Doha’daki UNESCO Dünya Miras Komitesi Toplantısı’ndan İzlenimler

Birkaç yıldır UNESCO Dünya Mirası meselelerinin içinde olan bir koruma plancısı olarak, bu sene de 15-25 Haziran 2014 tarihleri arasında Katar’ın başkenti Doha’da yapılan Dünya Miras Komitesi toplantısına Türkiye heyeti ile birlikte katılma şansım oldu. Toplantının bitmesinin ardından geçen bir ayda, bıraktığı yoğun izlenimlerden geriye kalan özü paylaşmak istedim.

Dünya Miras Sözleşmesi’nin ABC’si

Öncelikle, herkesin hakkında bir şey duyup belki bir fikre sahip olduğu, ancak işleyişini tam da bilmeyebileceği şu ünlü Dünya Mirası ile ilgili temel teknik bilgileri vereyim. Dünya Miras Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Organizasyonu olan UNESCO tarafından 1972 yılında imzaya açıldı. Sözleşme uyarınca tüm insanlık için önemi olan, ‘Üstün Evrensel Değer’- ÜED’ye (‘Outstanding Universal Value’- ‘OUV’) sahip kültürel ve doğal alanlar Dünya Miras Listesi’ne alınıyor ve belli koruma ölçütlerini sağladığı sürece listede kalıyor. Bu listenin sekretaryasını Dünya Miras Merkezi (DMM) yürütüyor; alanları listeye alma, listeden çıkarma ve ilgili diğer hususlarda ise, 191 taraf devlet arasından her seferinde 21 adedinin görev yaptığı Dünya Miras Komitesi’nin (DMK) yıllık toplantısında aldığı kararlar bağlayıcı oluyor. Tüm işlemlerin dayandığı usul ve esaslar, zaman zaman güncellenen, ‘Dünya Miras Alanları için Uygulama Rehberi’nde (‘Operational Guidelines for World Heritage Sites’) tanımlanmış durumda.

Bir alanın listeye girmesi için, önce her ülkenin Geçici Listesine (‘Tentative List’) girmek, sonra esas Adaylık Dosyasını (‘Nomination File’) hazırlamak, bu kapsamda alan için son yıllarda bir olmazsa olmaza dönüşen ‘Alan Yönetim Plan’larından hazırlamak gerekiyor. Adaylık dosyası DMM’ye sunulduktan sonra, UNESCO’nun bilimsel Danışma Organları olan ICOMOS (Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi) ve IUCN (Dünya Doğa Koruma Birliği) tarafından alana bir uzman gönderilerek değerlendirme raporları yazılıyor ve ‘taslak Komite kararları’ hazırlanıyor. 4 tip karar alınabiliyor: ‘I’: Listeye Alınması (‘Inscription’), ‘R’: Dosyada kısıtlı değişiklikler yapılıp 1 sene sonra tekrar değerlendirilmesi (‘Referral’), ‘D’: Dosyada kapsamlı değişiklikler ve bir uzman ziyareti daha yapılıp 2 sene sonra tekrar değerlendirilmesi (‘Deferral’) ve ‘N’: Listeye Alınmaması- bir daha da aynı dosyanın DMM’ye sunulamaması (‘Non-Inscription’). Bu ‘taslak Komite kararları’nı ise DMK toplantısında görüşüyor ve Komite üyesi ülkelerce önerilebilecek değişiklikler yapılarak kesinleştiriyor. İşte bu ‘karar kesinleştirme’ kısmı DM sürecinin en ilginç ve tabi adaylığı sunan ülke için en stresli kısımlarından biri oluyor..

Dünya Miras Alanı (DMA) statüsüne sahip alanların koruma durumu ise, ülkelerin gruplandığı Bölgelere göre periyodik olarak hazırlanan raporlar ve DMM veya başka gruplar tarafından gündeme getirilen konularla bağlantılı olarak ‘Koruma Durumu’ (‘State of Conservation’/ ‘SOC’) raporları ile izleniyor. Bazı acil bulunan durumlarda DMM alanlara özel ‘Reaktif İzleme Heyeti’ gönderiyor ve taraf devletler üstünde bu raporların ve DMK kararlarının oluşturduğu bir baskı oluyor. Eğer alanın korunmasında sıkıntılar devam ederse, alan önce ‘Tehlike Altındaki DM’ listesine alınıyor, daha da vahim hale gelir de ÜED’si kaybolursa, listeden topyekun çıkarılıyor. Şimdiye kadar listeden çıkarılma durumu iki kez yaşanmış: Katar’daki bir geyik koruma alanının sanayiye açılması ve Almanya’nın Dresden şehrindeki bir arkeolojik alanın yanında köprü inşa edilmesi. Listeden çıkarma tehdidi, büyük bir prestij kaybı olarak kabul edilmesinden dolayı devletler üstünde Demokles’in Kılıcı gibi sallandırılıyor. Bu nedenle de SOC’ların görüşüldüğü kısımlar, DM toplantılarının bir başka heyecanlı yönünü oluşturuyor. (Gerçi bazı az sayıdaki ülkenin de Tehlike Listesine sıcak bakarak, bunu bir koruma ve fon alma aracı olarak gördüğünü eklemeli.)


DMK ana oturumlarından biri

Tabi Dünya Miras görüşmeleri, sadece bu Liste işlemlerinden oluşmuyor. Bir yandan Komite toplantılarındaki yan etkinlikler, diğer yandan çeşitli taraf devletlerce veya bölgesel örgütlerce farklı ülkelerde düzenlenen toplantılar ile Uygulama Rehberindeki kritik meseleleri ve gündeme gelen yeni kavramları tartışmak ve görüş üretmek amaçlanıyor. Komite toplantılarında ayrıca çeşitli ülkelerin düzenlediği resepsiyonlar, ülke delegasyonları ve katılan uzmanlar arasında kaynaşma, ‘networking’ ve belki en önemlisi, ‘lobi yapma’ fırsatları veriyor.


Listeye giren bir DMA için İtalyan delegasyonunda bayraklı kutlama

Diplomasi ve Uzmanlık, Politika ve Bilimsellik

Lobi yapmanın öneminden devam edecek olursak, Dünya Miras Listesi ile ilgili, Komite toplantılarında ilk kez katılan birçok uzmanın yaşadığı ilginç bir şok olduğundan bahsedebiliriz. Şahsen ilk toplantıma 2011 yılında Birleşik Arap Emirlikleri’nin heyetinde uzman olarak katıldığımda bu şoku yaşamıştım ve daha sonra da bazı meslektaşlarımla aynı duyguları paylaştığımızı anladık. DM süreci, kültürel ve doğal mirası korumak için gayret eden biz uzmanların pek de varsaydığı gibi işlemiyormuş.

Süreci belirleyen iki ana itici unsur, bir yanda çevre koruma kaygısı ve bilimsellik iken, bir yanda da uluslararası politik dengeler ve diplomasiymiş. Birleşmiş Milletlerin bir organı olarak UNESCO, ve de DMK, sonuçta birer Hükümetlerarası Kuruluş ( ‘IGO’). Danışma organları ICOMOS, IUCN ve teknik eğitim kurumu ICCROM (Uluslararası Koruma Merkezi) ile konuda uzmanlaşmış mimar, plancı, arkeolog, biyolog vb. kişiler ise, Sivil Toplum Kuruluşu (‘NGO’) şelinde davranıyor. Aday alanların Listeye girip girmeyeceği, en az bilimsel görüş ve tavsiyeler kadar, birbirini desteklemeye söz vermiş ülkelerin taslak kararda değişiklik talepleri ve adayların ne kadar fazla bu türden destekleri toplayabildiğine bağlı. Sürecin geldiği son durum, taslak karar ne olursa olsun artık adayların neredeyse hepsinin listeye alınacak veya N-D-R-I karar skalasında bir, bazen iki adım atlayacak olması. Tavsiyelerine karşı gelinirken, bir de şeffaf olmamakla ve aday alanların yerel bağlamını anlamadan hatalı kararlar vermekle itham edilen ICOMOS ve IUCN ise gittikçe varoluşsal ve yapısal bir krize girmekteler. Onlar da savunma olarak, açıkça siyasetin bilimselliği çiğnediğini ifade etmeseler de, kapasitelerini çok zorlayan bir iş yükünün altında kaldıklarını ifade ediyorlar.

Tavsiye raporlarını dikkate almayan taraf devlet argümanlarında gösterilen bir gerekçe de DM Listesi’ndeki dengesizlik. Gerçekten de ülke başına düşen DMA sayısına baktığınızda, gözle görülür bir Avrupa-merkezlilik bulunuyor (http://whc.unesco.org/en/list/stat#d1). Ancak bunun ötesinde, ÜED’in yeterince sıkı bir tanımı olmayışı ve ‘istenen duruma’ göre farklı şekilde yorumlanabiliyor olması da bir etken. ‘İstenen durum’ ise, DMA etiketiyle beraber gelen prestij, politik ağırlık ve turizm yoluyla gelecek ekonomik gelir beklentileri. DMA olmak öyle bir milli mesele haline geliyor ki, aday alan belediye başkanı, valisi, hatta bakan düzeyinde yetkilileri alanlarının Listeye alındığı an oturumlarda bulunuyor, karar açıklandığı an bayraklar dalgalandırılıyor, bir medya ordusu anı görüntülemeye ve diğer delegasyonlar tebrik etmeye o ülkenin delegasyon masasına koşuyor. Bazen UNESCO ciddi siyasi sorunlara da araç ve ayna oluyor; buna çarpıcı örnekler, Kamboçya- Tayland sınırında bulunan ve iki ülke arasında sıcak çatışmaya sebep olan tapınak; ve Filistin’in UNESCO nezdinde tanınmayı, sonra da iki alanını DMA yapmayı başarması, İsrail’in buna tepkileri ve ABD’nin UNESCO’ya desteğini geri çekmesi oldu. Şu sıralar, Türkiye UNESCO’ya yaptığı 5 milyon dolarlık (http://www.unesco.org.tr/dokumanlar/guncel/5.pdf ), Katar ise Acil Koruma Fonu’na yaptığı 10 milyon dolarlık bağışları ile UNESCO’nun yükselen yıldızları sayılırlar.

Doha’daki toplantı ve Türkiye’nin Performansı

Katar ve Türkiye’den sözü açmışken, geçen ay Doha’da yapılan toplantıya odaklanabiliriz. 2022 FIFA Dünya Kupası’nın ev sahipliğini de almış olan, ‘dünyanın en çok para harcayan ülkesi’ sıfatlı Katar, DMK toplantısını da buna yakışan bir ihtişamla ağırladı. Katar Ulusal Kongre Merkezi’nin (QNCC) Louise Bourgeos heykelleriyle, Qatar Foundation’ın logosu olan ağacın 3D dev yorumuyla bezeli ‘çılgın’ binasında, delegeler adeta kilometrelerce uzanan klimalı koridorları yürüyen bantlar ve golf arabaları yardımıyla geçerek bir salondan diğerine mekik dokudular.


Katar’ın geleneksel dansları eşliğinde DMK toplantı açılış töreni


2020 FIFA Dünya Kupası için yapılan stadyum inşaatı


QNCC’de Louise Bourgeois’nın dev örümcek heykeli


QNCC ön cephesinde bir mimari öğe olarak Qatar Foundation logosu ağaç

Bu sene de, önceki senelerde olduğu gibi, yukarıda değinilen Danışma Organlarının tavsiye kararlarının eleştirilmesi, bu kurumların daha şeffaf ve donanımlı bir çalışma sistemine kavuşması gereği, DMA’larda risk yönetimi, silahlı çatışmalardan etkilenen ülkelerde, özellikle Irak ve Suriye’de zarar gören miras alanlarına yapılması gerekenler/ yapılabilenler, ülkelerarası ortak tematik çalışmalar (örneğin İpek Yolu, Hint Okyanusu Baharat Yolu) gündemde öne çıkan konulardı. Listeye 26 yeni DMA alındı, böylece ilk defa DMA sayısı 1000’i geçti. Filistin yeni bir DMA edindi, İsrail bunu şiddetle kınadı, Divan başkanlığını yapan Katarlı Şeyha Mayasa ise nükteli tarzı ile İsrail’i UNESCO heyetlerine daha çok yardımcı olmadığı için azarladı.


IUCN yan etkinliğinden: DM adaylık sürecinin iyileştirilmesine ilişkin çalışmalar


IUCN yan etkinliğinden: Doğal alanların korunmasında maden şirketleri ve ÇED


DMA’larda risk yönetimi yan etkinliğinden 1


DMA’larda risk yönetimi yan etkinliğinden 2


DMA’larda risk yönetimi yan etkinliğinden 3


Hindistan delegasyonunun Mawsan (Hint Okyanusu Baharat Yolu) konulu yan etkinliği

Türkiye de Doha’da parlak bir performansla kendini gösteren ülkeler arasındaydı. Türkiye Cumhuriyeti DM Sözleşmesine 1983 yılında taraf olmuş, ve 1985 ile 1998 arasında ilk 9 alanını Dünya Miras Listesi’ne aldırmıştı. (http://whc.unesco.org/en/statesparties/TR/) 12 yıllık bir aradan sonra, 2011’de Edirne- Selimiye Külliyesi’nin Listeye girmesiyle başlayan, UNESCO’ya yaptığı bağış ve geçtiğimiz Kasım ayında 2013-17 yılları için DMK üyesi seçilmesi ile hızlanan aktif bir döneme girdi. Bu sene yerli basınımızda da yankı bulduğu üzere, Bursa ve Cumalıkızık ile Bergama Kültürel Peyzajı, Doha’da Listeye giren iki yeni DMA oldu. (İlginç bir olay olarak, Bergama dosyasında Alman delegenin destekleyici konuşmaları ve aday alan adına soruları cevaplayan Türk heyeti üyelerinden birinin Alman kazı başkanı oluşu ile izlenebilen Türk- Alman ortaklığı, Dünya Mirasının ülkelerarası niteliğine küçük bir örnek gibiydi.) Yeni UNESCO elçimiz Hüseyin Avni Botsalı başkanlığında Türk delegasyonu görev döneminin ilk DMK toplantısında hızlı bir başlangıç yaparak sık sık söz aldı, Botsalı Türkiye’nin yaptığı yardımlardan, girişimlerden ve İpek Yolu gibi tematik çalışmalara Türkiye’nin de katılım ilgisinden, dünya barış kültürünün öneminden ve buna Osmanlı’nın buna yaptığı katkılardan bahsetti.


DMM websitesinde Bursa ve Cumalıkızık Kültürel Peyzajı


DMM websitesinde Bergama Çok-Katmanlı Kültürel Peyzajı

40 kişiyi aşkın katılımıyla Türkiye toplantının kalabalık heyetlerinden biri idi. Bu kompozisyonu oluşturan ana bileşenler, Dışişleri Bakanlığı’nca atanmak suretiyle, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu (başkanı ve İhtisas Komitelerinden seçilmiş üyeler), Kültür ve Turizm Bakanlığı Dünya Miras Alanları Şubesi uzmanları, Bursa ve Bergama adaylık ekipleri ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi ekibi oldu. İstanbul ekibi, ilgili bakanlıkların teşvikine ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Alan Başkanlığı’nın belediye kadrolarını Dünya Mirası konusunda eğitme isteğine bağlı olarak, son yıllardaki DMK toplantılarına sıkı bir katılımı sürdürüyor. 2004’ten bu yana gerek UNESCO’nun reaktif izleme misyonlarına, gerekse konuyla ilgili yerel STK’ların ve uzmanların kaygılı tepkilerine konu olan koruma ve imar sorunları, İstanbul’un ÜED’sini tehdit eder hale gelmiş durumda, ve yaklaşık son 5 yıldır tartışılan köprü ve Kara Surları projelerinin de etkisiyle Tehlike Altındaki DM Listesi’ne girmenin eşiğinde geziniyoruz.

(ayrıca bkz. http://www.khas.edu.tr/uploads/panoramakhas/sayi4/4.istanbul_dunya_mirasi_statusu.pdf) İstanbul bu seneki toplantının SOC kısmında görüşülmedi, ancak gelecek senenin gündeminde yer alıyor. Tehlike listesine girmemeyi diplomatik beceri ile başarabiliriz; ancak bilimsel olarak şapkayı önümüze koyarak, kültürel mirasımızın geleceği için gerçekte neler kaybediyor olduğumuzu ve kayıpları önlemek için hala yapılması gerekenleri düşünmemiz gereği sürecektir.

Sonsöz olarak…

Dünya Miras tartışmalarında Doha toplantısı itibariyle gelinen son nokta, Dünya Miras Listesi’nin bilimsel inandırıcılığını yitirmekte olduğunu, ancak hala vazgeçilmez bir uluslararası koruma aracı ve ilgi odağı olmaya devam ettiğini gösteriyor. Bir yandan DMK kararlarının bilimsel sorgulanırlığı, 1000’i geçen DMA sayısı ile daha ne kadar genişleyebileceği, nicelik arttıkça niteliğin düşerek Dünya Mirasın kavramın içi boşalıyor mu, sadece bir Güzellik Yarışması veya Eurovision şarkı yarışmasına mı dönüştü, gibi soruları gündeme getiriyor. (Türkiye’nin son yıllardaki atağı kapsamında Geçici Listemizdeki alan sayısı da 50’yi aştı. Her sene Listeye bir ülkeden en fazla iki alan alınabilmesi kuralına, ve DMA dağılımında küresel dengesizliğin düzeltilmesinde Türkiye’nin dahil olduğu Avrupa- Kuzey Amerika grubunun genişlememesi gereğine bakıldığında, bu alanların DMA oluşunu uzun ince bir yolun beklediği düşünülebilir.) Diğer yandan, UNESCO’nun eğitim programları, yayınları ve fon kaynakları, standart ve ilke belirleyici rolü, Birleşmiş Milletler organı olarak kamuoyunun dikkatini bazı konulara çekme kabiliyeti, DMA statüsünün getirdiği prestij ve ‘dünyaya rezil olma’ potansiyelinin ‘havuç ve sopa’ etkisi (en azından silahlı çatışma ve köktendinci militanlarca yapılan talan olmadıkça), kayda değer araçlar.

Bugünlerde UNESCO ve Danışma Organlarında ciddi bir reform ihtiyacı duyuluyor ve tartışılıyor. Bu tartışmalar sonucunda ne tür yeni yönler belirlenecek göreceğiz. Toplantıların yıllık yerine 2 yılda bir yapılması IUCN tarafından Doha’da önerildi. Danışma Organlarının ‘Upstream Process’ denen, adaylığın daha erken safhalarında taraf devletlerle daha yakın iletişim için çalışmaları da önemsenen bir yaklaşım. Türkiye’nin de hazır aktif bir Komite üyesi iken bu bilimsel tartışmalara ve olası çözümlere katkıda bulunma fırsatı var. Bu fırsatın değerlendirilmesini, Türkiye’de Dünya Mirası deyince akla gelenlerin İstanbul’daki koruma sıkıntılarının ötesine geçmesini temenni ediyoruz.


Türk delegasyonu kapanış yemeğinde Büyükelçi Botsalı’nın konuşması

Etiketler

Bir yanıt yazın