Beton ve Işık Arasındaki Diyalog

Renzo Piano ile birlikte çalıştığım 13 yıl boyunca Kimbell Sanat Müzesi genişleme projesi dahil olmak üzere farklı birçok projede çalışma ayrıcalığına sahip oldum.

Kimbell Art Museum Expansion

Müzenin tasarım ve inşası yaklaşık 7 yıl sürdü. Bu yoğun ekip çalışması sureci içinde sıkça Cenova ve Teksas seyahatleri gerçekleştirdim.

Proje alanını görmek üzere Fort Worth’a ilk gidişimi ve Kahn’ın Kimbell Sanat Müzesi ile ilk karşılaştığım anı hala cok canlı bir şekilde hatırlıyorum. Yeşil bir parkın içine yerleştirilmiş villayı andırıyordu. Sessizlik içinde ayaklarımın altında çakıl taşları yuvarlanırken, yaprakların hışırtısı, havuzun uğultusu, bahçede oynayan çocukların neşeli sesleri beni girişe doğru çekiyordu. Kimbell tüm gücü ve güzelliği ile, zamanın dışında, hareketsiz ancak kendi enerjisi ile titreyen, sanki halen Kahn’ın hayalinde var olan bir fikir gibi mükemmel ve el değmemiş bir şekilde duruyordu.


Louis Kahn’ın tasarladığı Kimbell Art Museum ve Renzo Piano Building Workshop (RPBW) tarafından tasarlanan ek binanın görünüşü.

Kimbell Müzesi Fort Worth’un kültür bölgesinin merkezinde yer alır. Philip Johnson’ın Amon Carter Müzesi ve Ando tarafından tasarlanmış Modern Sanat Müzesi de yine bu kültür bölgesi içinde yer alır. Kimbell’in arka cephesinin baktığı Van Cliburn yolu üzerinde, Ando’nun müzesinin önünde bulunan araç otoparkının elverişli konumundan dolayı ziyaretçiler Kimbell Müzesi’nin ikincil girişi olan arka kapısını kullanmaya alışmışlardı. Aslında ana giriş, binanın diğer tarafında çakıl taşları ile döşenmiş yaya yolları ile ulaşılan bahçe içindedir. Piano binasının inşası için Kimbell’in önünde bulunan boş alana karar verildikten sonra mimarlık tarihinin iki önemli kişiliği arasında gerçeklesen bir diyalog başlamış oldu. Ve bu diyalog RPBW’nun tasarım yaklaşımının temelini oluşturdu.

Araba ile binaya gelen ziyaretçiler, iki bina arasına yerleştirilmiş yeraltı otoparkına girdikten sonra, cam bir asansörün yardımı ile yükselerek iki bina arasında Kimbell’ın ön cephesine yönlenmiş olarak yüzeye ulaşırlar. Kimbell ana girişinde olduğu gibi Piano binasının girişi de geriye çekilmiştir. Bina girişlerinin bu şekilde hizalanmış olması iki ön cephe arasında güçlü bir ilişki kurmaya yardımcı olan yeşil bir meydan yaratır. İki bina da yaklaşık 6,5 metre yüksekliğindedir. Bu yükseklik, ilk olarak Kahn’ın Amon Carter müzesinin şehir manzarasını kesmemek için almış olduğu bir tasarım kararının sonucudur.


Kimbell Art Museum,1972, Louis Kahn

Kimbell birbirine bağlı 6 sergi mekânından oluşur; bu mekanların yapısal kavramları ve fonksiyonel nitelikleri, güçlerini gün ışığından almaktadır. Bu yapısal kavram, basit bir kiriş olarak çalışan sikloid tonoz formudur. Kilit kısmında bulunan kesit, gün ışığının bina içine girmesine izin vererek betonarme tonozları aydınlatır ve bu aydınlığın mekan içine homojen ve doğal bir şekilde yayılmasına sebep olur. Aynı zamanda bu kabuklar arasına yapay aydınlatma elemanları da konumlandırılmıştır. Benzer bir yaklaşım Piano binasına da adapte edilmiş ancak kirişler burada ahşap olarak düşünülmüştür.

Kimbell’ın çatı örtü tasarımı Komendant tarafından, önceden sıkıştırılmış (precompressed) beton kabuk olarak, 10 santim kalınlığında 4 destek üzerinde tasarlanmıştır. Bu kirişlerin geçtiği açıklık yaklaşık 31 metre uzunluğunda ve 7 metre genişliğindedir. Piano’da tasarım surecinde benzer ölçüleri binaya kiriş olarak uyarlamıştır. Bu çift kirişler Kimbell’ın kiriş uzunlukları ile ayni olmalarına rağmen ahşap olarak düşünülmüştür; kirişler arasındaki boşluğa ise yapay aydınlatma elemanları yerleştirilmiştir. Bu kirişlerin uç kısımları betonarme kolonlar üzerine yerleşerek binanın dar cephelerinin ritmik görünümünü tanımlarken aynı zamanda taşıyıcı sistem ile cam bina kabuğu arasındaki serbestliğin de vurgulanmasına olanak tanır. Kiriş ve kolon arasında bulunan detay, çatı için taşıyıcı sistem gereksinimlerini yerine getirirken aynı zamanda yaklaşık 1,5 metre yüksekliğindeki kirişlerin beton kolonlar üzerine hafif bir şekilde dokunduğu hissini yaratır. Bu hafiflik hissi binanın ana giriş kısmında daha iyi hissedilir.


Kimbell Art Museum Genişleme Projesi, 2013, Renzo Piano Building Workshop (RPBW)

İç mekanda ise, özellikle tüm ziyaretçi hizmetlerinin konumlandığı ana giriş holünde, taşıyıcı sistem dokusu, gergi çubukları ve çatı örtüsünün yapısal destekleri bir filigran olarak ortadadır. Burada tüm mimari ve taşıyıcı sistem detayları açık olarak gözlemlenebilir. Bu mekana açılan sergi alanlarında hissedilen atmosfer ise titiz bir gün ışığı ve betonarme sergi duvarlarının taşıdığı değerli sanat eserleri ile tanımlanabilir.

Piano binası, Kahn’ın öngördüğü, tekrarlanabilir ve bu sebepten dolayı genişletilebilir Kimbell binasından daha eklemlidir. Hatta ana giriş mekânı ve sergi alanları şeffaf bir bağlantı ile arka kütleye eklenir. Bu şekilde iki hacim arasında bir avlu oluşur. Bu geçisin ardından ziyaretçiler kendilerini bir hipogeal içinde başka bir sergi alanı ve diğer servislerin olduğu bir kütle içinde bulurlar. Düşük seviyede loş bir yapay aydınlatma ile tasarlanan bu sergi alanı doğu sanat eserlerini barındırmaktadır. Alçak tavan yüksekliği ve bir cephede bulunan açıklıktan gün ışığının iç mekana sızdığı bu alan doğu sanat eserlerinin sergilendiği metaforik bir mağara hissi uyandırır. Bu odadan ayrılarak, eğimli betonarme duvarlar ile çevrelenmiş merdiven yardımıyla alt katta bulunan konser salonunun ana girişine ulaşılabilir. Bu salonun sahne cephesi gün ışığının sahneyi aydınlatmasına ve ziyaretçilerin dış mekânı hissetmelerine olanak tanıyan şeffaf bir cephe olarak tasarlanmıştır.


Kimbell Art Museum Genişleme Projesi, 2013, Renzo Piano Building Workshop (RPBW) 

Piano binasının, iç ve diş mekanlardan, net ve titiz bir kesi çalışmasının montaj bandında parça parça birleştirildiği bir çalışma olduğu kolayca gözlemlenebilir. Bu parçaların üretiminde yüksek bir kalite yakalayabilmek için dikkatli ve meraklı bir ustalık tecrübesi ve buna paralel malzeme seçimi yapılmıştır. Bu sebepten dolayı binanın ahşap kirişleri Kanada’da imal edilmiş iken betonarme duvar teknisyenleri İtalya’dan gelmişlerdir.

Kimbell’ın benzersizliği, yapısının kavrayışından sürüklenerek sanki bütün gücünü altında yarattığı mekânın sonsuz gibi görünen tonozları üzerinde yoğunlaştırmasından kaynaklanır. Piano binasının zarifliği ise, sade bir montaj sistemine, düzenli bir sıra ile organize edilmiş detaylara, ve bu detayların her birinin açık bir şekilde tanımlanması ile sağlanmıştır.

Malzemenin Kahn’ın Kimbell binasında ve Piano’nun ek binasında görsel olarak yarattığı bir benzerlik de mevcuttur. Kahn bütün dikkatini beton duvarların ek noktalarında yarattığı detay ile bu birleşimlerin daha çok ortaya çıkmasını sağlayan parçalı bir duvar sistemi üzerinde yoğunlaştırırken, Piano ise, duvarın sürekliliğini, kompleks bir taşıyıcı sistem yardımı ile kesintisizliğini ve kusursuzluğunu hedeflemiştir. Kahn, Kimbell’ı tek bir parça kilden modellemişken, Piano ise tüm binayı parçalar halinde monte etmiştir.

Genellikle akıllıca yapılan diyaloglarda olduğu gibi, sonuçlar görünüşte her ne kadar benzer olsa da, gerçekte radikal olarak farklıdırlar.

Etiketler

Bir yanıt yazın