“Hayatı Mimarlığa Dâhil Etmek İstiyoruz”

Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi'nin proje501 mimarlık ve sanat dergisini yayınlayan öğrencileri Elif Başlı, Kerimcan Ayaz, Damla Karabay, Emrullah Çakmaz ve Elif Dağtekin ile yaptıkları söyleşiyi yayınlıyoruz.

Mimarlık ve Tasarım Fakültesi öğrencisi beş arkadaşın hazırladıkları proje501 mimarlık ve sanat dergisi, geçen Şubat ayında dijital olarak yayınlanmaya başladı. Mimarlığın bütün sanatlarla iç içe olma haline, hayatla kurduğu ilişkiye dair birikimlerini röportajlar, fotoğraflar, makaleler ve çizimler ile okuyucuya aktaran öğrenciler, “Bizim asıl hedefimiz insanlara mimarlığı kendi gözümüzden anlatabilmekti. Mimarlığın da bir sanat olduğunu ve tüm diğer alanlar ile nasıl bağlandığını göstermek… Mesela müzik ile mimarlık, ilk sayıda ele aldığımız bir tema oldu bizim için. İleride bu, resim ile mimarlık veya başka bir ilişki olabilir.” diyor.

Proje501, Elif Başlı (genel yayın yönetmeni), Kerimcan Ayaz (görsel yönetmen), Damla Karabay (sosyal medya sorumlusu), Emrullah Çakmaz (iletişim sorumlusu) ve Elif Dağtekin’in (makale sorumlusu) hayata kattığı bir dergi. İsmi, mimarlık öğrencileri için çok şey ifade eden bölüm projelerinden geliyor. Mimarlık Bölümünün MİM101 projesiyle başlayıp MİM402 projesi ile sona erdiğini, kendileri içinse öğrenme sürecinin devam ettiğini söyleyen ekip, bu sonsuz öğrenme sürecine verdikleri proje501 tanımını derginin de ismi yapıyor.

Mimarlıkla ilgili anlatmak istediklerini, mimarinin edebiyat, müzik, resim, fotoğraf gibi sanatlarla ilişkisini gönüllerince yazmak için bir araya gelen ekip, dergiyi ilgilisine ulaştırma gayesinde. Bunun için dijital platformlarda yer alıyorlar. Derginin İngilizce versiyonu da yayında. Üç ayda bir çıkacak derginin ikinci sayısı ise Mayıs’ta okuyucuyla buluşacak.

Beş arkadaş bir araya geldiniz ve haydi bir dergi çıkaralım mı dediniz? Süreç nasıl başladı, olgunlaştı?

Elif Başlı: Okulun panosunda denk geldiğim Mimarlık Kulübü’nün pafta afişi, yayıncılık tutkumu yeniden açığa çıkardı. Bir ekip kuruldu, o ekipte ben ve Elif Dağtekin dâhil 8 kişi vardık. Ben o zamandan beri röportaj hazırlıkları yapıyordum, aynı zamanda içerik hazırlıyordum. Fakat Elif ve benim dışındaki arkadaşlar bir sene boyunca bu sürece dâhil olamadılar. Yeni dönemin başında grubun dağıldığını, bu sebeple de ekipten çalışmalarımı durdurmam gerektiğini duysam bile ikna olmadım, emeğime sahip çıktım. İnanıyordum, çünkü bu dergi bir şekilde çıkacaktı. İlk kulüp toplantısında yeni arkadaşlara dergiden bahsettim. O gün Kerimcan, Damla ve Emrullah ekibe dâhil oldu. Elif Dağtekin de zaten devam edeceğini söyledi. Böylelikle beş arkadaş çalışmaya başladık.

Kerimcan Ayaz: Birbirimizi henüz tanımıyorduk. Bu dergi süreci, bizi bir araya getirip yakın arkadaş yaptı.

Damla Karabay: Mimarlığı besleyen bir sürü alan var ve biz de bunlardan söz etmek istedik.

Emrullah Çakmaz: Sanatı, edebiyatı, müziği harmanlayıp, mimarlığı anlatmadaki aracımızın dergi olduğunu düşünerek başladık yola.

Dergi sadece mimarlıkla ilgili değil. Müzik var; Dilek Türkan’la yapılmış röportaj Türk müziği üzerine düşündürüyor. Hayata dair izlenimler var. Bir taraftan da öğrencilere projelerini sergileme imkânı verilmiş. Mimarlık ve hayat, mimarlık ve kültür bağlamında nasıl bir dergi kurguladınız?

Elif Başlı: Mimarlık tek başına algılanamaz, yansıtılamaz. Gelenek olacak içinde, kültür olacak. Olacak ki ruhu olsun, yaptığınız iş “gerçek mimarlık” olsun. Siz ne katabilirsiniz? Kendinizde, içinizde ne var? O içinizdeki şey her neyse, onu katabiliyorsanız; o zaman “özgün mimarlık” olacak. İçinizi besleyecek o şey de şüphesiz sanat; kiminin dans, kiminin edebiyat. Beni ise kültürümün bana, bizlere bıraktığı müziğim ve İstanbul kemençem besliyor; önce müziğimi, sazımı tanımaya anlamaya çalışıyorum. Bana neler fısıldıyor, duymaya çalışıyorum. İnanın, bu duyduklarım bana hiçbir yerde öğrenemeyeceğim mimarlığı öğretiyor. Bu yaklaşımımla bakınca; bu yüzden proje501’de müzik var, Dilek Türkan ile yaptığım sizin de ifadeniz gibi Türk Müziği üzerine düşündüren, kültür dolu muazzam sohbet iyi ki var.

Elif Dağtekin: Dergi çalışmaları sırasında ne kadar mimarlık eğitimiyle ilgili içerik düşündüysek o kadar da sanat ile ilgili içerik düşündük. Hiçbir zaman birbirinden ayırmadık. Normalde de mimarlığı sanattan ayrı düşünemezsiniz.

Dergi zarif ve yalın bir tasarıma sahip. Nasıl karar verdiniz tasarıma?

Kerimcan Ayaz: Derginin tasarımı da anlatmak istediğimiz şeyi destekler biçimde olsun istedik. Ekip üyelerinin her birinin ayrı bir görevi vardı ve ben de grafik tasarımı üstlenmiştim. İnsanlara en iyi aktarımı yapabileceğimiz bir sadelik düşündük. Bize hem mimarlıktan izler versin, hem de dışarıya hitap etsin. İzlerden bir tanesi de sayfalarda ayırıcı olarak kullandığımız aks çizgileri.

Dergiyle kimlere ulaşmak istiyorsunuz?

Elif Başlı: Dergiyle sadece mimarlara değil farklı meslek gruplarına da ulaşmak istiyoruz, hayatı mimarlığa dâhil etmek istiyoruz. Mesela diyetisyen bir arkadaşıma dergiden bahsettim, diyetisyen olarak neler yapabilirim diye düşündü. Şimdi bize mekânlarla yiyecekler arasındaki ilişkiyi anlatan bir makale hazırlıyor. İşte mimarlık bu yolla hayata dâhil edilebilir. Böyle geri dönüşlerle heyecanlanıyoruz; bizi mutlu ediyor, motive ediyor.

Mimarlığınızı besleyecek, ilgilendiğiniz bir sanat var mı? Elif Başlı’nın kemençe çaldığını makalesinden öğrenmiş olduk.

Elif Başlı: Evet, İstanbul kemençesi ve nazariyat eğitimi alıyorum. Sazım bana o kadar çok şey öğretiyor ki; sabretmeyi, mücadele etmeyi, kırmamayı, incitmemeyi… İnsan olmayı… Ve mimarlığı. Sanat uğraşı olmayan bir mimar benim nezdimde hep eksiktir. Çünkü proje501’in amacı gibi; mimarlık tek başına algılanamaz. Karanlık bir odadasınız, o oda hakkında fikir sahibi olabilmeniz için görmeniz gerekiyor, ışık gerekiyor. O odayı görebilecek gözleriniz var ama yetmez, ışık lazım. Sanat da budur, gören göze ışıktır, her şey onunla anlam kazanır. Bu sebeple her mimarlık öğrencisine tavsiyemdir; elinizde mimarlığınızı taşıyacak sanatınız olsun.

Kerimcan Ayaz: Mimarlık dışında grafik tasarım ilgi duyduğum alanlardan bir tanesi. Yazı yazmak da şu ana kadar hep kendime yaptığım bir şeydi, ilk defa başkalarının da okuyacağı bir yazımı dergide paylaşmış oldum.

Elif Dağtekin: Canlılar suya ne kadar ihtiyaç duyuyor ve o olmayınca varlığını sürdüremiyorsa mimarlık için de sanat öyle. Mimarlık sanat ile besleniyor, büyüyor, farklı ifade teknikleri kazanıyor. Ben de küçüklüğümden beri karakter çizmeyi çok seviyorum. Deneme ve öykü yazmak da bana çok keyif veriyor. Dergimizde de bir tane yazım mevcut.
Öğrenciliğiniz sona erince proje501’i devam ettirecek misiniz? Neler yapmayı düşünüyorsunuz?

Elif Başlı: Öncelikle mezuniyet sonrası yurt dışında yüksek lisansımı tamamlayıp akademik çalışmalarda bulunmak istiyorum. Bir müddet orada çalışıp, ileride kendi markamı oluşturmayı hedefliyorum. Mimar kimliğimin yanında aynı zamanda Kemençevi kimliğimin olmasını da amaçlıyorum. Ve tabi proje501’i devam ettirmeyi de.

Kerimcan Ayaz: Kafamda birçok şey ve düşünce dolaşıyor aslında. Akademisyen olarak İç Mimarlık bölümüne devam etmek, bir ofiste gerçekleştiğini görebileceğim projeler üretmek, ayrıca kendi tasarladığım mobilyaları üretmek gibi hedeflerim var. Tabii ki bir gün kendi ofisimi de kurabilmek. Bunların yanında proje501 de hayatımda hep olsun istiyorum.

Elif Dağtekin: Yavaş yavaş lisans hayatımın sonuna gelirken her zaman peşini bırakmayacağım tek şey bu işi tutkuyla yapmaya devam etmek olacak. Olabildiğince kendimi her açıdan beslemek, mimarlığın hayatın tam içinden direkt insanla ilişkili olduğunu unutmayarak, insanı ön plana aldığım işlerde çalışmaya gayret etmek istiyorum. Nerede olursam olayım koşullar ne olursa olsun asla öğrenmeye olan isteğimin bitmemesini diliyorum. Öğrencilik hayatım sırasında katıldığım ve devam ettiğim sosyal sorumluluk projelerine devam etmek, günün sonunda önemli olanın insanlık olduğunu unutmadığım bir yarın hayal ediyorum.

Damla Karabay: Şu an daha yolun başındayım. Hayallerim ve hedeflerim var. Öncelikle araştırma, öğrenme ruhumu hiçbir zaman kaybetmek istemiyorum. Çünkü bu meslekte bu iki uğraş çok önemli, sizi her zaman bir adım ileriye taşıyor. Mezun olduktan sonra da bu öğrenme sürecinin devam ettiği, yerimde saymayıp her an kendimi geliştirebildiğim bir ortamda çalışmak isterim. Bunun neresi olduğunu da ileriki dönemlerde keşfetmeyi umut ediyorum. Bunun yanı sıra mezun olduktan sonra da dergiyle bağlantımı koparmayıp, gelişen sürecine birebir tanık olmak istiyorum.

Emrullah Çakmaz: Öğrencilikten sonra hedefim mimarlık mesleğini en güzel şekilde icra etmek, ayrıca mesleğimle beraber götürmek istediğim birkaç iş daha var bunlardan biri de dergi.

proje501 ekibini daha yakından tanıyalım

Elif Başlı: Mimarlık son sınıf öğrencisi, proje501 Dergisi’nin kurucusu ve Genel Yayın Yönetmeniyim. İlk staj deneyimim bir restorasyon çalışmasıydı. Daha sonra Palluli Mimarlığın üstlendiği Nev Mekân Sahil Projesi’nin şantiyesinde yaklaşık bir yıl çalıştım ve mesleğime dair çok şeyi uygulamalı olarak öğrendim. Sonra Ortadoğu Holding’de ve başka yerlerde de stajyer olarak bulundum. Yazmayı, insanlara bu yolla bir şeyler anlatmayı çok seviyorum. İstanbul kemençesi ve nazariyat eğitimi alıyorum. Cumhurbaşkanlığı Korosu Klasik Kemençe Sanatçısı Yağmur Damla Bilgin’in öğrencisiyim. Kıymetli hocamı, sazımı ve Türk Müziğini çok seviyorum. İki kanadımdan biri mimarlığım bir diğeri müziğim. Bu iki kanadımla ben özgürce uçan bir martı gibiyim.

Kerimcan Ayaz: İç Mimarlık Bölümünü bitirmek üzereyim, mezuniyet projemi hazırlıyorum. Öğrenimime çift anadal yaptığı Mimarlık ile devam edeceğim. Öte yandan bir mimarlık ofisinde tecrübe kazanmaya çalışıyorum. Bir grup arkadaşımla yarışmalara katılıyoruz. Şu anda da hazırlandığımız bir yarışma mevcut.

Elif Dağtekin: Mimarlık üçüncü sınıf öğrencisiyim. Çizmeyi, yazmayı, keşfetmeyi, hayal kurmayı seven biriyim. İnsani ilişkilere önem veriyorum, benim için insanların hayatına dokunabilmek çok önemli. Mimarlık Kulübünün üyesiyim. Önceki dönemlerde “Mimarlar ne der ?” buluşmalarının okulumuzdaki ekibinde yer aldım. Tatil döneminde de bir firmada stajyer olarak çalışma fırsatı buldum. Proje501’in içinde olmak beni çok heyecanlandırıyor ve mutlu ediyor.

Damla Karabay: Mimarlık ikinci sınıf öğrencisiyim. Mimarlık Kulübü üyesiyim. Derslerin yoğunluğundan fırsat buldukça söyleşilere ve sergilere katılıyorum.

Emrullah Çakmaz: Mimarlık ikinci sınıf öğrencisiyim. Sosyal sorumluluk projelerinde yer almaktan keyif alıyorum. Mimarlıkla ilgili araştırmalar yapmayı seviyorum. Şu aralar mimari projeler ve kısa film yarışmaları ile ilgileniyorum.

Etiketler

Bir yanıt yazın