Prof.Sabit Kalfagil’in Ardından

“Bayat BN 10* kokan bir havada” uğurladık hocayı… Bu ve buna benzer pek çok tanımlaması, yetiştirdiği kuşakların günlük hayatlarında sıklıkla kullandığı deyimler haline gelmişti. Karemizde yer verdiğimiz insanın filetosunu almamayı, kekeme olmayan fotoğraf çekmeye çalışmayı hep ondan öğrendik.

Geçtiğimiz cuma günü kaybettiğimiz Prof.Sabit Kalfagil’in en bilinen yüzü; özellikle Anadolu’yu, Anadolu insanını ve onun yaşantısını anlatan fotoğraflarıydı. Önemli kitaplar ve sergilerde yüzlerce kez yer almaktan öte, Kültür Bakanlığı’nın tanıtım afişleri olarak yıllarca ülkenin dışarıdaki yüzü olmuş çok değerli karelerdi elbette bunlar… Hocanın daha az bilinir tarafı ise İTÜ Mimarlık Fakültesi mezunu oluşu ve mimar kimliği ile İstanbul Belediyesi’nde uzun yıllar boyu İmar Müdürlüğü, Başkan Yardımcılığı gibi önemli pozisyonlarda yer almış olmasıydı. Günümüzde Gökkafes’in yer aldığı arsaya daha o yıllarda yapılmaya çalışılan kütle konusunda verdiği mücadeleyi bizzat kendi anlatımı ile dinleme şansını bulmuştum. Mimar oluşunun, karşısına gelen fotografta hep görmek istediği grafik kurgu ve altın oranda büyük payı vardı. Merih Akoğul’un anlatımı ile; “Özellikle yaşadığı şehir İstanbul’un, bir fotografçıdan önce bir mimarın gözüne nasıl göründüğünü çok iyi incelemiş” ve fotografa bakışını bu inceleme üzerine kurgulayarak oluşturmuştu.

Sabit Hoca’ya dair vurgulanması gereken bir diğer önemli özellik ise; onun düşünür kimliği. Fotoğraf sanatı üzerine olduğu gibi bu topraklar üzerine de çok düşünce üretmiş olması. Hoca tüm Anadolu’yu karış karış dolaşırken, bir yandan da ülkenin kültürel değişimi ile ilgili entelektüel paylaşımları takip ederek bunu gözlemleri ile birleştirdi. İzlenimlerini, sıkıntı duyduğu konulardaki saptamalarını birebir öğrenci görüşmeleri, konferanslar, röportajlar, akademik çalışmalardaki danışmanlıkları aracılığı ile paylaştı; sorunlara pek çok platformda çözüm önerileri getirmeye çalıştı. Birlikte hazırladığımız “Günümüzde Görsel Kirlenme ve Kamu Bilincinde Kalite Erozyonu” konulu yüksek lisans tezi gibi pek çok çalışma ile durumun belgelenmesi ve çözüm önerilerinin üretilmesi konusunda önemli fikirler üretti. Kültürel yozlaşmanın çaresinin Anadolu’dan çıkacağına inandı; “Bir şey olacaksa gene Anadolu’dan olacak.” sözleri bu inancın ifadesidir. Hem Anadolu’nun hem de İstanbul’un geçirdiği değişimi yaklaşık 60 yıl boyunca belgeledi, bu arşiv ile arkasında müthiş bir hazine bıraktı.

“İyi görüntü ile kötü görüntünün farkını ayırt edemeyecek kadar vahim bir sersemleşme problemi yaşıyoruz.” derdi bu fotoğraf niceliğinin içinde niteliği ararken. “Fotograf; bir tıkıştırma işi değil, bir ayıklama işi” idi onun için, bize de böyle öğretti. “Fotografı makineler çekiyor zannederler.”, neredeyse makinemi her elime alışımda anımsadığım, yılardır kulaklarımdan hiç çıkmayan cümlesi.

Sabit Kalfagil, 57 yıldır aktif ve saygın bir fotografçı olmanın yanı sıra fotoğraf eğitimi konusunda ülkenin en önemli değerlerinden biri oldu. “Hocaların hocası” olarak adlandırıldı, aralarında yer almaktan onur duyduğum yüzlerce öğrenci yetiştirdi. Mesleğimi götürmek istediğim yere yolumu çizen meslektaşım idi. Sonsuz birikimini kendine has üslubu ile paylaşırken keyif alırdı, keyif verirdi. Büyük bir değeri yitirdik. Nurlar içinde yatması dileği ile…

*BN 10: Geçmişte Forte Firması tarafından üretilen bir tür siyah beyaz fotoğraf kartı.

Etiketler

Bir yanıt yazın