İstiridye

Yabancı bir diyarda tanıdık bir yüz görmek gibiydi ilk hissim. Motorun üstünde rüzgârdan uçuşan saçlarımın arasından gördüm usulca o kıvrımları. Biliyordum kimin eseri olduğunu fakat anlam veremiyordum. Hiç beklemediğim bir anda hiç beklemediğim bir yerde karşıma çıktı Zaha Hadid’in İstiridye’si.

Fotoğraflar: Lara Uyal

Ölümünden sonra tamamlanmış ilk mimari eserinin Salerno’da bir deniz terminali olduğuna inanamıyordum. Mavi ve bulutlu gökyüzünün yansıması vardı kabuğunda. Francesca’dan beni oraya götürmesini rica ettim ki bu istek oldukça zor çıkmıştı ağzımdan. Eğri yüzey kullanımları, yaratıcısının tarzını ve kişiliğini gözler önüne seriyordu.

Heybetli, dalgalı, rampa basamaklar karşıladı bizi ve mekâna doğru yönlendirdi. Her adım atışımda kafamdaki düşünceleri arkamda bırakarak, mekânın özünü bulabilmek için zihnimi mekâna odaklamıştım.

Üç farklı seviyeden oluşan mekânın zemin katı; terminal yolcularına, restoran müşterilerine ve mimarisini gözlemlemek isteyen davetsiz misafirlere hizmet ediyor. Toplamda ofis, uluslararası terminal ve lokal terminal olmak üzere üç ana fonksiyonu olan İstiridye; ana görevlerini yerine getiremiyor.

Kış mevsiminden dolayı azalan gemi seferlerinin eksikliği bu sefer mekâna yeni bir kullanım seçeneği yaratıyor: etkinlik ve sosyalleşme alanı. Farklı fonksiyonlardan dolayı İstiridye biçim değiştirmiş ama bozulmadan ve aynı saflıkta.

Üst iki kat ise ofis ve özel kullanım alanları için ayrılmış. Zaman zaman Salerno ve çevre beldelerden gelenlere, fotoğraf çekimlerine, defile provalarına ve tadım etkinliklerine ev sahipliği yapan İstiridye, benzeri sanatsal oluşumlar tarafından bolca kullanılan bir mekâna bürünmüş.

Beton, yumuşak kıvrımlarıyla mekânı uyum içerisinde bölgelere ayırmış. Asimetrik ve sert beton kullanımının asıl amacı, Salerno’nun sıcağından insanları kurtarmak olsa bile organik çizgileri, her eğrinin naif detayları, insanlara güzel bir görsel deneyim sunuyor.

Strüktürel ve estetik açıdan bütünleşen beton kullanımı iç mekânda da bitirme materyali olarak kullanılmış. Betonun sertliğini hiç bu kadar yumuşak algılamamıştım.

Girişte bulunan resepsiyon alanı yolcuları ve misafirleri karşılarken, sağ taraftan ilerleyenleri, minimal tarzda tasarlanmış kafe ve restoran alanı bekliyor. Restoranın dış bölümünde oturup kahve içen müşterilere, Amalfi’nin sıcak silueti uzaktan göz kırpıyor. Rahat bir nefes aldırıyor bakanlara. Aynı zamanda şehir ve deniz ilişkisinin en çok ayırdına varıldığı kısım burası. Şehrin katı, denizin ise sıvı formunun kontrastı var mekânın içinde. Zıtlıklar arası bir geçiş öğesi haline gelmiş İstiridye. Havalar soğumaya başladığından yavaş yavaş dışarıdaki oturma alanları yok edilip, iç mekânda farklı oturma varyasyonları oluşturulmuş.

Kafeden çıkıp bagaj teslim yerine ve ardından rampa-merdivenleri izleyerek ikinci seviyeye ulaşıyoruz. Bu seviyede yer alan ofis ve toplantı alanları üçüncü seviyedeki idari kısımla bir çalışıyor. Dolu-boş ilişkisi düşünüldüğünde birbirini tamamlayan bu iki alanın iç koridorlarından devam edince karşımıza, İstiridye’nin yan cephesi çıkıyor.

Her biri özenle yerleştirilen asimetrik camlar, fonksiyon açısından doğal havalandırma olarak kullanılsa da günün farklı saatlerinde gölge-ışık, aydınlık-karanlık zıtlıklarının doğurduğu bir görsel şölen haline gelmiş.

Geceleri, alışık olmadığımız bir deniz feneri edasıyla ışık oyunları oynuyor İstiridye. Denizin ve şehir ışıklarının yansıması kabuğunda değişken gölgeler yaratıyor. Hayatın ritmini anımsatırcasına, bir gözden kaybolup bir geri gelip kendini izlettiriyor. Işık, geceyi aydınlatma amacının yanı sıra mimarisini daha derinlemesine algılamamızı sağlayan bir araca dönüşmüş. Her bir çizgisi yeni formlarda yorumlanıp algılanıyor dışarıdan.

Şehrin kıyı kısmını kaplayan Lungomare isimli plaj yolundan gelenlere kocaman bir dalgaymış izlenimi yaratıyor. Oysa ki Salerno ile bütünleşen, tarihi şehir ve deniz arasında bir geçiş ögesi. Büyüklüğü hacminden, kişiliğinden ve yaratıcısından. Kendine has büyük gövdesine rağmen son derece canlı ve akışkan, yaşanan ve algılanan bir yapı. Yaratıcısından soyutlayarak düşünemesek de onun izlerini taşıyan ama aslında tamamen bağımsız ve özgür.

Etiketler

Bir yanıt yazın