Türkiye Cumhuriyeti Dakka Büyükelçiliği

Türkiye Cumhuriyeti Dakka Büyükelçiliği

Türkiye Cumhuriyeti Dakka Büyükelçiliği yapısı Uygur Mimarlık tarafından tasarlandı.

“Özgün tropik iklim alışık olduğumuzdan çok farklıydı… Sokaklarda ve yörede bulundan hakim malzeme ve mekânsal kullanımdaki kültürel farklılığın bu mimari hikayenin omurgasını inşa edeceğini ilk ziyarette fark ettik. Nihai yapının, hem bulunduğu bölgeye, Bangladeş’e, ait olması hem de temsil ettiği ülkeyi, Türkiye Cumhuriyeti’ni, ifade edebilmesi üstüne çok düşündük, çok denedik…”

Türkiye Cumhuriyeti Dakka Büyükelçiliği yapısı; Diplomatik Site olarak ayrılan bölgede ana yol üstünde, bir yanında Kore Cumhuriyeti diğer yanında Suudi Arabistan Büyükelçiliği, karşısında da Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri Büyükelçilikleri ’ne komşu bir arsada bulunmakta. Arsa büyüklüğünün komşu büyükelçiliklere göre daha küçük olması ve ihtiyaç programının yoğun içeriği proje sürecinin zorlayıcı yönlerinden biri olarak kabul edilebilir. Söz konusu program temel olarak: elçilik ve konsolosluk(kançılarya), büyükelçi ikametgahı, kabul salonları, lojman ve misafir konaklama birimlerini kapsar. Süreç içerisinde arazinin kesin ölçülerinin çeşitli sebeplerle değişmesi ve büyükelçi değişiklikleri proje sürecini uzatmış ve bu süreçte ana kararlar ve konsept değişmese de program içeriğinde ve nihai projede değişiklikler olmuştur. Dakka bağlamında güvenlik koşulları, ekonomik şartlar ve nitelikli konut olanakları gibi konuların değerlendirilmesi sonucunda idari personelin barınma ihtiyacının da Büyükelçilik kompleksi içinde çözülmesi tercih edilmiş ve lojman sayıları artırılmıştır. Arsa büyüklüğünün, yoğun ihtiyaç programını parçalı bir şema ile çözmeye elverişli olmaması sebebiyle; projede birbirinden farklı dolaşım ilişkileri, mahremiyet ve güvenlik ihtiyaçları olan kullanıcı grupları birbirlerinden ayrıştırarak tek bir odak içinde çözümlenir.

Proje hikayesinin başlangıcı, ilham verici referanslar ve yöresel özelliklerin özgünlüğü sebebiyle mimarların Dakka ziyareti olarak kabul edilebilir.  İklim ve yörede bulunan hakim malzeme, tasarımın ana imgesinin kurgusunda yönlendirici rol oynamıştır. Tropik iklimin bir sonucu olan açık havada geçen yaşam rutinlerinin önemli bir kültürel veri olarak kabul edilmesiyle; avlu, örtü, sokak, balkon, teras, güneş kırıcı, yağmurluk gibi dış mekan ögeleri yeniden yorumlanarak yapıyı tanımlayan ana kurguyu şekillendirmiştir. Öte yandan yine hakim iklim sebebiyle mevsimlik yağmurlardan korunma ihtiyacı ile “üstü örtülü dış mekan” kullanımı göz önünde bulundurulmuş, yarı açık mekan yorumları yapıya entegre edilmiştir. Tüm bunlar tasarıma bir bütün olarak aktarıldığında, yapı kompleksi içinde bir mahalle yaşamı yeniden yorumlanmış ve söz konusu elemanlar yapının tüm hacminde tanımlayıcı rol oynamıştır.  Açık ve kapalı sokak kurguları, tanımlı geçiş alanları ve özenle tasarlanmış dolaşım hacimleri, arsa boyutu sebebiyle parçalı olamayan yapı bütününü kullanıcıya parçalı gibi hissettirir.

Tasarım, özel kullanım alanları ile dışardan kullanılan alanların bir avlu etrafında, birbirilerinden ayrı ama geçişli bir kurgu içinde düzenlenmesi ile ayağa kalkmıştır. Avlunun çeperine ikametgah ve misafir konaklama birimleri yerleştirilmiş, ikametgahın altında ise bahçeye açılan kabul ve resepsiyon salonu planlanmıştır. Her birimin hem kendi mahremiyeti, hem de diğer birimlerle olan tanımlı ilişkilerinin gözetildiği bu plan çözümü sonrası yapı tek ve büyük bir hacim gibi algılansa da aslında kendi dolaşımları, terasları, saçakları olan binacıklardan oluşan kompakt bir komplekse dönüşür. Kütlelerin prizmatik formları kuvvetli güneşin altında ışık-gölge oyunları yapacak mimari elemanlarla zenginleştirilmiştir. Avlu ögesi, birimlerin birbirleriyle ilişkilerinin girift bir hale geldiği geçirgen bir kurgunun odağı olur. Yapının temsil ettiği Türkiye Cumhuriyeti tarihinden eyvan ve taç kapı gibi ögeler soyutlanarak yeniden yorumlanmış ve yapıya çağdaş ve kendine özgü bir kimlik kazandırmışlardır.

Mimaride, malzemeler bütününün bir kimlik oluşturma aracı olarak önemli bir rolü var. T.C. Dakka Büyükelçiliği’nde, hem Anadolu’ya özgü Marmara Mermeri hem de Dakka’ya özgü yerel malzeme olan tuğlanın bir aradalığı, temsil ettiği ülkeyi bulunduğu ülkeyle tanımlı bir hacimde kaynaştırır. Brüt beton, beyaz mermer ve kırmızı tuğladan oluşan malzeme repertuarının yalınlığı, farklı programları bir çatı altında birleştiren bu yapıyı dil birliği kullanarak kaynaştıran bir tektonik oluşturur.

Bangladeş’in siyasi tarihindeki önemli dönüm noktalarından biri olan Pakistan ile ayrılması ve bu süreç içinde yapılan parlamento binasının mimari hikayesi tüm bu projelendirme aşamasında irdelenmiş, mimarı Louis Kahn’ın tasarım sürecindeki çalışmaları incelenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Dakka Büyükelçiliği yapısında mimarlar, Kahn’ın parlamento binasının ilham verici mimarisine göndermeler yapmaktan kendini alamamış ve bu göndermeleri yapının özgün kurgusu içinde nakış gibi işlemişlerdir. Tuğlanın kullanım biçimi ve kompleks içinde bulunan kemer ögesi bu şekilde değerlendirilebilir.

Etiketler

Bir yanıt yazın