Satınalma (Eremya Çelebi Kömürciyan Mezarı), İstanbul’un Mezarları Tasarım Yarışması

Satınalma (Eremya Çelebi Kömürciyan Mezarı), İstanbul’un Mezarları Tasarım Yarışması

Proje Raporu

Eremya Çelebi Kömürciyan, yaşadığı döneme; din, devlet, gündelik hayat gibi konularda ışık tutacak pek çok eser bırakır. Özellikle 17. yüzyıl İstanbul’unu gündelik hayatın içinden gözlemlediği ve tasvir ettiği eseri “İstanbul Tarihi: XVII Asırda İstanbul”, okuyucuyu sahil boyunca kentin içinde adeta dolaştırır ve saraydan halka kadar pek çok yaşantıya dair bilgiyle donatır. Dönemin gündelik hayatını akıcı bir dille ve neredeyse doğrudan aktaran Eremya Çelebi, çoğu zaman çevresinden eleştiriler de alır. Yazdıklarının bir anlamı olmadığını dile getirenlere rağmen aktardıkları; özellikle İstanbul’un saray ve dışındaki gündelik hayatını, sosyo – ekonomik ve sosyo – kültürel yapıyı, kentsel dokuyu, mimari yapılanmayı anlamaya ilişkin önemli bir yol göstericidir.

İstanbul’a (Bizantya’ya) onun gözüyle bakıldığında; tüm gündelikliğine rağmen kentin dünü ve bugünü arasında bir köprü kurulur. Çelebi; yaşantıyı, topoğrafyayı, kısaca kenti tasvir ederken bir bakıma döneme ilişkin mekansal ve toplumsal belleklerde birikenleri kentin kendinden sonraki kullanıcılarına aktarmıştır. Bu haliyle yaşadığı an’ları gözlemlemiş, biriktirmiş ve kaydetmiştir. Kente ve yaşantıya ilişkin bir günlük tutar gibi gördüklerini hafızasına ve notlarına kazımıştır. Öyle ki bazı noktalarda İstanbul’da hanedan yaşantısına ilişkin yazdıkları; saraya gelen yiyeceklerden, kıymetli eşyalardan Yedikule’de zindana atılanlara kadar titizlikle gözlemlenmiş detaylarla doludur. Bu bağlamda, belki de kendi hayatının dışına çıkarak çevresini gözlemlemeyi başarmış, gördüğünü yazıyla kayda almış bir anı biriktiricisidir.

Eremya Çelebi’nin mezarı tasarlanırken, kendi benliğini ve yaşamının başlangıcını ifade eden bir elaman olarak salt geometrik bir prizma kurgulanmıştır. Gözleme dayalı hayatının devamını ise; hafızasında ve yazdıklarında “tıpkı bir duvar örer gibi” biriktirdiklerini simgeleyen beton blokların üst üste dizilmesi ifade eder. Eremya Çelebi de, her ölümlü gibi, bu aleme saf benliği ile gelmiştir. Bu alemde gördükleri, öğrendikleri, biriktirdikleri onun zamanla şekil alan yaşam döngüsünü geliştirmiştir. Bu gelişim sürecinde O, gündelik hayatı mekansal, tarihsel, dinsel ve yönetimsel açılardan kaydetmeyi tercih etmiş ve üst üste koyarak bir duvar gibi ördüğü yazdıklarıyla bugünün içerisinden geçmişi görebileceğimiz bir aralık yaratmıştır. Bu aralık mezar üzerindeki beton blokların arasında yer yer kendini hissettirir. Bu noktalardan süzülen gün batımı ışığı Eramya Çelebi’nin yazdıklarının aydınlattığı bugünün görsel bir simgesidir. Beton bloklarla örülen simgesel duvarın karşısında kurgulanan oturma birimi, bir an için geçmişle gelecek arasında bir sınır olmaya başlayan duvarı seyretmeye, Eremya Çelebi’yi anlamaya ve ardından süzülen ışıkla ruhani olanla dünyevi olan arasında bir bağ kurmaya olanak sağlar. Burası; durup düşünme, geçmişle gelecek arasında bir yerde ve bir anda kalma yeridir. Burası; tarihe Eremya Çelebi gözüyle tanıklık etme mekanıdır. Şimdi gün batarken süzülen ışık içinden; Bizantya’nın kıyılarını, surlarını, saray ile dışındaki gündelik koşuşturmacasını usulca oturup izleme vaktidir!

Etiketler

Bir yanıt yazın