesilleri bekleyecektir.
Liderleri ve şehir plancıları, mimarları ve yaşayanlarını ölümsüz kılabilme fırsatını elimizden kaçırıyoruz.

M.SİNAN GENİM
Kışla kültür merkezi olacaksa problem yok
Şu ana kadar Taksim için yalnızca resimler gösterildi, ben projeyi incelemek isterim. Otomobillerin yer altına alınmasını doğru buluyorum. Zaten, Kağıthane’den Dolmabahçe’ye kadar tünel yapıldı, başka yerlerde de yapıldı, kullanılıyor.

Zaman içinde çağına uymayan her yapı mutlak tasfiye olacaktır. Bugün Beyoğlu çökmüş vaziyette. Gezi Parkı’nda hava karardıktan sonra can güvenliği yok. Eğer, Topçu Kışlası yeniden inşa edilip bir kültür sanat merkezi yapılacaksa, böyle bir yapıya şiddetle ihtiyaç var. Çünkü, benim gözümde AKM’ye ne yapılsa olmaz.

İstanbul yenileniyor
Her konuda mutabakat aramak gerçekçi değil. Bir proje yaparken, mal sahibiyle, kullanıcı ile konuşurum, herkesle mutabakat aramaya kalkarsam, o işi yüz yılda yapamam. Mutabakatı yapının fonksiyonu konusunda arayalım. Eğer, bu yapı bir kültür ve sanat merkezi olacaksa, bence bir problem yok, üstelik çevresini şenlendirir. Elbette içinde kitap, defter, gravür gibi yine sanatla ilgili satışlar olacaktır.

İstanbul yenileniyor. Bunun insanları korkutması, her yapılanın kötü olarak algılanması doğru değil. Bu projelere ısrarla karşı çıkanlar bende şu hissi uyandırıyor: ‘Ben niye içinde yokum? Bana niye iş vermiyorsunuz?’ demek istiyorlar aslında.

İsteyen oturur, alternatif projeler hazırlar. Sadece, ‘yapmayın, yapamazsınız’ demekle hiçbir şey olmaz. İdeolojik bir bakış açısıyla baktığında kimse kimseyi dinlemez. Yönetimler icraat yapmak mecburiyetindedir. Mevcut yönetimlerin icraatlarını beğenmeyenler, daha çok çalışıp iktidar olur, kendi icraatlarını ortaya koyar. Oturduğu yerden eleştirmek, herhalde bizim aydınımızın hüneri. Başkasını eleştirerek, yapacaklarına mani olmaya çalışarak, kendi iktidarını sağlayamazsın. Zaman boşa geçer, herkes de bildiğini yapar.

CADDELER RAMPALARLA YOK EDİLMESİN
Bazı mimarlar ve şehir planlamacıları Taksim projesi gibi önemli projelerin yangından mal kaçırır gibi gündeme getirilmemesi gerektiğini belirtiyor.

Meydandaki trafiğin yer altına alınması ilk bakışta olumlu gözükse de, yeterli dalış sahasının olmaması ile caddelerin doğal hali ortadan kalkıyor. Gümüş, “İstanbul’un en güzel caddelerinin dalış rampaları ve istinat duvarları ile yok edilmesini çok yanlış buluyorum” diyor.

Etiketler

Bir yanıt yazın