Gelenek ve Teknoloji Aracılığıyla Barınağı Yeniden Düşünmek

Gelenek ve Teknoloji Aracılığıyla Barınağı Yeniden Düşünmek

MAD Architects’in 19. Venedik Mimarlık Bienali için tasarladığı “Chinese Paper Umbrella” adlı enstalasyon, Çin Pavyonu’nun açık alanında ziyaretçilerle buluşuyor.

Tasarım, geleneksel Çin yağlı kâğıt şemsiyesinden ilham alıyor. Ana malzeme olarak kullanılan Xuan kâğıdı, saydamlık ve su geçirmezlik sağlamak amacıyla tung yağıyla çok katmanlı şekilde kaplanmış. Bu yapı, kadim bir zanaate yeni bir biçim ve ölçek kazandırarak onu güneşten koruyan ve yağmurdan siper olan bir açık hava mekânına dönüştürüyor.

Venedik’in deniz iklimi, gündüz ve gece sıcaklıkları arasında ılımlı değişimlere sahne olurken hava durumu sık sık güneşli, ani sağanak yağışlı ve zaman zaman rüzgârlı koşullar arasında değişiyor. Çin Pavyonu’nun bahçesi, doğayla iç içe bir duraklama ve dinlenme alanı sunuyor. Sergiyi gezen ziyaretçiler burada kısa bir nefes alma, içe dönüş ya da dinlenme molası verebiliyor.

Şemsiyenin altına girildiğinde, açık hava tiyatrosu hissi veren samimi bir atmosfer yaratılması amaçlanmış. Ziyaretçiler, değişen ışık oyunları ve atmosferdeki ince farklılıklarla çevreleniyor. İç mekân ile dışarısı arasında hissedilen sıcaklık farkı, deneyimi daha da yoğunlaştırıyor.

Chinese Paper Umbrella, çevresel koşullara yanıt verecek şekilde tasarlanmış. Yarı saydam yüzeyi ve nefes alabilen dikiş yapısı, yapının ışık ve hava ile sürekli bağlantıda kalmasını sağlıyor. Sıcak ve kuru günlerde, yapının üst kısmına entegre edilen sis püskürtme sistemi devreye girerek ortamı serinletiyor ve ziyaretçiler için konforu artırıyor. Geleneksel tung yağı uygulama zanaati, sıcaklık, nem ve ışığa duyarlı modern sensör teknolojisiyle birleştirilmiş.

Gölgelik yapının altında, Akıllı Dinamik Aydınlatma (SDL) sistemi entegre edilmiş. Bu sistem, hava durumu ve gün ışığı değişimlerine tepki vererek ışığı optimize ediyor. Işık, yağlı kâğıt yüzeyde hareket ettikçe şemsiye, günün ve gecenin ritmini yansıtan bir gölge ve parıltı pavyonuna dönüşüyor.

Yağlı kâğıdın zamanla doğal olarak sararması, aşınması ve güneş ışığıyla birlikte yavaş yavaş bozulması öngörülerek tasarlanmış. Bu sürece yayılan geçicilik duygusu, yapının kalıcılıktan uzak doğasını vurgularken mimarlık ile doğa arasında iklim değişimine duyarlı düşünsel bir birlikteliğin şiirsel bir yansımasını sunuyor.

Endüstri Çağından Yapay Zeka Çağına Geçiş

Bir yanıt yazın