“Tencere Tava Yıllardır Aynı Hava”

2002 yılından bu yana iktidarda olan AKP iktidara geldiğinden beri kentte sular durulmuyor. Anlayacağınız 11 yıldır bir gerginlik, yani bizce de "Tencere tava aynı hava..."

Türkiye gündemi tarihsel süreç boyunca iktidar kavgalarına, ideolojik çatışmalara sahne oldu. Fakat kent mekanı belki ilk defa bu denli rantsal tartışmanın odağında yer alarak bir eleştiri zemini oluşturdu.

Özellikle herkese ait olan “kamusal alanlara” ve kentsel belleğin temel bileşenlerine yapılan, siyasi otoritenin “kendince haklı” stratejik müdahalelerinin her geçen gün artması ve özellikle büyük kentlerdeki sermaye odaklı kentsel dönüşüm rüyaları, kentsel kalite, mimari ve kültürel değer kavramlarını unutturdu. Fakat bu müdahelelerin ardında yatan agresif kent politikaları, “kentsel dönüşüm” adı altında, “Var olanı yok etme ya da yok olanı var etme” girişimleri ile vücut buldukça toplumsal tepki artmaya başladı. Kent, rantsal odaklı projeler ile bir ideolojinin sahnesi haline geliyordu.

Gezi Parkı’nın yıkılması, yerine Topçu Kışlası’nın yapım kararı ise tüm bu toplumsal birikimin bir patlaması oldu. Halk sadece Park’ın yıkımına tepki göstermiyordu, bunca yıldır süregelmiş keyfi kent politikalarına, kentlerinde söz sahibi olamamaya, bir nevi “umursanmıyor” olmaya kızgınlardı. Bu direnişi “bir kaç ağaç” diye baside indirgemek yerine, kentsel birikimi yaratan olayları sorgulamanın doğru olacağını düşünen bizler* kent gündemini sarsan projeleri tekrar hatırlayalım, unutan, bize çalgıcı muamelesi yapanlara hatırlatalım istedik!

Galataport

Karaköy Meydanı’ndan Tophane’ye kadar olan sahil bölümünde 100.000 m2 ‘den fazla alanı kapsayan proje için ihale 16 Eylül 2005 tarihinde yapıldı. Ve ihalede en yüksek fiyatı Royal Caribbean Ortak Girişim Grubu verdi. Bu bölgedeki tarihi mekanları ve dokuyu korumak ile görevli 1 nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu ise projeye onay verdi. Projenin İstanbul’un “kimliğini” oluşturan, tarihinin ve tarihsel görünümünün en önemli mekanlarından olan Karaköy’ün çehresini rantsal odaklı değiştirmesi ve kamusal alana rant odaklı, soylulaştırmayı odağına koyması ile eleştirilerin hedefi oldu.

AKM

Bir yılan hikayesi Atatürk Kültür Merkezi’nin (AKM) yenileme projesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan, projeyi yürüten Yeni Yapı ve Taca İnşaat’a gönderilen bir faks mesajındaki talimatla “ikinci bir emre kadar” durduruldu. Tabi akıllara hemen kültür merkezinin yıkılıp yıkılmayacağı yönünde sorular geldi ki şüpheleri Başbakan’ın açıklamaları kuvvetlendirdi. Başbakan’ın “AKM’yi Yıkacağız, Taksim’e Cami de Yapacağız” söylemi Gezi Parkı direnişini alevlendiren açıklamalardan biri oldu.

Bu yıl 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda restorasyonunun bitirileceği öngörülen AKM binası, son yıllarda kültür sanat camiasının en çok tartıştığı konulardan biriydi. 2005 yılında, binanın ekonomik ömrünü tamamlamış olduğu gerekçesiyle dönemin Kültür Bakanı Atilla Koç tarafından binanın yıkılması önerilmişti. Ancak sanat ve mimarlık platformları ile sivil inisiyatiflerin tepkisi, düzenlenen gösteriler ve basın desteğiyle yeniden yapılan değerlendirmeler sonucunda Kasım 2007’de İstanbul 2 No’lu Koruma Kurulu, Atatürk Kültür Merkezi’ni ‘1. grup kültür varlığı’ olarak tescil etmiş, böylece yıkım gerçekleşmemişti. Kasım 2008’de ise; Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından imzalanan protokolle İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın üstlendiği Atatürk Kültür Merkezi’nin yenileme projesini hazırlamak üzere Tabanlıoğlu Mimarlık görevlendirildi. Daha sonra tadilat, Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası’nın açtığı dava nedeniyle mahkeme kararıyla durduruldu. Şubat 2012’de Sabancı Holding ile Kültür ve Turizm Bakanlığı arasında Atatürk Kültür Merkezi’nin restore işlemlerine dair mutakabat imzalandı. Atatürk Kültür Merkezi’nin yenileme çalışmalarına Sabancı Holding, 30 milyon liralık katkı sağladı. Ancak 1200 kişilik kapasitesiyle İstanbul’un çukurlu sahneye sahip tek opera, bale ve tiyatro sahnesi olan AKM’nin yenileme çalışmaları çok ağır işlediği için zamanla tartışmalar büyüdü. Bugün ise AKM’de söküm işlemleri tamamlanmış ve henüz yenileme işlemine başlanmamışken, çalışmalar Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan Yeni Yapı ve Taca İnşaat’a gönderilen bir faks mesajında verilen talimatla “ikinci bir emre kadar” durduruldu.

Kanal İstanbul

2011 yılında Başbakan’ın çılgın proje olarak adlandırılan “Kanal İstanbul” projesi ile İstanbul’un en önemli gelişim alanı olarak belirlenen Cendere Vadisi ile Karadeniz arasında bir kanal oluşturulması amaçlı, Karaburun mevkisinden yeni bir kanal açılarak Haliç üzerinden İstanbul Boğazı ve Marmara’ya bağlanacağı söylenmişti. Bu şekilde İstanbul’da yeni şehirler oluşturulacaktı. Fakat projenin çevre üzerinde yaratacağı tahribatın boyutları net olarak ortaya konamıyor.

3. Havaalanı

Yeniköy ile Akpınar köyleri arasında yapılacak 3. Havalimanı Projesi’nde Bakan Binali Yıldırım, 3. köprünün demiryolu ve karayolu için toplam 33 bin dönüm kamulaştırma yapıldığını, bunun 26 bin dönümünün orman arazisi diğerinin de özel mülkiyet olduğu bilgisini verirken, 2.5 ağacın tahribatı söz konusu. İnşaat İstanbul’un artan nüfusuna ve ve İstanbul’Un yeşiline tecavüz eden gelişmelerden bir yenisi daha olarak görülüyor.

Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi

Taksim Meydanı, hem Cumhuriyet döneminin simge mekanlarından biri olması hem de İstanbul’daki yegane kentsel kamusal alanlardan biri olması sebebiyle kent kültüründe önemli yer tutuyor. 2011 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan Taksim Yayalaştırma Projesi’nin inşaatına 2012 yılında başlandı. Bu süreçte kamuoyunda sertçe eleştirilen projenin yapımı durdurulamadı. Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi, trafiği yer altına almayı hedefleyerek yüzeyde yayalaştırılmış bir meydan yaratmaya çalışıyor. Sunulan yegane görsellerde ise yayalaştırılmış meydan; bir beton boşluk, meydana çıkan yollar tek sıra dar yol ve araçların geçeceği tüneller insancıl olmayan kara delikler olarak gözüküyor. Projenin yayalaştırma adı altında, yıllardır bir “toplanma” buluşma ve eylem alanı olan Taksim’i erişilmez kılması göze çarpıyor…

Projede, Cumhuriyet Dönemi’nde plancı Henri Prost’un talimatıyla yıkılarak yerine bir Gezi Alanı açılan Taksim Topçu Kışlası’nın, bugün kamusal alan olarak işlev gören Taksim Gezi Parkı’nın yerine yeniden inşa edilerek var olmayan tarihi mirasın “ihya edilmesi” hedefleniyor. Fakat şaşırtıcı olan projenin Kışla’nın sadece birkaç fotoğrafı üzerinden birebir yapılacağının iddia ediliyor olması.

Taksim Camisi

Ahmet Vefik Alp’in “Taksim Cumhuriyet Camisi ve Dinler Müzesi” Projesi geçtiğimiz sene gündeme gelmişti, Başbakan olayların üzerine camiyi yapacaklarını yineledi.

Emek Sineması Dönüşümü

Cumhuriyet döneminin kültürel mekanlarından biri olan Emek Sineması, Beyoğlu’nda yer alıyor. Tarihi bir yapı olan Emek Sineması aynı zamanda İstanbul’da düzenlenen sinema festivallerinin temsili mekanıydı. Emek Sineması’nın yenilenmesi üzerine hazırlanan proje 2012 yılında kamuoyu ile paylaşıldı. Kamer İnşaat tarafından hazırlanan projede Emek Sineması binasının yıkılarak yerine bir AVM inşa edilmesi, Emek Sineması’nın ise AVM’nin en üst katına taşınarak korunması öngörülüyor. Bu proje, İstanbul’da tarihi ve kültürel mekanların birer ticarethaneye dönüşmesini hedefleyen örneklerden sadece biri.

Tarlabaşı Yenileme Projesi

Tarlabaşı Yenileme Projesi, Türkiye’deki kentsel dönüşüm projelerinden bir örnek. Beyoğlu’nun en canlı caddesi olan İstiklal Caddesi’nin hemen paralelinde yer alan bir semt olan Tarlabaşı, kent yoksullarının, göçmen işçilerin yaşam alanı. Tarlabaşı, 2006 yılında Beyoğlu Belediyesi tarafından kentsel dönüşüm alanı ilan edildi ve 2011 yılında ise zorla tahliyeler başladı. Bu projeyle, korunması gereken tarihi yapı statüsündeki 278 binanın yıkılması öngörülüyor. Kent merkezinin yoksullardan “temizlenmesi” girişimi olan Tarlabaşı Yenileme Projesi, aynı zamanda bir soylulaştırma projesi. GAP İnşaat tarafından yürütülen projeyle Tarlabaşı’nın, İstanbul’un “Champs-Élysées”si olması hedefleniyor.

3. Köprü Projesi

İstanbul’un iki yakasını birbirine bağlayan Boğaziçi Köprüsü ve Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün ardından İstanbul’un gündeminde 3. köprü inşaatı yer alıyor. İstanbul’daki trafik sorunun çözümü olarak sunulan 3. Köprü projesi için 2012 yılında çalışmalara başlandı. Meslek odalarının açtığı davalara karşın inşaat başladı. İstanbul Kuzey Marmara Otoyolu Projesi kapsamında hayata geçirilecek olan 3. Köprü ile İstanbul’un kuzey ormanları yapılaşma tehdidiyle karşı karşıya kalırken proje için 1,5 milyon ağacın katledilmesi öngörülüyor.

TOKİ

1984 yılında dar gelirlilere sosyal konut yapma vizyonu ile kurulan Toplu Konut İdaresi bugün büyük şehirlerdeki gerilimin önemli bir kaynağı olarak görülüyor ve Anadolu’nun birçok kentinde yaptığı projelele, estetikten yoksun, aynılaştırılmış “tek tip” binalar ile eleştiriliyor. AKP döneminde çıkan yasa ile dilediği yeri kamulaştırma yetkisini alan kurumun, sosyal konut vizyonundan uzaklaşarak bu kadar büyük bir sermayeyle konut üretimini, neredeyse denetimi altına alması kent gündeminin temelini oluşturuyor. Kurumun kentlerdeki doku farklarını gözetmeksizin projelendirdiği “ölçeksiz” yapıların yanısıra, yetkilendirildiği kamu yapılarının yapımında “yeni Osmanlıcılık” adı verilen Selçuklu ve Osmanlı mimarisine öykünen tasarımları tercih etmesi ile mekansal çelişkiyi toplumsal çatışma ölçeğinde tartışmalara taşımakta.

Yenikapı Transfer Merkezi

İstanbul Boğazı’nı metro ile geçecek olan Marmaray Projesi’nin bir parçası olan Yenikapı Transfer Merkezi, kazı çalışmaları sırasında ortaya çıkan tarihi eserler ile dünya gündemine oturdu. Transfer Merkezi için uluslararası davetli yarışma da düzenlenmişti. Alan için meslek örgütleri ve akademik çevrenin kanaati inşaat çalışmalarının durdurulması ve arkeolojik çalışmaların devam etmesi yönündeydi fakat Marmaray çalışması 2004 yılında başladığı gibi devam etti. Erken Bizans Dönemi’nin en büyük limanı olan Theodosius ve onun altından neolitik dönem kalıntılarının çıktığı alan insanoğlunun ilk yerleşik hayata geçtiği MÖ 5500’lü yıllara ait. Alanda 8.500 yıllık bir kadın iskeleti ortaya çıkarıldı. 37 gemi bulundu. İstanbul’un bilinen tarihini değiştiren buluntular için ise Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan “Birkaç çanak, çömlek!” dedi ve alana geçtiğimiz günlerde iş makinaları ile girilerek kalıntılara zarar verildi.

Çamlıca Camisi

Çamlıca Camisi de İstanbul’un “çılgın projeleri”nden biri. Başbakan, 2012 yılında İstanbul’un her yerinden görünecek simgesel bir caminin Çamlıca Tepesi’ne inşa edileceğini ve projenin elde edilmesi için yarışma açılacağını duyurdu. Fakat proje, birçok açıdan tartışmalara neden oldu. Öncelikle proje, “İstanbul’da bu büyüklükte simgesel bir camiye ihtiyaç var mı?” sorusunu tartışmaya açtı. Zaten simgesel ve tarihi birçok caminin yer aldığı İstanbul’da yeni bir simgeye ihtiyaç var mıydı? İkinci olarak kentin yeşil kalmış yegane alanlarından birinin yapılaşmaya açılması sözkonusuydu. 1940’larda kamulaştırıp ağaçlandırılarak doğal park olarak kente kazandırılan Çamlıca Tepesi, 1980’lerde doğal sit alanı ilan edilmişti. Üçüncü olarak, yanlış yönetilen bir yarışma sürecinin ortaya çıkması akılları iyice karıştırdı. Yarışmada, 1.’lik ödülüne layık görülen bir proje bulunamamış, jüri üyeleri istifa etmiş, süreçte hiçbir mimarlık ofisi ve meslek odasıyla iletişime geçilmemişti. Son olarak da uygulanacak projenin Osmanlı-Türk mimarisine referans vermeye çalışan mimari üslubu bardağı taşıran son damla olmuştu. Caminin mimari detayları oldukça ilginç: 34 metrelik kubbe çapı (34 İstanbul’un Plakası) İstanbul’a, 72,5 metrelik yüksekliği İstanbul’da yaşamış 72,5 millete (0,5.cu milletin kim olduğu çözülemedi), 107.1 metrelik minare boyu ise 1071 Malazgirt Zaferi’ne referans veriyor. Tüm itirazlara rağmen caminin inşaatı için 2013’te hafriyat çalışmaları başladı.

Beşiktaş İskele

Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nin yanına yapılan Shangri- La Oteli kamusal alan tartışmaları ile gündeme geldi. İddialara göre Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nin hemen karşısına yapılan Shangri-La Oteli iskeleyi satın aldı ve bundan böyle özel olarak otel ulaşımı için kullanacak. Beşiktaş’ta Kadıköy İskelesi olarak ise rıhtımda bulunan Üsküdar İskelesi kullanılacak. İskelenin satılma gerekçesi daha önce Akaretler Durağı’nda olduğu gibi “güvenlik” olarak açıklanacak. 11 mayısta Başbakan Erdoğan tarafından açılışı yapılan otelin tanıtım görüntülerinde iskele, otel sınırları içinde yer alıyor. Ayrıca Kadıköy İskelesi ile otel arasındaki yolun, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Çalışma Ofisi’nin emniyeti için araç trafiğine kapatıldığı, bu alanın da Sahangri- La Oteli’ne devredileceği öğrenildi. Konuyla ilgili İstanbul Büyükşehir Belediyesi herhangi bir açıklama yapmadı.

Etiketler

Bir yanıt yazın