“Duvarlar Pazarlamanın En Başında İnşa Ediliyor”

21-22 Kasım tarihlerinde Yıldız Teknik Üniversitesi- Katar Üniversitesi iş birliği ile düzenlenen "Contemporary Architecture and Urbanism in the Mediterranean and the Middle East" sempozyumu başladı.

Sempozyumun ilk günü YTÜ Rektörü İsmail Yüksek, Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Murat Soygeniş ve Qatar Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ashraf M. Salama’nın konuşmaları ile açıldı.

Genel olarak Ortadoğu ve Türkiye’deki çağdaş kentsel tasarım ve mimarlık pratikleri üzerine çalışmaların ele alındığı sempozyumun ilk gününde yapılan sunuşlar, Katar ve İstanbul’dan yola çıkarak, kavramsal olarak “kimlik” ve “küreselleşme” olguları üzerine yoğunlaşmıştı.

İlk seansta yapılan sunuşlardan Suzan Akdağ Girginkaya ve Seda Bostancı’nın sunumu “Prestij projelerinin İstanbul Siluetine Etkileri” üzerineydi.

İstanbul’un “idealleştirilmiş” bir silueti olduğuna dikket çeken ikili, tarihsel süreç boyunca zarar görmüş ve değişikliğe uğramış bu karakterin korunmasının çalışmanın temelini oluşturduğunu belirtti. “Kentlerin siluetlerinin, kentlerin parmak izleri” olduğunu ortaya koyan çalışma aynı zamanda siluet üzerinden estetik bir okumanın yapılabileceğini, dolayısıyla, siluet kararları için böylesine formüle edilmiş bir yöntemin karar vericiler tarafından kullanılabileceği sonucunu katılımcılar ile paylaştılar.

İlgi çeken bir diğer sunuş ise Anna Grichting’in “Scales of Flows, Qatar and the Future Legacies of Mega Events” başlıklı çalışması oldu. Büyük çaplı etkinliklerin kentlere etkinliklerini tartışmaya açtığı çalışmasında, Katar’ın FIFA etkinliğini almak için yaptığı master plan, örneğini incelediğini ve yaptığı değerlendirmede,

  1. Nasıl kent simgeleri yaratılacak?
  2. Bu kent simgelerini kim yaratacak?
  3. Bu kent simgeleri Ortadoğuyu nasıl etkileyecek? Sorularını sorduğunu belirtti.

Son dönemde yapılan çalışmalara bu anlamda önem veren Grichting, sürdürülebilirliğin, öne çıkan kavram olduğunu, Londra’da projenin temelini oluşturan temel taşlardan biri olduğunu belirtti. Bu anlamda Londra’nın mega event için bir model olup olamayacağının tartışılması gerektiğini, Çin’in de bu ilkeler ile yola çıktığının fakat halen Herzog de Meuron’nun Birds Nest’nin bir beyaz fil olarak değerlendirenler olduğunu, master planda bazı sorunlar olduğunun tespitini sundu.

Kentlere farklı bir bakış açısı koyan diğer bir sunum ise Erdem Erten ve Gözde Kan Ülkü’nün 9 farklı gayrimenkul firmasının pazarlama medyaları, çeşitli röportajlar ve farklı materyaller üzerinden ortaya koydukları; “Global Image Hegemony: Istanbul’s Gated Communitied as the New Marketing Icons” sunuşuydu.

Çalışılan 9 farklı firma ve farklı materyelleri üzerinden sonuca giden Ertan ve Ülkü bügün inşaat firmalarının,

  1. Korku,
  2. Orjinallik, teknoloji
  3. Yakınlık ve ya uzaklık,
  4. Nostalji,
  5. Aidiyet ve yeni hayatı birer pazarlama stratejisi olarak kurguladıklarını ve bunu yaparken birer duvar ördüklerini belirtirken “Duvarların gerçekten inşa edilmesi gerekmiyor, duvarlar pazarlamanın en başında inşa ediliyor,” diyerek kentte yaşanan ayrışmayı uluslarası katılımcılara aktardı.

Soru cevap kısmında ise ikilinin çalışmasına gelen soruların arasında “gates community” tanımının Türkiye için ne ifade ettiği, bu tanımın Dünya’nın her biryerinde farklı bir anlam taşıyabileceği sorusuda yer aldı.

Etkinlik programının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

Etiketler

Bir yanıt yazın