‘Hevsel bahçelerine müdahale UNESCO’nun miras adaylığını tehdit ediyor’

Mezopotamya Ekoloji Hareketi: Hevsel bahçeleri kültürel peyzaj alanı olarak UNESCO kültürel mirasına adaydır.

Mezopotamya Ekoloji Hareketi, Hevsel bahçeleriyle ilgili yazılı bir açıklama yaptı. “Diyarbakır surları ve Dicle vadisi, tarihi Diyarbakır kalesi ve Hevsel bahçeleri kültürel peyzaj alanı olarak UNESCO kültürel mirasına adaydır. Yapılan bu müdahaleler bu süreci tehdit etmektedir”dendi.

Açıklama şöyle:

Dicle Vadisi ve Dicle Nehri bilindiği gibi kadim bir ekosistemi temsil etmektedir. Vadi üzerinde oynanmak istenen oyunlara dikkat çekmek amacıyla Mezopotamya Ekoloji Hareketi olarak 19 Kasım 2013 tarihinde “Dicle Nehri ile Hevsel’deki Talana Karşı yürüyoruz” şiarıyla güçlü bir yürüyüş gerçekleştirdik. Yürüyüşten sonra bu konuyu gündemde tutarak kentimizde yapılmak istenen diğer talanlara da dikkat çektik. Stadyum alanının, Kent Ormanının yapı Rezerv Alanı olarak ilan edilmesine ve yıkıcı kentsel dönüşüm projelerine karşı demokratik meşru mücadelemizi sürdüreceğimizi buradan tekrar deklare ediyoruz.

Dicle Vadisi ile ilgili oynanan oyunları ve bu oyunlara karşı tutumumuzu şu şekilde özetleyebiliriz:

Dicle Nehri üzerinde DSİ tarafından planlanan 3 adet HES projesi bulunmaktadır. Bu HES’ler ile Dicle vadisinde bulunan Hevsel Bahçeleri’nin bir kısmı sular altında kalacak, diğer alanlardaki tarım alanlarının sulanması kısıtlanacaktır ve biyo çeşitlilik yok edilecektir. HES’lerin yapımına karar verilirken kadim Dicle Nehri, sadece küçük ve isimsiz bir dere olarak tanımlanmaktadır. Tanımama ve yok etme üzerine kurulan bu politikaları kınıyor ve meşru mücadelemize aralıksız devam edeceğimizi belirtiyoruz.

Diyarbakır surları ve Dicle vadisi, tarihi Diyarbakır kalesi ve Hevsel bahçeleri kültürel peyzaj alanı olarak UNESCO kültürel mirasına adaydır. Yapılan bu müdahaleler bu süreci tehdit etmektedir. Ayını zamanda bu müdahale Türkiye’nin taraf olduğu uluslar arası RAMSAR(sulak alanların korunması) sözleşmesine de aykırıdır. Tüm bunlara rağmen Hevsel’e müdahalede ısrarcı olunması, kültürel ve doğal yapılara açıkça düşmanlığı göstermektedir.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Dicle Vadisi’nin “Yapı Rezerv Alanı” olarak ilan edilmesi konusunda öncelikle şunu belirtmek istiyoruz. Hevsel Bahçeleri dediğimiz alan sadece surların dibinde yer alan bahçeler değildir. Bahçeler, Ben u sen vadisinden başlayarak üniversite köprüsüne, oradan da Silvan köprüsüne kadar uzanmaktadır. Dicle Vadisi ise Dicle Nehrinin doğu ve batı yakasını kapsayan havzadır. Bu havza aynı zamanda Hevsel bahçelerini de içermektedir. Hevsel bahçeleri ile ilgili bir kısım basında yer alan ve bazı kişilerin çarpıtılmış ve eksik ifadelerini bu şekilde düzeltmek istiyoruz. Yapılan yanlış bilgilendirmeleri manipülasyon olarak değerlendiriyoruz. Son olarak TOKİ’nin, Hevsel bahçeleri ile ilgili yaptığı açıklamayı manidar buluyoruz. TOKİ’nin bu süreçte ismi geçmemesine rağmen refleks göstermesini de malumun ilanı olarak değerlendiriyoruz. Vadide herhangi bir yapılaşmanın kamu yararı gözetmediğini, ayrıca bakanlığın öngörüsünün tamamen tahribata yol açacağının bilinmesini istiyor ve bu konuda yürütülen mücadelelerin meşru olduğunu kamuoyuna deklare ediyoruz. Mezopotamya Ekoloji Hareketi olarak “Konut Rezerv Alanına” karşı kentin tüm bileşenleriyle Vadinin tamamını ” Ekolojik Rezerv Alanı” olarak tanımlamaya ve bu alanı korumaya davet ediyoruz.

Dicle Üniversitesi işgalinde bulunan ve Dicle Vadisinin bir kısmını oluşturan alanda, Valiliğe bağlı olan Orman şefliği ve Dicle Üniversitesi rektörlüğünün kirli işbirliğiyle binlerce ağacın katline karar verilmiştir. “Bataklık alan” bahanesiyle gerçekleştirilen bu katliam Ekoloji Hareketimiz bileşenleri ve gençliğin öncülüğüyle şimdilik durdurulmuştur. Valilik kendisinin sorumlu olmadığını belirtmesine rağmen, Orman Şefliğinin kendilerine hesap vermek zorunda olan bir kurum olduğunu hatırlatmak isteriz. Türkiye genelinde AKP-Cemaat çatışması tüm hızıyla sürerken, konu Kürdistan doğasının rantı olunca bu işbirliğinin devam ettiğini, çevre ve şehircilik bakanlığı, Dicle Üniversitesi ve gözünü para bürümüş bazı iş çevrelerinin birleşerek giriştikleri bu talan projelerinde de görüyoruz.

Dicle Vadisinde yer alan ve işletilen kum ocaklarının da karşısında duracağımızı ve bu tahribatlar son bulana kadar mücadelemize devam edeceğimizi kamuoyuyla bir kere daha paylaşmak istiyoruz.

Kentin kaderini belirleyecek tüm projelerin Ankara merkezli değil, yerele sorularak yapılması gerektiğini savunuyoruz. Gerekirse mahallelerde sandıklar kurulmalı ve projeler referandumla belirlenmelidir.

Dicle Vadisi hepimizindir ve böyle kalmaya devam edecektir. Bu itibarla Dicle nehri üzerinde yer alan bütün kentlerin yönetimlerini Dicle’ye karşı saygılı ve duyarlı olmaya davet ediyor, Amed’de Dicle Vadisi’nde yapılmak istenen katliamlara karşı yürütülen demokratik-meşru mücadeleyi selamlıyor ve tüm demokratik kamuoyunu bu konuda duyarlı olmaya çağırıyoruz.

Etiketler

Bir yanıt yazın