Paul Finch’in Festivali Sona Erdi

İlk kez bu yıl düzenlenmeye başlayan ve arkasında İngiltere kökenli Architectural Review ve Architects’ Journal gibi yayınların da sahibi EMAP’nin olduğu World Architecture Festival (WAF) organizasyonu, 24 Ekim Cuma günü yapılan ödül töreni ile sona erdi.

Daha çok AJ editörü Paul Finch’in sahiplendiği ve her etkinlikle birebir ilgilendiği organizasyon ilk kez Barselona’da yapıldı. Temel olarak 2007 başından itibaren tamamlanmış yapıların ödüllendirilmesi üzerine kurulu festival kalabalık bir jüri mekanizmasının paralel toplantılarının yanı sıra devam eden panellerden oluşuyordu.

63 ülkeden toplam 722 projenin başvurduğu ödül, festivalin çekirdeği idi. İlk iki gün 8 ayrı salonda toplam 17 kategoride ikinci elemeye kalan projeler değerlendirildi. İlan edilen bazı jüri üyelerinin değerlendirmede bulunmaması büyük bir itiraza yol açmaz iken, dağıtılan kataloglarda hangi kategorinin hangi jüri üyesi tarafından değerlendirildiği yer almadığı için bunu öğrenmek için ancak tüm salonları tek tek ziyaret etmek gerekiyordu. Jüri üyelerinin büyük bir kısmı ise ikinci elemeye kalan projeleri, jüri toplantılarından hemen önce 722 projenin sergilendiği labirenti andıran sergileme düzeninde inceleme fırsatı bulabildiler. Projelerin sergilenmesi için mimarlara verilen A2 pafta sınırlamasının, pek çok açıdan yetersiz olduğunu ve doğru değerlendirmenin önünde büyük bir engel oluşturduğu ise katılımcılar açısından tartışılan konulardan biri idi. Öte yandan mimarlık basınının daha çok ilgilendiği orta Avrupa ülkeleri, ABD veya Çin’in yanı sıra dünyanın ilk akla gelmeyen pek çok ülkesinden de hatırı sayılır miktarda proje başvurusu yapılmış olması, festivalin iyi bir iletişim ağı veya beklenti yarattığını kanıtlıyordu.

Türkiye’den Tabanlıoğlu Mimarlık (Levent Loft ve Ankara DMC yapıları), Emre Arolat Mimarlık (Maximum Evler, Kemerlife Evleri, santralistanbul ve İpekyol Fabrikası), Egeli Mimarlık (Olive Green Evleri), MARS Mimarlık (Süngü Apartmanı), Dizayn Yapı (G1 Housing), Cafer Bozkurt Mimarlık (Süreyya Operası Restorasyonu ve Merinos Park), Nevzat Sayın Mimarlık (santralistanbul ve Umur Matbaası Binası), Uras Dilekçi Mimarlık (Prestige Mall), Öncüoğlu Mimarlık (365 Alışveriş Merkezi, Ada Alışveriş Merkezi, Cepa Alışveriş Merkezi, Teraspark Alışveriş Merkezi), Özsoy Mimarlık (L Binası), Tektonika Mimarlık (ODTÜ Kuzey Kıbrıs Yurt Binası), Geomim Mimarlık (Akaretler Sıra Evler ve W Oteli), K Mimarlık (Gemlik Vergi Binası) ofislerinin başvuruda bulunduğu ödülde iki proje ikinci elemeye kaldı. Emre Arolat Mimarlık’ın İpekyol Tekstil Fabrikası projesi ve Uras Dilekçi’nin Prestige Alışveriş Merkezi’nin jüri önüne çıktığı Üretim ve Alışveriş kategorilerinde kazananlar Coophimmelblau’nun BMW Welt Binası (her ne kadar bir üretim yapısı olmasa da) ve Stockholm’deki Wingårdh Architektkontor tarafından tasarlanan K:fem Alışveriş Merkezi kategori birincileri seçildiler.

Küresel mimarlığın, sürdürülebirliğin ve ikonlaşmanın ağırlıklı olarak tartışıldığı panellerin en çok ilgi çekeni hiç şüphesiz Norman Foster’ın da katılacağının duyurulduğu “Mimarlık ve Küresel Durum” adlı ikinci gün oturumu idi. Keynote Addresses adı altında duyurulmasına rağmen bir panel şeklinde düzenlenen bu oturumda ilan edilen konuklardan Yung Ho Chang’in bulunmaması nedeni ile, Chang’ın yerine Suha Özkan dahil oldu. Ancak tüm panelde Foster’dan daha çok Charles Jencks’in daha provakatif ve aktif olduğu gözden kaçmaz iken panelistler dünya mimarlığının ikonlaşma sendromu ile başetmekte olduğu konusunda hemfikir oldular. Suha Özkan’ın genç mimarların yaratıcılıklarını yeterince sergileyebilecekleri imkana çok geç kavuşabildikleri görüşüne Foster katılmazken, her yaştan mimarların aslında ne kadar yaratıcı olup olmadıklarını sorgulamaları gerektiği konusunda hem Foster hem Jencks anlaştılar. Foster özellikle ödül başvuruları için mimarların yollamış olduğu A2 paftaların hemen hemen hepsinin aynı düzende tasarlanmış olmasını örnek göstererek mimarların gerçekten yaratıcı olup olmadıklarını bir kez daha düşünmeleri gerektiğini ima etti. Jencks ise neredeyse tüm başvurularda kullanılan bina fotoğraflarının öğleden sonra 3 civarı, masmavi bir gökyüzü altında ve neredeyse içinde hiç insan bulunmayan bir anda çekilmesinin küreselleşen mimarlığın bir göstergesi olduğunu ifade etti. Öte yandan festivalin kendisinin, süper jüri(!) oluşturduktan sonra dünyanın en süper (!) binasını seçmeye çalışmasının da ikonlaşma ve küreselleşme sendromuna katkıda bulunduğu çok da fazla tartışılmadan ve izleyicilere söz hakkı verilmeden panel sona erdi.

Neyse ki, ödül töreni gecesi pek çok kişinin korktuğu gibi, büyük ödül ikon mimarların eserleri yerine, İrlanda kökenli Grafton Architects’in Milano’daki Luigi Bocconi Üniversite binasına verilerek Charles Jencks, Suha Özkan, Robert Stern, Richard Burdett ve Cecil Balmond’dan oluşan süper jüri bir anlamda kendilerine gelebilecek eleştirileri önlemiş oldu.

Gerek panellerde gerekse son günkü jüri toplantısında salondaki izleyicilere söz hakkı verilmemesi ise festivalin aktif katılımcı bir ortamdan çok izlemeye dayalı pasif bir ortam yaratmasına, dolayısı ile kimi zaman festivale gelenlerin bir kısmının gün içinde kendilerini Barselona sokaklarına atmalarına neden oldu.

Sponsorluk mekanizması ile de desteklenen ödüllerde kimi kategorilerin (pleasure gibi) anlamı ciddi anlamda eleştirilirken, bazı yapıların iki kategoride birden değerlendirilmesi, kimi yapıların ise aslında değerlendirildiği kategoriye ait olmaması da izleyenlerce tenkit edildi. Üç ana sponsorun bulunduğu festivalde, ayrıca mimarlar tarafından önerilen super ürün(!)lerin koridorlarda sergilendiği 19 ayrı firma da festivale destek verdi. Bu firmalar arasındaki tek Türk firması ise Kaleseramik, Reptile ve Sinterflex ürünlerini 3 gün boyunca festival izleyicilerine gösterme şansını elde etti.

Gün boyu devam eden ödül jürileri toplantıları, mimarlar arasındaki genel mimarlık konularının tartışıldığı paneller, beş üniversitenin öğrencilerinin katıldığı Charrette (İspanya San Pablo Üniversitesi, festival İspanya’da düzenlenmesine ve önceden katılacağı ilan edilmesine rağmen katılmayan tek okuldu), 12 yüksek binanın sergilendiği mini sergi ve 722 projenin sergilendiği ödül başvuruları sergisi ile yine sadece mimarlar için mimarlar arasında bir etkinlik daha organize edilmiş oldu. Her an mikrofonda veya sahnede ev sahipliğinin yanı sıra işin başında olduğunu da gösteren Paul Finch ve koridorlarda acele ile bir yere yetişmeye çalışan ve Finch’in ricaları ile festivali himayesi altına aldığını hissettiren Norman Foster ile üç gün süren etkinlik, yüksek giriş ücretlerine rağmen vaat ettiği festival havasından çok, ilham vermeyen, kimi zaman bunaltıcı ve sadece mimarlığın ciddi varlığının koridorlarda ve salonlarda havada asılı durduğu, üç günlük bir mesleki kongre gibi hissedildi. Barselona’da etkisi ve varlığı hiç hissedilmeyen festivalin, uluslararası alanda talep görmesi ise organizasyonun hemen hemen her ülkeden dahil ettiği mesleki medya yayınlarının ve EMAP’nin yaygın uluslararası mecraları sayesinde gerçekleşmişti. Yaklaşık 1.500 kişinin izlediği bu ilk festivalin gelecek sene ne zaman ve hangi şehirde yapılacağı ise ne açılışta ne de festivalin son etkinliği olan ödül töreninde açıklanmadı.

Etiketler

Bir yanıt yazın