Henley Halebrown, Londra’da asırlık depo yapısını dönüştürerek içinde Bauhaus hareketinden ilham alan bir ofis tasarladı.
Yüzyıllık depo binası Laszlo’yu çalışma alanlarına dönüştüren Londralı mimarlık ofisi Henley Halebrown, ilhamını Bauhaus hareketinin renkleri ve zanaat tekniklerinden alıyor. Londra’nın kuzeyinde yer alan yenilenmiş bina, alanları 487 metrekareden 647 metrekareye kadar değişen beş katlı bir esnek ofis düzenine sahip.
Henley Halebrown, projeye sıradan bir ofis dönüşüm projesinden farklı yaklaşmış. Mimarlar kullanıcılara/kiracılara var olan uyumu tamamlamaktan başka imkan tanımayan “kabuk ve çekirdek” yaklaşımı yerine, onlara oldukları gibi kullanım imkanı tanıyan mekanlar tasarlamış.
Bunu, binanın iç yapısını – beton döşeme plakalarını ve çelik I kirişlerini – açığa çıkararak ve etrafındaki yapı elemanlarına yeni bir düzen getirerek yapmışlar. Servis alanları muntazam bir şekilde organize edilirken, yeni düzenlemeler için beton ve ahşap gibi basit teknoloji gerektiren malzemeler kullanılmış.
Ofisin kurucuları Simon Henley ve Gavin Hale-Brown, yaklaşımlarını “bir ofisin inşasının ne kadar yalın olabileceğini göstermek” olarak nitelendiriyor. Buradaki ofislerin şirketlerin yalnızca kendi markalarını ve mobilyalarını getirmeye ihtiyaç duyacak şekilde tasarlanması fikri, kiracılar taşınırken üretilen atık miktarının önemli ölçüde azalmasını sağlıyor.
Henley, “Laszlo gibi uyarlanabilir yeniden kullanım binaları üzerinde çalışmak bizim alışkın olduğumuz bir meslek pratiği. Bu, bir şehir içinde hem geçmişini hem de geleceğini kutlarken, nasıl yeni yaşam katmanları yaratılabileceğine olan ilgimize dayanıyor ve en güzel tarafı, yeniden kullanım yoluyla elde edilen büyük çevresel faydaların artık daha yaygın olarak anlaşılmasına olanak sağlıyor.”
Aslen Batavia Mills olarak bilinen Laszlo, 20. yüzyılın başlarında, 2. Dünya Savaşı sırasında gaz maskeleri için depolama görevi görmesine rağmen, esas olarak üretim ve baskı tesisi olarak inşa edilmiş.
Böylece Bauhaus, proje için bariz bir referans noktası haline gelmiş; sadece aynı döneme ait olmasıyla değil aynı zamanda temel öğretisi olan malzemelere sadık kalmak ve zanaatta güzellik bulmak da bu ilişkiyi güçlendirmiş.
Binanın adını taşıyan Bauhaus sanatçısı Laszlo Moholy Nagy’nin bir tablosu, beton zeminlerde yapılan onarımlarla ilgili ipuçları vermiş. Bölücü duvarlarının kaldırıldığı yerlerde oluşan çeşitli boşlukları betonla doldurmak yerine, Henley Halebrown bu izleri tarihin izleri olarak öne çıkarmak için toprak rengi bir şap seçmiş.
Bina, yeşil, sarı, gri ve mavinin cesur ama tamamlayıcı tonlarında boyanmış bir dizi kapı ile Bauhauslu öğretmen Josef Albers’in renk çalışmalarına atıfta bulunuyor. Tuğla ve camın Bauhaus’a benzer grafik şekil ve yazılar ile incelikle süslendiği dış cephede, binaya marka kimliğini kazandıran bir başka Bauhaus referansı bulunabilir.
Laszlo, kiracılarına geniş bir açık oturma alanı, bisiklet park yeri ve duş yerleri gibi çeşitli olanaklar sunuyor. Zemin katta resepsiyon ve bir salon da dahil olmak üzere paylaşımlı mekanlar bulunuyor. Bu mekanlarda yer alan mobilyalar, her ikisi de dev I kirişlerine benzeyen bir resepsiyon masası ve kitaplık da dahil olmak üzere, yapının bir parçası gibi hissetmek amacıyla tasarlanmış.
Henley Halebrown’ un ortaklarından Jack Hawthorne, “Yapının orijinal strüktürünün sağladığı çerçevede, geleneksel yapı malzemeleri ile – çoğunlukla yığma duvar, lento ve boya- bir dizi geleneksel olmayan mekanlar oluşturduk. Bu mekanlar, büyük boyutlu yapı elemanları olarak hayal edilip tasarlanan mobilyalar ile tefriş edildi, ‘strüktür olarak mobilya’ anlayışı yapının teşhir edilen strüktürü ile mobilyaları eğlenceli bir diyaloğa sokuyor,” diyor.
Bu hafif dokunuşlarla müdahale etmeyi amaçlayan yaklaşımda camlı toplantı odaları, ahşap mutfak ve oda bölücü işlevi gören mobil raflar kullanılmış. Masalar ve koltuklar, binanın geri kalanıyla evde hissettiren cesur renk parıltılarını bütünleştirecek şekilde eklenmiş.
Dördüncü katta çıplak çelik ve ahşap kirişli bir çatı ve balkon terası olmasına rağmen, her kat düzen ve bitiş bakımından benzerlik taşıyor. Laszlo, şirketler pandeminin etkisiyle daha esnek çalışma politikalarına uyum sağladığından, yakın zamanda Londra’da tamamlanan birçok yenilikçi ofis tasarımından birisi.