Dubbeldam Architecture’dan Doğadan İlham Alan Konut

Dubbeldam Architecture + Design tarafından Toronto şehir merkezinde dört yatak odalı bir ev olarak tasarlanan Garden Circle House, ev sahibinin doğadan ilham alan, dış mekanlara bağlanan ve gün ışığında dalgalanan sürdürülebilir bir ev istediğine uygun olarak projelendirilmiş.

Dubbeldam ekibi projeyi tasarlarken, dış mekanla görsel ve görsel olmayan bağlantılar kurmak için birçok temel ilkeyi içeren biyofilik tasarım stratejilerinden yararlanmış. İnsan sağlığını geliştirmek için doğal sistemleri ve süreçleri yapılı çevre tasarımına dahil etmenin önemli olduğunu savunan bir yaklaşım olan biyofilik tasarımın kökeni 1980’lerin ortalarına kadar uzanıyor. Son yıllarda artan sağlık hareketi ve daha sağlıklı iç mekanlarda yaşama ve çalışma arzusu nedeniyle biyofilik tasarım sürdürülebilir uygulamaların daha büyük bir parçası haline geldi.

Binada, doğal malzemeler, yemyeşil peyzaj ve sakinlik duygusunu geliştirmek için hem görsel hem de işitsel efektler sunan su kullanımı dahil olmak üzere sağlık temasına vurgu yapan birçok detaya yer verilmiş. Doğal ışığı en üst düzeye çıkarmak için geniş pencereler kullanılmış. Eve girildiğinde, arka bahçedeki havuz ve çevre düzenlemesi, eksen üzerindeki geniş pencereden görülebiliyor. Önden girişe doğru bakıldığında, yüksek tavanlı bir alan, uzun pencerelerden gelen ışık ve tepedeki üçgen ışık armatürlerinin oluşturduğu gölgeler gibi evin dinamik mekansal niteliklerini çarpıcı bir şekilde sergiliyor. Mutfaktaki duvardan duvara sürgülü kapılardan arka bahçeye ulaşılabiliyor. Dayanıklı Cumaru ağacı dış mekan zemin kaplamasına yerleştirilmiş jakuzi ve küçük verandadaki ateş çukuru, arka bahçeyi dört mevsim boyunca keyif alınabilecek bir alana dönüştürmüş.

Evin iç mekanın odak noktası; masif maun ağacından yapılmış, doğal/organik formlara benzer, heykelsi dış hatlara sahip, kavisli korkuluk içeren bir merdiven. Işık, açılabilir bir tavan penceresinden süzülerek evin merkezinde doğal aydınlatma ve havalandırma sağlarken aynı zamanda gökyüzünü izleme imkanı sunuyor.

Ev sahibinin Prairie üslubu mimariye dair sevgisinden esinlenen evin dış cephesinde yatay düzlemler ve çıkıntılar ile tuğla, ahşap ve taştan oluşan toprak gibi doğal malzeme seçenekleri kullanılmış. Parlak ve gri tonlu tuğla sağlamlık duygusu verirken, kırmızı sedir tahtalar ve maun çerçeveli pencereler ahşabın sıcaklığını tamamlamış.

Evin biyofilik tasarım stratejisini tamamlamak için; radyan yerden ısıtma, verimli yüksek hızlı soğutma, termal duvar montajları, doğal havalandırma ve gün ışığı için ayarlanabilir pencereler ve ışıklıklar, LED aydınlatma, su tasarrufu sağlayan sıhhi tesisat armatürleri ve VOC (uçucu organik madde) değeri düşük malzemeler kullanımı gibi sürdürülebilirlik yaklaşımlarına ve sistemlerine öncelik verilmiş.

* 1900’lerde, aralarında Frank Lloyd Wright’ın da bulunduğu bir grup mimar tarafından geliştirilen mimari üslup.

Etiketler

Bir yanıt yazın