‘Asla Özür Dileme!’

Çinli 'düşünce suçlusu' Ai Weiwei'nin başına gelenleri görünce 'Neyse ki böyle şeyler bizde olmuyor' diye düşündüm!

Ai Weiwei hakkında son yapılan belgeseli seyrettim. Pek çoğunuzun tanımadığını düşündüğüm bu Çinli sanatçıyı bu vesileyle sizlere tanıtmak istiyorum. Kendisi Çin’de büyümüş, ardından öğrenci değişim programı ile New York’a gitmiş. 12 yıl New York’ta kaldıktan sonra Çin’e geri döndüğünde Pekin’in sanat ortamını ‘kurak’ bulmuş. Belgeselde “İnsanlar resim yapıyordu ama hiçbir tartışma, orijinal ve aykırı fikir ortada yoktu” derken sanatın gerçekte ne anlama geldiğini de şahane ifade ediyordu. Ardından illegal bastıkları modern bir sanat kitabı olan ‘Fuck off’u (Türkçeye çevirmiyorum, siz anladınız onu) basıp gizlice korsan satıyor. Sonrasında canlı bir sanat performansında bir insanın omzuna çimen ekmesi ile Çin sanatında ciddi bir kıpırdanma yaratıyor. Ai Weiwei sadece bir sanatçı değil; bir araştırmacı gazeteci, bir aktivist. Özellikle Çin’deki bir deprem sonrasında okullarda ölen çocukların sayısını kafaya takıyor. Depremdeki kayıpları az göstermeye çalışan Çin hükümetine karşı bir gazeteci olarak neredeyse meydan okuyor. Ardından başlattığı kampanya ile bütün Çin’de okullarda ölen çocukların sayısını tam olarak çıkartıp sosyal medyada yayımlıyor. Çin hükümetinin gizlemeye çalıştığı 5000 çocuğun okullarda ölmüş olması onun sayesinde duyuluyor.

Sonrasında dünyanın bütün saygın müzelerinde, bienallerde eserleri sergileniyor. Çin’de sanat denilince akla ilk gelen isim oluyor.

İşin kötüsü, Çin hükümeti de bu ‘yaramaz’ çocukla ne yapacağını şaşırmış durumda. Bir bakmışsınız hakkında soruşturmalar açılıyor, bir bakmışsınız olimpiyat kompleksindeki en önemli eserler ona teslim ediliyor. Yine de evinin etrafı bizdeki MOBESE kameralarının benzeri kameralarla gözleniyor. Sürekli fiziki takip de hediyesi. Zaten belgesel boyunca bir yanda sanatını icra etmeye çalışan bir sanatçıyı, diğer yanda mahkeme mahkeme süründürülen bir aktivistin hikâyesini görüyorsunuz. Onun günlüğünü tuttuğu Twitter hesabı bir anlamda Çin’in insan hakları karnesi gibi…

Yaptığı eylemlerde özellikle Twitter hesabını neredeyse bir medya grubu gibi kullanıyor. Çin gibi baskıcı bir rejim bile bununla başa çıkamıyor. 2010 yılında Londra’da Tate Modern’de açtığı 100 milyon ayçekirdeğinin Tate Modern’in ana avlusuna serildiği sergiyi görmelisiniz. Ayçekirdeği derken aklınıza gerçek çekirdek gelmesin. Yüzlerce Çinli işçinin günlerce süren tek tek elleriyle boyadığı 100 milyon çekirdek görünümlü küçük Çin porseleninden bahsediyorum. Çin’in dünyanın fason üretim fabrikasına dönüşmesini, insan hayatlarının benzeşmesini, rejimin adım adım bu insanları ezmesini bu ayçiçeklerinin üzerinde yürürken çok daha iyi anlıyorsunuz. İşte sanatın gücü.

2008 yılında Çin hükümeti Ai Weiwei’ye olimpiyat kompleksinin içinde büyük bir stüdyo yapması için imkân sağlıyor. 3 yıl sonra ise sanki bunu bizzat kendileri yapmamış gibi bu sefer sanatçıyı verdikleri stüdyoda ev hapsine mahkûm ediyorlar.

Sonuç mu?

Binlerce Çinlinin katıldığı büyük bir dayanışma günü, gösteriler, uluslararası tepkiler ile bitiyor…

Elbette Çin hükümeti bunu yanına bırakmıyor ve 11 Ocak 2011’de Komünist Parti’nin verdiği stüdyolar Komünist Parti kararı ile yıkılıyor.

3 Nisan 2011’de Ai Weiwei “Bana ne yapabilirler ki en fazla yok ederler” sözlerini Twitter hesabına yazdıktan sonra kaçırılıyor. Türkiye’ye neredeyse sıfır yansıması olan bu olay dünyayı ayağa kaldırıyor. Hillary Clinton başta olmak üzere bütün sanat dünyası ardı ardına açıklamalar yaparak Çin hükümetini eleştiriyorlar. Ai Weiwei 81 gün sonra konuşma yasağı ve vergi soruşturması ile serbest bırakılıyor. Sanatçıya 2.400.00 dolar vergi cezası geliyor.

Farkındaysanız buraya kadar anlattığım kısmında, baskı rejimlerinde sistemin hangi ülkede yaşarsanız yaşayın aynı şekilde işlediğini görüyorsunuz. Sisteme karşı birazcık sesini yükseltenlere polis baskınları, devlet takibi, mahkemeler, vergi cezaları, hapis cezası ve ev hapsi gözetimli serbestlik geliyor.

Bugün Ai Weiwei Çin’in milli kahramanı olan bir düşünce suçlusu. Milyonlarca destekçisi var. Vergi cezasını ödemesi için binlerce Çinli kampanya başlatmış durumda. Hakkında yapılan belgeseller uluslararası festivalleri dolaşıyor.

Anlayacağınız baskıcı rejimlere ders olacak bir hayat hikâyesi. Ai Weiwei’nin bugün konuşması ‘resmi’ olarak yasak. Son olarak bunu protesto etmek için Gangnam Style (evet bildiğimiz malum şarkı) için kendi stüdyosunda kendisinin ve asistanlarının oynadığı bir klip çekip YouTube’a yükledi. Çin hükümeti bunu da yasakladı.

Ai Weiwei ‘Asla Özür Dileme’ adındaki bu belgeselde “Bir ülkede ifade özgürlüğü yoksa yaratıcılık da yok demektir. Yaratıcılığı öldürüyorsunuz demektir. Yaratıcılığın olmadığı bir ülkede asla mutluluk olamaz” diyordu.

Belgesel bitince “Neyse ki böyle şeyler bizde olmuyor” diye düşündüm!

 

Etiketler

Bir yanıt yazın