‘AKM AVM olmasın’ diyen sanatçıya Bakanlık’tan gözdağı

Taksim'de bulunan Atatürk Kültür Merkezi (AKM) için Bakan Günay'ın 4 yılın ardından, sponsor arıyoruz açıklamasına tepki gösteren tiyatro sanatçısı Orhan Aydın, dün soL'daki yazısında, Bakanlığın tavrının dilencilik olduğunu yazdı.

Yazının ardından Aydın’ı arayan Bakanlık yetkilisi ise dava tehdidinde bulundu.

Dört yıl önce AKM’nin Alışveriş Merkezi’ne dönüştürülmesi projesi çerçevesinde kapatılmasının ardından süreci durduran örgütlerden Nâzım Hikmet Kültür Merkezi sanatçılarından tiyatro oyuncusu Orhan Aydın ile Bakanlığın kendisine tehdidini, İstanbul ve özelinde Beyoğlu’ndaki rant projelerini ve sanatın AVM’lere sıkıştırılmaya çalışılmasını konuştuk.

soL: AKP iktidarında Türkiye tam 10 yıl geçirdi. Bir tiyatro sanatçısı olarak geride kalan bu 10 yılı nasıl tarif edersiniz?
Orhan Aydın: Bugün bu ülkede Başbakanlık yapan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde tarihi surların döküldüğüne dair bir gazetecinin sorusuna, “Bunlara harcayacak tek kuruşum yok. Bu taş yığını gavur yapımıdır. Bunun için harcayacak tek kuruşum yoktur” demişti.

Şimdi bu zihniyet bu ülkenin Başbakanıdır ve meseleye yaklaşımının özeti de budur. Kültürel eserler adeta ucube bir iktidar zihniyetin elinde mahvoluyor.

AKP iktidara geldiğinden beri ülke tarihinin değerleri olarak sayılabilecek her şey satıldı ve satılığa çıkarıldı. Fabrikalar satıldı, TEKEL satıldı, satıldı, satıldı…

soL: Satılma tehdidini son yıllarda en çok yaşayan, fabrikalar bittiğinden olsa gerek, kültür merkezleri, sinema salonları ve tiyatro sahneleri oldu, öyle değil mi?
Kesinlikle. AKP her şeyi sattı bitirdi. Şimdi uluslararası kurumların da verdiği akılla bu iktidar başka bir şeyi daha anladı. Kültürel varlıkların satılınca para değeri olduğunu öğrendi. AKP Kültür Bakanı ile birlikte bu meseleyi gözden geçirdi ve ne yapabileceklerine baktı.

Dolayısıyla Avrupa Birliği sürecinde hızlanan bu “kentsel üleşim” süreci ile İstanbul başta olmak üzere Anadolu’nun birçok kenti pazarlanmaya başlandı.

Sanat denilince sahne, heykel, şarkı geliyor akla. Biz kültürel mirasın üzerinde yaşıyoruz. Türkiye’de metro çalışmasında kazma yere vuruldu, yerden tarih ve kültür fışkırdı. Biz bu değerlerin farkına cumhuriyet kurulduğundan beri varamadık.

soL: Son dönemlerde İstanbul’da, özellikle de Beyoğlu ve Tarlabaşı’nda gerçekleşen yağma projelerine dair birçok köşe yazısı kaleme aldınız. Beyoğlu’nda yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz?
İstanbul yaşadığımız kent olduğu için benim de üzerine basıp dokunduğum kent olduğu için çok gözümüzün önünde. Biliyorsunuz İstanbul eşsiz bir mirasa sahip. Şimdi yapılan, bu eşsiz mirasın nasıl paraya çevrileceğinin yolunun bulunmasıdır.

Ne oldu İstanbul’da, İstiklal Caddesi’nde bütün insanların ortak mirası olan kültürel kalıtlar elden geçirilip satılmaya başlandı. Mahalleler insanlara pazarlandı. Tarlabaşı, Balat ve Sütlüce gibi…

Bu yerlerin tamamı yandaşlara peşkeş çekildi. Taksim’de yağma artarak sürerken, buralarda yaşayan insanlar zamam zaman devlet eliyle, kimi zaman çeteler aracılığıyla, kimi zaman yandaş Çalık Grubu aracılığıyla yaşadığı yerlerden sökülüp atılıyor. Bu birlikte yaşama sürecinin de üzerine bir kezzap atıyor.

soL: Haydarpaşa Garı’nın başına gelenleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Haydarpaşa’nın kapatılması yağma projesinin diğer yakadaki ayağıdır. Haydarpaşa’ya artık tren gelmiyor. Haydarpaşa ve çevresi satılığa çıkarıldı. Haydarpaşa ve çevresi Harem’e kadar turizm alanı ilan edildi.

Bu ülkede yaşayanlara danışılmadan alınmış bir yıkım kararıdır. Burada amaç AVM ve mümkün olduğu kadar otel yapmak ve kentin tarihini yok etmektir.

Türkiye Komünist Partisi (TKP) ve Nâzım Hikmet Kültür Merkezi (NHKM) dışında kimse sorgulamıyor bu süreci. Bu süreç burada bitmeyecek diyen tek siyasi akıl TKP’dir. Bu ülkenin içinde bulunduğu durumu ortaya koyuyor. TKP dışında hiçbir siyasi akıl, Haydarpaşa ile ilgili tek kelime etmedi. Yazık…

Üstelik aynı projenin bir ayağı daha var; Galataport süreci. Bu da Karaköy’den başlayan Sütlüce’ye ulaşan sahil şeridini pazarlama ve satma süreci. Devlet burada bir öngörüyle şunu yapacağım demiyor. Patronlara “buralar satılık buralara ne yapacaksınız” diyor.

soL: Bir de seçimin en önemli “Çılgın Projelerinden” olan Taksim projesi var.
Devletin kendim yapacağım dediği tek proje Taksim Projesi’dir. Başbakan’ın Çılgın Projelerinden biri olarak trafiği yer altına alma projesi. İnsanlar ilk başta bu projeye olumlu baktı. Taksim’in trafiğe kapatılmasını mantıklı buldu.

Ancak dünyanın neresine giderseniz gidin, meydanlarında kültür merkezleri, tiyatrolar, operalar, senfoni salonları ve yeşil alan vardır. Oralarda meydanlara birinci elden AVM yapmak, otel yapmak fikri yoktur.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin açıkladığı proje ile gördük ki burası bir dehliz, taş duvar ve Taksim’in göbeğinde bir kışla. Yani her tarafı dehliz ve taş duvarlarla örülen Taksim’in ortasına da taş yığını koyuyorsunuz.

Bunu da 1936 yılından beri orada büyümüş ıhlamur ağaçlarını keserek yapıyorsunuz. Buraya “kültür merkezi yapılacak” diyor Ertuğrul Günay ama hemen sonrasında dilinin altındaki baklayı çıkarıyor; “Küçük küçük alışveriş merkezleri olacak” diyor. Bu utanmazlıktır. Sen kent halkına sormadan, kentin merkezindeki her açıdan tarihi olan bir meydanı kendi erk gücünü kullanarak mahvediyorsun. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir meydan yok. Bizde olacak…

soL: Taksim’de sizin de üzerinde sıklıkla durduğunuz bir diğer sorun da Atatürk Kültür Merkezi. AKM’nin akıbeti konusunda uzun bir süredir mücadele veriyorsunuz. Bakan’ın sponsor arıyoruz açıklamalarına köşenizde büyük tepki gösterdiniz. Bu konuyla ilgili neler söylemek istersiniz?
Burada Nâzım Hikmet Kültür Merkezi aracılığıyla bire bir içinde olduğum bir süreç Atatürk Kültür Merkezi süreci. Biliyorsunuz proje AKM’nin yıkılıp yerine AVM yapılmasını, altına da göstermelik bir salon konulmasını içeriyordu.

Bu projeyi yapamayacaklarını söyledik. Buranın anıt bina olduğunu söyledik, dava açtık ve yürütmeyi durdurduk. O gün bugündür Atatürk Kültür Merkezi’nin kapısı duvar. Bu İstanbul halkına karşı bir inat hikâyesidir.

soL: Taksim projesi planlandığında AKM sürecin dışında tutuldu. Yani koca bir Taksim projelendiriliyor ama AKM ne olacak belli değil. Buna dair ne söylemek istersiniz?
Bunun gerisinde sanat düşmanlığı vardır. Taksim’i projelendiriyorsun, taş yığını yapıyorsun ama meydanın ortasındaki AKM’yi koymuyor, onarımını ön görmüyorsun. Bu AKP’nin sanata bakışının göstergesidir.

soL: 75 Milyon TL ne oldu sorusunu da sıklıkla dile getiriyorsunuz. Nedir bu konu, soL okurlarına kısaca anlatır mısınız?
2010 Kültür Başkenti Ajansı AKM için 75 milyon TL para ayırdı. Bakanlık bunu onayladı. 2010 bitti. Devletin kasasından ne aktarıldı. AB fonlarından ne kadar para geldi bunu bilmiyoruz. Üstelik ortada ayrılmış 75 milyon TL de düşünüldüğünde milyonlarca lira ne oldu? Bunun hesabını kim verecek? Bu deprem paraları gibi yok edilmiştir. Bu açık. Bu para sorgulanmalı. Ben bunu yüksek sesle soruyorum; Bu para nerede?

soL: Bugünkü yazınızda 75 milyon TL’yi de gündeme getirip, “Devlet dilenciliğe çıkmaz” dediniz. Konuyla ilgili Bakanlık sizi davayla tehdit etti. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dünyanın hiçbir yerinde devlet dilenciliğe çıkmaz. Böyle bir devlet olmaz. Böyle devlet idare edilmez. Koruma kurulu kararıyla koruma altına alınmış bir yeri onarmak için devlet adına sponsor arıyor. Böyle bir şey dünyanın hiçbir yerinde olmaz. Diyanet fonu ile Kültür Bakanlığı’nın fonuna bakınca başka bir gerçeği görüyorsunuz ancak yine de ortada kabul edilemez bir durum var. Devletin AKM’yi onarmak için dilenciliğe çıkması bütün yurttaşlarca sorgulanmalıdır.

Bakanlıktan bugünkü köşe yazımın ardından bir telefon aldım. Bakanlık müsteşarlığından arayıp “Yazınızda devleti dilenci konumuna koymuşsunuz. Türkiye Cumhuriyeti hiçbir zaman dilenci olmamıştır” denildi.

Ben de ‘bu yapılan dilencilikten öte bir şey değil’ dedim. Konuyla ilgili hukuki işlem başlatacaklarını söylediler, ben de buyurun yapın dedim. Devlet bunu dava etsin biz de hesap soralım…

soL: Tiyatroların, sinemaların yıkılıp AVM içinde küçük bir köşeye atılması artık neredeyse doğallaştı. Birçok tiyatro salonu AVM’lerde. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir?
Ben İstanbul’a geldiğimde, yani bundan 25 sene önce İstiklal Caddesi’nde 18 tiyatro salonu vardı. Bugün sadece 3 tane var. Aslında bu bile süreci açıklayan bir istatistik.

Bu süreç tam bir AKP projesidir. Akıllarını adeta beton sarmış. Para istiyor bu iktidar sadece. Yaşam alanları daraltılıyor. Emek Sineması yıkılmak isteniyor. Tünel’den İstiklal Caddesi’nin sonuna kadar var olan tüm tarihsel doku ranta teslim edilecek. Bu konuda detaylı yazılar yazdım.

İstiklal’den geriye kültür adına ne kaldı ki. Örneğin SES Tiyatrosu Ferhan Şensoy’un olmasaydı orayı da şimdiye yıkıp AVM yapmaya hazırlanırlardı. Bildiğim kadarıyla Ferhan Şensoy’un orayı satması için baskı da yapılıyor. Muammer Karaca tiyatrosu dahi AVM yapılmak isteniyor. İktidarın bakışı da bu, aklı da bu…

Etiketler

Bir yanıt yazın