Bir Buluşmadan Bir Buluşmaya Selam

Bu çapta bir organizasyonu gerçekleştirebilmiş olmak, hayatın geri kalanında, karşılaşılan zorluklarda hep "biz vaktiyle koca buluşma gerçekleştirmiş adamlarız, bunu da başarırız" düşüncesini ekmiş oluyor zihne.

Bu yazı Sn. Mustafa İnan’ın ”… Bir gün gelir de kendini gösterebilirsen, sen bütün bu zorlukları yaşamış olduğun için, bu zorluklara çare bulmak için herkesten daha gerçekçi davranabilirsin. Yok, eğer sen de ‘Acı çekme sıramı savdım, artık öğrencilerim üzülsün, asistanlarım çanta taşısın, doçentlerim olduğu yerde saysın’ diye hissedersen sana da herkese de yazık olur. Hissedersen diyorum, böyle acıklı bir duruma ‘düşünme’ adını veremiyorum çünkü…” sözlerine ithafen yazılmıştır.

Bundan 9 yıl kadar önce Eskişehir de öğrenim gören mimarlık öğrencileri olarak bizler de o zamana dek 11 kez düzenlenmiş olan öğrenci buluşmalarından birine ESTMÖB 2007 adıyla ev sahipliği yapmak için çalışmalara başladık. Bu kararı veriş sürecimiz, yerimiz, ekibimiz muallaktı. Kesin olan tek şey bu buluşmaya kadar gerçekleştirilen etkinliklerden farklı bir şey yapmak isteğimizdi. O güne kadar yapılanlar mimarlık öğrencileri buluşmasıysa bizimki olmayacaktı, nitekim hedefimize ulaştık da. Yazımın sonunda organizasyona dair yazdığım özet metni ekleyeceğim ama öncesinde Temmuz ayında yapılacak olan UMÖB’16 komitesine iletmek istediğim birkaç küçük notum var.

  • Yola çıkarken aklımızda tek bir şey vardı. Elimizdeki, fikrimizdeki tüm çabayı birleştirecek, çıkan ne varsa katılımcı 300 kişinin fikrine ve ürününe bölüştürecektik. Bunun için çokça enerji, çokça yorulma, çaba gerekiyordu. Hepsinden önemlisi harcayacağımız onca zamanın hiçbirini kendimiz adına yapmıyorduk, bize bir dönüşü olmayacaktı, madalya takılmayacaktı. Ama insanların hayatlarına dokunmuş olacaktık. Mimarlıktan bir arkadaşımız belki hayatının başka bir kesitinde kesişemeyeceği bir sanat disiplininin atölyesine dahil olsun, moda tasarımcısı adayımız da proje sürecine veya mimarlıkla ilgili bir tartışmaya ortak olsun istedik. O yıla kadar gerçekleştirilmeye kalkışılmayan kelimenin tam anlamıyla bir deneydi. Büyük ihtimalle çuvallayacaktık, atölyelerden istenilen verim alınamayacaktı ama denemeye değerdi ve değdi de…
  • Buluşma öncesinde yaklaşık 18 ay bilfiil çalıştık. Onlarca yüzlerce kez karar değiştirdik, senaryolar yazdık, canlandırdık. Sonuçta buluşmanın özüne sadık kalarak her şeyiyle öğrencilerden oluşmasına karar verdik. Tabii bu kararımızı üniversite bünyesinde, üniversitenin hocalarından bağımsızlaşarak yapmaya çalışmak ama yapamamak dengesizlikleri de beraberinde getirdi. 9 yıl ilerisinden bakarak, “şu an olsa ne yapardınız?” diye sorarsanız, yine aynı mekanda aynı içerikle ama asla sınırlar çizmeden, atölye yürütücüsü vs. belirlemeden, yalnızca atölyelerin kendilerini ve materyallerini hazırlar gerisini katılımcılara bırakırdık. Direktifler almadan, bir ipe sarıp sarmalamadan…
  • Buluşmadan yaklaşık 2 ay kadar önce (Arkitera da iletişim sponsorumuzdu, bir kez daha teşekkürler) tam bizim haberin üstünde, bizim buluşmayı oldukça sert bir dille eleştiren, yapılacak olanın katiyen mimarlık öğrencileri buluşması olarak adlandırılmamasını isteyen, 93’ten bu yana yapılan buluşmaların özetini sunan, bizim yaptığımızı yerden yere vuran ve Haziran’da gerçekleştirmeyi planladığımız etkinliğimizden 2 ay sonra düzenlenecek olan gerçek bir mimarlık buluşmasına davet yazısı yayınlandı. Aslında bugün bu yazıyı Mustafa İnan’ın sözlerine ithaf ediyor olmamızın asıl nedeni de bu. Ekip olarak, 2007 yılının Mayıs ayında, topa tutularak kaleme alındığımız ‘yazarın yaşına’ geldiğimizde eğer buluşmalara halen devam ediliyorsa, organizasyon gerçekleştirmiş birileri olarak, bu görevi sırtlanmış arkadaşlarımıza her ne yapıyor olurlarsa olsunlar, yaptıklarının her şeyden önce mimarlık adına, iz bırakmak adına yadsınamaz bir katkı olduğunu ve sırf bunun yalnızca bu kadarcık haliyle bile ‘buluşmada bir sonuca ulaşılsın ulaşılmasın’ göz ardı edilemeyecek bir ortaya koyuş olduğunu anlatmaya, onları sürecin her anında desteklemeye kendimizce söz verdik. O tarihte hakkımızda yazılanlara çok içerlemiştik. Hatta ortağımın gelip ‘bırakalım, gelecek sene yapalım, yapamayacağız, yapsak da yolumuza taş koyacaklar, herkes onların buluşmalarına kayıt yaptıracak’ dediğini dün gibi hatırlıyorum. Halbuki bugün dönüp baktığımızda bizimkisinin öğrenci buluşması, diğerininse mimarlık buluşması olduğunu yeni fark ediyorum. İkisi birbirinden Cuma ile Cumartesi kadar farklı yaklaşımlarmış.
  • Tabii ilk defa bir organizasyon gerçekleştiriyor olduğumuz için başımıza geleceklerden habersizdik. Özellikle de sponsorluk ve maddi içerikli konularda. İşin bu kısmı bana hayatım boyunca unutamayacağım bir deneyim kazandırdı. Bir şeyin içi boşken çıkardığı sesle, doldukça çıkardığı ses, yarattığı titreşim birbirinden farklı oluyormuş. Avuçladığımız şey ağırlaştıkça onu kucaklamamız gerektiğini ve içinde taşıdığımız önemli madenin kollarımızdan düşüp etrafa saçılması için çevremizde bazı birleşimlerin ellerinden geleni yapmaya çalışacaklarını buluşmaya bir hafta kala anladık. Sırf bu bir haftalık süreçte 18 aylık diğer tüm süreçle eş değer bir enerji harcadık. İçerik ve katılımcı arttıkça, aktardığınız enerji 3’ün katları şeklinde değil 3’ün üsleri şeklinde ilerliyor bilginize…
  • Yıllar sonra geriye dönüp bakınca, elimizde kelimelerden ve görüntülerden oluşan bir ürün kalmış oluyor sadece. Aynı içerik, aynı aktörlerle bir benzerinin yaratılamayacağı bu filmi, sahnenin gerisinde ortaya koyanlar siz oluyorsunuz. Bir kurgu yaratmak, onun için bir sahne tasarlamak, her şeyi senkronize etmek… Tüm bunları bütçesiz, sadece birleşerek, fikir üreterek ve koşturarak gerçekleştirmeye çalışmak tam bir çılgınlık! Lakin bu çapta bir organizasyonu gerçekleştirebilmiş olmak, hayatın geri kalanında, karşılaşılan zorluklarda hep ‘biz vaktiyle koca buluşma gerçekleştirmiş adamlarız, bunu da başarırız’ düşüncesini ekmiş oluyor zihne hepsi bu.

Estmöb 2007 Hakkında;

Farklı Disiplinler Eskişehir’de Bir Araya Geldi

Türkiye’nin ilk Mimarlık, Tasarım, Sanat öğrencileri buluşması 26-30 Haziran tarihleri arasında Anadolu Üniversitesi tarafından gerçekleştirildi. Türkiye ve KKTC’den gelen mimarlık, tasarım ve sanat öğrencilerinin buluştuğu etkinlikte, farklı disiplinlerden öğrenciler 14 farklı atölyede ortak çalışmalara imza attılar. Bu 14 ayrı atölyeden farklı olarak, herkese açık olan iki ayrı sanat atölyesi de gün boyunca, öğrencilerin buluşma noktası oldu.

Ortaya çıkan ürünler, 30 Haziran Cumartesi günü gerçekleştirilen değerlendirme toplantısında etkinliğe katılan tüm katılımcılara sunuldu. Değerlendirme toplantısı öncesi, buluşmanın sponsorlarından Kılıçoğlu, ürünleri hakkında bir sunum yaptı. Sonrasında sırasıyla her bir atölyenin katılımcıları, çalışmaları sonucu ortaya çıkan ürünlerini ve fikirlerini sundu.

(…)

Sunumlar ve değerlendirme toplantısı sonrası, katılımcılara belgeleri verildi ve buluşma sona erdi.

Forumdan bir alıntı:

Son buluşmanın ardından geçen o uzun araya rağmen çok heyecanla başladığımız, hepimizin şaşkın bakışları arasında ne olup bittiğini anlamaya çalıştığımız ve tam anlayamadan sona eren bir buluşmadıydı ESTMOB2007.

Kesinlikle önceki buluşmalardan farklı, adına uygun olarak tümünün öğrenciler tarafından organize edildiği tatlı acı arası bir buluşmaydı.

Bu kadar farklı disiplinin bir araya gelmesi doğru muydu? Sonuç ne kadar kesin, yanıtlar ne derece doyurucu oldu tartışılır. Fakat disiplinlerin az da olsa birbirlerini tanımaya başlamasının çok gerekli, çünkü birbirimize çok yabancı olduğumuzu gördük.

İlk gün; tümüyle kayıtlarla geçti diyebiliriz. Bugün için biz her ne kadar Hamam yolunu da, Porsuk nehrini de, Odunpazarı Evlerini de gezsinler buraya kadar geldiler deyip programa serbest saat koymuş olsak da verim alabilen sanıyoruz azdı. Sonra açılış töreni sıfatında bir konuşma oldu. Program hakkında bilgi verildi, buluşmanın konsepti anlatıldı ve sorular cevaplandı. Akşam etkinliği olarak kaynaşma ortamı yaratılmaya çalışılmış, fakat çoğunluğu mimarlık öğrencisi olan farklı disiplinlerdeki arkadaşlarımız tanışmak yerine dans etmeyi tercih etmişlerdi.

İkinci gün; atölyeler arasında konferanslar da vardı. S. Veysel Özel konferansı; Veysel hoca disiplinler arası etkileşim üzerine yazdığı tezinden alıntılarla bir slayt gösterisi sundu. Çok keyifli bir konferanstı. Sonrasında Kunter Şekercioğlu ve Atınç Özdemir paneli vardı. Endüstriyel tasarım üzerine, tartışması bol yine çok keyifli bir sohbetti bizim için. Konferanslarla atölyeler eş zamanlı sürdürüldü. Cam, baskı sanat, grafik, çizgi film, iç mimarlık, sinema, fotoğraf, seramik ve kağıt yapım atölyeleri açıldı. Diğer disiplinler tanıtılmakla kalındı. Cam atölyesi boyama çalışması yaptı, baskı sanatları atölyesi serigrafi üzerine, grafik atölyesi meslek ve bilgisayarlar üzerine, çizgi film atölyesi çizgi filmin nasıl meydana geldiği ve uygulaması üzerine film çalışması yaptı. İç mimarlık atölyesi 3d studio max üzerinden modelleme, sinema atölyesi sinema hakkında bilgi ve belgesel gösterimi, fotoğraf atölyesi de yine aynı şekilde bilgilendirme çalışmaları yaptı. Seramik atölyesi önce bölüm tanıtımını, ardından torna atölyesinde pratik çalışma, kağıt yapım atölyesi de pratik çalışma yaptılar. Öğleden sonra mimarlık bölümünün bulunduğu diğer kampüse; İki Eylül’e geçtik. Üç disiplinin bir araya gelme temasına uyarlanmaya çalışılmış atölyeler seçildi. Sonrasında programda yer alan konser, fırtına nedeniyle kapalı bir mekana alındı ve eğlenceye burada devam edildi.

Üçüncü gün tümüyle geziye ayrılmıştı. İlk olarak Seyitgazi Külliyesine gittik. Güzeldi. Herkese göre kısa bir süre burada kalmıştık ve Yazılıkaya’ya doğru yola çıktık. Dönüşte Çifteler ilçesinde bir gölet kenarında mola verdik, kanoya bindik, sohbet ettik. Ama bazılarımız için yurda dönmek daha büyük bir rahatlık oldu. Günün sonunda Sinema Anadolu’da animasyon film gösterimi vardı.

Dördüncü gün, bizim için buluşmanın asıl başladığı gündü. Sabah kahvaltıyı bile İki Eylül’de yaptık. Ve ardından bir sürpriz vardı; Faruk Atalayer konferansı. Organizasyonun belki de en unutulmaz anlarıydı. Tasarım ve meditasyon üzerine çok keyifli ve atölyesinde devam eden bir söyleşi oldu. Buluşmanın konsepti doğrultusunda atölyeler çeşitlilik gösterecekti. Bizim deyimimizle mimarlık-tasarım atölyeleri ve sanat atölyeleri olarak.

Sanat atölyelerinin tümü bölümün iç avlusunda yapıldı. Mimarlık-tasarım atölyelerinin bazıları bölüm içerisinde sınıflarda bazıları meydanda tentelerin altında gerçekleştirildi. On dört mimarlık-tasarım atölyesi, altı sanat atölyesi kuruldu. Mimarlık-tasarım atölyelerinden kaos ve düzen atölyesini Kenan Güvenç yürüttü ve çalışma olarak da balık ve balığı tutan uçurtma tasarımı yaptılar. İzlemesi bile çok zevkliydi yapım aşamasını siz düşünün. Bir diğer atölye kopukluk atölyesiydi. Rana Dönmez tarafından yürütüldü. Difüzyon atölyesi, S. Veysel Özel, Ömer Gök ve Yunus Özdemir tarafından yürütüldü. Bu atölye mekanın oyuncakları atölyesiyle birleşti ve sonuç ürünler üzerinden bir kısa film çalışması yapıldı. Mekanın değişen gardıropları atölyesinin yürütücüleri Yeşim Özgen, Faruk Atalayer ve Gülhis Duygun idi. Atölye çalışması olarak ilk gün Faruk Atalayer konferansının ardından bir otobüs kiralanarak kentin değişik noktaları gezildi. Ardından çekilen fotoğraflar üzerinden değerlendirmeler ve tartışmalar yapıldı. Atölye kabuk, Mert Eyiler, Aysun Altındağ ve Sinan Cebecigil tarafından yürütüldü. Buluşmanın tartışma ve kitaplar üzerinden çalışma yürüten tek atölyesi idi. Kabuğun mimaride, endüstriyel tasarım alanlarındaki yeri tartışıldı. Anahtar kelimeler belirlendi. Tüm grup üyeleri birer metin yazdılar bunu dosyaladılar ve sonuç ürün olarak adlandırdılar. Atölye şu anda elektronik ortamda devam ettirilmekte. İz düşüm atölyesi buluşmadaki herkesin katılabildiği bir atölye idi. Ercan Akkaş, Yuvacan Atmaca, Mert Üçer yürüttüler. Tüm atölye katılımcıları İnsan vücudunun güneşle iz düşümü; gölgelerini çizdiler. Ve yine bu gölgeler de kısa film haline getirildi ve sunuldu. İlksel atölyesi Serhat Ateşoğlu ve Özgür Kaptan tarafından yürütüldü. Yansılamalar yanılsamalar Yusuf Civelek, mekanın oyuncakları Ahmet Özhamaratlı, Rıdvan Çevik ve Özgür Uğuz tarafından yürütüldüler. Oyuncak atölyesi adından da anlaşıldığı üzere hurdalıktan oyuncak tasarladı ve daha sonra bu oyuncaklara hareket kazandırılarak filmleri çekildi. Kesişim atölyesi Gaye İlknur Çelik, Nazmiye Öztürk tarafından ‘kısa ve acısız’ bir atölye olarak gerçekleştirildi. Üç disiplinin bir araya gelmesi tartışıldı ve değişik sonuç ürünler elde edildi. Orantı atölyesi Serkan Günay, Hande Mete ve Ecehan Özmehmet tarafından yürütüldü. Bir araya gelme-bir araya getirme Özge Kandemir ve Levent Burgazlı ile iç avluda gerçekleştirildi. Eskizlerle plan aşamasının ardından tüm iç avluyu kaplayan bir ağ çalışması yapıldı. Nuray Togay, Meltem Maralcan ve Burak Kaptan çözülme atölyesinde üç disiplini bir araya gelişi ve sonuçlarını tartıştılar. Buluşmanın bayrağı olarak adlandırabileceğimiz hurdalık ve film bandından bir maket tasarladılar. Sanat atölyeleri içerisinde cam atölyesi hariç diğerleri herkesin katılımına açıktı. Ritim ve resim atölyesinde darbukalar çaldı, ince- kalın seslere göre sıcak soğuk renk çalışması yapıldı. Sezgisel resim duvarlara gerilen craftlara özgürce boyama yapabileceğiniz keyifli bir atölyeydi. Kağıttan ağaç, hurdalıkların kaynakla birleştirilerek konstrüksiyonunun oluşturulduğu ve kağıtlarla sarılarak yapılan bir ağaç tasarımıydı; dilek ağacı. Seramik atölyesi yüzün kalıbını alarak doku çalışması yaptı. Tahterevalli yine hurdalık kullanılarak yapılan bir denge konstrüksiyon çalışmasıydı. Cam atölyesi birinci gününde Mehmet Aydın yürütücülüğünde soğuk cam üfleme çalışması yaptı. İkinci gününde atölye yürütücüsü Esin Küçükbiçmen idi ve cam boncuk çalışması yapıldı.

Gün sonundaki etkinlikler yine İki Eylül de yer aldı. Aysim Türkmen’in belgesel gösteriminin ardından yapılan dans gösterimiyle gece devam etti.

Son gün; çok karmaşık ve toparlanmanın bizim için en zor olduğu gündü. Atölyeler çalışmalarına devam ettiler. Öğleden sonra değerlendirme toplantısı adı altında sunumlar gerçekleşti. Ve sonrasında mangalla yenen bir akşam yemeği, sertifika dağıtımı ve törenini gerçekleştirdik.

VE BELKİ TARİHİNDE İLK KEZ BU KONSEPTTE BİR BULUŞMA; BU KADAR İNSANIN BİR ARAYA GELMESİ, KONUŞMASI, TARTIŞMASI, EĞLENMESİ BURAYA KADAR GELEREK EMEK VERMESİ ORGANİZASYONU DÜZENLEYEN BİZ KOMİTE ÜYLERİ VE HİÇ ŞÜPHESİZ HERKES İÇİN MUTLU BİR SONA ULAŞTI ÇÜNKÜ BİLET ÜCRETLERİNDEN KALAN MEBLAĞ LÖSEV’E BAĞIŞLANDI. BU BAĞIŞI; BU BULUŞMAYA KATILAN HERKES GERÇEKLEŞTİRDİ. BUNUN İÇİN BİZ KOMİTE OLARAK KATILMIŞ OLAN HERKESE TEŞEKKÜR EDİYORUZ.

Bizim kayıtlarımıza göre farklı üniversitelerden ve farklı disiplinlerden gelen tam 270 katılımcı ( 197 mimarlık 73 tasarım ve sanat disiplinleri), 20’yi aşkın komite görevlisi ve 40 profesyonel katılımcımız vardı. Emeği geçen herkese Anadolu Üniversitesi’ne, Arkitera’ya ve tüm sponsorlarımıza, özellikle organizasyon komitesindeki tüm arkadaşlarımıza teşekkür ederiz.

Umarız buluşmalar devam eder. Ve umarız daha da farklı konseptlerde ve gelişerek devam eder.

Tüm ilgi ve desteğimizle bir sonraki buluşmada görüşmek dileğiyle…

Etiketler

Bir yanıt yazın