Mesele Rantsa Ecdat Teferruattır

Durmak yok, koşmaya devam; 2 Temmuz 2013 Salı günü, Fatih Sultan Mehmet tarafından 1455 yılında yaptırılan Haliç Tersanesi'nin bulunduğu bölgenin özelleştirme ihalesi yapılacak.

İstanbul’un en önemli endüstriyel miras alanlarından olan, o sürekli vurgulanan ‘ecdadımızın’ bıraktığı en değerli eserlerden biri, AVM, otel, yat limanı odaklı bir rant projesi için feda edilecek. Muhtemelen içindeki tarihi yapıların restore edileceği, kültür ve kongre merkezi olarak değerlendirileceği vurgusu yapılacak. Böylece İstanbul için Gezi Parkı kadar önemli bir kamusal mekanın ve yine Topkapı Sarayı kadar tarihsel önemi olan bir yerin ne uzmanların ne de halkın görüşü sorularak, kentsel dönüşüm lobisi tarafından projelendirilmesinin kılıfı hazırlanacak. Haliç Tersanesi’ni ve çevresini AVM, otel, yat limanı yapmak ile Topkapı Sarayını AVM, otel, lüks otomobil galerisi yapmak arasında nitelik olarak bir fark bulunmuyor. Aynı derecede absürd, aynı derecede kent, tarih, ‘ecdat’, halk için yıkıcı bir proje. Kısacası, İstanbul’u yeni bir Topçu Kışlası felaketi bekliyor.

KENTE HER MÜDAHALE KENTLİYE SORULMALI

Gezi Direnişi boyunca ve sonrasında yaşananlardan hiçbir ders alınmadığı anlaşılıyor. Ne demişti Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş: ‘Bundan sonra bir otobüs durağının yeri bile değiştirilse halka sorulacak.’ Şimdi denebilir, ‘Canım o sözün gelişi, her şeyi de ayaklara mı soracağız, ayaklar ne zaman baş oldu’ diye. Bu süreçte eğer bir şey öğrendiysek, o da demokrasinin sınırlarının kente yapılan müdahalelerde çok açık görünür olduğudur. İnsanlar ‘evime, mahalleme, parkıma dokunma’ diyerek yaşam alanlarıyla ilgili kararlara katılmak istediklerini net bir şekilde gösterdiler. Haliyle, yukarıdaki soruyu soranlara verilecek cevap çok basit: ‘Evet soracaksınız. Kentle ilgili her kararda bilgiyi şeffaf olarak paylaşacak, uzmanlara danışacak, halkın karar alma sürecine doğrudan katılmasının yollarını arayacaksınız.’ Öyle yangından mal kaçırır gibi, kentin en değerli alanlarından birini, ne çevrede yaşayanlara, ne kültür mirası uzmanlarına, ne de İstanbullulara sormadan, kamusal tartışmalar yapmadan ihale yoluyla özelleştiremezsiniz.

YANITLANMASI GEREKEN SORULAR

Aşağıdaki soruları sormak yurttaşların hakkı, cevap vermek de yetkililerin görevidir:
*Haliç Tersane bölgesi için en uygun proje, yat limanı, AVM, otel projesi midir?
*Buraya yapılacak yatırım, özelleştirme yoluyla mı belirlenmelidir?
*Yapılacak bir projenin tasarımını ve yönetimini, ihaleyi kazanacak şirketin yapması demokratik midir?
*Haliç’in ve İstanbul’un hangi ihtiyaçları sonucunda bu projeye karar verilmiştir?
*Planlanan projenin bulunduğu çevreye yapacağı toplumsal, ekonomik, kültürel etki değerlendirilmiş midir?

‘ECDAT’ ÖNEMSENSE…

Siyasal iradenin bütün kentsel dönüşüm alanlarındaki önceliğinin rant maksimizasyonu olduğu açık. Gerçekten ‘ecdat’ önemsense, nitelikli kamusal mekan yaratmanın kendisine bir değer atfedilse ve maksimum kamusal/kentsel yarar elde etmek amaçlansa bahsi geçen proje için bırakın ihaleye çıkmayı, böylesine bir projeyi telaffuz bile edemezdiniz.

Bu projenin usulüne dair eleştirilerin sonu gelmez. Şimdi de Haliç ve Tersane’ye yapılacak herhangi bir müdahalede gözardı edilemez detaylara bir bakalım. Haliç için asıl olan; kesintisiz kıyı erişiminin sağlanması, civarındaki mahallelerin ve İstanbulluların nitelikli kamusal mekan kullanımıdır. Bunu yaparken de Haliç Tersanesi gibi çok özel mekanların karakterlerine uygun hareket etmek ve kentin ortak aklından yararlanmak gerekir. Haliç Tersanesi kamusal mekan ihtiyacına cevap verebilecek çok önemli bir endüstriyel miras alanıdır. Burayı AVM yapmak amiyane tabirle mirasın içine etmektir.

MİRASA SAHİP ÇIKMAK İÇİN…

Haliç Tersanesi’nin tarihsel ve mimari karakteri korunmalıdır. Böyle bir endüstriyel alanının çok boyutlu değerini vurgularken halkı, işçi sınıfını, emek ilişkilerini atlamamalıyız. Aslen sınıfsal açıdan önemli bir miras alanından bahsediyoruz. Bütün toplumsal ilişkileriyle yazılmayan tarih başlı başına önemli; çünkü insanların tarihi. Bu tarihi merkeze alıp, yat limanı, 5 yıldızlı otel gibi projelerle soylulaştırmaya imkan vermemek, gerçek anlamda mirasa sahip çıkmaktır.

Ancak Haliç özelinde, Tersane ‘AVM değil müze, kültür, kongre merkezi olsun’ demek bile yeterli değildir. Hali hazırda Koç Müzesi, Sütlüce Kongre Merkezi, Miniatürk gibi kültür eksenli yapılar kıyıyı kent adaları şeklinde kapatmıştır. Bu yapıların ne bulundukları çevreyle, ne de birbirleriyle bir bütünlük ilişkisi yoktur. Haliç boyunca, bir zincirin birbirinden kopmuş halkaları şeklinde sıralanmış bu yapılar yayalar için kıyıya erişimi, ve kesintisiz bir ulaşımı imkansız kılmaktalar. Örneğin Taksim Tüneli’nin bir replikası Sütlüce Kongre Merkezi’nin altından geçmektedir. Bu tünel ve merkez, Haliç boyunca yürüyen yayalar için aşılması neredeyse imkansız bir engel teşkil etmektedir.

Sonuç olarak Haliç Tersanesi ve bulunduğu bölge mimarisi, tarihi, çevresi, İstanbul’un ihtiyaçları ve İstanbulluların öncelikleriyle ele alınmalıdır. Kentsel dönüşüm lobisinin çıkarlarıyla değil! Bitirirken hatırlatalım: Haliç Tersanesi’ni AVM, otel, yat limanına dönüştürecek Haliç Yat Limanı ve Kompleksi Projesi’nin özelleştirme ihalesi yarın. Gezi ruhu ile kente sahip çıkmak için bir fırsat, Diren Haliç diye haykırma zamanı!

(*) Şehir Planlama Uzmanı

Etiketler

Bir yanıt yazın