Lacime Architects, Hapishane Kalıntılarını Bir Kültürel Tesise Dönüştürüyor

Lacime Architects, Suzhou bölgesinde bulunan ve bir zamanlar Çin Halk Cumhuriyeti’nin en büyük üç hapishanesinden biri olan Shizikou Hapishanesi’nin kendine özgü karakterini koruyarak yeniden yapılandırıyor.

Günümüzde hapishaneden geriye kalanlar bir ofis binası ve yıllar içinde boyası soyulmuş ve gri tuğlaları açıkta kalmış hapishane duvarları. Tasarım ekibi, binanın tarihi değerini yitirmeden alanı ve çevresini canlı tutmak amacıyla sergi salonu, çalışma alanı ve bar gibi yeni birtakım işlevler eklemiş. Yerin ruhunu devralmaya ve onu yeniden tanımlamaya çalışarak, bu sırada anıların kalıcı hale gelmesi için çabalamışlar. Amaçları eski ofis binasını çekici ve davetkar bir destinasyon olarak hizmet veren tarihi ve kültürel bir sergi alanına dönüştürmek ve genişletmek olmuş.

Modern Kentsel Yaşam ve Tarihi Yapı Arası Diyalog

Tasarım ekibi, inşaat aksı olarak tarihi yapının yakınında yüz yıllık bir servi belirlemiş ve böylece çevre ile etkili bir diyalog kuran sürekli bir alan ve şehrin içinde bir “pencere” işlevi görecek merkezi bir iç avlu oluşturmuş. Sergi salonu uzantısı ofis binası, yüz yıllık servi ve dış mekanı birbirine bağlıyor. Yeni ve eski arasındaki görsel etki zayıflıyor ve böylece yeni bir bütünlük meydana geliyor.

Yeni yapının çatısı, ofis binasının arka yönüne doğru büyümeye başlıyor. Lacime Architects, kentin kendine özgü görüntüsünü soyutlamış ve bu işlemi mekânı farklı malzemeler, kalıtsal ve yeni formlar ile işleyerek yansıtmaya çalışmış. Yeni yapının cephesi, tarihi yapının cephe formunu ödünç alıyor ve tipolojik bir yöntemle uzantıya uygulanıyor.

Tarihi Yapının Dokusunda Kalıtım ve Süreklilik

Bu projede tarihi yapının kapatılması için gri tuğla kullanılmış. Ek binanın cephesinde ofis binasının gri tuğla dokusu ile uyumlu ve yeni bir dokunsallık kazandıran seramik tuğlalar kullanılmış. Böylece alan yeni bir görüntü kazanıyor fakat aynı zamanda bir süredir hatırlanmayan fakat insanların zihninde yer alan anıları koruyor ve tekrar canlandırıyor. Çatıdan zemine kadar uzanan tuğla ve kiremit dokusu zarif ve sakin bir mekân yaratıyor. Girişte bulunan dairesel cam tuğlalar, ofis binası ile meydan, iç ve dış arasında mekânsal ilişkiyi gizleyerek tarihi hatırlatmaya, modern yaşamı yansıtmaya ve geleceği beklemeye hizmet ediyor.

Konsept genel olarak yapı (iskelet) ve dolgu duvar (deri) arasındaki ilişkiye ve kombinasyonlarına dayanıyor. Uzantının yeni çatı formuna uyum sağlaması için mimarlar karma bir yapı benimsemiş. Genişletilmiş sergi salonunun ana kısmında bulunan giriş için betonarme görünümlü bir çelik kafes yapı kullanılmış. Eğimli bir cam tuğla duvar, kullanıcıya eğimli bir iç avlunun varlığını düşündürüyor. Cam tuğlaların eğimli bir duvarda bağlanması için çelik plakalar arasından geçirilen çelik bağlantı çubukları kullanılmış ve cam tuğla duvarın içine, binanın hava sızdırmazlığını ve ısı yalıtımını sağlayan yay şeklinde bir cam perde duvar yerleştirilmiş.

Etiketler

Bir yanıt yazın