Kim korkar Ai Weiwei’den?

Çin'deki özgürlük mücadelesinin simgesi Ai Weiwei, takibi zor biri. Sanatçı, tasarımcı, putkırıcı, aktivist, blogger... Hükümet Weiwei'yi serbest bırakırken onu doğasına aykırı bir cezaya çarptırdı: Konuşmak ve tweet geçmek yasak!

Ai Wei Wei’nin sırrına kim vâkıf olabilir? Çin devleti tarafından tutuklandığından beri, dünya basınında her gün hakkında küçük büyük bir haber çıktı Ai Weiwei’nin. Artık kefaletle serbest ama olayın fırtınası dinmiyor. Ai, Çin’in son aylarda aktivistlere karşı yürüttüğü ve eylemciler tarafından ülkede insan haklarına karşı en büyük operasyonlardan biri olarak tarif edilen gözaltı ve sindirme sürecinin en ünlü kurbanlarından biri. 81 günlük gözaltıdan zayıflamış dönen ve sözünü sakınmamasıyla ünlü sanatçı, konuşma yasağından dolayı alışılmadık biçimde ‘sessiz’. Gazetecilerin sorularını “Kefaletle serbest kaldım, anlayın lütfen” diye yanıtlıyor.

Ancak bu sürecin üstü, Ai’nin sessizliğiyle kapatılacak gibi değil. İsmini belirtmeyen Çinli bir gazeteci, sanatçının tutuklu olduğu süre içerisinde işkence gördüğünü iddia ediyor örneğin. Hong Kong’lu genç bir kadının, ‘Özgür Ai Weiwei’ sokak sanatı kampanyası kapsamında şehrin muhtelif yerlerindeki duvarlara spreyle yazdığı ‘Kim Korkar Ai Weiwei’den?’ sorusu hâlâ akıllarda. Sanatçının büyük bir enstalasyonunu sergileyen Tate de, tutukluluğu sırasında, dış cephesine ‘Ai Weiwei’yi serbest bırakın’ yazısı asmıştı. Batı hükümetlerinden, dışişleri bakanları düzeyinde gelen kınama açıklamalarından daha da etkilisi, çağdaş sanat ortamında yarattığı deprem oldu. Anish Kapoor, Paris’teki sergisini Ai Weiwei’ye adadı ve Çin’de yapacağı bir sergiyi iptal etti. Salman Rushdie, konuyla ilgili gazetelere açık mektup yazdı. Başka bir açık mektup da Vaclav Havel’in önderliğindeki Avrupalı aydınlardan geldi. Avusturyalı yazar Elfriede Jelinek de mektubu imzalayanlar arasındaydı. Ai’in 2007’de Almanya’da yaptığı bir enstalasyondan ilham alan protestocular, farklı ülkelerde Çin konsolosluğunun önüne koydukları sandalyelere oturarak sanatçının serbest bırakılması için çağrıda bulundu…

3 Nisan’da Hong Kong’a gitmeye hazırlandığı sırada tutuklanan ve kefaletle serbest bırakıldığı 22 Haziran’a kadar nerede olduğu belirtilmeyen Ai, Çin’in iddiasına göre mali yolsuzluk sebebiyle gözaltına alındı. Vergi kaçırmak, aynı anda iki kişiyle evli olmak, internet üzerinden pornografik görüntüler yaymak Çin hükümetinin sanatçıya yönelttiği suçlamalardan bazıları. Resmi kaynaklar, Weiwei’nin vergi kaçırdığını itiraf ettiği ve tutukluluk süresindeki iyi hali dolayısıyla kefaletle serbest bırakıldığını söylüyor.

Blogu kapatıldı, atölyesi yıkıldı
Ancak tabii ki sanatçı, ekonomik sebeplerden değil, Çin’in insan hakları ihlallerini, yaptığı işlerin odağına yerleştirdiği için devletle yıldızı barışmamış bir sanatçı. 2009’da Siçuan depremindeki öğrenci ölümlerinin dökümünü ve ilgili dokümanları verdiği blogu yetkililerce kapatılmış, Ağustos 2009’da yine depremde ölen çocuklarla ve inşaatlardaki yetersizliklerle ilgili araştırma yapan Tan Zuoren lehine tanıklık yaptığı gerekçesiyle polis tarafından dövülmüştü. Eylül 2009’daki beyin kanaması teşhisinin sebebi olarak polis dayağı gösterildi. (Tedavisi ise Almanya’da yapıldı.) İnternetteki iki hesabı, Google’a yönelik Aurora operasyonu sırasında hack’lendi. 2010’da Şangay’da yeni inşa edilen atölyesine yıkım kararı verilmesine yönelik protestoya katılmaması için ev hapsi cezası verildi. 2010’da diğer bazı aydınlarla beraber, Çinli şair, yazar ve insan hakları aktivisti Liu Xiaobo’ya verilecek Nobel Barış Ödülü törenine katılmaması için ülkeden çıkışı yasaklandı. 2011’in başında, vaktiyle hükümetin daveti üzerine kurduğu Şangay’daki büyük stüdyosu, ‘kaçak’ olduğu gerekçesiyle bir gecede yıkıldı.

Tutuklamalarla, gözaltılarla, ev hapisleriyle dolu tüm bu külliyat, sanatıyla aktivizmi arasında kolayca bir sınır çizilemeyeceğini düşünen Ai’yi anlatabilmek için elzem. Ai, gayet komplike gözaltı, tutukluluk geçmişinin de gösterdiği üzere takibi zor birisi. Ama sözünü sakınmamasından dolayı bir o kadar da açık ve provokatif.

1957’de, daha sonra çalışma kampına gönderilecek ünlü bir şairin oğlu olarak doğan Ai Weiwei’nin ilk formasyonu, Zhang Yimou ve Chen Kaige’le dönem arkadaşı olduğu Pekin Film Akademisi. Akademi’ye girdiği sene ‘Yıldızlar’ adında avangart bir sanat grubunun kuruluşunda öncülük eden Ai, 1981’den 1993’e kadar New York’ta yaşadı, kavramsal sanata yoğunlaştı. Babasının hastalığından dolayı Çin’e dönen sanatçı burada deneysel sanat ortamının gelişmesine katkıda bulundu. Çinli sanatçıların hem yerel hem de uluslararası sergiler açmasının koşullarını geliştirdi, mimarlığa yöneldi. İnterneti, aktivist faaliyetlerinin en önemli araçlarından biri yaptı, Hatta 2010 Mart’ında Twitter’ın kurucusu Jack Dorsey’le beraber Çin’de Dijital Aktivizm başlıklı bir tartışmada yer aldı.

Tate’deki sergisi sürüyor
Tutukluluğu sürdüğü sırada da Ai’in Londra, New York ve İsviçre’de sergileri devam ediyordu. Guardian’dan Adrien Searle, Ai’nin hem Londra’daki sergileri hem de tutukluluğu sürerken kaleme aldığı yazıda sanatçının samimiyetinden kuşku duyanlara kitap haline gelen blog yazılarını okumalarını öneriyor.

“Batı’daki herhangi bir sanatçının kaleminden siyasi ve toplumsal gerçeklere böyle etkili ya da bu kadar tutkulu ve kontrollü bir öfkeyle yaklaşan herhangi bir metne rastlamadım. Bu açıksözlü bloglar, sayısız konuyu ele alıyor. 2008 Pekin Olimpiyatları öncesi temizlik adına depolarda toplanıp açlığa terk edilen kedileri kurtarma kampanyasından mimariye ve tasarıma kadar…” Görüldüğü gibi Ai Weiwei, çok yönlü kişiliğiyle farklı coğrafyalarda farklı bir aktivizmin simgesi.

Ai Weiwei’nin dört koldan işleri
Ayçiçeği Çekirdekleri: Ai Weiwei’in 2011 Mayıs’a kadar Londra Tate Modern’de sergilenen işi, her biri elde üretilip boyanmış 100 milyon porselen ayçiçeği çekirdeğinden oluşuyor. Sanatçı, izleyicinin deneyimi tam olarak yaşayabilmesi için, 1600 Çinli zanaatkar tarafından boyanan çekirdeklerin arasında dolaşmasını istemiş ama Tate yönetimi porselen tozunun olası zararları gerekçesiyle sonradan bu uygulamayı durdurmuştu. Çekirdeklerden 100 kg., Sotheby’s’te yaklaşık 560 bin küsur dolara satıldı.

Pekin Ulusal Stadyumu: Ai Weiwei’yle en çok özdeşleştirilen işlerinden biri sanatsal danışman olarak görev aldığı Pekin Ulusal Stadyumu. Sanatçının, Herzog & De Mouron’la beraber tasarladığı, 2008 Pekin Olimpiyatları’nın yapıldığı ve ‘Kuş Yuvası’ da olarak adlandırılan bu yapı, sanatçının daha sonra Olimpiyat karşıtı yorumlar yapmasına engel olmadı. Olimpiyatlar’ın promosyonuyla ilgili herhangi bir girişimde yer almak istemediğini söyleyen Ai, “Promosyon ve propogandayla yaratılan duygulanımlardan nefret ederim, gerçekleri bir yana bırakıp olmayan bir şey ortaya çıkarmaya çalıştığınız duygulardır bunlar” demişti. Ai, niye projede baştan yer aldığı sorusuna ise “Çünkü tasarlamayı seviyorum” diye yanıt vermişti.

Remembering: Şimdiye kadar gerçekleştirilmiş en büyük Ai Weiwei retrospektifi olan ve 2009’da Münih’teki Haus der Kunst’ta açılan ‘So Sorry’ sergisi, sanatçının en çarpıcı enstalasyonlarından birine de ev sahipliği yaptı. ‘Remembering’ adlı enstalasyonda Ai, Haus der Kunst’un ön cephesine 9000 çocuk çantasıyla Çince “Bu dünyada yedi yıl mutlu yaşadı” yazdı. İfade, 2008 Şiçuan depreminde kızını kaybeden bir kadının söylediklerinden alıntı.

Hayvanlar Takımı: Ai Weiwei’in önce ABD’de sonra Londra’da sergilenen enstalasyonu ‘Circle of Animals / Zodiac Heads’ 18. yüzyılda Pekin’de iki Cizvit’in yaptığı havuzlu saate gönderme ve 12 bronz hayvan kafasından oluşuyor. 1860’ta Fransız ve İngilizlerce talan edilen orijinal heykellerden sadece yedisinin yeri biliniyor. Bunların ikisi ise Yves Saint Laurent koleksiyonunun parçaları olarak satışa sunulmuştu.

Etiketler

Bir yanıt yazın