Mimarlık Okullarında En Yüksek Not Nasıl Alınır? Garantili.

Bu not takıntısı nereden gelmekte, neden bir kanser gibi bünyeni sarmaktadır hiç düşündün mü?

Şu aralar proje jürileri yapılıyor, diğer derslerin de finalleri bütünlemeleri var, yani harıl harıl notlar veriliyor. Biliyorum öğrenci arkadaşım, genelde mutsuzsun. Bazı derslere çalıştın ve yüksek not aldın, bazılarınaysa pek çalışmadın fakat buna rağmen notun yüksek olsun istiyorsun. Dert etme. Bu yazıyı okuyunca neler yaparsan yüksek not alacağını öğreneceksin. Dersten bir şeyler öğrenip, öğrenmemek ya da tasarladığın projenin iyi olup olmaması önemsiz. Madem dersten geçiyor gibisin, olabilecek en iyi notu kapmak için her yol mubah…

Önceki yazımda, Mimarlık fakültelerinden jet hızı ile mezun olmanın yollarını yazmıştım. İşte linki burada, lütfen bir daha göz at, keza bu yazıya referans verilecek.

Yazım gerçekten çok başarılı olmuş ki, okuyucular Arkitera Editörlerine devam yazısı için baskı yapmaya başlamışlar. Onlar da bana ilettiler ama ne iletme… Bunaldım. Bir gün Emine arar, diğer gün Özüm ısrar eder, Bahar eve klasik mektup gönderir. Baskı, baskı üstüne… Yine de yazmaya niyetli değildim ama bir gün üniversiteden bir çıktım, karşı kaldırıma park etmiş bir Amerikan arabası içinde elinde simit ve kahve olan iki sivil beni kesiyor… Biraz dikkatli baktım ki, arabanın kapısında, kaportasında “Mimarlığı Seviyorum” çıkartması var. Dedim lanet olsun verin klavyemi, geçtim bilgisayar başına.

Arkitera’ya yazı yazıp yüklü miktar telif ücreti alan tek kişi olmanın verdiği motivasyon da var yanında, bir de yalvarıyorlar yaz yaz diye. Ben de sarıldım konuya…

Yüksek not almanın yollarını ikiye ayırarak yazıyorum bak, iyi oku. Bunların ilki not verilmeden, yani sen notunu öğrenmeden önce alacağın tedbirlerden oluşurken, diğeri not verildikten sonra, yani sana bir şekilde tebliğ edildikten sonraki çabalarından müteşekkil. Dikkatle oku, ikisi de lazım olacak.

Not verilmeden, sen öğrenmeden önce alacağın tedbirler;

1- Devamsızlık yapsan bile yapmamış gibi davran. Devam konusunu hoca açarsa, “Hocam ne banal bir durum, sizin gibi yüksek bir şahsiyetin dersine girmeyen kaybeder. O yüzden yoklama almasanız da olur.” deyiver. Yok, ısrarcıysa ve sana “devamsızlıktan kaldın” gibi bir muştu veriyorsa, dünyanın en ilginç şeyini duyuyormuş gibi şaşır. Sonra bir yanlışlık olduğunu iddia et. Daha sonra başkası başkasının adına imza atıyor ve ben buna tenezzül etmediğim için cezalandırılıyorum de. Hoca “Sınıfı sayıyorum her ders” derse (artık ne kadar derse girmemişsen ve bilmiyorsan bu durumu…) ikinci maddeye geçmen gerektiğini bil.

2- “Hastaydım hocam.” Geçerli bir mazeret… Hocalar genelde hastalığını sormaz, raporla uğraşmak istemezler. Çünkü ya bileğini burkmuşsundur ya da affedersin cırcır olmuşsundur. Naylon raporlarda, raporu düzenleyen doktoru ileride töhmet altında bırakmayacak başlıca sebepler bunlardır. Dedim ya hocalar o kadar iş arasında böyle matbu raporları inceleyip canları sıkılacağından olayı pek kurcalamazlar. Hocanın uzmanlık alanı (hayatı) olan derslere girmesi, öğrencilere verilmiş çok büyük ceza ya, rapor almayı insan hakları evrensel beyannamesinin değişmez maddesiymiş gibi muhakkak ve sıklıkla başvurulacak bir yol gibi görülmesinden rahatsızdırlar. Bu minvalde raporun olmasa da olur yani. Hoca inadına rapor sorarsa, “Geçmiş zamanlı rapor alamam ki. Hem benim çok çok özel bir durumum var” diyebilirsin. Olayı gizemli hale getir. Koridorda filan konuşma. Hocanın yapacak bir işi olmadığından her an odasına girip dertleşebilirsin. Mazeret ne kadar kuvvetli sallanırsa sonuç o kadar iyi olur. Büyük yalanlara daha kolay kanılır. Alttan alma. Psikolojik sorunlarım var de. İlaç alıyorum de. Bu dersin başarısı benim için önemli de. Baktın aldığın ilacı soruyor, durumunu kurcalıyor, “İki uçlu duygudurum bozukluğu var bende” diye salla. Böyle bir sorunu olmadığına şükretmek yerine, bunu öyle büyüt ve kutsa ki, ulu orta açıklarsan problemin katlanarak büyüyeceğini ve bunun vebalinin hocada olacağını ima et. Özelden konuştuğun ve dertlerini anlattığın zaman çoğu hoca sana farklı davranır.

3- Akrabaları öldürmekten çekinme. Örneğin ananen sağlıklı bir pamuk nine olsa bile başın sıkıştığında, kadını cennete gönder. Hoca senden defin kâğıdı isteyecek kadar katı kalpli olamaz. Fakat hocalar senden kıllanırsa kendi aralarında ufak tefek soruşturmalara başvurabilirler. Ananenin bir yarıyılda dört kez vefat ettiğini anlarlarsa, üzerine bir de reenkarnasyona senin kadar çok inanmıyorlarsa…

4- Rapor alıp kaytarmak varken yani sonuçta çok zorunda olmadığın halde gönüllü şekilde derslerle ilgiliymiş gibi davran. O hafta derse girdiysen ve hatta ödev verdiysen, havai fişek atar gibi kendini sınıfta belli et. Derse önem verdiğin konusunda önce kendini kandır. Hoca kanacaktır.

5- Sınavdan önce hocaya “Sınavda ne soracaksınız?” diye sor. Evet, böyle bir soru dahi sor.

6- Cevaben “Öğrenci soruyu sınavda görür” denirse sakın yılma. Hiç utanma, bu sefer sorunun tipini sor. “Yoruma mı dayalı olacak, kitaplar açık mı, son işlediklerimizden mi gelir?” şeklinde çeşitlendirerek makinalı tüfek gibi mermileri sıkmaya devam et. Hocanın nutku tutulacaktır.

7- Sınavı erteletmeye çalış. Başka dersle çakıştı filan de. Ertelenen sınav senin için ilerde daha büyük sorunlara yol açar ama bunu pek dikkate alma he mi? Salla sallayabildiğin kadar. Ne kadar geç olursa o kadar iyi.

8- Kopya çekilecek ezber soruları soran hoca işi bilmiyordur ve bu yüzden ona ceza vermek için kopya çekilebiliyorsan çek. Bunu da nasıl yapacağını ben söyleyecek değilim. Yakalanayım deme sakın. Yakalanırsan bu sefer not istemek yerine, hocanın seni affetmesi için yalvarman ve tüm bu maddeleri af için tüketmen gerekecektir. Hoca genelde affeder çünkü kopya için YÖK’ün yeni belirlediği cezalar çok yüksektir. Aylarca okuldan uzaklaştırmaya kadar giden bu cezalar kopyayı engellemek için ağırlaştırılmıştır. Fakat cezayı uygulamakla “haydi bu seferlik” görmezden gelmek arasındaki büyük sonucun müsebbibi her zaman hoca olacaktır. Kopya çeken öğrencinin hiç suçu yoktur.

9- Eğer kopya çekilecek bir durum yoksa yani hoca sana saçma sapan gelen, fakat dersle ilgili nokta detaylarla başarını ölçen yorum soruları soruyorsa ve hatta defter kitap açık haldeyse, kısaca en kıl hocalardan birine rasgelmişsen, ondan açık açık sorunun cevabını iste. Açık açık… Ne yazacağız ki buna filan de…

10- Yani eğer notunun düşük olacağı belliyse kaybedeceğin bir şey yok, hocaya fırça bile atabilirsin. En fazla hoca çıldıracak kadar sinirlenir. Yine de kendini kaybetmemeye çalışacaktır. Çok sinirlenirse haklıyken haksız duruma düşeceğinden dikkatli davranır.

11- Gözetmen varsa ve tabii tıfılsa onu soru yağmuruna tut. Eğer fakültenin alakasız bir bölümünden görevlendirilmiş bir gözetmense sorulara cevap veremedikçe daha da öfkelen, sen hep haklı olursun.

12- Biri sınavda böyle devamlı şikâyet ederse, oluşacak dikkat dağınıklığı ve karmaşadan faydalanıp, sağdan soldan bir şeyler duyduysan, kağıdını doldurmayı ihmal etme. Boş kağıt hocanın tek kalemde not vermesine sebeptir. Bir şeyler zırvalarsan yine de özgün zırvala. Hoca acaba bir şey biliyor da, kendi ifade edemiyor olabilir diye biraz kanaat notu kullanabilir.

13- Sınıfın tenhalaşmasını bekle. Az kişi varken ve hoca artık sınıfı daha kolay şekilde takip edebiliyorken daha yufka yürekli olabilir. Kısaca notunu bir puan bile arttırmak için her türlü yolu dene. Gururun mu kırılacak, hoca çileden mi çıkacak önemsiz. Bir not, bir nottur.

14- Sınav sonrası daha hoca kâğıtları okumamışken, hoca ile özel olarak görüşmek isteyebilirsin. Evet, bu hakkın… Oha artık filan deme. Hoca dediğin şey vakıf üniversitesinde senin verdiğin parayla geçinen sözleşmesi bitince, (belki de bitmeden) kapı önüne konulma ihtimali olan biridir. Senin rektör ve mütevelli heyetine ulaşabilmenle ters orantılı şekilde güçsüzdür. Zar zor bulduğu işinden olmak istemeyecektir. Bir öğrenci eğer o kadar üst düzey yöneticilere ulaşabiliyor ve yöneticiler de bu haksızlığa çanak tutacak kadar alçalıyorsa, eve ekmek parası götüren hoca kraldan çok kralcılık yapmayacaktır. Çoğuna zaten maaşları bile geç yatar. Evet, mecbur kaldıklarından altı aydır maaş alamayan bir hocayı bir de sen sıkıştırmış olabilirsin. Onların geç maaş almaları ya da hiç almamaları seni ırgalamaz, sen okula ödemen gereken paradan mesulsün. Zaten bir ödemesen üniversite yönetiminden ve mali işlerden birileri ders seçmeni engellerler, utanmasalar bilgisayardan kaydını bile silmeye kalkarlar. Hatta az biraz geciktirsen, hocayı ya da araştırma görevlilerini seni dersten kovacak gardiyan gibi görürler. O hoca itiraz eder, ben kimseyi dersten bu sebeple kovmam diye. Böyle bir yönetim altında ezilen hocaların üstüne gitmen durumunda kazançlı çıkan sen olursun. Yine de dikkatli ol, okuldan aldığı maaşa ek, mesai saatleri dışında iş yapan, danışmanlık veren ve hatta mimari yarışmalara giren, gazetelere yazı yazan, bir yerlerden bir şekilde geliri olan ve kendinden menkul deli ve idealist bir hocaya rastlayabilirsin (İster inan ister inanma hala böyleleri var). Bunlar yeri geldiğinde rektöre bile posta koyarlar. Rektör eğer başarı peşindeyse o delilere belirli sınırlar içinde özgürlük bile tanımış olabilir. O zaman yandın. Hocayı not için şikâyete geldiğini anlarsa randevu bile vermez. Fakat Rektör zaten biat etme yarışındaysa senin şikayet etmene kalmadan o hocaları sırf söz dinlemiyor diye harcar zaten. Senin şikâyetin tuz biber eker. Sözleşmelerindeki “performans eksikliği” gibi muğlak bir sebep yüzünden tazminatsız kovulurlar. Eğer bu şekilde not şikâyetin üzerine bir kovulma vakası hasıl olursa diğer hocalara da, “Seni de kovdurmak, Türkçesi bozuk bir dilekçeme bakar” temalı gözdağları verebilirsin. Sonuçta almak istediğin notun peşindesin. Onun ekmeğinden etmek gibi bir vebali düşünmene gerek yok.

15- Eğer devlet üniversitesindeysen, o zaman hocayı kovdurmak zor olacaktır. Hoca muhalif değilse, sağda solda yazı yazan, gerektiğinde ona ters gelen bir durumda bildiri imzalayacak kadar deli değilse, tek derdi odasına kapanıp Prof. olmak için kastırmaksa o zaman onu okuldan attıramazsın kolay kolay. Bunun yanında sen bile standart pasaporta sahipken, onun yeşil pasaportu olduğu için çemkirebileceğin, senin vergilerinle yaşayan biridir aslında. Unutma, onlar hocadır ve ancak sen olduğun için oradadırlar. Doçentliğe, profesörlüğe çalışırken, aynı zamanda akademik değeri olan ürünler vermeleri dikkate alınmayabilir. Sen sadece kendini düşün, tabii alacağın maksimum nota bak.

16- Çekinme sakın. Bak bir daha hatırlatıyorum. Not almaktan bahsediyorum. Not bu noooottttt. Küçümseme. O dersten bir şey öğrenmediysen ve öğrenmeyecek olsan bile alacağın not fazla olmalı. Not denen şey ileride para kazanmak gibi bir şey. Nottan daha önemli bir şey olmadığını artık öğren ve tabii hocaya da kabul ettir.

17- İtiraz en iyi saldırı yöntemidir. Şikâyet ve itiraz ayrılmaz ve güçlü ikilidirler. Notlar açıklanmadan şikâyet edebilir ve desteksiz itiraz edebilirsin. Hocam ne kazık sorular sordunuz diye sitem etmeyi de unutma.

18- Mümkünse hocayı sağda solda görürsen, hocam kaç aldım diye sor. Hoca önemli bir doktora jürisine yetişmeye çalışıyor olabilir. Onu durdur ve kâğıtları okumamasının hesabını sor. Evet, sınıf belki 72 kişi olabilir. Sen tüm hocaların varlık sebebinin sadece “sen” olduğunu bildiğinden yine de sor. Okumadıysa sanki işini yapmıyormuş ve seni merakta bırakarak gereksiz yere Nükleer Santrali eski teknoloji kullanan Ruslara sipariş etmiş, fay hattının üzerinde yapılması için talimat veren sorumsuz yöneticiymiş gibi davran. Diyelim ki okudu, hoca senin notunu o anda hatırlamak zorundadır. Hatırlamıyorum derse “Hocam beni nasıl unutursunuz” diye sor. Dikkat et, eğer çok rahatsız edersen sonraki sınavda ilk senin kâğıdını okur ama biraz sert çıkabilir.

Evet, bunlar genel olarak notlar açıklanmadan önce yapacağın işler. Şimdi notların açıklanmasından sonrakine bakalım.

1- Notun eğer AA (100) değilse muhakkak hakkın yenmiştir. Hak ettiğinden daha az bir not verilmiştir sana. Zaten eğer AA gözüküyorsa isminin karşısında, onu zaten sen almışsındır hoca vermemiştir ki.

2- Nota itiraz etmenin de bir kuralı vardır. Örneğin kıçı kırık bir ara sınav ve-veya quiz için çok itiraz eden, çok sesi çıkan öğrenci olmayıver. Cephaneyi hemen harcama. Sonra ismini ota boka itiraz eden öğrenci diye aklına yazarsa hoca, senin kâğıdını çok dikkatli okur. En ufak hatanı kaçırmaz. Dikkatli ol. İtirazın bir yolu yordamı ve en önemlisi bir zamanı vardır. Yine de orantısız şekilde ve belki de zamansız itiraz edeceksen o hocaya daha işinin düşmeyeceğine emin olmasın.

3- İtirazın da bir şekil şemaili vardır. Öncelikle kibar olmasın. Ama tabii çok da kırılma. İlk olarak hocayı ikna etmen gereken şey, notun senin için önemsiz olduğudur. “Ne yani, hem notun önemsiz olduğuna inandıracağım hocayı hem de kalkıp not mu isteyeceğim” diye şaşırma. Bu tezat (eğer inandırabilirsen) her zaman işe yarar. Hoca öğrencinin nota ihtiyacı olmadığı halde bir haksızlık gördüğünü ve kendisini uyardığını zannedip yumuşayabilir. Acaba hata mı yaptım diye şüpheye düşebilir.

4- Hocam ben sizin dersinizi şöyle seviyor ve böyle önemsiyorum. Evet, çok devamsızlık yapmış, derse katılmamış arkada uyumuş da olabilirim. Fakat bir sor bakalım neden? Evet, ona soru sordurabilirsin. Bu seni tartışmada geçerli mazerete sahip hale getirir.

5- İtiraz için resmi yollar öncesi bazı yöntemler vardır. Bunları fütursuzca kullanabilirsin. Her yol mubahtır. Hocaya ulaşman gerekiyor. Fakat merak etme bu sefer zahmet edip hocanın odasına hemen gitmek yerine daha güçlü bir silahın var. Hocaya bir mesaj döşenebilirsin.

6- Yo yo, e-postadan bahsetmiyorum. Herkes yazar onu zaten, sen daha vurucu bir şekilde, hocanın cevap vermeden duramayacağı halde ona ulaşmalısın. En güçlü hal hocanın cep telefonu numarasını bildiğin haldir.

7- Dikkat! Direkt olarak hocayı ararsan, her öğrenciye (genelde) münasebetsiz zamanlarda hesap vermeyi uygun bulmayan hoca, kafadan telefon numarasını nereden aldığını sorabilir. “Sen geçeceksin onu, benim not neden böyle?” filan desen bile ısrarla sorabilir. “Hocam telefonunuzu kimden aldığım önemli değil, ayıraca kaynağımı söylemem” dersen (en büyük hata) “Sizin de neden bu notu aldığınız benim için önemli değil, ayrıca not kaynağını söyleyemem” der kapatır. Aman ha!

8- Whatsapp gibi ve SMS gibi yöntemler uygun olabilir. Hoca seni ciddiye alıp cevap veriyorsa iyi. Bazıları cevap vermez. Onlar en kıllarıdır. Cevap verene kadar deneyebilirsin. Sabahın körü, gecenin bir vakti, hocanın telefonunu öttürme hakkına sahipsin. Dedik ya söz konusu olan şey not. Daha önemli ne olabilir. Hiçbirine cevap vermeyip, seni ilk gördüğünde ısrarla gönderdiğin mesajları suratına vurursa, “Hocam size ulaşmadığını zannediyordum” der geçersin.

9- Mesajlardaki dil de önemlidir. Birkaç yol vardır. Birinci yol gereksiz samimiyet içerir. “Şu benim notu bir şuraya doğru çekebilsek diye rica etmiştim” denebilir (Tecrübeyle sabittir, aynı ile görülmüştür). Bu tutumu şöyle özetleyebiliriz; “Tamam olmuş bir hata, sen de yapabilirsin hocam, işte düzelt şunu hemen de uğraştırma beni.” Diğer yol ise nispeten daha kibardır. Dersin kazanımlarını özetlersin. Hocayı översin. Dozunu abartmadan ve direkt isim de vermeden dolaylı yoldan okuldaki en “mükemmel, işini iyi yapan, öğrenciyle iyi geçinen vb.” hoca olduğunu beyan edip, bu süreci daha iyi bir notla taçlandırmak gerekli diyebilirsin. İşte bu ustalık ister.

10- Hoca mesaja verdiği kısa ve matbu cevapta (Genelde sadece siz değil bütün sınıf notlar açıklanır açıklanmaz mesaja sarıldığından hazırlıklıdır. Gelene aynı cevabı yapıştırıyor olabilir) herkesin notunu düşük değil hatta fazla verdiğini iddia ederse, son bir şansın daha var. Hocam kâğıdıma bakmak istiyorum de. İşte o zaman işi, (aranızda) resmiyete dökersin. Hoca sallayarak not verdiyse buna yanaşmayacaktır. Bir bakmışsın son notun yükselmiş. Yok, hoca resmi olarak başvuru yapmadığın halde hemen kâğıdı incelemeyi kabul ediyorsa, hemen atlamamalısın. Bir de üzerine Excel çalışması yapmış ve hatta sınavdaki her bölümü tek tek not baremine göre düzenlemiş ve belki de tam doğru cevapların, toplamda 110 puan üzerinden hesaplanmasını ayarlamış olabilir. İşte o zaman yandın. Notun düşebilir bile. Çok çok çok emin değilsen zorlama. Hoca eğer on yıldan fazla bir süre onlarca vize, final okuduysa yanlış yapma ihtimali az olacaktır. İşini sağlama alır. Hatta bazen bilerek ve isteyerek itirazlara karşı suskun kalır ki, öğrenci hocanın bir çekincesi olduğunu zanneder. Sonra hoca öğrenciye çok sert girişir. Bak bunu yapar… Hem de öyle bir yapar ki onu şikâyet etmeye bile takatin kalmaz. Dikkat!

11- Yine de umutsuzluğa kapılma. Başvuracağın yollar bitmedi. Hatta en etkililerinden birini sonraya bıraktık. Yalnız dikkat et, birazdan bahsedeceğimiz yol etkili olduğu kadar risklidir de. “Şu kişi benden az çalıştı, kâğıdı ya da projesi iyi değildi, o derslere benden daha az katıldı ama onun notu benden nasıl fazla olabilir?” İşte en hasından hocayı töhmet altına bırakan bir suçlama. Hoca eğer verdiği notlarda emin değilse o zaman işe yarar bu hamlen. Diğer kişiyi neden kolluyordur acaba? Oooo neler çıkar bunun altından.

Eğer böyle bir durum yoksa hoca yüzlerce kâğıdı ciddiyetle okumuşsa, yıl içindeki ödevlerin bile son nota etkisi konusunda çan eğrileri çıkardıysa yani tüm sınıfı tartıp ona göre karşılaştırmalı not verdiyse ve ödevi zamanında verenle vermeyen, derse katılanla katılmayan arasında ayırımı düzgün yaptıysa patladın. Açıklama bile yapmaz. Yapmadığına şükretsen iyi olur. Keza yaparsa, onu töhmet altında bıraktığın için sana sağlam girişebilir.

12- Bak sana şaşırtıcı bir başka örnek. Bir gün basit bir seçmeli derste hoca not meselesini daha sınavlar başlamadan konu eden ve not konusunu kutsal bir mesele haline getiren öğrencilerin taleplerinden sıkılmış “Tamam hepinize tam not AA vereceğim, artık şu not isteme muhabbetini kesin” diyerek dersi bitirmiş ve odasına gelmiştir. Odasına giren öğrenci, not hakkında konuşmak istemesine hoca şaşırmış, fakat öğrenci talebini çoktan namluya sürmüş ve şaşılası bir rahatlıkla “Hocam şu kişi benden az çalıştı bana yine AA verin de ona AB verin lütfen” demiştir. Evet, olmuştur bu.

13- Bu kıssadan, hisse mi alamadın? Hisselerin değerleri yere mi çakıldı? Daha çok not alma takıntısı artık seni germeye mi başladı? Hoca çetin ceviz mi çıktı? Rektöre dahi ulaştığında, “Hocanın işine karışmıyoruz.” gibi bir cevap mı aldın? Hoca o kadar kendinden emin mi, verdiğin kâğıt o kadar mı dökülüyor ya da projen incelenmeyecek kadar kötü mü? Hocanın elindeki tüm deliller çok mu sağlam? Resmi olarak itiraz etsen, bir de üzerine fazladan verilen notlar elinden alınabilir mi? İşte o zaman son silahına başvurabilirsin. Dikkatli ol, bu son çare değişik sonuçlara sebep olabilir, silah geri tepebilir.

İşte gizli gücün: Ebeveyni sahaya sür…

a. Bu baban, dayın, amcan gibi er kişi olabilir. Mümkünse ekonomik olarak güçlü biri olsun. Siyaseten şehrin ileri gelenlerinden biri olabilir. Eğer bir vakıf üniversitesindeysen senin eğitim masraflarını karşılayan kişi de olabilir. Kim olursa olsun muhakkak, çok görmüş geçirmiş biri olsun. Hocaya “Amma da büyüttün hocam, alt tarafı vereceğin bir not yani. Biz ne çözümsüz dertler gördük, hallettik. Bunu da hallederiz inşallah. Nedir bir derdin mi var? Çekinme söyle, bir istediğin varsa yardımcı olalım. Olalım ki sen de bizim çocuğu bu dönem bırakma. Hadi bakayım, hadi… İtiraz istemiyorum. Hallediver hadi ama uzatma…” diyecek kadar geniş biri olmalı. Bak bir daha uyarıyorum ters tepebilir. Hoca senin gönderdiğin kişiyi sözleriyle derdest edip geri püskürtecek kadar tecrübeli dahi olabilir. Risk sana kalmış.

b. Anne, teyze, abla gibi bir hanım kişi olabilir aracı. Bu sefer olay duygusala bağlanabilir. Senin ne kadar çabaladığını ancak bu kadar olduğunu, bu dönem başarısız olursan artık toparlayamayacağını, bir kerelik şans verilmesi gerektiğini söylemesi lazım. Aslında her dönem bu şekilde şansa geçtiğini öğrenmişse hoca, yine de eğer bu çocuk mimarlıktan soğursa müsebbibi hoca olarak kalacaktır sonucu ortaya çıkmalı.

En sonunda senin notunu yükseltmeye ant içmiş hatun kişi timsah gözyaşlarına başvurabilir. Bak işte bu çok etkili olabilir. Düşünsene hocanın odasında ağlayan bir yakının var, hem de bir hanım. Hoca daha ne kadar diretebilir. Bak bir daha tekrarlıyorum, mesele not meselesi. Bu konudaki ısrarın limiti yoktur. Olmamalıdır. Abarttığımı düşünüyorsun değil mi? Hayır, hayır bunların ayn-ı ile vaki olduğu zamanlar vardır.

Hoca hala istenen notu vermiyorsa, kimin notunu kime vermiyordur ki hem. Cebinde akrep mi vardır. Ne yani fazladan not verirse maaşı mı azalır? Ne yapmak istiyordur ki?
“Hoca, hoca, sen mi kurtaracaksın bu okulu, sen mi adam edeceksin mimarlık mesleğini? Memlekette kimler neler yapıyor bak. Sen bu çocuğun önünü kapadıkça ülke iyiye gitmeyecek, sen yücelmeyeceksin.” Anlamına gelen cümleler, imalar artık elde ne varsa hücum…

Hocaysa anlatır durumu, “Eğer sizin çocuğunuz hak etmediği halde geçerse, diğer kalanları da geçirmek gerekir. O zaman niye sınav yaptık ki? Hem böylece eksiklerini daha iyi görür ve bu projeden kalırsa diğerlerinden kalmaz. Daha kolay okulu bitirir” Yok efendim yok, öncelikle öğrenci kalmamalıdır. Genç yaşta hapse düşmesi gibi bir durumdur. Hatta hoca ben de okulu uzattım ve bundan pişmanlık duymuyorum, benim için daha iyi oldu derse, öğrenciliğinde bunu dert etmemesini ve hatta onun için not istemeyen ebeveynini küçümseyebilirsin. Ne ilgisiz aileler var. Üniversitede yetişkin çocukları var, not istemek için bile kalkıp kampüse hocanın odasına kadar gelmiyorlar. Cık, cık, cık…

Neyse eğer bir şekilde hoca pes ederse yani razı edilirse DF ya da DD’ye eyvallah denememelidir. Biraz önce geçip kalma arasında giden öğrencinin, bu sefer daha fazla not almak için yalvarma sırası gelmiştir. Evet… Şaşırma öyle.

Bu not takıntısı nereden gelmekte, neden bir kanser gibi bünyeni sarmaktadır hiç düşündün mü? X,Y kuşağı olduğundan filan değil, ya da aslında bütün bu takıntı senin bir eksikliğin ya da hatan değil. Okumadan, çabalamadan kendini geliştirmeden, başkasının önüne geçip, haksız avantaj kazanmanın kutsandığı bir zamanda yetiştiğinden… Önemli olan şey para kazanmak ve onu göstere göstere kendin için kısaca “gösteriş” için harcamak. Not denen şey de ileride para kazanma motivasyonun okuldaki hali. Okumadan, çalışmadan çaba sarf etmeden ve hatta yılmadan hata yapmayı öğrenmeden farklı yollarla en iyi ve en ucuz şekilde not almaya çabalamak, para kazanmak olacak üç dört yıl sonra. Biraz fazla not alabilmek için yukarıdaki her maddeyi deneyen öğrenci, mezun olduğunda da mesleki etik kıstasları da görmezden gelecektir.

Lise eğitimindeki sorunlu ölçme ve değerlendirme sonuçları her şeyi ortaya koyuyor. O kadar çok takdirname belgesi veriliyor ki, bazı okullardan karne sayısı kadar boş takdirname kâğıdı bastırılıyor. Takdir alamayan belki vardır ama bilin ki lisede kalan yok. Ne kadar çok kalan olursa o kadar iyi lise eğitimi verilir ya da liseden mezun olmak zorlaştırılsın demiyorum. Fakat haberin olsun ki, numunelik de olsa bir araştırma dahi yaptırılmadan, özgün bir metin yazdırılıp kendini ifade etmene imkân sağlamadan ve sonra o garip ve zorlu ÖSS’ye girip yaşıtlarınla acımasızca yarışman bekleniyor. Liseden mezun olduğunda devam edeceğin üniversite nedir, ne değildir bilmiyorsun aslında. Biraz mantık yürütme, muhakeme ve hür düşünce gerektiren bir ders ile karşılaştığında çuvallıyor ve bunun tezahürü olarak not takıntısına sahip oluyorsun. Üniversitenin hayat boyu seni şekillendirecek bir meslek sunduğunu ve hatta mesleğin mimarlık ve tasarım üzerineyse notun çoğu zaman bir şey ifade etmediğini sana anlatan olmamış. Hoca bir şekilde anlatıyorsa önce ona tepki veriyorsun. Hoca senin gözünde “kıllık” seviyesi yüksek konuma geliyor. O kadar çok öğrenci var ki, sana ve diğerlerine bunu tek tek kabul ettirmek neredeyse imkânsız. Sen de mecburen üniversite eğitiminden sonra tek amacının kolay para kazanmak olduğunu zannedip, kolay not olmak için her şeyi feda ediyorsun. Başka bir hedef konmuyor önüne çünkü. Bunu sana üniversite söylemiyor, sen kendi kendine bilemezsin, lisede farkına varman gerekiyordu. O da olmayınca, aldığın not hayati öneme haiz oluyor işte. Sanırım sen de lisede buru durumun farkında olmak yerine, sanki tüketici kanunun sana verdiği hakları kullanan bilinçli tüketici gibi davranmayı seçiyorsun.

Evet, üzerine biraz fazla geldim galiba. Kızma bana. Ayrıca hocalar da bu not meselesini kullanıyor olabilirler? Egolar tavan yapmış da olabilir. Hatta sen aslında not alma kavramı altında onların bu şişmiş egolarının ceremesini çekiyor olabilirsin. Bundan sonraki yazımda bu sefer hocalara bazı tavsiyelerim olacak. Onlara da pek yumuşak olmayacağım. Sen sen ol, Arkitera editörlerine yazı yazayım diye baskı yapmayı sırf bu yüzden ihmal etme.

Ha bir de çaktırmadan, notunu her daim yükseltmeye bak.

Etiketler

20 yorum

  • cem-yildirim says:

    Fotoğraftaki sunumu yapan adam Brad Pitt; tabi ki en yüksek notu alır
    http://rktr.co/1tujT5P

  • ahmet-turan-koksal says:

    Böyle terbiyesizlik görmedim…

    Arkitera gibi bir kurumdan beklemediğim bir durum. Sanırım öğrencilere akıl vermiyor ya da aslında yap derken yapma diyor. Hocaların hepsi böyle değil fakat bana bazı yerlerde hocaları övüyor gibi gelse de hemen kaldırılmalı. Sansürlenmeli.

    Hayatında Mimarlık okulu görmemiş gibi yazmış. Türkiye’deki her vakıf üniversitesinde hocalara hiç baskı yoktur. Notlara herkes karışamaz, hele hele maaşların geç ödenmesi ya da ödenmemesi gibi bir durum olmamıştır. Devlet üniversitelerine nasıl laf edebilir.

    Bu tür terbiyesiz, seviyesiz, yalan ve yanlış bilgiler hemen sansürlenmeli ismini saklayan bu şahsın daha yazı yazması yasaklanmalı ve Hatta Arkitera’da hesabı silinmelidir.

    Arkitera gibi bir kuruma yakıştıramadım ben de…

  • yunus-engindeniz says:

    Bence sorun yok yazılsın değerlendirilsin, biraz tebessüm edilerek okunsun. Her yazı dünyayı kurtarmak zorunda değil.

  • cem-yildirim says:

    Görünen o ki ‘bir vakif universitesi hocası olarak’ hemen sansür talep ediyorsunuz.

  • ezgi-aydogan says:

    Ne kadar anlamsız bir yazı. Okumaya ayırdığım vakte yazık. Sırf ironik bir dille yazılıyor diye içi boş hatta yalan yanlış bir yazı en çok okunan yazı oluyor ama en fazla 3-5 saniye hafızamızda yer edebilir ki bu da bir yazının içeriğine dair önemli bir göstergedir.

  • ahmet-turan-koksal says:

    İçi dolu efendim bence dolu. Yaklaşık aynı şeyler başıma geldi. Hafıza balık değillerse çoğu öğrenci bunları hatırlar. Ben bu yazılanları çoğunu duydum ve yaşadım. Biraz öğrencilerin arasında bulunmak lazım.

    Madem yanlış olduğuna eminsiniz doğrularını duymak da isterim. Yazmalısınız bence.

    Ben bu yazıyı çok beğendim. Evet fazla abartmış. Hocaların bu kadar kolay konulduğunu zannetmiyorum. Fakat beğendim.

    Yanlış olanları yazarsanız çok sevineceğim keza ona göre öğrencilere okuyun derken şunlar yanlışmış diyelim. Biri kovana çomak sokacaksa soksun artık. Öğrenciler not manyağı olmuş. Asıl ironiyi ben yaşadım az önce yeniden jüri yapılsın notum düzelsin diye mail aldım.

    Ben de şu not meselesinin buna yakın şekilde abartıldığı kadar var diyorum.

    Yanlışları bulmanız gerek…

  • ahmet-turan-koksal says:

    Yakında burası not beğenmeyen öğrenciyle, unvan takıntısı ego sahibi hoca boksör ringine dönecek. Zevkle izliyoruz. Hep Venedik bienal gibi şeyleri mi tartışacağız?

  • ahmet-turan-koksal says:

    Herkesin farklı hatıraları var. Yalnuz bizim zamanımızda şimdi çok farklı. Bu yazı şimdiki zamanı yazmış. İnanın doğru yazdıkları yanlışlarına çok gibi geliyor bana.

    Benim çok sağlam öğrencilerim var. Çocuk kız ya da erkek fark etmez derste bir şey öğrenemedim diye isyan ediyor. Gurur duyuyorum onlarla. Mimari yarışmalara onlarla giriyoruz.

    Bu ironiyi yapan öğrencilerin fazla üzerlerine gitmiş. Sanırım ilgi çekmek niyeti var. Ben hocalara da sıra gelecek diyordum ki yazacağım demiş.

    Biraz geniş bakmak lazım. Belli ki Arkitera Editörleri bu kişiyi tanıyorlar. Normalde bu kadar sert ve uzun yazı yayınlamazlar.

    Neyse hocalara laf ne edecek bir hoca olarak bekliyorum.

  • cem-yildirim says:

    Türkiye’de çok kolay eğitmen/okutman olunuyor. Çok kaliteli hocalar olduğu doğru, ancak ne yaptığını bilmeyen işe yaramazlar da çok. Hem de oldukça çok. Öte yandan yoğunlukla vakıf üniversitelerinde olduğu doğrudur, ve tabi ki devlet üniversitelerinde de siyasi, ekonomik veya sosyal ‘güç’ kullanarak not alan öğrencilerin sayısı oldukça fazla. Bunlar bazen hocaların çaresizliğinden, bazen ise çıkarcılığından kaynaklanmakta. Tekrar ediyorum, çok kaliteli ve bu durumlara göğüs gerenler de oldukça fazla. Hepsiyle de tanıştık, şahit olduk. Yalnızca kadro buldular diye ‘kutsal’ saygıyı hak ediyorlar diyemem. Bilgisizliğiyle eğitime zarar veren yüzlercesi var.
    Tabi ki bu tür bir ortamda kişi ve kurum isimleri kirletilmez, ancak ciddi bir hareketle bu işi bu ülkede düzelteceğiz diyen kurum varsa söyleyecek çok sözümüz var.
    Kısacası eğitmenlik kutsaldır diyerek ülkedeki düşük kaliteli eğitim ve üniveesite öğretiminin sorumlularından biri olan eğitmenleri tartışma dışı bırakamazsınız. Evet, asıl yanlış olan sistem, ancak sansür önererek pembe bir dünya sunacağınız çağ artık geçti. Geçmeliydi de

  • cem-yildirim says:

    Üniversitelerimiz meslek liseleri mantığından kurtulup bilim üretmeyi esas almadıkça hem ögrenci hem öğretmenler çok eleştirilecek. Ne yapsın adam, o kahrolası imza yetkisi için o mezuniyeti almak zorunda.

  • ahmet-turan-koksal says:

    Bir vakıf üniversitesi hocası olarak “sansür” teklifi ironiydi.

    Korkumuz yoktur yazsın bakalım.

  • cem-yildirim says:

    Ahmet bey tabi ki ironi yaptığınızı anladım. Benim cevabım sizden önce yorum yapan sinirli eğitmen yorumcuyaydı, fakat yorumunu silmiş kendisi. Bir nevi otosansür uygulamış. Bir de iceri seher’in karakter analizine takıldım ama fazla girmemek istiyorum o konuya.

  • ahmet-turan-koksal says:

    Cem bey sizi çok iyi anlıyorum. Bunları konuşmak önemli.

    Yazdığını silen bizden değildir. Biri uyarmıştır.
    Koşa koşa silmiştir.

  • bay-cambaz says:

    metinde bahsi geçen kendini bilmez, cüheyla ancak özgüveni yüksek tipler sanırım bir hocayı iyice bunaltmış ve bu yazı çıkmış ortaya. o tiplerin farklı varyantları da gelmiş bu yazıya kızıyor. oku geç efendim. yalnız biraz fazla uzun olmuş, özet geç diye bağırasım geldi 🙂

  • omer-yilmaz says:

    Arkitera bugüne kadar hangi yazıyı kaldırdı? Somut tek bir örnek rica edeceğim.

    Acaba kendiniz böyle olduğunuz, düşündüğünüz için mi sürekli sansür iddiasında bulunuyorsunuz?

    Demek geldi içimden.

  • omer-yilmaz says:

    Arkitera yazı kaldırmaz. Sansürcü değildir. Hiç yapmadı. Kaldırılmasını isteyenler oldu. Elbette sizin sansürcülük talep etmediğinizi biliyorum.

  • ahmet-turan-koksal says:

    Yazardan açıklama gelmiş, bana da teşekkür etmiş. Kendisine “bir şey değil” diyorum ama buraya cevap verse iyi olur. Neyse. Vermiyor inadına biz cevap veriyoruz onun adına. sonra kötü biz oluyoruz.

    Sayın Tuğçe Arı, yazının gençlere sahterkarlık öğütlediği filan yok. Tam tersi bunları yapmayın diyor. Anlamadınız mı?

    İroni bu, ironi… O yüzden kaldırılmasını beklemek ÇOK SAÇMA…
    Arkitera bunu kaldırmaz.

    http://bit.ly/28JGumu

    açıklama yapmak zorunda kalmış. Daha da fena dalga geçiyor bence.

    Ben de furyaya uyayım.

    ‘Acaba kendiniz ironi anlayışsız olduğunuz, düşündüğünüz için mi’ böylesine yazının kaldırılmamasını garipsiyorsunuz?

    Demek geldi içimden…

  • ahmet-turan-koksal says:

    Eskiden Arkitera Forum’da yazı yazan, yazdığını silemezdi. Şimdi sansür isteyen oluyor, Arkitera sansür yapmayız hiç yapmadık diyor, bunu duyan vatandaş hoppp yazdığını silip kaçıyor.

    Ve hasıl-ı kelam aşağıdaki yazıların böyle bölük pörçük ve bazen anlamsız olmasının sebebi aradan silinen mesajlardır.

  • omer-yilmaz says:

    Bu yazışmalar üzerine Arkitera.com’daki eski takım arkadaşlarımı buradan göreve davet ediyorum. Yorumlar 2 saat düzenlenebilmeli ama silinememeli bence.

  • ahmet-turan-koksal says:

    Diyorum ki, her mesaj sonrası sistemde eposta geliyor. (Ben bu yazıya yorum yapmadan önce gelenler varsa onları bilmiyorum) Gelen mesajları epostalardan bulup buraya yazmak mümkün. Ama neden böyle bir şey yapmak zorunda kalalım. Arkitera bir çözüm bulacaktır.

Bir yanıt yazın