Süpermen – Süper Kapitalizm ve Süper Kentler; Balıkesir Örneği…

Anadolu'da kentsel arabesk; taşra kenti kimliğinden büyükkent imgesine yolculuk macerasında "Süper-kent Balıkesir" temalı kentleşme politikalarına dair...

Şekil 1. Süpermen-Süper Kapitalizm – Süper Kentleşme

“Süper kahraman” kavramı ve modernite (Reynolds, 1992) arasındaki ilişkiye dair ilginç ve kapsamlı bir literatür mevcut. Bu bağlamda, 1930’ların başında (esasen “şeytani telepatlar” olarak) yaratılan bu kahramanlar (özellikle de Süpermen) çok kısa zamanda yaygınlaştırılması amacıyla iyi kahraman figürüne dönüştürülerek piyasaya sürüldü, 2. Dünya Savaşı sırasında konjonktürel olarak yükseltildi ve özellikle savaş sonrası ortamında ise olabildiğince pompalandı. Bir süper kurtarıcı figürünün kökenleri mitolojiye ve dini figürlere kadar uzandırılabilir kuşkusuz. Ancak süper kahraman fikrinin kapitalizm ile tomurcuklanacağı bir zemin bulduğunu söylemek de yanlış olmaz çünkü süper kahramanları doğuran tek şey adaletsizlik duygusudur. Dünya siyaseti ve ekonomisindeki gelişmelere bağlı olarak da özellikle 80’lerin sonlarından itibaren “süper” kelimesi her kavramla ilişkilendirildi ve yüceltilmek (ve daha yüksek bedellerle pazarlanmak istenen her varlık için adapte edildi). Kentler de bundan payını alacaktı kuşkusuz. Sınıfsal ayrışmanın ve çatışmanın temel temalarından olan kentli-taşralı çelişkisi de bu körüklemenin rüzgarında giderek büyüdü. Bu anlamda “süper-kentler” dosyaları serisinin adındaki bu süper-kent terimi, kentleşmemizdeki (bir anlamda da modernleşmemizdeki) problemin özünü ortaya koymak açısından oldukça anlamlı ve bir o kadar da hassasiyetle ve eleştirel olarak kullanılması gerekli bir terim.

  
Şekil 2. Süpermen                                                    Şekil 3. Süpermen tüketiciliği                   Şekil 4. Çocukların Fantezi Dünyası ve Süpermencilik

Süper-men ve benzeri süper güçlere sahip kahramanlar öncelikle çocuklara gençlere yönelik comic-book niteliğinde işler olarak ortaya çıktı (Şekil 2). Bilindiği üzere hemen her çocuk kimlik oluşturma döneminde bir süper kahramanla kendini özdeşleştirir (Bender, 1944) ve bu eğilimin eğitimde olumlu şekilde kullanılabileceği görüşünü savunan pedagojik ekoller mevcut (Rubin, 2007). Sıradan insan gibi görünen ancak olağan ötesi güçlerini kullanarak insanlığı kötülerden kurtaran kahraman figürünün benlik inşasında sıkıca tutunulan bir model haline gelmesi hiç de şaşırtıcı değil. Ancak, bu çocuksu tutku, kapitalizmin iştahını öylesine kabartır ki bu ilgiyi sömürerek ekonomik bir değere çevirmekle kalmayıp onu idolleştirerek sürekliliğini sağlamak için tüketim araçlarını tüm gücüyle seferber ve arz eder. Bu doğrultuda, tişörtten şapkaya, pelerinden full-kostüme, oyuncağından yatak örtüsüne, filminden ve bilgisayar oyununa, pek çok satın alınabilir araçla çocukların süper kahraman olma arzusunu tahrik eder (Şekil 3).

Çocuklarının hevesiyle orantılı olarak, bu ürünlerden çok sayıda satın alacağını ve bunların büyük kısmının atılıp yenisinin alınacağını bilen ebeveynler çeşitli yöntemler geliştirir ama çocuklarını bu süper-kahraman bombardımanından mahrum etmemeye çalışırlar. Ve o hayalleri ile mutlu çocuklar kıyafetlerini giyip, monitörlerinin başına geçip, hatta bazen misafir odası sehpasının üzerine uzanıp kendini uçuyorken ve dünyaları kurtarırken bulabilirler kendilerini (Şekil 4). Bu hayaller ve oyunlar (evin veya bahçenin kontrollü ortamının dışında denenmediği sürece) öyle zararsız ve kabul edilebilirlerdir ki ebeveynler için…

  
Şekil 5. Süpermen ve Süper Altyapı Hizmetleri

Bu kapitalist arz mekanizmaları, çocukla ilgili sektörlerde geliştirdiği enstrümanların benzerini “süper” etiketini yapıştırdığı tüm ürün ve kavramlarda da uygulamaktadır kuşkusuz… Bir çocuk kendini süper bir kahraman gibi hissedebilmek için nasıl ebeveynlerine bu ürünlerden satın almaları yönünde dayanılmaz baskılar uyguluyorsa, kent yöneticileri de kentlerini “süper” yapmak için (Şekil 5) seçmenlerine ve hatta seçmeni dahi olmayan halka (yollar, binalar, AVMler üst ve alt geçitler, bat-çık geçitler, kentsel dönüşümler ve TOKİler vs. gibi) tüm kentsel oyuncakları gerekli-gereksiz dayatmak için her yöntemi kullanmaktadırlar. Kentliler olarak bizler de kent yöneticilerimizin bu heveslerini (aynı yukarıda ebeveynlerin durumunu ifade ettiğim gibi) kırma gibi demokratik bir şansımız olmadığından kendimizi bu istekleri karşılarken buluruz. Ancak bu kez bir çocuğun hayaller dolu zihninden ve evimizin kontrollü sınırlarının dışındayızdır, kamusal alandayızdır, artık durum o kadar zararsız ve kabullenilir nitelikte değildir aslında; ama biz tüm kontrolü, kaynaklarımızı ve yaptırım gücünü bu kez bu hayalleri kuran kişiye bırakmışızdır. Tam da bu noktada süper-kent ve süper-belediyecilik ilişkisine bakmak anlamlı olacaktır (Şekil 6).


Şekil 6. Süper Belediyecilik

Süper-Kent ve Süper Belediyecilik

Yöneticilik, kamu yönetimi ve süper-kahraman ilişkisi üzerine yazılmış (Dubose, 2007; Delemarle, 2004) literatür, kenti kötülüklerden kurtarıcı rolü üstlenen kahraman lider, kahraman belediye başkanı fenomenini açıkça gözler önüne serer. Tüm dünyada ve hemen hemen tüm zamanlarda ama özellikle de endüstri devrimi sonrasında örnekleri görülen bu olgu, oryantalist bir perspektiften bakıldığında az gelişmiş toplumların kamu yöneticilerinin gelişmiş ülke gözlemleri (ki bunlar çoğunlukla bugünün turistik seyahatlerine karşılık gelebilecek yüzeyselliktedirler) sonrasında kendi iktidar alanında kamusal alanı ve kentsel çevreyi biçimlendirmeye yönelik kararlarında da yansımalarını bulur. “28 Çelebi Mehmet Sendromu” olarak tanımlayabileceğimiz bu tür bir hayranlık, özenti ve bir şekilde “kent eliti” olmanın kendinden menkul buyurganlığıyla gelen “bana ne ben de isterimcilik” (veya “benim tebaam da böyle yaşamalı” üstten bakmacılığı), kenti kötülüklerden kurtarmaya heves eden ve kendine bir süper-kahraman karakteri yaratan bir çocuğun fantezi dünyasıyla benzer nitelikler gösterir. Bu naiflik düzeyindeki hayranlık ve öykünmenin (gerek Geç-Osmanlı gerekse Erken-Cumhuriyet döneminde – özellikle de modernite süreçleriyle ilişkilendirdiğimizde – gözlemlediğimiz) idari güç ile birleşmiş hali, günümüzde, sermaye/rant grupları – emlak spekülatörleri – çimento kartelleri – otomotiv/duble-otoyol lobisi sarmalındaki siyasi-ekonomik hırs ile birleşerek, oldukça endişe verici bir boyuta evrilmiş durumdadır ve ne yazık ki Anadolu kentlerini kemirmektedir; hatta kemirmiş ve neredeyse bitirmiştir.

Kentleşmeyi modernitenin bir ürünü olarak varsayarak konuya bakacak olursak, modernite ve süper kahraman ilişkisi (Reynolds, 1992) de bu bağlamın ayrılmaz bir parçası haline gelir. Süper kahraman kuşkusuz bir modernite unsurudur. Modernite projesini kentsel mekân üzerinde yürürlüğe koyan aktörler olarak kent yöneticileri ile süper-kahraman egosu arasında bir ilişki kurmak kaçınılmaz hale gelir. Kendi egolarını daha yeni yeni kurmakta olan çocuklar için medya tarafından bir kahramana öykünme toleransla karşılanabilse de (Bender, 1944) yetişkin belediye başkanları için bu heves endişe verici olabilmektedir. Tarih bunu pek çok örneği ile doludur. Büyük yıkımlar, kolektif kentsel bellek yitimleri de çoğunlukla bu tür süper-egolu aktörlerin kentsel iktidar dönemleriyle örtüşür.

Süpermen literatürü, kahramanın doğa üstü güçlerinin yanı sıra çift-kişilikliliği, bu kahramanın gündelik hayattaki karakterinin gizli oluşu gibi nitelikleri vurgular. Ancak en önemli vurgulardan birisi kuşkusuz süpermen’in kanunlar-üstü bir figür oluşudur (Ginott, 1959), ki belediye başkanlarını asıl cezbeden de bu olsa gerektir. Kamu kaynaklarının kendi gerekli gördüğü şekilde kullanılması, kendi öngörüleri doğrultusunda kamunun borçlandırılması böylesi bir süper kahramana doğal olarak bahşedilmiştir.  Öyle ya, (her ne kadar kendi itiraf etmese de ve dillendirmese de) modern dönemin kamu yöneticisi kenti ve kentliyi kendi (veya kendini var eden modernitenin) tanımladığı kötülüklerden (ki genellikle alt-sınıfa ait, onun gündelik yaşamına, imkanlarına ve bu imkansızlıkların gündelik hayata ve kamusal alana yansımalarına dair hemen herşey demektir bu…) kurtaracak bir kahraman olduğuna göre kuşkusuz bu yetkilere sorgusuz sualsiz sahip olmalıdır. Çünkü kent elitinin bu “kötülüklerden”, onun çirkinliklerinden rahatsız olmamasını, huzursuzluk hissetmeden kamusal mekanda kendi tanımladıkları gibi yaşayabilmeleri için, büyük yatırım yaparak seçti(rdik)kleri kahramanın bu kanun-ötesi pozisyona ihtiyacı olmalıdır. Pek çok kentin ama en çok Anadolu kentinin “makûs talihi” bu varsayım üzerinden belirlenegelmiştir ki Balıkesir’in son dönem kentleşmesi de bu şekilde okunabilir.

Süper Balıkesir

Modernite-kent-süper kahraman üçgeninde kurgulanarak Balıkesir vakasına kadar taşınan argümanın ışığında, başlıkta yer alan “arabesk” terimine tam da burada değineceğiz. Klasik literatürde sınıfsal sömürü olgusuna dayalı kent-kır çelişkisi, bizim coğrafyamızda daha çok (ve de özellikle popüler bağlamda) fakir-zengin ayrımı ve bu toplumsal problemin bireysel hayatlardaki etkisi, “arabesk” kültür (yazın eserlerinden, müzik ve film üretimine uzanan geniş yelpazede) olarak karşılığını bulmuştur ve bu nedenle de çok önemlidir. Üst sınıflarca hor görülen, görülmese de kendini horlanmış hisseden alt sınıfların gerçek hikayelerini barındırır arabesk kültür. “O fakir ama gururlu” kent veya kasaba vaktiyle kendisini ezik hissettiren o Büyükşehir’e benzeyecek ve O’ndan intikamını alacaktır.  Tüm Anadolu kentlerinin şehirleşmeye dair kaderi de sanki bu arabesk temanın birer yansıması gibidir (Çünkü aslen kentteki üst sınıfların ajandalarını gerçekleştirmek üzere “sözde” seçilmiş kahraman, operasyonunu yürütebilmek için kentin alt sınıflarına “arabesk” aracılığıyla hitap edebilmelidir… Yoksa maazallah kentin gerçek halkı kötülük diye tanımlanan şeyin tam da kendileri olduğunu anlamaya başlarsa işler karışabilir…). Aynı bu filmleri izlerken olduğu gibi, bu garip kentsel metamorfozdan da yine garip bir haz duyulur. Bu nedenledir ki, kentte yitip gidenler, kaybolan kaynaklar, altına girilen kamusal borçlar ve bunun sosyal ve bireysel maliyetleri görülmez ve filmin gariban karakterinin bir kahraman oluşuna, doğrusu esasen sınıf atlayışına, içiten içe hayran oluruz. Ne metropoldeki kentli ne de aniden kentlileşmiş taşralı kendi durumlarını sorgulamazlar; eşit, kolektif, dengeli, doğal, kolay, huzurlu bir hayatı arzulamaz ve geri istemezler. Bu “arabesk” süreç de giderek norm haline gelir. Hatta kent planlama normlarına dönüşerek fizyonomimizin, biyolojimizin, psikolojimizin ve sosyolojimizin hiç de uygun olmadığı yapay bir hayata zorlayarak tek tipleştirip robotlaştırır bizi.  

Bursa ve İzmir büyükşehirleri arasında konumlanmış (Ege bölgesi ve İzmir hinterlandının art-alan kentlerinden biri olarak addedilen) (Çetin, 2009), yakın zamana kadar mütevazi bir transit kent kimliğine sahip, ve sakin, insan ölçekli bir hayatı sürdüregelen Balıkesir kenti (Çetin, 2003), yaklaşık son 10-15 yıllık dönemde, bu insani içeriği barındıran kalıbının kabuğunu değiştirmeyi kafasına koymuştu (Çetin, 2004; Çetin, 2012). Fakat yeryüzündeki tüm diğer organizmalarda da görüldüğü üzere, bu tür bir deri veya kabuk değişimi, ancak uygun zamanı geldiğinde ve organizmanın belli koşulları doğal olarak sağlamasıyla mümkündür. Dolayısıyla, kendini yapay yollarla kabuk değiştirecek hale gelmeye zorlayan bir canlıya rastlamak zordur. Balıkesir ve benzeri süreçler yaşayan süper kentler ise neo-liberal kent politikaları doğrultusundaki planlama disiplinin araçlarını kullanarak kendilerini yapay olarak kabuk değiştirmeye zorlayagelmektedirler.

1940’larda Egli’nin mütevazı planı ile başlayan ve bu plandaki 1963 revizyonunun ardından, 1970 ve 1986 İmar planlarıyla gelişen Balıkesir kent planlaması da son dönemde, özellikle “TR22 Güney Marmara Bölgesi 2014-23 Bölge Planı” kapsamına alınarak metropoller ağı içerisinde önemli bir görev üstlenmeye aday gösterilmişse de kent içi dinamiklerin bu öngörü ile örtüştüğü söylenemez ve dolayısıyla Balıkesir organizması da henüz hazır olmadığı bir kabuk değişimine zorlanmış görünür (Şekil 7).


Şekil 7. Balıkesir Üst Ölçek Planlama İlkeleri (Bilgiç, 2017)

Bu üst ölçekli planlama dönüşümünün kentin gündelik hayatına doğrudan etki eden (ve yaşamın böğrüne saplanan) unsurlarından ikisi üzerinde durmak bu yazının argümanını net biçimde somutlaştıracaktır.  Birincisi, inşaatı boyunca kente girişi, kulağını diğer yandan gösterircesine uzatan Kuvayı Milliye Alt Geçidi (Şekil 8), inşaatı tamamlandıktan sonra da “attığı taşın ürküttüğü kuşa” değip değmediği sorgulanır bir trafik akrobasisi getirmenin ötesinde katkı sağlamadığı gibi, etraftaki yaya hayatını tamamen bitirmiş ve aslında orada daha önce inşa edilen AVM’nin de idam hükmünü vererek kalan ömrünün geri sayımını başlatmıştır. İkincisi ise, Vasıf Çınar Caddesinin Bursa yönü şeridindeki şehir dışına yönelen trafikten, Yeni Hastane Caddesine gidecek trafiği ayırmak (gibi yoğunluğu çok da fazla olmayan bir trafik düzenlemesi) için neredeyse tek şeritlik ama o ölçek için oldukça abartılı bir viyadük düzenlemesi haline gelip, diğer yöndeki kente giriş trafiğini ise bir sonraki döner kavşakla ilişkisinin yanlışlığından ötürü olduğundan fazla yoğunlaştıran 15 Temmuz Şehitleri Üst Geçididir (Şekil 9). Diğer alt geçidin ardından tüm işe yaramazlığı ile bu üst geçit, yazı boyunca anlattığım, kentini viyadüklerle dolu bir metropolmüş gibi görmek ve göstermek isteyen bir süper kahramanın fantezi dünyasının halkın kamu kaynaklarıyla (ve üstüne borçlandırılarak) hayata geçmesinin ikonlaşmış objeleridir.


Şekil 8. Balıkesir Kuvay-ı Milliye Alt Geçidi                                             Şekil 9. Balıkesir 15 Temmuz Şehitleri Üst Geçidi

Yakın zamana kadar trafiği görece sakin bir kentten ve İstanbul’a geldiğinde trafik yoğunluğuna şok içinde bakan kentli profilinden, bugün, şehre kuzeyden girerken önce kent girişindeki AVM’nin önünde yer altına dalan daha sonra ise şehir girişinde kendilerini karşılayan büyük otelin önünde çeşitli kotlarda sıkışan trafiği olağanlaştıran bir kent ve kentli profiline kaydırılmıştır Balıkesir. Artık araç odaklı bir kent olarak tescillenmiş sayılabilecek kentler arasına katılan Balıkesir’de kentli sessizce “Trafik de çok yoğunlaştı canım…” diye sızlanmanın ötesine geçmeyerek, atladığı bir üst sınıfın bedellerini usulca (ve usluca) ödemektedir.

Sadece trafik değil kentsel çevredeki yozlaşma ve kentsel mekân tüketimi de kentliyi rahatsız etmeyecek derecede olağanlaşmıştır. Ne de olsa ya boş duran ya da tarımla ve toprakla ilgisini (ancak bir yandan da “yer”ile bağını) kaybetmiş yeni neslinin âtıl bıraktığı arsa ve arazileri nakde dönüşerek, inşaat sektörünün yeni malzemelerinin yavaş yavaş enjekte olduğu yepyeni (ama kutu kadar sıkışık) müteahhit apartmanlarında konforla televizyonlarını seyredebilmekte, alt katına da otomobillerini park edebilmektedirler.  Kentsel dönüşüm furyası ile neden dönüşüverdiği, neyden neye (aslında çoğunlukla tarım arazisi ve boş arsalardan her yerde görülebilen bu “müteahhit apartmanı” tarlalarına) dönüşüverdiği pek de anlaşılmayan, her yerde (A.Güzer’in deyimiyle) “patlamış mısır” gibi patlayıveren standart apartmanlardan oluşan, bu (tümü birbirine benzeyen) adalar arasındaki ızgara sisteminde kolayca yolunuzu kaybettiğiniz bir kentten şikayet etmek artık yersiz gelmektedir pek çok Anadolu kentlisi gibi Balıkesir kentlisine de… Hele TOKİ’nin, şehrin girişinde Değirmenboğazı ormanlarından hemen sonra gelen çorak tepede yıllar önce inşa ettiği ürkütücü toplu konutların görüntüsüne tedrici dozlarla alıştırılan kentli, sadece kent merkezinde değil sahil ilçelerindeki hızla yayılan (ve ilginçtir ki gururla sunulan) TOKİ ürünlerinden de şikayetçi görünmez. Hemen belirtilmelidir ki burada kentliye suç bulmak neredeyse olanaksızdır, çünkü onlar süper kahramancılık oynayan kent yöneticilerinin gönlünü hoş tutmak durumunda bırakılan ebeveynlerin rolünü üstlenmişlerdir. Kabahat kent yöneticilerine Süpermen olma olanağı tanıyan sistemin ta kendisidir aslında…


Şekil 10. Süpermen Belediye Başkanı Figürünün iflası

Sonsöz Yerine

Yukarıdaki bu iki ulaşım enstrümanı görüntüsü (ve bunların Balıkesir’deki gündelik hayata yansımaları) metnin başından buraya kadar geliştirilen argümanı somutlaştıran sembolik imgelerdir. Balıkesir gibi bir kent, 10-15 yıl ara ile yaşandığında ve deneyimlendiğinde sözü edilen uçurum oldukça çarpıcıdır ve kaynayan suyun içinde giderek ama yavaşça ısınan kentlinin suskunluğu ise ziyadesiyle düşündürücüdür. İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlarının ardından, Balıkesir başta olmak üzere bazı diğer belediye başkanlarının makamlarına mal olan, bat-çık alt geçitler ve viyadüklü üst geçitler, giderek boşalan ve artık kiraları ödenemeyen AVMler, “Süpermen Belediyecilik” döneminin iflas ettiğini ilan ederler (Şekil 10). Ankara Büyükşehir vakasında görüldüğü üzere, halefin ilk iş olarak selefinin fantezi sembolleri olan dinazor ve robot heykellerini söktürmesi bu anlamda önemli bir göstergedir. Seçilmiş kent yöneticilerinin süper kahraman fantezileri ve bu yüksek akçeli oyunların siyasi sonuçları gözler önündeyken, mevcut durumda mecburen-atanmış kent yöneticilerinin daha iyi bir tablo çizeceklerini ummak da en az süper-kahramancılık oynayan çocukların hayalleri kadar üst düzey bir naiflik olacaktır. Asıl mesele bu sınıfsal ve beraberinde getirdiği mekânsal ayrışma mekanizmasını (ki tekrar hatırlatalım; süper-kahramanları bu adaletsizlik algısı doğurmaktadır) her geçen gün daha acımasızca döndüren sistemin kendisi hakkında radikal sorgulamaları ve gerekli girişimleri yapabilmektir. Yoksa “kentleri öyle mi planlayalım böyle mi tasarlayalım” kıskacındaki salt mesleki düzlemdeki kısır tartışmalarla mevcut durumun daha iyiye gitmeyeceği gün gibi aşikardır.

Referanslar

Bender, L.,1944, The Psychology of Children’s Reading and the Comics, The Journal of Educational Sociology Vol. 18, No. 4, The Comics as an Educational Medium (Dec., 1944), s. 223-231.

Bilgiç, B., 2017, Süper Kent Balıkesir; Kasım-Aralık aylarında yayında olacak Süper Kent Balıkesir için kısa bir giriş yazısı…, Arkitera, (https://www.arkitera.com/haber/29494/super-kent-balikesir)

Çetin, M., 2012, “Impacts of “Negative Patterns” on Urban-Architectural Education; The Case of Balikesir”, International Journal of Arab Culture, Management & Sustainable Development, V.2 N.2/3; pp.235-254.

Çetin, M., 2009, “Gel-git Hatti Icinde Hipnotik bir Yap-boz Oyunu; Balikesir Kenti Çagdas Mimarligina Elestirel Bir Bakis”, Izmir’in Artalanındaki Kentlerde Mimarlık (ed.E.Kayın) [ISBN 978-9944-89-867-0], Izmir Mimarlar Odasi Yayinlari:Izmir, pp.61-75.

Çetin, M., 2004  “Tarihsel Kimliği Yeniden Üretmek; Balıkesir Tarihi Dokusunda Yeni Yapılaşma Örnekleri (Re-Creation of Historical Identity; Examples of New Buildings in The Historical Fabric of Balikesir)”, Mimarist, N. 11, pp.20-23.

Çetin, M., 2003, “Balıkesir Tarihi Kent Dokusu ve Sivil Mimari Özellikleri”, Bitek Kent; Balıkesir, (ed.F.Özdem) [ISBN 978-975-0806728] Yapı Kredi Yayınları, Istanbul, pp. 185-191.

Delemarle, A., 2004,  Beyond the “myth of the super hero”: Genesis of the institutional entrepreneur’s discourse,

(https://www.researchgate.net/profile/Aurelie_Delemarle/publication/241411949_

Beyond_the_myth_of_the_super_hero_Genesis_of_the_institutional_entrepreneur_’s_

discourse/links/53fdf0ac0cf2364ccc0931fc.pdf)

Dubose, M.S., 2007,  Holding Out for a Hero: Reaganism, Comic Book Vigilantes, and Captain America, Journal of Popular Culture, V.40, N.6, s. 915-935.

Egli, E., 1945, Balıkesir Mastır Plan Üzerine Araştırma Raporu, Balıkesir Belediye Arşivi.

Ginott, H. G. (1959). The theory and practice of “therapeutic intervention” in child treatment. Journal of Consulting Psychology, 23(2), s.160-166.

Reynolds, R., 1992,  Super Heroes: A Modern Mythology, B.T. Batsford Ltd., Londra.

Rubin, L.C., 2007, Using superheroes in counseling and play therapy , Springer, New York.

Görsel Kaynakça

Şekil 1: http://assets.nydailynews.com

/polopoly_fs/1.1148169.1346358758!/img/httpImage/image.jpg_

gen/derivatives/article_750/special31tvf-1-web.jpg

Şekil 2: http://thepopbreak.com/wp-content/uploads/2017/04/AC_Cv977_ds.jpg

Şekil 3: https://i.pinimg.com/736x/58/2d/7b/582d7bd4ecf8cb4b9ea42b5e76f296c1–toddler-boy-halloween-costumes-baby-costumes.jpg

Şekil 4: https://onlylittleonce.files.wordpress.com/2013/05/img_0093.jpg

Şekil 5: A) http://4.bp.blogspot.com/-XE6V79gFj-w/UE4HbR246kI/AAAAAAAARrM/OElQ_0aD0xQ/s1600/supermanIII9.jpg

B) http://3.bp.blogspot.com/-c6pUcnQTfdo/V9E3BdziLLI/AAAAAAAAA8o/

bAF3MpPpue83cQhkdal9gpotXZ6iAsWkACK4B/s1600/Superman.jpg

C) https://images.moviepilot.com/image/upload/

c_fill,h_470,q_auto:good,w_620/xkv8aburilxt1cm9akbs.jpg

Şekil 6: https://www.neh.gov/files/events/superman_reeve.jpg

Şekil 7: https://www.arkitera.com/haber/29494/super-kent-balikesir

Şekil 8: http://www.aksiyonhaber.com/d/other/2016/04/04/kuvayi-milliye-kavsagi-acildi-002.jpg

Şekil 9: http://www.balikesir.bel.tr/documents/file/bb_News/KAVSAK%20(1)-67669693-812e-488c-842b-4895f6b4d28f.jpg

Şekil 10: http://www.kulturmafyasi.com/wp-content/uploads/2016/01/superman.jpg

Etiketler

Bir yanıt yazın