Katılımcı, Uzundere Cemevi Sosyokültürel Merkez Mimari Fikir Projesi Yarışması

Kırsal bölge inancı olarak karşımıza çıkan Alevilik, bir tipolojiye sahip olmayıp yöreden yöreye farklılık gösterebilmektedir. Bu bağlamda Karabağlar bölgesinde yaşayan Tahtacı Alevilerinin geleneksel yaşamı tasarımının oluşmasını belirleyen ana etmen olmuştur. Tarih boyunca doğayla iç içe yaşamış Tahtacılar, mekansal ihtiyaçlarını karşıladıkları çadırda da cem ritüellerini gerçekleştirmişlerdir. Geleneksel yaşam biçimlerini inançlarının bir parçası haline getirmişlerdir. Kentle ilişki kurduktan sonra geleneksel yapıları değişikliğe uğrayarak eklemeler, çıkarmalar meydana gelmiştir.

Yapıya yaklaşım, insan ölçeğinde doğasına ve çevresine saygılı olması temel prensip belirlenmiştir. Bir sokak önerisiyle cemevi ve sosyokültürel alan olmak üzere ikiye ayrılan proje alanı; Sosyokültürel alanı tüm kullanıcı profillerine hitap etmesi amaçlanarak; cemevi ise alanda yer alan ağaçlar korunarak meydan evinin, aşevi ve cenaze evi ile doğrudan bağlantısının kesilmesi, dolaylı ilişki kurulması kurgulanmıştır. Cem meydanının park alanı ile meydan evi arasında ara yüz oluşturması, mahalle ile bağlantıyı güçlendirmeyi amaçlamıştır. Proje alanı üzerinde olan yüksek gerilim hattının kullanıcı üzerindeki oluşturacağı sağlık problemleri nedeniyle taşınması ve mevcut imar planının daha esnek bir tasarıma elverişli olması gerekliliği nedeniyle mevcut topoğrafyaya göre kullanılmıştır.

Göçebe hayatı yaşayan insanlar tarihsel süreçte alevilik inancını çadır ortamında sürdürmüşlerdir. Çadır bu insanların mekan tariflemedeki en büyük taşıdır. Alevilik inancını ise bu temel taştan ayırmayarak hem nitelik hem de bulunduğu araziye ait olmak isteyen bir mekanlaşma olmuştur. Cem ritüeli bu mekanlaşma dilinin bir parçası olmuştur. ‘’ Yayılan bir örüntüye ‘’ sahip olan bu oluşum olarak dolaşım kapalı mekan dışında gerçekleşerek aktif bir sosyal örüntü oluşturmaktır.

Yerleşik hayata geçen göçebe insanlar Cem ritüellerini ilk zamanlarda herhangi bir evin odasında gerçekleştirmişlerdir. Bu durum alevilik inancının bir ürünü olan cemin konut dokusunun içinde herhangi bir mekanda olabileceği ve bunun insanların günlük yaşantısı ile iç içe olduğunu göstermektedir. Bu alevilik inancının mekansal karşılığı olan cemevinin yere ait olması ‘’ aidiyet ‘’ ve belirli bir kalıbı olmayıp tekrardan üretilebilmesi olanağı sunmaktadır.

Yapılan analizler doğrultusunda tarihsel süreçte cemevi her daim kendisini kullanıcının bir ürünü olarak değişebilir dönüşebilir bir mekan karşılığı olarak göstermektedir. Önerilen projede bu esaslar dikkate alınarak süregelen ‘’ yere ait olmak ‘’ ve ‘’ bütünün bir parçası ‘’ olma durumuyla ‘’kendi kendini üreten ‘’ bir mekan kurgusu ile alana yerleşim sağlanmıştır. Tasarımdaki en önemli verilerin başında bu kurgu gelmekte olup, araziye ait olmak anlayışıyla dolaşımın yapının dışından sağlanarak ‘’ sosyal sokak örüntüsü ve kendi bir üretim dili olan ve bu dille kendi cemevini üreten bir mekan ‘’ stratejisi ortaya konulmuştur.

Etiketler

Bir yanıt yazın