Pandeminin Tasarım Alanına Potansiyel Etkisi: Öğrencilerin Öngörüleri

Birinci sınıf iç mimarlık bölümü öğrencileriyle, Kadir Has Üniversitesi’nde işlediğimiz “Mimarlıkta Anahtar Kelimeler” dersimizde, korona günlerinin tasarım alanındaki potansiyel etkilerini tartıştık.

Hayatlarımızı son dönemde oldukça etkileyen korona virüsün fiziksel çevredeki potansiyel etkileri tartışılmaya devam ediyor ve bu sürecin sonunda “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diyorsak şimdiden düşünmeye başlamamız gerekmiyor mu? Biz de bu sorudan yola çıkarak birinci sınıf iç mimarlık bölümü öğrencileriyle, Kadir Has Üniversitesi’nde işlediğimiz “Mimarlıkta Anahtar Kelimeler” dersimizde, korona günlerinin tasarım alanındaki potansiyel etkilerini tartıştık. Bazı öğrenciler sosyal değerlerimizde bir dönüşüm yaşayacağımızı öngördü. Kaybettiğimiz ya da gündemimizden çıkmış değerlerimizin tasarımı düşünürken tekrar ağırlık kazanacağını ve tasarımcıların bu doğrultuda kamusal alanları ve konutları tekrar ele alacağını ifade ettiler. Birçoğu ise sosyal izolasyon sona erdiğinde kamusal alanlarda sosyal mesafeyi koruyacak farklı tasarımların ortaya çıkacağını öngördüler. Mimarlık düşüncesine yeni yeni aşina olmaya başlamış geleceğin tasarımcılarının öne çıkan görüşlerini sizlerle paylaşmak istedik.

Zeynep Sude Bayraktar: “Bu süreçte yapılar, eşyalarımız ve mekanlar… hepsi aslında anlamsızlaştı çünkü onlara anlam yükleyen bizler artık aktif değiliz.”

Tasarım duyguların ve düşüncelerin yansıtıldığı çok geniş bir alan. Tasarımın etkilerini hayatımızın birçok alanında hissediyoruz fakat günümüzde yaşanan salgının yansımalarını henüz görmeye başlamadık. Elbette öngörülebilen durumlar var, çünkü insanların yaşam alanları, alışkanlıkları, hatta giyim şekilleri bile virüse göre şekillendi. Örneğin tarihte veba salgınında kullanılan gagalı maskeler insanların tıbbi yöntemlerle tasarımı birleştirdikleri bir çözüm olarak görülebilir. Maskenin burun kısmına yerleştirilen güzel kokulu bitkilerle salgının bulaşıcılığının önlenebileceği düşünülmüş. Gagalı maskeler günümüzde de o salgının sembolü haline gelmiş. Günümüzün sembolünün ise ne olacağını ancak ileride görebileceğiz.

Salgından sonra, insanlar sosyal mesafeyi koruma konusunda daha hassas davranacakları için kamusal veya sosyal alanlardaki oturma düzenlerini ve başkalarıyla mesafelerini daha geniş tutmak isteyebilirler. Bu durumun mobilya tasarımına, sosyal alanların planlanmasına etkisi olacaktır. Hastane tasarımları da pandemiden sonra farklı yönde şekillenebilir. Örneğin hastaneleri tasarlarken günümüzde yaşadığımız eksiklikler ve deneyimler tasarımda büyük rol oynayabilir. Son günlerde virüsle alakası olmayan bir sebeple hastaneye gitmek durumunda kaldım ve yeni yapılan birçok hastanenin havalandırmalarının bu tip durumlara karşı önlemler alınarak tasarlandığını öğrendim. Bu durum bile tasarımın önemini bize gösterebiliyor. Şüphesiz ki sağlık sektöründe eksiklerimizi daha çok fark ettiğimiz zamanlardan geçiyoruz. Aynı zamanda bugünlerde insanlar değer verdikleri pek çok şeyin bir anda nasıl önemsizleştiğini fark ettiler. Tasarım, değerlerimizi ortaya çıkardığımız bir alan olduğu için, virüs sonrası tasarımlarda sadeleşmeye gidilebileceğini düşünüyorum. Korona virüsün ardından daha minimalist, sade, hijyene ve sosyal mesafeye önem veren tasarımlar ortaya çıkabilir. Bu süreç tasarımcılara hatta insanlığa ilham verecek ve dışavurumlarını birçok alanda görebileceğimiz bir süreç olacak.

Bu süreçte yapılar, eşyalarımız ve mekanlar, hepsi aslında anlamsızlaştı çünkü onlara anlam yükleyen bizler artık aktif değiliz. Dahası, şimdiden çözümler üretmeye, neler yapabileceğimizi konuşmaya, aslında yapmamız gereken en hayati şey olan hijyeni bile ön plana daha yeni koymaya başladık. En önemli farkındalığımız bence eksikler değil de bunları neden daha önce görmüyor oluşumuz olmalı. Bu bilinçle hem tasarım alanına hem de süreci kolaylaştırmaya daha çok faydamız olabileceğini düşünüyorum.

Hatice Sena Zontul: “Geçmişte kültürümüzde bulunan ve suyla bizi adım başı buluşturan çeşmelerin modern hale getirilerek sokaklarımızda yer edeceğini düşünüyorum.”

Korona virüsle birlikte hepimiz evlerimize kapandık. Belki de hayatımızda bu zamana kadarki en değişik dönemi yaşıyoruz. Yaşam tarzlarımız da değişmiş durumda. Artık işlerimizi, derslerimizi evden yürütmek zorundayız, çalışan arkadaşlarımızla internet üzerinden iletişim kurarak kararlar alıyoruz ve uzaktan eğitimle derse giriyoruz. Bu sebeple içinde bulunduğumuz süreçten sonra birçok şey değişeceğini düşüyorum. Belki de uzaktan eğitim ve evden çalışmanın hayatlarımızda giderek yer edineceğini göreceğiz. Bu durum ofis ve konut gibi yapıların tasarımını etkileyecektir.

Pandemi ne kadar geçici olsa da insanların psikolojisini etkilediği bir gerçek. Bu uzun karantina döneminden sonra dışarıya çıkmaya başladığımızda, çoğumuz birbiriyle yakın mesafeli ilişkilerde bulunmaktan çekinecek. İnsanların bir arada bulunmak istememe hali bazı sektörlerin ekonomik olarak aksamasına yol açabilir. Hatta insanlar, dezenfektan jeller konulsa bile, bir süre kamusal alanlarda bulunmaktan bile çekinebilirler. Bu virüsün bir sonucu olarak, hem insanların birbirine karşı çekimser yaklaşımı hem de belediyelerinin önlem niteliğinde alacağı kararlar doğrultusunda, kamusal alanlarda farklı tasarımlara gidilebilir. Bu tasarımların yapısı sayesinde insanların birbirlerine çok yakın oturmasını engelleyip, yakın mesafeli ilişkiler kurmaları önlenmek istenebilir. Birbirinden uzak kalacak şekilde tasarlanmış oturma birimlerinin ileride sık sık görebileceğimiz türden tasarımlar olacağını düşünüyorum. Belki de artık parklarımızda sıra sıra dizilmiş oturma birimlerindense daha az sayıda kişilerden oluşan gruplara hitap eden, sosyal mesafeyi korumaya yönelik oturma alanları göreceğiz.

Değişeceğini düşündüğüm bir diğer konuysa, geçmişte kültürümüzde bulunan ve suyla bizi adım başı buluşturan çeşmelerin modern hale getirilerek sokaklarımızda yer edeceği. Sensörlü musluklar sayesinde sokaklarda elimizi hiçbir yere değdirmeden temizleyebileceğimiz çeşmeler olabilir. Suyun ve temizliğin en güzel hatırlatıcısı olan çeşmelerle, o an el yıkama ihtiyacı bile duymayan bir insan suya dokunmak isteyebilir. Bu açıdan bakıldığında aslında virüsün bir yandan kendi kültürümüzdeki güzelliklere ayna tuttuğunu söyleyebiliriz. Bir başka öğe olan kolonya da dolaplarımızdan gün yüzüne çıktı.

Son olarak, koronanın etki ettiği en önemli alanlardan biri olan hastanelerin düzeninde de değişimlere gidileceğini düşünüyorum. Hastanelerin iç mekanlarında birbirine daha uzak mesafeli alanların tasarlanması bu değişimlerin bir sonucu olacaktır.

Sandra Vanştayn: “Herkesin hayatına doğadan bir parçanın dokunabileceği tasarımlar yapılmalı.”

İnsanlar zorunlu olarak evde durmaktan ne kadar hazzetmeseler de pandemi bittiğinde hayat hemen normale dönmeyecektir. Yine evlerinde kalmayı tercih eden, dışarıya çıkmaktan sakınacak bir kitle olacaktır. Fakat dışarı çıkanlar, özellikle bahar aylarında olmamız sebebiyle, sahil veya park gibi alanları tercih edebilirler. Bu durumda onların konforlu ve keyifli vakit geçirebilmeleri için daha farklı tasarımlar yapılabilir. Bence şu an yeni tasarımlar düşünmek için çok uygun bir zaman. Öyle bir tasarım ortaya konmalı ki, hem insanlar doğayı ne kadar özlediğini hem de doğaya ne kadar ihtiyaç duyduğunu fark etsin. Özellikle bu süreçten sonra yaratılacak olan kamusal alanlarda doğa sevgisini aşılayacak yerler yaratılması iyi yönde bir değişimin başlangıcı olabilir.

Bu sürecin fiziksel çevrede bize gösterdiği bir diğer eksiklik ise, evden çalışan ya da uzaktan eğitim gören insanların bir süre sonra kendilerini evlerinde kısıtlanmış hissetmeleri. Pandemi sonrasında da evden çalışma ve uzaktan eğitim yaygınlaşır mı bilemeyiz ama en azından bu süreç boyunca pek çok kişi kısıtlanmış hissettikleri için evlerinde değişiklikler yapmaya veya kendilerine yeni hobiler edinmeye çalışıyorlar fakat yine de belli yerlerde tıkanıp kalıyorlar. Bu durumda bana göre yapılması gereken insanların evlerinde “kısıtlanmamış” hissetmelerini sağlamak. İnsanlara öyle alanlar yaratılmalı ki, evlerde kalmak ıstırap değil keyif veriyor olmalı.

Demek istediğim şu ki, öyle alanlar, konutlar yaratmalıyız ki bizi bir kutuda kısıtlanmış gibi değil de doğanın içinde bir mekândaymışız gibi hissettirsin. Bu yaratılan alanlar sayesinde insanlar dışarı çıkmadan da kendilerini özgür ve sınırsız hissedebilirler. Kısacası sadece kamusal alanlar değil konut tasarımları da göz ardı edilmemelidir. Peki bundan sonra konutlar nasıl tasarlanmalı? Bence apartman mantığıyla binalar inşa etmektense, gerçekten her insana özgü bir yaşam alanının var olabileceği mekanlar düşünülmeli. Bu alanlarda bazı yerlerin üstü açık tasarlanıp ağaçlandırılmaya uygun hale getirilmesi önem taşımalı. Böylece insanların kendilerine ait yeşil alana sahip olma imkânı sağlanır. Yani herkesin hayatına doğadan bir parça dokunmuş olur.

Amani Madani: “Mimarinin ekonomiyle yoğun ilişkisi olduğunu düşünürsek, bu sektörün de yavaşlayan ekonomiden etkileneceğini öngörmek mümkün.”

Pandemiler tarihte kentsel mekanları değiştiren olaylar olmuştur. Covid-19 da hastalığın taranmasından, mekanlarda insan yoğunluğunun azaltılmasına ve yeni aktivizm yolları aranmasına kadar kentsel mekânda değişime yol açıyor. Salgının yayılmasını engellemek için izolasyon önemli hale geliyor. Ancak salgının sosyo-ekonomik bir boyutu olduğunu da gözden kaçırmamak gerekiyor. Korona virüs küresel ekonomiyi de ağır bir şekilde etkiledi. Özellikle Çin’in deneyimi, doğru politikaların salgınla savaşta ve etkilerini azaltmakta fark yaratabileceğini kanıtladı. Ancak salgının yayılmasını durdurmak ekonominin yavaşlamasını da beraberinde getirdi. Virüsün büyük ölçekte ekonomide ne gibi etkileri olacağını bilmiyoruz, bu sebeple tasarım alanını nasıl değiştireceğini kestirebilmek hâlâ zor. Ancak mimarinin de ekonomiyle yoğun ilişkisi olduğunu düşünürsek, bu sektörün de yavaşlayan ekonomiden etkileneceğini öngörmek mümkün. Yine de mimar ve kent plancılarının, insanların yoğun bir şekilde bir arada bulunarak sosyalleştiği restoran, bar ve kulüp gibi işlevleri planlarken daha geniş alanlara sahip tasarımlar deneyeceğini düşünüyorum. Belki de şehir merkezlerindeki arazi ve gayrimenkullerin fiyat artışı atılabilecek insan yoğunluğunun azaltılması ve bina ölçeğinde de izolasyonun yaratılması açısından ilk adımlar arasında yer alabilir.

Etiketler

Bir yanıt yazın