British Museum’da bir Hac ziyaretine ne dersiniz?

İngiltere'nin en önemli müzelerinden biri olan Londra'daki British Museum, önümüzdeki üç ay boyunca görülmeye değer zariflikteki bir Hac sergisine ev sahipliği yapacak.

Kabe’nin, şuan bulunduğu yerde bir tapınak olarak, İslam dininden yaklaşık 2700 yıl önce de var olduğu biliniyor. Ancak Hicreti takiben, 632’de Hz. Muhammet’in, Kabe’nin tek tanrının, yani Allah’ın evi olduğunu söyleyip, içinde bulunan tüm putları yıkmasıyla, Kabe İslamiyetin en kutsal mekanı haline geliyor. İslamın beş şartından biri olan Hac ziyaretinin merkezindeki Kabe, her yıl üç milyon Müslümanı İslamın kalbine doğru binlerce kilometre uzaklıktan bir mıknatıs gibi çekiyor.

British Museum Reading Room’da ziyaretçiye açılan serginin girişindeki koridorda ilerlerken, derinden gelen tekbir sesleri ve koridor boyunca yürüyen Hacıların puslu resimleri sanki siz de diğer Hacı adayları ile birlikte Hac yolundaymışsınız gibi hissettiriyor. Kırk farklı ülkeden ödünç alınan değerli artifaktleri gösteren sergi, Müslümanların yanında, Hac kavramına yabancı olan gayrimüslim ziyaretçiler için de oldukça ilgi çekici. Serginin girişinde, Kabe’nin kapısına ait olan perde (sitara) göze çarpıyor. İçeride ise Kabe’nin, onu kontrolü altında bulundurmak isteyen imparatorluklarca bir türlü paylaşılamaması gibi genel bilgilerin yanında; bir Hacı adayının Hac ziyaretine nasıl hazırlandığı ve Hac’da kullanılan özel örtülere (İhram) kadar bir çok ilgi çekici detaya da değiniliyor. “İhram içindeyken kavga edilmez, küfür edilmez…” cümleleri İhramın sadece fiziksel değil ruhsal da bir temizlik hali olduğunu vurguluyor. Çünkü Umre’de Allah’ın misafirisiniz ve ona göre bir adap içinde olmanız gerekiyor. Sergilenen artifaktlar içinde oldukça çok sayıda Osmanlı dönemine ait parça bulunuyor. Bunlar arasında göz kamaştıran bir incelikle işlenmiş Kabe örtüsü’nün (kisve) üstündeki kocaman Osmanlı tuğrasını gözden kaçırmak mümkün değil. Bunun dışında Kabe’yi resmeden ve duvara asılmak için yapılmış naif İznik çinileri de serginin en çok ilgi çeken parçaları arasında.

Sergi’de, Osmanlı Padişahı II. Abdülhamid’in, Alman lojistik desteğiyle Şam ve Medine arasında inşa ettirdiği, o meşakkatli seyahati 40 günden 3 güne indiren demir yolu, Hicaz hattı, ve bu demir yolunun isyancı Araplar ve ünlü İngiliz casusu Lawrence tarafından sabote edilişine de değiniliyor. Bu bölümde Haydar Paşa tren İstasyonu’nun bir fotoğrafına işaret edip “ben burayı gördüm” diyen ziyaretçileri duyuyorum. Umre posterlerinin altında sık sık Evliya Çelebi’nin anlatımlarına yer verilmiş. Bütün bunlar Hac sergisini Türk ziyaretçiler için daha da bir ilintili kılıyor.

Serginin sonuna doğru Hac ziyaretini kısaca özetleyen, ve “Journey to Macca” adlı bir filmden çarpıcı bazı görüntülerin yer aldığı video oldukça aydınlatıcı. Video’da Hac ziyaretinin belli başlı adımları anlatılıyor, bunlar arasında şeytan taşlama görüntüleri de mevcut. Hacı adayları 49 adet çakıl taşını Muzdalifa adındaki düzlükten topluyor ve Camarat köprüsüne kadar yanında götürüyor. Burada kötülüğün sembolü olan bir duvara atarak Şeytan Taşlama ritüelini gerçekleştiriyor. Kabe etrafındaki Tavaf’in time-lapse görüntülerinde, yüz binlerce müslümanın tıpkı güneşin etrafında dönen gezegenler gibi, saatin ters istikametinde hızla dönüşünü seyrederken etkilenmemek mümkün değil.

Bu videoyu izledikten hemen sonra Hac temalı çağdaş sanat işlerinin sergilendiği bölümde Suudi Arabistan’ın çağdaş sanatçılarından Ahmed Mater Al Ziad’ın “Magnetism” adlı işi göze çarpıyor. “Magnetism” adlı çalışma, lekesiz beyaz bir düzlemin tam ortasındaki, siyah, Kabe şeklinde bir mıknatıs küp etrafına yerleştirilmiş ufacık siyah demir kırıntılarından oluşuyor. Kabe’nin İslamiyetin kalbindeki pozisyonunu, etrafına görünmez bir güç ile topladığı milyonlarca insanı, geleneksel Arap sanatından alışık olmadığımız bir sadelik ile anlatıyor. Aynı bölümde Dünyaca ünlü İngiliz grubu Blur’un solisti Damon Albarn ile karşılaşıyorum. Kafasındaki kocaman kasketin altında saklanarak, sergiyi ilgiyle izliyor. Prens Abdülaziz bin Abdullah eşliğinde özel bir gösterimde sergiyi gören Galler Prensi Charles da sergiyi olağanüstü bulduğunu söylüyor.

Bilgisizliğe bağlı bir takım ön yargıların ve İslamophobia’nın etkisinin inkar edilemez olduğu bir ülke olarak İngiltere’de böylesine prestijli bir mekanda Hac sergisinin dikkat çekmemesi beklenemez zaten. Ama sadece politik dikkat çekiciliği ile değil, kürasyonundaki başarısı ile de Guardian’dan 5 yıldız alan Hac (Hajj) British Museum’da 15 Nisan’a kadar görülebilir.

Etiketler

Bir yanıt yazın