Boşluk ve Estetik

"Boşluk, içerisinde derin anlamlar taşıyan doluluktur. Zıtlıkların var olduğu ve bu zıtlıkların birbirlerini var etmesi durumu estetik anlayışa da yansımış, boşluğun estetik bir olgu halinde görülmesi gündeme gelmiştir."

Şekil I. Boşluk ve Estetik I (Kaynak: Ali Sevim)

Güzel Kavramı

Güzel ve güzellik, yıllar boyunca düşünülmüş ve varlıklar tarafından tek bir cevabı olmayan kavramlardır. Antik Yunandan bu yana güzellik felsefesinin temelleri ontolojik ve olmayan düşüncelere dayanmıştır. Güzelliği, güzellik yapan aslında varlık-zaman ilişkisinde düşünülen kıstastır. Bununla birlikte güzellik tanımlarında zaman ile değişim görmek mümkündür. Antik Yunan filozoflarında da tanımsal bu değişimi görmek mümkün olmuştur. Aristippos ve Sokrates’in tartışmasından doğan güzellik kavramı irdelendiğinde; güzellik kavramının belirli bir sınırının olmadığından bahsedilir. Sokrates, güzelliğin pek çok olabileceğinden ve güzellik kavramının niceliksel bir bakış açısı ile eleştirilmesine neden olmuştur. Pek çok olan güzelliğin hepsi güzel midir? Aynı filozofların zaman içerisindeki tanımlarına bakmak ve aslında mutlak bir tanımı olmayan bu durumu sorgulamak gerekmektedir. Güzellik yalnızca gözlemleyen ve bağ kuranı etkilememiştir. Güzellik kavramında da etkileyen ve etkilenen olgusu mevcut olup, bir zıtlık içerisinde varlığını sürdürmektedir.

Sokrates’in güzellik düşünüşlerinden olan işlevsellik kavramı: ‘İşlevsellik ve hâkimiyet duygusunun da güzelliğin parçası olması kaçınılamazdır.’ Düşüncesini gündeme getirmektedir. Belirli bir uzmanlık alanlarına hâkimiyet ve bu durumun getirdiği işlevsellik, güzeldir yargısı günümüz koşullarında halen varlığını sürdüren bir düşünüştür. Bir başka açıdan bakıldığında güzellik felsefesinin konusu yalnızca insan ya da tabiat değildir, ikisinin ilişkisinde bütünleşen metafiziksel olgudur. Platona göre güzellik substantiel (varlıksal) bir olgudur. Varlık-zaman ve metafizik ilişkisinde güzel olanın ne olduğu hala sorulara tam cevap vermemektedir. Pytogoras, güzellik kavramı üzerinde biçimsel ve matematiksel yaklaşımın temelini oluşturarak, güzelliğin matematiksel, sayısal, ölçüsel ve oran içerisinde bulunan şey olduğunu tanımlamaktadır. Bu durumu 15-16. Yüzyılın Rönesans anlayışı ile pekişmiş ve güzelliğin felsefesinin varlık felsefesiyle ilişkisi kurularak, insan her şeyin ölçüsüdür tanımı geliştirilmiştir. Bu durum beraberinde kentsel ve mimari anlayışa da zemin hazırlamakla birlikte heykel ve sanat anlayışı değişmiş mimari yapıların birer parçası olmuştur. Günümüz koşullarında değişen anlayış ve düşünüşler simetri, oran ve proporsiyon’un güzelliği belirlemede yetersiz olduğunu görmek mümkündür. Güzellik kavramı rölativist bir anlayış ile birlikte işlemektedir. Görecelilik; insan ruhundaki, belleğindeki ve duygularındaki kademelenişe ve varlık düşüncesinin dışa yansımasıdır. Rölativizm bir bakıma beden ve ruh güzelliği kavramlarına zemin hazırlamaktadır. Güzel ve güzellik kavramı estetiğe ulaşma aşamasında bir zaman aralığıdır. Bu zaman aralığı varlıklar arasında görecelidir. Varlık, hazlar ve duyular ışığında güzel olana ve akabinde estetik olan şeye ulaşma eğilimindedir. Çünkü güzel, estetiğin temelidir.

Güzellik kavramına bir başka açıdan bakıldığında, dönemden döneme ve kişiden kişiye değişen bir alt sistem (bilinçaltı) ürünüdür. Bu sistemler bütünü birbirlerini var etmektedir. Doğruluk, mantık, iyilik, ahlak, güzellik ve estetik…

Estetik Kavramı

Estetik, güzelliğin insanın iç dünyasındaki, hafızasındaki ve duygularındaki etkilerini kapsayan bir felsefi bakıştır. Baumgarten’dan bu yana estetik, felsefenin ayrı bir dalı olarak gelişmiştir. Estetik ile ilgili düşünüşleriyle Kant, Hegel ve dönemin romantizm etkisinde kalan düşünürler estetik kavramına başka açılar ile bakarak, estetik felsefesini geliştirmişlerdir. Güzellik kavramının estetiğe evirilmesi Antik Yunan döneminde olmuştur. Hippias, güzellik uygunluğun dengesidir tanımı ve Sokrates’in duyu organlarımızla algıladığımız haz şeklinde düşünüşleri, güzellik ile estetik arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır. Denge ve haz, estetiğin temel olgularını oluşturur. Bu açıdan yalnızca denge kavramı ile düşünüldüğünde eksik kalacaktır. Günümüz koşullarındaki varlık bilinçaltısı ile düşünüldüğünde estetik; salt proporsiyon (maddesel ve oransal) açıdan değerlendirildiğinde yetersizdir. İdrak ve içsel (hakikat) olgular estetik kavramını anlamlı kılmaktadır. Yani estetik, güzelliğin insanın iç dünyasındaki belleğin bir parçasıdır. Bu bellek zaman içerisinde haz ve duyular ile anlamlı kılınmaktadır. Zamanın insana kattığı ve insanın belleği çerçevesinde aldığı bilinçaltı tanımlamalar olmaktadır. Çünkü estetik zamansız var olamaz…

Hippias’ın düşüncesine göre estetik bir denge sonucudur. Bu dengeyi 16. Yüzyılda temelleri atılan Japon estetiğinin felsefesinde görmek mümkündür. Wabi Sabi, estetiğin basit şeylerle huzura erişmek ve ruhun arındırılması olarak tanımlamıştır. Bu durumun zıttı yaşanılan günümüz dünyasında aşırılık, estetik anlayışın bir ürünü haline gelmiştir. Beğenilme arzusu ve liderlik, merkezileşmiş (kapital) anlayış ile sanatın tekliği ve estetiği üzerine düşünülmeye başlanmıştır. Kapitalizmin sunduğu teklik, sanat ve estetikte de rol sahibi olmuş ve estetik açıdan niteliksiz olgular görülmeye başlanmıştır. Günümüz yaşantısında ve anlayışında, kapitalizmin etkisiyle birlikte tüketim kavramının güçlendiğini görmekteyiz. Bu tüketim durumu insanın içsel dünyasındaki hakikati ile tümüyle zıt bir biçimde karşı karşıya kalmaktadır. İçsel hakikati yok sayan ve sistemin parçası olan sanat ve sanatçılar estetizm anlayışını çelişkili bir hale getirmektedir. Bu açıdan bakıldığında yaşanılan kentlerde tüketimin ve estetik anlayışın varlığın hakikati ile çakışmadığı bir gerçektir. Bu durum beraberinde tüketimin estetik bir olgu hale gelmesini ve estetik anlayışın ne denli değiştiğini görmek mümkündür.

Boşluk ve Estetik

Şekil II. Boşluk ve Estetik II (Kaynak: Ali Sevim)

Orta Asya düşünürlerinden Laotze, yokluğun (mu) varlığın (dao) aslı olduğunu ve varlık kavramının yokluktan meydana geldiğini savunmaktadır. Aynı zamanda estetizmde asıl olan temel varlıktır. Varlık denilen kavram, yokluğun kendisidir. Tüm varlık, boşluk (kuu) ve yokluktan (mu) var olmuştur. Estetik felsefesinde ve birçok bilim alanında diyalektik bir anlayış söz konusudur. Bu ilişki beraberinde iki zıt şeyin birbirlerini var etmesiyle mümkün kılmaktadır. İki zıt şeyin birlikteki uyumu ve dengesi estetik anlayışa etki etmiştir. Bu durumu boşluk kavramının sunduğu hiçlik (nihilizm) anlayışı ile güçlendirmek mümkündür. Boşluk, içerisinde derin anlamlar taşıyan doluluktur. Zıtlıkların var olduğu ve bu zıtlıkların birbirlerini var etmesi durumu estetik anlayışa da yansımış, boşluğun estetik bir olgu halinde görülmesi gündeme gelmiştir. Her bir varlık oluşturduğu, boşluğu şekillendirdiği şeyi sahiplenir ve estetik oluşur. Her estetik nesne kendi zaman dilimini var eden ögeler ile doludur. Düşünsel ve fiziksel yaşam o boşlukta olur. Boşluk ve doluluk ne kadar zıt karakterlerde olsa da birbirlerini var etmektedir. Bu iki şeyin birbirlerini yaratması aynı zamanda ‘Holizm’ adı altında da açıklanmaktadır. Holizm ve/veya Holistik düşünce; parça-bütün ilişkisine dikkat çekmektedir. Holizm, parçaların oluşturduğu bütünün parçalardan daha değerli olduğunu savunan bütüncül bir kuramdır. Bu bağlamda boşluk, doluluğa evrimleşirken sanat ve estetik algısı, düşünüşü değişir. Çünkü varlıklar, anlamsız boşluğa anlamlılık kılma eğilimindedir. Bu anlamlı kılma eğilimi, antik yunandan günümüze kadar gelen estetik felsefenin işlevselliğine de işaret etmektedir.

Boş bir tuvalin sunduğu estetik anlayış, betimlemelerden kaçınmayan ve bu durumu renk, biçimsel ögelerle dolduran sanatçının estetik anlayışından elbette farklıdır. Güzel görünenlerin bir sanat eserinde dolu biçimde düşünülmesi ile boşluk eserinin kullanıcıya sunduğu yargılar estetik anlayışı daha üst boyutlara taşımaktadır. Zaman ve varlık çerçevesi içerisinde boyutlar arası bir geçiş görmek mümkündür. Bu durum boşluğun, doluluğa evirilmesinin en temel öznesidir. Birinci boyutla başlayan bir çizginin, varlığın algısına sunduğu estetik ile beşinci boyuttaki manevi düşünceler bütünü, algı ve hakikat farklı olacaktır. Estetik bu açıdan sanatçıların güzellik anlayışının hitap edildiği, resmedildiği, yontulduğu değil; varlığın boşluktaki estetik şeye yüklediği anlamın değer kazanmasıdır. Bu anlamlandırma, varlık felsefesinin zaman ile olan ilişkisi sonucu meydana gelmektedir. Varlığın haz yargısı, zamanın algısıyla mümkündür. Zaman, estetiğin temel ihtiyacıdır, tıpkı boşluk gibi…

Kaynakça

  • AKKIN, İ.O., (2019), “ Yok’un ve Çok’un Estetiği”, III.Türkiye Estetik Kongresi Bildiri Özetleri, Ankara.
  • CEVİZCİ, A., (2013), “Paradigma Felsefe Sözlüğü”, Paradigma Yayınları, İstanbul.
  • DURALI, Ş.T., (2016), “Felsefe-Bilim”, Kutadgubilig Felsefe-Bilim Araştırmaları Dergisi, Aralık 2016, Sayı:32, s. 15-29. Eksen, İthaki Yayınları, 2011.
  • ÖZDEMİR. İ.S., (2019), “Ziya Tanalı, Zen Sanatları ve Kendi Olmanın Estetiği”, Ankara.
  • ÖZHAN, G., (2013), “Japon Felsefesi”, Hitabevi Yayıncılık, İstanbul.
  • SARTRE, J.P., (1943), “Varlık ve Hiçlik, Fenomenolojik Ontoloji Denemesi”, Çeviri: Turhan İlgaz Ve Gaye Çankaya
  • TİMUÇİN, A., (1994), “ Felsefe Sözlüğü”, Bulut Yayınları, İstanbul.
  • TOWNSEND, D., (2002), “Estetiğe Giriş”, İmge Kitabevi, İstanbul
  • TUNALI, İ., (2016), “Grek Estetiği”, Remzi Kitabevi, 2016.
  • Url 1 <http://www.fotoritimdergi.org/mahmut-ozturan-fotografin-sanat-boyutu-ve-estetizm>,alındığı tarih 15.04.2020
  • Url 2 <http://lebriz.com/page/lsd.aspx?lang=TR&sectionID=12&articleID=1076>, alındığı tarih 16.04.2020
Etiketler

Bir yanıt yazın