Biz Bir Ferrari Takımı Olabilir miyiz?

Giriş: Nedir Bu Çeviklik (Agile)? 

Kelime anlamından sadece harekete dair bir olgu gibi algılansa da, Çeviklik (Agile) bir düşünce şekli (mindset). 2001 yılında -ki bu yılların internet, mobil cihazlar, aplikasyonlar, işletim sistemleri, kısaca teknolojinin hızına şaşkınlık ve hayranlıkla adapte olmaya çalıştığımız o en ateşli yıllar idi- 14 yazılım mühendisi bir araya gelip “daha iyi yazılım geliştirme yollarını, uygulayarak ve başkalarının da uygulamasına yardım ederek ortaya çıkartmaya” soyunmuşlar.

Bu çalışmaların sonucunda da:

  •  “Süreçler ve araçlardan ziyade bireyler ve etkileşimlere”
  •  “Kapsamlı dökümantasyondan ziyade çalışan yazılıma”
  •  “Sözleşme pazarlıklarından ziyade müşteri ile işbirliğine”
  •  “Bir plana bağlı kalmaktan ziyade değişime karşılık vermeye”

değer vermeye kanaat getirdiklerini, sol taraftaki maddelerin değerini kabul etmekle birlikte,sağ taraftaki maddeleri daha değerli bulduklarını bir manifesto ile yayınlamışlar. (bkz)

İnşaat sektörü ile kıyaslandığında, bilişim sektöründe ortaya çıkan değeri, hız, rekabet, karlılık, büyüme, inovasyon, motivasyon ve hatta mutluluk seviyesinin kıyas götürmeyecek kadar fazla olduğunu inkar edemeyiz.

En başta belirttiğim gibi; “Çeviklik” bir metodoloji değil, bir düşünce şekli. “Bilgi” çağındayız. Bilişim sektörünün gelişimine direnme gibi bir durumumuz söz konusu bile değil. Bilişimin ortaya çıkardığı değer ortadayken, süreçlerinden de öğrenecek çok şeyimiz olmalı…

Bizim öğrenmek üzere bir fırsatımız oldu. Tüm dünyada en yaygın kullanılan çevik yaklaşımlardan biri olan “Scrum” (bkz) yaklaşımını CER İSTANBUL projemizde uygulamaya başladık. Pilot bir proje idik.

Tasarım üretme sürecimizde; toplantıların şeklini değiştirerek, daha çok soru sorarak, sorunların üzerini örtmek yerine üzerine giderek, verimliliği nasıl arttıracağımızı tecrübe ettik, Y kuşağına tam da istedikleri gibi otonom takım olma şansı verdik, neler başardıklarını hayranlıkla izledik… Kısa vadeli hedeflere ulaşarak daha büyük hedeflere ulaşabileceğimizi gördük. Kolay görünen çevikliğin, uygulamaya geçmesinin esasında köklü bir dönüşüme ihtiyaç duyduğunu deneyimledik.

Daha gidecek çok yolumuz var.

Niyetimiz iyleşerek gelişmek…

Bu dönüşümü yalnız başımıza yapmamız anlamsız: Sektör olarak dönüşüme ihtiyacımız var.

O halde, haydi başlayalım:

Biz Bir Ferrari Takımı Olabilir miyiz?

Başlık sizlere garip gelebilir.

Ancak yaklaşık bir senedir MUUM (bkz) olarak içinde bulunduğumuz dönüşümü paylaşmanın bizleri çok daha ileriye götüreceğine ve sektörel bir dönüşümü beraber başarabileceğimize inanıyorum. Bunda İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde devam ettirmekte olduğum “Pitstop-takım odaklı proje stüdyosu”ndaki (bkz) deneyimlerimin -daha doğrusu gençlerden öğrendiklerimin- katkısı da yadsınamaz.

Durum Tespiti

İnşaat sektörünün içinde bulunduğu durum, hepimizin malumu.

Sektör paydaşları olarak bugünlere hepberaber geldik. İtiraf edelim, hepimiz günü kurtarmak adına hamleler yaptık ve sonuçta derin bir krizle karşı karşıyayız. Genel yaklaşım olarak inşaatta zamana karşı yarışmayı üzerinde çok düşünmeden uygulamaya geçmek ve gerektiğinde yıkıp tekrar yapmaya indirgedik.

Hepimizin kendince bir çıkış aradığı şu günlerde, en tehlikeli olan, daha önceki pratiklerimizi tekrarlayarak farklı bir sonuca ulaşmaya çalışmak olsa gerek.

İçinde bulunduğumuz durumu en güzel özetleyen grafik aşağıda:

Grafiğe baktığımızda 2008 krizinin bizlerin hayatlarına verimsizlik olarak yansıdığını tüm çıplaklığı ile okuyabiliyoruz. Tablonun güncel haline ulaştığımızda eminim çok daha derin bir kırılmayı göreceğiz. Bu tabloyu Demet’in (linkedin) sunumunda gördüğümde ilk aydınlanmamı yaşamıştım.

Y Kuşağının İtici Gücü

İkinci aydınlanmam yine aynı sunumdaki 1950 ve 2013 pitstop karşılaştırma videosunu (bkz) izledikten sonra gerçekleşti. Video, takım oyunu ve teknolojinin mükemmel birlikteliği ile neler başarılabileceğini özetlemekte…

Teknolojinin içine doğmuş, eğitim hayatı ile takım oyununa hazırlanmış Y neslinin işgücünde hızla artan payı (ki bunun 2025 yılında %75 olacağı öngörülüyor) ile dönüşüm IT, pazarlama ve finans sektörleri başta olmak üzere, diğer sektörlerde çoktan başlamış durumda.

Dönüşüm Mümkün mü?

Ben kendi adıma, krizlerin aynı zamanda büyük fırsatlar barındırdığına inanıyorum. Krizler dönüşüme müthiş bir altyapı hazırlıyor. Ancak benzer yöntemleri kullanarak farklı sonuçlar elde edemeyeceğimiz herkesin malumu.

O halde iş yapış şeklimizi farklı ele alabilir miyiz?

Çevik yaklaşımlar ile beraber dönüşebilir miyiz?

Benim cevabım kuvvetli bir EVET.

Bunun için de en büyük dayanağım, geçen sene katıldığımız Agile Turkey Summit’te (bkz) bu dönüşümü kendi sektöründe gerçekleştirmeye çalışan kişilerin yüzündeki gülümseme ile birlikte okunan heyecan…

Bilişim sektörü ile başlayan dönüşüm, pazarlama ve finans sektöründe hızla kendine yer bulurken, inşaat sektöründe bizlerin katkısı ile hızla gelişeceğine inanıyorum.

Çevik (Agile) Dönüşüm Neler Vaadediyor?

Çevik (Agile) yaklaşımlar, şeffaf iş akışları, takım oyunu ile çözümlere birlikte ulaşmayı, birlikte üretmeyi ve bunun yanısıra kesin bir farkındalık vaadediyor. İş akışlarını küçük adımlar ile büyük hedeflere ulaşmak üzere düzenlemeyi ve “BEN” demeden, “BİZ” diyerek üretimi mükemmelleştirmeyi öneriyor.

Çevik (Agile) yaklaşım dediğinizde aynı ruhu paylaşan farklı akımlar söz konusu: LEAN (Yalın), KANBAN, SCRUM vs. Bunlara farklı bir blog ile derinlemesine girmek daha doğru olacak.

MUUM’un Deneyimi

Bizim “Çeviklik” ile tanışıklığımız bilişim sektöründeki firmalar ile yakın çalışmamız sonucunda 2013’te oldu. O sırada tasarım ve uygulamasını yaptığımız SAP Inovasyon Merkezi’nde kullanılan “Design Thinking” metodolojisini araştırırken “Çeviklik” ile karşılaştık. Sonrasında iç mimari projelerimizde (SAP, Leaseplan, Watsons Merkez Ofisleri, Microsoft Teknoloji Merkezi, BSH Inovasyon Merkezi vs.) gelen talepler ile konuyu mekan ihtiyaçları kapsamında inceleme fırsatımız oldu. Açıkcası konuyu esnek mekan anlayışı ve yeni nesil ofislere geçiş olarak değerlendirmiştik. Oysa işin içine girdiğimizde, Çevik (Agile) felsefesinin derinliği ile karşılaştık ve konunun hiç de öyle basit olmadığını anladık.

2017 sonunda Demet ve Alev (linkedin) kurumsal üyesi olduğumuz İPYD adına başlatılmış “İnşaat Sektöründe Çevik Dönüşüm – Sektörün İlk Çevik Proje Takımları” için gönüllü olmamızı önerdiklerinde tereddütsüz kabul ettik. Yapı Merkezi, Metal Yapı ve MUUM olarak çevik iş akışlarını “SCRUM” pratikleri ile süreçlerimize adapte etmeye çalıştık. Yoğun bir eğitim dönemi ve Demet’in de desteği ile “CER İstanbul” projesinde “Makinistler” takımı ile scrum pratiklerini tasarım alanına nasıl adapte edebileceğimizi deneyimledik. Bu süreçteki deneyim ve çıktılarımızı da Nisan 2018’deki İPYD Dinamikler Kongresi İnşaat Zirvesinde (http://2018.dinamikler.org/insaat.asp) paylaşma imkanı bulduk.

Bu deneyimin çıktılarından o kadar heyecanlandık ki; halen farklı projelerimizde yeni takımlar ve yeni deneyimler ile dönüşüyoruz. “Neyi iyi yaptık “, “neyi daha iyi yapabiliriz” sorularının peşinde mükemmele ulaşmaya çalışıyoruz. Ancak daha gideceğimiz çok yol var. Bu amaçla içine bulunduğumuz projelerin diğer paydaşlarını da dönüşüme dahil ediyoruz.

Agile Construction Platformu


Geçtiğimiz sene, yukarıda bahsi geçen pilot uygulamalar grubunun paydaşları olarak, deneyimlerimizi paylaşmak üzere Demet, Alev, Koray (linkedin), Sertan (linkedin) ve benim katılımım, Mehmet’in (linkedin) çok kıymetli danışmanlığı ile “Agile Construction TR –İnşaat Sektöründe Çevik Dönüşüm” (linkedin) platformunu kurduk. Bu platformda, daha fazla deneyim paylaşmak ve sizlerin de katkıları ile dönüşmek istiyoruz.

Bizler ancak sektörel bir dönüşümü gerçekleştirirsek, başarılı olabileceğimize inanıyoruz.

Dönüşebilir miyiz?

Tüm bilgilerin ışığında tekrar soralım o halde:

İş yapış şeklimizi farklı ele alabilir miyiz?

Çevik yaklaşımlar ile beraber dönüşebilir miyiz?

İnşaat sektörünün “F1” takımlarını beraber oluşturabilir miyiz?

Ben dönüşümün kaçınılmaz olduğuna inanıyorum.

Bu dönüşüm her şeyden önce bizlere mutluluk ve verimlilik vaadediyor.

O halde sıradaki adımımız, dönüşüm için bir araya gelmek…

18.02.2019, İstanbul
Umut İyigün (bkz)

Etiketler

Bir yanıt yazın