Pandemi Müzeleri ve Küresel Bellek

Hepimizi derinden sarsan bu pandemi dönemini, daha sonraları mimarlık aracılığıyla mekansallaştırarak belleğimizde diri tutabilir miyiz?

Bütün dünyanın gözü çeşitli ekonomik ve siyasi olaylara odaklanmışken, bize doğru gelen asıl felaketi görmekte çok geç kaldık. Koronavirüs, başlarda sadece Çin’de ortaya çıkan klasik bir virüs salgını gibi görünse de, çok kısa bir zamanda küresel bir yaşam mücadelesine dönüştü. Şaşırtıcı olan ise her ülkenin bu salgına karşı gösterdiği reaksiyonun birbirinden çok farklı olmasıydı. Bazı ülkeler salgının en başında birçok önlem alırken, bazıları ise virüsü ciddi almamakla beraber, halkının bu hastalığa yakalanıp bağışıklık kazanması için davetkar davrandı.

Gösterilen reaksiyonlar farklı olsa da eninde sonunda virüsün galip gelmesiyle birlikte bütün ülkeler aynı sonuçla yüzleşmek durumunda kaldılar. Tüm ülkelerde zorunlu veya gönüllü karantinalar başladı. Virüsün yakın temasla bulaşması söz konusu olunca, hayatlarımızda birtakım değişiklere de yol açtı. Gün içinde sadece belirli saatlerimizi geçirdiğimiz ev yapısı bile birer eğitim mekanına veya iş ortamına dönüştü. Kamusal alanların hatta sokakların boşalmasıyla birlikte, kentlerde kıyamet filmlerini aratmayan bir atmosfer oluşmaya başladı. Bizim ülkemizde de ilk vakanın ortaya çıkmasıyla birlikte belirsizliklerle dolu bir girdaba doğru sürüklenmeye başladık. Yüzyılda bir dünyayı yoklayan bu salgınlar doğal olarak en çok da sağlık alanındaki insanları etkiliyor. Üst üste birçok sağlık yapısı pandemi hastanesi olarak ilan edilirken, bambaşka programlar için tasarlanmış yapılar dahi hastanelere dönüştürülmeye başlandı. Tam da bu noktada program ve form bağlamında esnek yapıların günümüz ve gelecek dünyasına daha adaptif olabileceğini farkettik. Buna ek olarak önümüzdeki yıllarda salgınlarla beraber daha birçok küresel veya ulusal sorunlarla yüzleşeceğiz gibi görünüyor.

Şimdilik salgın sebebiyle en çok sağlık sektörü ön plana çıksa da daha sonraki felaketler için alınacak önlemler ve yapılacak köklü değişikler için başrollerde mimarlık da olacak gibi. İzolasyon ve korunma gibi konulardan yola çıkarak yeni mekan arayışları başladı bile. Benim asıl değinmek istediğim mesele ise bu pandemi gündemi sona erdiğinde, ardında bırakacağı tüm izleri hafızamızdan silip atacak mıyız? Yoksa mimarlığı bu konuda da devreye sokup, hafızamızı diri tutmak adına bu pandemi izlerini mekansallaştıracak mıyız? Hepimizin belleğinde daha önce eşi benzeri olmayan görsel ve işitsel girdilerle birlikte tuhaf anılar birikmeye başladı. Sadece kişisel bellekte değil yerel ve küresel belleğe de bakıldığı zaman, son dönemlerde yaşadığımız şeylere sık rastlamak pek de mümkün değil. Filmlere, dizilere ve kitaplara konu olabilecek spesifik yaşantılar silsilesiyle karşı karşıyayız. Belli yaş gruplarına gelen kısıtlamalar ve bunun doğurduğu dramatik olaylar, eliyle birlikte hayatını da taşın altına koyan sağlık çalışanları, her şeye rağmen balkondan balkona yaşanan aşklar ve niceleri…

Gerçek olduğuna dahi inanmakta güçlük çektiğimiz bu dönem, hafızalarımızda ebediyen yer edinecek gibi görünse de unutmaya meyilli varlıklar olduğumuzu hatırlatmakta fayda var. İşte bu yüzden belleklerimizi güvence altına almak adına yapılacak olan pandemi müzeleri veya anma mekanları, sadece hatırlatmakla kalmayıp gelecek nesil için de ufak ufak dürtmerle uyarı niteliğinde olacaktır. Gezegenimize verdiğimiz zararın, ne zaman ve ne şekilde geri tepeceğinin belli olmadığını, bizlere asla unutturmayacak ve ara ara hafızamızı yoklatacak bir mekansallaşmadan bahsedebiliriz. Dünya için hala bir kurtarılma şansı var mıdır yok mudur bilemeyiz fakat yine de özellikle ardımızdan gelen nesillere, yaşam biçimimizin ve doğayla kurduğumuz ilişkinin ne kadar önemli olduğunu ve çizgiyi aştığımızda ne gibi felaketlerle yüzleştiğimizi göstermeliyiz. Bunu da mekanlar aracılığı ile bellektekileri ne abartarak ne de hafife alarak sadece olduğu gibi ve olan şeyleri en iyi şekilde aktarabiliriz sanıyorum. Biz mimarlar olarak bu gibi dönemlerde, mimarlığı sadece ütopik mekan arayışlarıyla değil realistik yaklaşımlarla da nasıl etkilenip değişeceğini tartışabilmeli ve çözümler üretebilmeliyiz.

Etiketler

Bir yanıt yazın