Bana Mutluluğun Resmini Çizer Misin?

Son yıllarda sıkça referans gösterilen yaşam memnuniyeti olgusu bizler için ne anlam ifade ediyor?

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), her yıl düzenli olarak sürdürdüğü “Yaşam Memnuniyeti Araştırması”nın 2017 sonuçlarını geçtiğimiz aylarda kamuoyuyla paylaştı. [1] Peki, son yıllarda sıkça referans gösterilen yaşam memnuniyeti olgusu bizler için ne anlam ifade ediyor? Londra Kolej Üniversitesi (UCL) Psikoloji Bölümünden Profesör Andrew Steptoe mutluluk ile uzun yaşam arasında oldukça güçlü bir korelasyonun bulunduğuna dikkat çekiyor. 52 ile 79 yaşları arasında 3800’den fazla insanla beş yıl süren Steptoe’nun araştırması mutlu insanların ölüm olasılığının %35’e kadar daha düşük olduğu sonucunu ortaya koyuyor. [2] Ancak Amerikalı sosyal psikolog Angus Campbell ve arkadaşları mutluluğu kısa süreli ve son derece göreceli bir duygu durumu olarak ifade ediyorlar. [3] Bu bakımdan ikame kavramlar olarak literatürde benzer manalarda yaygın bir şekilde kullanılan mutluluk ve yaşam memnuniyetinin aslında farklı içerikleri barındırdığı söylenebilir. Steptoe araştırmasına konu olan örneklemin duygu durumlarını her ne kadar günlük olarak kaydetmiş olsa da elde ettiği mutluluk verilerini beş yıllık bir periyot sonrasında yorumladığından çalışmasının aslında daha geniş bir anlatıma sahip olan yaşam memnuniyeti araştırması olarak değerlendirilebilir.

Yaşam memnuniyeti yukarıda söz edildiği üzere mutluluğu çevreleyen bir insanlık durumu olduğu kadar aynı zamanda yaşam kalitesi gibi çok daha kapsayıcı bir görünüme karşılık gelen “yaşam kalitesi” kavramsalının temel göstergelerinden biridir. Yazının hemen başında atıf yapılan TÜİK’in yaşam memnuniyeti araştırmasının da bu noktada aslen “Genel Yaşam Endeksi” çalışmasının 11 temel göstergesinden biri olarak ele alındığını söylemekte yarar var. Bunun yanı sıra yaşam memnuniyeti İktisadi Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) “Daha İyi Yaşam Endeksi” (Better Life Index) ve bir Avrupa Birliği (AB) kuruluşu olan EuroStat’ın “Avrupa’da Yaşam Kalitesi” (Quality of Life in Europe) araştırmalarının benzer şekilde yine 11 göstergesi arasında yer alıyor. [4] [5]

Buradan hareketle bahsi geçen üç kavram şu şekilde denklemleştirilebilir: Yaşam kalitesi > yaşam memnuniyeti > mutluluk   

***

Bu yazıda yaşam kalitesini belirleyen temel faktörlerden mutluluk ve yaşam memnuniyeti olguları çerçevesinde TÜİK, OECD ve EuroStat’a ait bulguları mukayeseli olarak ele almaya çalışacağım.

***

TÜİK yaşam memnuniyeti bağlamında 2003 yılından itibaren düzenli olarak veri paylaşıyor. Bu doğrultuda 5’li bir mutluluk skalası kullanan TÜİK, mutluluk oranlarını kendisini çok mutlu ya da mutlu olarak tanımlayanlar üzerinden hesaplıyor. 2017 verilerine göre Türkiye’de yaşayan insanların %58’inin mutlu olduğu ya da en azından öyle hissettiği anlaşılıyor. Şimdiye kadar en yüksek mutluluk oranı 2011 yılında %62.1 ile gerçekleşirken en düşük oran ise 2009’da görülmüş (%54.3). Ayrıca mutluluk oranında bir önceki yıla göre %3.4’lük bir gerileme yaşandığı dikkat çekiyor. AB, ise en son 2013 yılında mutluluk araştırması verilerini kamuoyuyla paylaştı. TÜİK’te olduğu gibi yine %5’li bir ölçek kullanan EuroStat’ın elde ettiği bulgulara göre AB’ye üye olan 28 ülkenin mutluluk oranının %59.5 olarak gerçekleştiği görülüyor. Türkiye’nin 2013 yılındaki mutluluk düzeyi %59.1.

Genel mutluluk durumuna yaş bağlamında bakıldığında ise Türkiye’de en mutlu yaş aralığının 65 yaş ve üstü olduğu görülüyor (%66.1). AB ülkelerinde ise 65 yaş ve üzerindeki bireyler toplumun en mutsuz ikinci grubu olarak Türkiye’den farklılaşma eğilimi gösteriyor (%55.5). AB’de en mutlu kesimi 16-24 yaş grubu oluştururken (%71.6) Türkiye’de bu yaş grubundaki mutluluk oranının %61.3 olarak gerçekleştiği görülüyor. Türkiye ile AB ülkeleri arasındaki mutluluk oranlarındaki dağılımsal farklılık yine bu iki yaş aralığında kendini göstermesi bakımından kayda değer. Dikkat çekici bir diğer nokta ise çalışma hayatının hemen başında olan kesim (25-34) ile ilgili. Bu yaş gurubunda AB, Türkiye’ye oranla çok daha mutlu görünüyor (fark: %7.2). Tüm bu veriler ışığında karşılaştırmanın en çarpıcı detayı olarak Türkiye’de üretim sürecinin dışında kalan yaşlı nüfusla AB’de üretim sürecinin içerisinde yer alan genç nüfusun ülkelerinin en mutlu insanları olması gösterilebilir.

Mutluluk verileri cinsiyet yönünden incelendiğinde EuroStat’ın bu bağlamda genel bir ayrıma gitmediği yaşam memnuniyeti açısından böyle bir karşılaştırma yaptığını görüyoruz.  Bu bakımdan TÜİK verilerine kısa bir ara vererek bu noktada OECD ve EuroStat araştırmalarının sonuçlarına bakacağız. OECD’nin “Daha İyi Yaşam Endeksi” araştırmasında 35 üye ve 6 partner ülkeye yer verilmesine karşın yaşam memnuniyeti kapsamında; Litvanya, Kosta Rika ve Kolombiya’ya ait veri bulunmuyor. 38 ülke cinsiyet değişkeni üzerinden değerlendirildiğinde Türkiye dâhil 21 ülkede kadınların erkeklere oranla yaşamlarından daha memnun oldukları görülüyor. Bu bağlamdaki oransal farklılığın en yüksek olduğu ülkeler Kore ve Finlandiya. Erkek memnuniyetinin önde olduğu ülkelerde ise İtalya, Rusya ve Lüksemburg başı çekiyor. EuroStat’ın AB genelinde yaptığı yaşam memnuniyeti araştırma sonuçlarına göre ise erkekler kadınlara göre yaşamlarından daha memnun görünüyorlar (fark: %1.3). Ancak kadınların memnuniyet veya memnuniyetsizlik algısının erkeklere oranla daha güçlü olduğunu görüyoruz bu araştırmada.

OECD ve EuroStat’ın verileri bir arada incelendiğinde hayatından en çok memnun insanların yaşadığı ülkeler sırasıyla; Norveç, Danimarka, Finlandiya, İsveç, İzlanda ve İsviçre iken yaşam memnuniyeti oranlarının en düşük olduğu ülkelerde ise; Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan, Macaristan ve Türkiye öne çıkıyor.

Daha önce vurgulandığı üzere bu noktada mutluluğun yaşam memnuniyetine göre daha anlık bir insanlık durumu olduğunu hatırlatarak EuroStat’ın “Avrupa’da Yaşam Kalitesi” araştırmasında mutluluk ve yaşam memnuniyeti bulguları arasında bütünlük olduğunu söyleyebiliriz. Buna karşın TÜİK ve EuroStat’ın mutluluk oranları birbirine yakın sonuçlar verirken OECD’nin yaşam memnuniyeti araştırmasında Türkiye’nin 5.5 puanla ortalamanın altında kaldığı görülüyor (OECD ortalaması 6.5).

Tekrar TÜİK’in çalışmasına dönecek olursak OECD’nin yaşam memnuniyeti verilerinde olduğu gibi kadınlar Türkiye’de erkeklerden yine daha mutlu (fark: %8.8). Daha da ilginci bu tablonun yaşam memnuniyeti araştırması tarihi boyunca hiç değişmemiş olması!

Peki mutluluğun temel kaynağı nedir? Bu soruya hem TÜİK hem de EuroStat aynı yanıtı veriyor: Aile ve sağlık. Türkiye’deki bireylerin %70.6’sı Avrupa’dakilerin ise %66.8’i aileyi mutluluk kaynağı olarak görüyor. Hem de geniş olanından! Aile fertlerinin sayısı azaldıkça mutluluk oranlarında gözle görülür bir şekilde düşüş yaşanıyor. Diğer taraftan Türkiye’de evli olmayan kadınların mutluluk oranının hiç de azımsanmayacak düzeyde olduğu görülüyor (%55.8). Bu oran evli erkeklerin mutluluk oranından neredeyse daha yüksek (fark: %0.1). AB ülkelerinde ise tam tersi bir tablo ortaya var. Orada evli olmayan erkekler evli olmayan kadınlara göre daha mutlu görünüyor (fark: %3,3). Daha da şaşırtıcı olanı; Avrupa’da evli olmayan bireyler cinsiyet bağlamında incelendiğinde erkeklerde 65 yaş ve üstü, kadınlarda ise 65 yaşın altında olanlar çok daha mutlular. Burada son söz olarak şu noktanın altı çizilebilir. Türkiye’de eşler anne ve/veya babaya; çocuklar ise eşlere oranla daha önemli bir mutluluk kaynağı olarak tanımlanırken kişinin bizatihi kendisi; aile, çocuk ve eşin ardından 4. sırada önem atfedilen mutluluk kaynağı olarak görülüyor. Bununla birlikte mutluluk kaynağı olarak bir kişinin kendisine verdiği önemin derecesi Türkiye’de yıldan yıla artıyor olması dikkat çekici bir başka husus olarak değerlendirilebilir (değişim: 2011’den itibaren; + %1.6).

TÜİK ve EuroStat’ın yapmış olduğu araştırmalarda sağlık, aile birlikte en önemli mutluluk kaynakları arasında gösteriliyor. EuroStat, Avrupa’da genç nüfusun yaşlı nüfusa oranla daha mutlu görünmesinin nedenleri arasında özellikle sağlığı ön plana çıkarıyor. EuroStat’ın verilerine göre AB ülkelerinde yaşayanların %67.7’si genel sağlık durumlarını çok iyi ya da iyi olarak ifade ediyor. Bununla birlikte yaşamlarından genel itibarıyla memnun olanların %36.9’unun çok iyi bir sağlığa sahip olduğu %21.9’unun da iyi bir sağlığa sahip olmasına karşın yaşam memnuniyeti düşük olanların %65.9’unun sağlık durumlarını çok kötü olarak nitelendirdiğine yönelik istatistiksel görünüm birlikte değerlendirildiğinde mutluluk ile sağlık arasındaki doğrusal bağlantı daha net olarak ortaya çıkıyor. Sağlık ile mutluluk ilişkisine Türkiye penceresinden bakıldığında sağlığın Avrupa’da olduğu gibi çok güçlü bir mutluluk kaynağı olarak algılandığı görülüyor.  Öyle ki sağlık ile – mutluluk kaynağı olan değerler sıralamasında ikinci sırada yer alan – sevgi arasında %51.4 oranında bir fark bulunuyor. OECD ülkelerinde bireylerin sağlık algısı AB ülkelerine benzer bir portre çiziyor. OECD’nin “Daha İyi Yaşam Endeksi” çalışmasına göre %69’luk bir kesim sağlık durumlarını çok iyi ya da iyi olarak değerlendiriyor.  OECD ülkelerinde sağlık göstergelerinin cinsiyet değişkeni açısından farklılaştığını söylemek mümkün. Erkekler kadınlara oranla daha sağlıklı olduklarını ifade ediyorlar (fark: %4). Bu sonuç itibarıyla kadınlar, en azından sağlık algıları bakımından, OECD ortalamasının gerisinde görünüyorlar (%67).

OECD ve EuroStat verileri bağlamında sağlık açısından memnuniyet düzeyinin en yüksek olduğu ülkeler; Avustralya, Kanada, Yeni Zelanda, Finlandiya ve Danimarka iken madalyonun diğer tarafında; Güney Afrika, Rusya, Bulgaristan, Macaristan ve Letonya’nın olduğu görülüyor.

Mutluluğa etki eden temel göstergelerden biri de eğitim kuşkusuz. TÜİK verilerine göre Türkiye’de eğitim düzeyi ile mutluluk arasında negatif bir ilişki ortaya çıkıyor. Örgün öğretim sistemine hiç girmemişler ile ilkokul mezunları diğer seviyelerde eğitim alanlara oranla daha mutlu görünüyor. Özellikle hiç okula gitmemiş ya da temel eğitimlerini yarıda bırakmış olanların mutluluk düzeylerinin Türkiye ortalamasının üzerinde olması oldukça dikkat çekici (%62.5). Eğitim seviyesi arttıkça mutluluk oranlarındaki düşüş göze çarpıyor. Yükseköğretim mezunu olanlar ile herhangi bir okuldan mezun olmayanlar arasında %5.6 oranında bir mutluluk farklılaşması bulunuyor. AB’nin bu çerçevede yine Türkiye’den ayrıldığını görüyoruz. EuroStat’ın “Avrupa’da Yaşam Kalitesi” araştırmasındaki veriler eğitimle yaşam memnuniyeti [*] arasında güçlü bir ilişkinin varlığına işaret ediyor. Avrupa’da eğitimin derecesi yükseldikçe yaşam memnuniyeti algısının da kademeli olarak arttığı görülüyor. AB’ye üye ülkelerde en düşük eğitim seviyesine sahip olanların yaşam memnuniyeti oranı Türkiye’dekinin aksine Avrupa ortalamasının bir hayli altında altında (%53.9). Yükseköğretim diplomasına sahip olanlar ile yalnızca temel eğitim almış ya da okul öncesi öğrenim görmüş olanlar arasındaki yaşam memnuniyeti farkı %9.7. Peki, eğitimin mutluluğa etkisi bakımından Türkiye ile AB neden ayrışıyor olabilir? Bu sorunun yanıtı için yaş aralıklarına göre mutluluk verilerini yeniden hatırlamakta yarar var. 25-34 yaş aralığı Avrupa’da en mutlu ikinci grupken (%65.8) Türkiye’de üçüncü sırada yer alıyor (%58.6). Eğitim ve yaş verileri bir arada değerlendirildiğinde ekonomik göstergelerin mutluluk üzerindeki belirleyiciliği daha net bir biçimde ortaya çıkıyor. Bu bağlamda Türkiye ile Avrupa’nın özellikle eğitim ve yaş grubu özelinde kendini gösteren mutluluk tablosundaki farklılaşmayı Türkiye ve AB ülkelerinin genel ekonomik görünümleri ışığında okumak mümkün.

***

Sonuç yerine; TÜİK ve EuroStat’ın yazıya konu olan araştırma sonuçlarından hareketle mutluluk açısından belirleyici rol oynayan iki temel değer olarak aile (manevi) ve sağlık (maddi) başlıklarını yeniden hatırlayarak mutluluğun kadrajına giren görünümden bahsettik şimdiye kadar ağırlıkla. Oysaki istatistiksel olarak dikkatleri çok üzerine çekmese de mutluluk üzerindeki etkisi tartışma götürmez bir gerçekliğe daha dikkat çekilebilir: Gelir durumu. TÜİK verilerine göre Türkiye’de %3.9’luk oranla 5. derecede bir mutluluk kaynağı olarak nitelendirilen gelir durumu bu kadar önemsiz bir faktör müdür hakikaten? Bu noktada OECD ve EuroStat’ın araştırma bulgularına göre en mutlu insanların Kuzey Avrupa’da yaşaması bir tesadüf olabilir mi diye sorulabilir elbette. Eurostat, bir ülkenin genel ekonomik durumu ile yaşam memnuniyeti arasındaki pozitif ilişkiye dikkat çekiyor. EuroStat’ın elde etiği sonuçlara göre en düşük gelir grubu içerisinde yer alan bireylerin yalnızca %16.7’si yaşamlarından memnunken en yüksek gelir grubunu oluşturanların yaşam memnuniyeti oranı %27.2 olarak karşımıza çıkıyor. Öyle ki işsizlik, Avrupa’da tüm sosyo-demografik değişkenler arasında yaşam memnuniyetini en olumsuz seviyede etkileyen bir durum olarak değerlendiriliyor.

Editörün notu: Yazı içindeki imajların büyük versiyonlarını görmek için üzerlerine tıklayabilirsiniz.       

___________

[*] Eğitim, EuroStat’ın araştırmasında cinsiyet değişkeninde olduğu gibi yalnızca yaşam memnuniyeti üzerinden analiz edilmiş. OECD’nin “Daha İyi Yaşam Endeksi” çalışmasında ise eğitim, ne mutluluk ne de yaşam memnuniyeti bağlamında ele alınmadığından eğitim karşılaştırmasını Türkiye’de mutluluk AB’de ise yaşam memnuniyeti verilerini referans alarak yaptım.

[1] http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=27590

[2] https://edition.cnn.com/2011/10/31/health/happiness-linked-longer-life/index.html

[3] Robert W. Marans ve Robert Stimson, “An Overview of Quality of Urban Life”, Robert W. Marans ve Robert J. Stimson (ed.), Investigating Quality of Urban Life: Theory, Methods and Empirical Research içinde (1-29), Dordrecht: Springer, 2011, s. 6-8.

[4] http://www.oecdbetterlifeindex.org/#/00000005000

[5] http://ec.europa.eu/eurostat/cache/infographs/qol/index_en.html

Etiketler

Bir yanıt yazın