Ministry of Design, The Standard Singapore'u "alışılmadık tropikal bir vaha" olarak tasarladı.
Ministry of Design, Singapur’daki The Standard otelinin iç mekanlarını tasarladı. Mekanın merkezinde yer alan, teraryum entegre edilmiş resepsiyon bankosu ve bol miktarda bitki kullanımı, şehir içinde bir vaha hissi yaratıyor.
Popüler Orchard Road bulvarına yakın bir perakende bölgesinde konumlanan The Standard Singapore, otel zincirinin en yeni halkası olarak öne çıkıyor. The Standard markası, cesur ve yenilikçi otel tasarımlarıyla biliniyor.
Tasarımcılardan, The Standard’ın özgün ruhunu yansıtırken Singapur’un yerel bağlamına da uygun olacak bir tasarım yaklaşımı talep edilmiş. Ministry of Design, bu doğrultuda iç mekanı bitkilerle zenginleştirilmiş ve özel tasarım unsurlarıyla tamamlanmış bir konseptle şekillendirmiş.
Ministry of Design, otelin 143 oda ve süitinin yanı sıra, özel konseptli bir restoran ve çeşitli kamusal alanları tasarlamak üzere The Standard’ın iç tasarım ekibiyle iş birliği yapmış.
Konuk deneyimi, çift kat yüksekliğindeki giriş lobisi ve resepsiyon alanında başlıyor. Bu bölümde ayrıca, basamaklı bir bahçe avlusuna bakan bir kafe de yer alıyor.
Lobi alanı, peyzaj düzenlemesiyle bütünleşen bir iç mekan atmosferi sunuyor. Orta yüzyıl modernizmini referans alan mobilyalar, ahşap, taş ve terrazzo gibi doğal malzemelerle birleşerek sıcak ve davetkar bir ortam oluşturuyor.
Lobinin en dikkat çekici öğelerinden biri, Ministry of Design tarafından özel olarak tasarlanan ve büyük ölçekli bir teraryumu andıran resepsiyon bankosu.
Sanatçı Eric Tobua’nın botanik ilhamlı mekansal düzenlemesiyle tamamlanan bu cam vitrin, palmiye ağaçları, dev salyangozlar ve canlı renklerde egzotik bitkilerle tropikal bir ekosistem sunuyor.
Ahşap çıtalarla kaplanmış eğrisel duvarlar ve kolonlar, lobiyi bitkilerle çevrili oturma alanlarına sahip Cafe Standard ile bütünleştiriyor. Kafe, özel tasarım bir aydınlatma sistemi ve bir bar alanına da sahip.
Bu konsept, otelin birinci katındaki Kaya restoranına da yansıtılmış. Sanatçı Saran Yen Panya’nın botanik temalı duvar kağıdı, mekana bahçeyi andıran etkileyici bir atmosfer kazandırıyor.
Otelin çatı katında, geniş saksılarla çevrelenen bir havuz alanı bulunuyor. Havuzun içindeki bar, konukların sudan çıkmadan içeceklerini almasına imkan tanıyor.
Konuk odaları, The Standard’ın zamansız tasarım anlayışını yansıtırken yerel malzemeler ve orta yüzyıl referanslarıyla karakter kazanıyor.
Markanın diğer otellerinde de görülen, yatakların üzerinde yükselen ahşap tenteler, king ve twin odalarında tekrar karşımıza çıkıyor.
Odalara ve dolaşım alanlarına canlı ana renk dokunuşları eklenirken, parlak kırmızı asansör, The Standard’ın ikonik logosuna atıfta bulunuyor.
Özel üretim marangozluk detaylarını vurgulamak için kırmızı renk kullanılmış. Mini-bar, farklı ancak birbiriyle uyumlu iki yarıdan oluşan bir tasarıma sahip.
Banyolarda, zeminden tavana kadar sarı fayans kaplamalar kullanılmış. Asansör lobileri ve koridorlar, Ministry of Design’ın imzasını taşıyan canlı mavi marangozluk işleri ve büyük ölçekli terrazzo desenli halılarla tamamlanmış.
Her konuk odası, havuza, çevredeki yeşil alanlara veya Orchard Road alışveriş bölgesine bakan zeminden tavana cam cephelere sahip.
Süitler, köşe camları ve şehir manzarasına açılan çift yükseklikte oturma alanlarıyla öne çıkıyor.