Katılımcı, Konya Alaeddin Tepesi II. Kılıçarslan Köşkü ve Kazı Alanı Mimari Fikir Proje Yarışması

Tasarım önerisi son turda (4-3) oy çokluğuyla elenmiştir.

Proje Raporu

Konya Alaeddin Tepesi kendine has özellikleriyle şehrin merkezinde bir referans noktası olarak karşımıza çıkmaktadır.

Alaeddin Keykubad Camii, tarihi saray kalıntıları, II. Kılıçarslan Köşkü, sur ve burç kalıntılarının günümüzde bir kısmının açığa çıkarıldığı bu yer, toprak altında keşfedilmeyi bekleyen yeni kalıntılarla birlikte bir arkeopark alanını hayal ettirmektedir.

Günümüzde sahip olduğu yeşil dokusu, insanların kent içinde bir soluk alma, dinlenme ve alabildiğine bir düzlük içinde kente tepeden bir bakış noktasıdır.

Kent içerisindeki konumu ve şekli analiz edildiğinde bu alanda yapılacak bir tasarım öyle ki çevresinden referanslar almak yerine kendi bir referans olma gücündedir. Tepenin çevresi boyunca dönen araç yolu, yapıların yerleşimi ve tepeye yaklaşımları ve kentin belirgin aksları bu tespiti kanıtlar niteliktedir. Ayrıca iç kale surlarının tespiti neticesinde görülmektedir ki Alaeddin tepesi o kale surlarının izi sınırında varlığını güçlü ve kendine has duruşuyla devam ettirmektedir. Bu sınır olma, çevreye bir referans noktası verme hali tasarımımızın konsepti olarak ortaya koyacağımız “HAD” kavramını doğurmaktadır.

“HAD”

“Had” bir sınır, bir geçiş, bir çerçeve, bir duruş ortaya koyabilme fikirlerini içinde barındırır. İç kale surlarının sınırlarını kendine tasarımı yönlendirici bir öğe olarak alma fikri “Had” sözcüğünün geniş perspektifi içerisinde kendine bir yer bulmuştur.

“Had” her ne kadar ilk duyuşta bir sınırı çağrıştırsa da bu konseptte bir sınırdan ziyade sürekli bir geçişi içinde barındırıp surların üst bakıştan izlerini kendine bir yönelim olarak alır.

Alaeddin Tepesi yüzlerce yıla meydan okuyan vakur duruşuyla kentliye hep bir şeyler anlatır. “Had” konseptiyle oluşturulan bu tasarım iç kale surlarını bir şekilde yeniden canlandırır fakat dikeyde bu surları ikiye böler, altta kalan kısım tamamen yok edilerek tüm kentliyle bir kavuşmaya dönüşür. Üst kısım ise tarihe bu denli tanıklık etmiş Alaeddin Tepesinde bir Müzeye dönüşür. Dünyanın en geniş kavşağı konumundaki bu yerde ortaya çıkan müze kendi formununun da bizlere sunduğu imkanla Alaeddin Tepesini 360 derece bir seyir alanına dönüştürür. Kentlilerin tepenin eğimine oturup kenti seyrettikleri bu yerde müzenin içi bu durumu ters yüz edip Alaeddin tepesini izleme fırsatını sunar.

İç kale surlarının izini referans alıp yerden yükselen bu yapı insan ölçeğinde tepeyle olan bağını hiçbir zaman koparmaz. Yerden yükseltilerek minimum yere temas alanıyla taşıyıcı ayaklar üzerinde yükseltilen bu yapı geçmişi, şimdiyi ve belki de üzerine en az düşünülen geleceği referans alarak tasarlanmıştır. Günümüzde yeni kazıların düşünülmediği bu höyük gelecekte yeni kazıların da yapılacağı kazı alanına dönüşme potansiyelini içinde barındırır. Bu yapılacak kazılarda tasarlanmış olan yapıbir engel değil bir yol gösterici, bir rehber konumunda olacaktır. İçin içine bir anlam yükleyecektir. Dünü ve bugünüyle bağını koparmadan yeriyle kurulan bu bağlam gelecekte ortaya çıkabilecek yeni senaryolara da hazırlıklı olma hedefini içinde barındırır.

TASARIMIN YÖNELİMİ VE ZAMAN TÜNELİ

İç kale surlarından referansla ortaya çıkan “Had” yapının dış izini ortaya koyarken tasarım tepe içerisine de çeşitli yönelimler gerçekleştirir. Mevlana Müzesi aksından gelen caddenin sol çaprazında ve tepenin güney doğusunda kalan, ağaçların olmadığı noktadan müze bir giriş alır. Bu giriş bizleri Konservatuar binasına ve müzeye hizmet edecek hafif strüktürle tasarlanan bir amfiyle karşılar. Bu karşılama kesintisiz devam eden üst örtüyle tepenin içine doğru yönelir ve amfinin üstünü kapatır. 20. YY ikinci yarısında Tatbikat Sahnesi olarak kullanılan Rum Mektebi yıkılarak tepenin yeşil alanına dahil edilmiştir. Tatbikat Sahnesi ayrıca Cumhuriyet Tarihinde kurulan ilk tiyatro kurumudur. Bu sahne konservatuar öğrencileri ve mezunları için deneme alanı sunar. Tasarlanan bu amfi Tatbikat sahnesine atıfın birsembolüdür. Yarı açık bir mekan ile ziyaretçilerini karşılayan bu giriş sağ tarafından bir rampayla kullanıcılarını yapının içine alır.

Bu girişten başlayan kapalı alanın ilk bölümü Konya’nın M.Ö. dönemlerini anlatır. Tarihi kalıntılar, 3 boyutlu mekan deneyimleri, sinevizyon gösterimleri, dönemlere ait buluntular ve canlandırmalarla o dönemlere ışık tutar. Müzenin bu ilk bölümünde Alaeddin köşküne varmadan kapalı alandan çıkılır ve yarı açık yükseltilmiş bir yol üzerinden Alaeddin Köşkü, mevcut kazı alanları tamamen gezilir. Bu bölüm bir açık hava müzesi gibi bu kalıntıların bir özetini bize sunar. Üst örtü bu bölümde kazı alanının sınırlarını ve mevcut buluntuları referans alarak içe doğru bir örtü tasarımına dönüşür. Bu örtü altında
ince bir yolla gezilen yer tarihe ışık tutar ve mevcut kalıntıları dış etmenlerden korur.

Alaeddin Köşkü için 1961 yılında Yüksek Mimar İhsan Kıygı tarafından tasarlanan örtü sınırlı bir korumayı sağlayıp kazı alanlarını bir nevi göz ardı etmektedir. Daha sonra yapılan öneri de Alaeddin Köşkünü daha niteliksiz bir hale getirmiştir. Bu yapılan öneri kaldırılarak Alaeddin Köşkü mevcut kalıntılarıyla beraber korunması önerilmektedir. Kazı alanı üzerinde tasarlanan örtü ve yerden yükseltilmiş yürüme yolu açığa çıkarılan tüm bu eserleri daha korunaklı ve uzun yıllar yaşatacak şekilde tasarlanmıştır.

Kazı alanının bitişiyle yarı açık alandan aynı kotta kapalı alana geçiş yapılmaktadır. Bu kapalı alan Konya’nın M.S. dönemlerini anlatır. Selçuklular, Karamanoğulları, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerine kadar Konya’yı anlatarak rotayı tamamlar. Yapının çıkışı ve girişi aynı noktaya ulaşır. Girişin ve çıkışın aynı alan içerisinde tasarlandığı bu dairesele yakın yapı esasında bir “Zaman Tüneli”ni ortaya koyar. Tepenin çevresi boyunca devam eden yapı tepeye girişlerin olduğu yollarda iç kısmını boşaltarak alana geniş ve ferah bir geçiş noktası sunar. Bu geçişler bir yönüyle de zaman tüneli içinde bölümlenmeye olanak sağlar. Zaman Tüneli içinde hem geçmişi deneyimleyip hem de camdan yapısıyla tepenin içini ve şehri seyrederek rota tamamlanır. “Gez Konya’yı Gör Dünyayı” diyerek halk arasında da söylene gelen bu tabir zaman tünelinde de kendine yer bulur.

Etiketler

Bir yanıt yazın