Akyaka’da ‘Çakırhan’la…

Oktay Ekinci, yazısında, Nail Çakırhan'ı anma etkinliklerini anlatıyor.

Alaylı mimarımızı, ölümünün üçüncü yılında ‘mimaride yöresellik’ konusuyla andık

Türkiye sahillerinde, hele ki şu gözü dönmüş turizm yapılaşmasının tahribatını yaşayan yerleşmelerimizde, yöresel mimarî kimliğini koruyan “yegâne” beldemizin Gökova Körfezi’ndeki Akyaka olması, Nail Çakırhan sayesindedir.

70’lerde kendine yaptığı “ev”inin, yerel mimarinin yaşatılması çabalarına başarılı bir örnek kabul edilmesiyle 1983’teki Ağa Han Mimarlık Ödülü’nü alan Çakırhan, ilerleyen yıllarda önce dostlarına, sonra da bu çabaya katkıda bulunmak isteyenlere “karşılık beklemeden” evler inşa etti… Bu duyarlılık, adeta “beldenin imar düzeni”ne dönüşünce de şimdi herkesi hayran bırakan kimlikli Akyaka doğuverdi…

Bu nedenle Akyakalılar, 10 Ekim 2008’de 98 yaşında yitirdiğimiz “Alaylı Şair Mimar”ımızın 3’üncü ölüm yıldönümünde düzenledikleri anma etkinliğini anlamlı bir temayla gerçekleştirdiler. Akyaka Kültür ve Sanat Derneği ile Akyaka Kent Konseyi’nin önderliğinde, Akyaka Belediyesi ile Mimarlar Odası Muğla Şubesi’nin desteği ve Muğla Sanatçılar Derneği’nin (MUSANDER) katılımıyla beldenin doğaya saygılı turizm tesisi Yücelen Otel’de 15-16 Ekim’de gerçekleşen etkinliğin teması; “Geleneksel Mimarlıkta Yöresel Malzeme”ydi.

İtalya’da başlatılan uluslararası “Yavaş Şehir” (Citta Slow) hareketine önceki yıl Türkiye’den ilk katılan İzmir-Seferhisar’ı… Bu yıl üyeliğe kabul edilenler ise Aydın’a bağlı, Yörük Ali Efe’nin memleketi Yenipazar; Sakarya’ya bağlı, yöresel mimarisini yaşatmakla nam salan Taraklı; Çanakkale’nin dinginliğini elden bırakmayan Gökçeada’sı ile birlikte Muğla’nın Ula ilçesine bağlı Akyaka beldesi oldu.

Yerel sorumluluklar
Akyaka’nın Yavaş Şehir sorumluluklarını Kent Konseyi Başkanı Serdar Denktaş özetle şöyle açıklıyor: “Yavaş Kent sertifikamızı aldıktan sonra girdiğimiz yeni sürecin katılımcılıkla götürülmesi gerektiğini düşünerek Kent Konseyi önderliğinde bir ‘Yavaş Kent Yönlendirme Komitesi’ kurma çalışmasına giriştik. Ancak son bir yıl içinde artan çevre tahribatları Akyaka’nın bir Yavaş Kent olduğu gururunu bize yaşatamıyor! Başta belediye olmak üzerek, tüm kamu ve sivil toplum kuruluşları üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmezlerse, Citta Slow’un bir süre sonra felsefi içeriğinden kopmuş, yaşam kalitesinin unutulduğu, yalnızca rant elde etmeye hizmet eden bir ‘marka’ya dönüşmesi tehlikesi söz konusu…”

İşte hem bu “tehlike”ye karşı önlemleri tartışmak hem de onurlu üyeliğin elde edilmesindeki kimlikli mimariyi beldeye armağan eden Nail Çakırhan’ı anmak üzere düzenlenen buluşmanın önemli etkinliklerinden biri, ana temayı ele alan paneldi… Panelistlerden Prof. Ataman Demir, ülkemizin tüm yörelerinde geleneksel mimarideki “farklılıklar”ı irdelediği konuşmasında özetle şunları söyledi:

“Yöresel ve geleneksel mimarimiz akılcıdır. Bu nedenle aynı bölgelerde doğanın sunduğu değişik yapı malzemeleri kullanılarak, taş, ahşap, kerpiç ya da karma yapı sistemleriyle, hem bulundukları yerle uyumlu hem de kışın üşütmeyen, yazın terletmeyen; yani, insana yönelik ortak hassasiyetler taşıyan yerel mimari tarzlar yaratılmıştır.”

Yerel yapı malzemelerimiz arasında “kerpiç”in Anadolu’daki en eski mimarlık kültürüne damgasını vurduğunu anlatan Antalyalı Mimar Beyazıt Büyükyıldırım ise şunları ekliyordu: “Kerpicin binlerce yıldır yeğlenmesinin nedeni, sadece kolay elde edilir ve kullanılır nitelikleri değil; binanın nefes almasını, dış ve iç mekândaki ısı ortamını dengelemesini, insanın toprakla ilişkisini sürekli kılmasını ve plastik bir mimari yaratılmasını da sağlayan akılcı bir malzeme olmasıdır.”

Mimarlar Odası Muğla Şube Başkanı Ertuğrul Aladağ da yörede kiremit örtülü kırma çatılardan önce “toprak dam”lı evlerin bulunduğunu anımsatarak dedi ki: “Toprak dam da Anadolu’nun en eski ve en yaygın uygulamaları arasındadır. Bundan Muğla yöresi de nasibini almış ve kiremit örtüye geçilinceye kadar yüzlerce yıl en sağlıklı evlerin yapımına önderlik etmiştir.”

Halet Abla destanı
En çarpıcı etkinlik ise Bartın Valisi İsa Küçük tarafından yazılan, Arkeoloji ve Sanat Yayınları’nca yayımlanan “Halet Abla Destanı”nın Muğla Sanatçılar Derneği tarafından Eğitim-Sen Şubesi’nin katılımıyla teatral bir müzikli-şiirli gösteri olarak sunulmasıydı.

Müziğini, Kemal Öngüç’ün, görsel sunumunu Kamil Arslan’ın hazırladığı destanı oyunlaştıran ve aynı zamanda oyuncularından olan MUSANDER Başkanı Sadettin Özbek’e eşlik eden diğer sanatçılar ise Hulusi Kalaycı, Nilüfer Enginsu’ydu. Halet Çambel’le Nail Çakırhan’ın gerçekten destanlaşan ortak yaşamlarının ustalıklı bir sanat inceliğiyle sunulması, keşke tüm kentlerimizde yinelenebilse…

Nail Çakırhan’ı anma etkinlikleri, Akyaka ve yöresi tanıtım gezisi, mezarını ziyaret ve Ağa Han ödülünü alan evinin bahçesindeki galeride açılan resim sergisi ile sürdü…

Bu bayram tatilinde yolunuz Marmaris, Köyceğiz, Dalaman ya da Fethiye yörelerine düşerse, Akyaka’ya da zaman ayırıp, kültürel ve doğal zenginliğini bütünleştiren bu mucizevi beldemizdeki sanat ortamını yaşamanızı dilerim..

Etiketler

Bir yanıt yazın