Masion&Objet Ocak Teması (RE)GENERATION

Masion&Objet Fuarı Marka Elçileri, In-Between Tasarım Platformu kurucuları Bilgen Coşkun ve Dilek Öztürk, 2020 Ocak edisyonu teması olan (RE)GENERATION üzerinden Sanayi313 Kreatif Direktörü Enis Karavil ile Masion&Objet Türkiye Resmi Tanıtım Ofisi Assembly Ferko Signature’da bir söyleşi gerçekleştirdi.

Maison&Objet Paris, global trend ajansı NellyRodi işbirliği ile Ocak 2020 temasını önümüzdeki 25 senenin değişimlerine ışık tutacak (RE)GENERATION olarak açıkladı. (RE) GENERATION Y ve Z kuşaklarının belirleyici olduğu tüketici davranışlarındaki yeni trendleri keşfetmeye odaklanıyor. Ekonomik ve çevresel global krizlerin ortasında, teknolojinin en üst seviyesine doğan bu jenerasyonun beklentileri ve isteklerinin şekillenme biçimlerine odaklanan Maison&Objet; yeni sezon temasını bağlı (engaged) ve arttırılmış (augmented) jenerasyon olarak iki grup altında inceliyor.

Engaged generation
Birden fazla global kriz ile yüz yüze olan 30 yaş altı bu jenerasyon; dünyadaki dönüşümlere aktif bir şekilde entegre olmak konusunda çekinmeden hareket ediyor. Kolektif bir şekilde değişimi başlatmaya inanan bu jenerasyon; herkesin yaşama biçimlerine değişiklik ve değer katacak önerilerde bulunmayı tercih ediyor. Bilgi donanımı çok yüksek olan bu jenerasyon; doğaya dönme ve doğayı iç mekanlara taşımanın hayalini kuruyor. Etik anlayışını bir katalizör olarak kullanan bu grup adil, sorumlu ve erdemli ticaretin avukatlığını yapıyor. Aynı zamanda kullanılmış her şeyin güzel bir objeye dönüşebileceğine inanarak takas ve 2. el dünyasında aktif rol oynuyorlar.

Meksikalı tasarımcı Fernando Laposse 2016 yılında ‘Totomoxtile’ eko yüzey malzemesi ile tasarımcının girişimci olarak sosyal ve çevresel problemlere tasarımla fayda yaratmasına kapsayıcı bir örnek olarak karşımıza çıkıyor. Laposse bu proje kapsamında Meksika’da yerel işçilerle çalışıyor ve o bölgede sonlanmaya yaklaşan tarım faaliyeti için işgücünü destekliyor. Meksika’dan mısır koçanları getiren Laposse, mısır koçanlarını renklerine göre önce küçük parçalara ayırıyor, daha sonra farklı dokular oluşturmak amacıyla farklı renkteki parçaları bir araya getiriyor. Bu şekilde bir ürün değil, sıfır atık ve işgücü destekleme anlayışı ile bir malzeme ve yöntem tasarlayan tasarımcı, farklı ürün potansiyellerine de zemin hazırlıyor.

Augmented generation
Wi-Fi jenerasyonu tüketimle daha basit, net ve hızlı bir ilişki istiyor. Yeni şeyler denemek, seçeneklerini görmek ve web’i sadece bir ilham kaynağı olarak kullanmak istiyor. NellyRodi bunu ‘Connected Millennials’ olarak tanımlıyor.

Instagram’da sürekli yeni yetenek olarak gösterilen hesapların, yüksek teknoloji araçları ile dijital estetik geliştiren bir eğilimi bulunuyor. Fakat mantraları well-being üzerine kurulu. Web üzerinden de kendini iyi hissetmeye yönelik mesajların milyonlara yayıldığını gözlemliyoruz. Bu kuşak aynı zamanda DIY videolarını içerik üretim ve iletişim mecrası olarak kullanıyor.

Love Project başlığı altında Guto Requena, Aura Pendant isimli bir kolye tasarımı öneriyor. Apple Store üzerinden indirilebilen Aura Pendant aplikasyonu ile kullanıcı, ses ve nabız aracılığıyla kendi mandalasını tasarlayabiliyor. Telefon kamerasını işaret parmağı ile kapatan kullanıcıdan hayatının aşkını anlatması isteniyor. Bu sırada aplikasyon sesteki duyguları algılıyor ve işaret parmağı üzerinden kullanıcının nabız atışını ölçüyor. Toplanan duygusal data, parçacıkların (hız, kalınlık, çekim, itme) hareketini kontrol ederek, mücevheri şekillendiriyor. Hikaye bitiminde kullanıcı parmağını kameradan çekiyor. Her seferinde, mandala formatında özgün bir tasarım ortaya çıkıyor. 3d baskı yöntimi ile bu mandala bir kolyeye dönüştürülüyor.

Emelie Röhndal bir dokuma sanatçısı. Google Weaving Stop-time projesini 4. İstanbul Tasarım Bienali için geliştirdi. Bu katılımcı proje kapsamında Röhndal 20 el dokumacısını bir araya getirdi. Ortak bir amaçla ‘textile, labour, Turkey’ anahtar kelimelerini bulundukları yerlerde google fotoğraf araştırmasında aratan katılımcılar, çıkan sonuçlarla duvar kilimleri dokudular. Katılımcılar dokumalarını kendi stüdyolarında, sonrasında bir sergide buluşma amacıyla yaptılar. Bu şekilde katılımcıların elleriyle yaptıkları tasarım objeleri aracılığıyla diğer katılımcılarla bağlanmaları mümkün oldu. Kullanılan teknik İsveç rya düğümü ya da Türk düğümü olarak da adlandırılan ve her iki coğrafyada da yüzyıllardır kullanılan bir teknik. Google Weaving Stop-time Sergisi izleyiciye global dijital imgelerin fiziksel bir google arama motoruna dönüşüm deneyimini sunuyor.

Max Lamb ise geçtiğimiz Londra Tasarım Festivali’nde Galeri Fumi’de geçmişi 9 bin yıla dayanan urushi zanaatine adadığı bir koleksiyonu sergiledi. Tasarımcının kendini bir geleneğin güncel karşılıklarına ve gelecek nesillerine aktarılmasına adadığı bu örnek bize, hiyerarşilerin tersine döndüğünü gösteriyor. Japonya’daki ustalarla birlikte çalışarak 10 yıla yayılan araştırma sürecini kitaplaştıran Lamb, aynı zamanda urushi tekniği konusunda bir kaynak oluşturdu.

Sanayi313’ün kreatif direktörü Enis Karavil için tasarım, geçmiş ve günümüz, doğu ve batı, maksimalist ve minimalist zıtlıklar arasında dengede duruyor. Enis Karavil ilhamını gezdiği şehirlerden, deneyimlerinden ve tarihten alıyor. Tasarımı yaşatılabilir bir mecra olarak kullanmaya inanan Karavil, malzeme, doku, ışık ve renk öğelerini inovatif bir tasarım için eşit derecede önemli buluyor. Sanayi313; mimarlık, tasarım, moda ve yemeği bir araya getiriyor, İstanbul, New York, Miami, Londra, Doha ve Alp’lerde, gerçekleştirdiği restorasyon ve yapı projelerine devam ediyor.

Etiketler

Bir yanıt yazın