Eşdeğer Ödül, Bir ‘Palimpsest’ Kent Olarak İstanbul ve Sonsuz Tasarım Katmanları

İstanbul için bir iyilik yapmak istiyorsan, ÖLEBİLİRSİN !

İnsan doğar, yaşar, büyür ve ölür. Yaşarken kentin bir parçası olup kenti şekillendirir. Toplum aslında bu döngünün ölümle birlikte son bulduğunu düşünür ancak insan öldükten sonra da aslında bedeni metamorfik sürecin ardından doğaya ve başka bir ölçekte kent döngüsüne katkı sağlamaya devam eder. Dinamik yapısıyla İstanbul farklı medeniyetlerin kültürlerinin birikimiyle şekillenmiş bir kent olarak ortaya çıkmıştır. Her toplumun kendinden bir iz bırakarak katmanlaştırdığı şehirde bu süreç devam ederken, merkezdeki insan bedeniyle katmanda mutlak yırtıklar oluşturarak şehrin belleğinde yer etmektedir.

Nüfus yoğunluğunun kontrolsüzce arttığı bir kent olan İstanbul’da konut ihtiyacı doğmakta ve kentin betonlaşmasına neden olmaktadır. Kent siluetine bakıldığı zaman, mezarlıklar kentteki ekosistemi devamlı kılacak, tek nefes alınacak yeşil alanlar haline dönüşmüştür. Kentin büyümesi ve katmanlaşmasının yanı sıra mezarlıklar kentte stabil yırtıklar oluşturmakta ve yıllar geçse de insanların maneviyat duygusuyla korunmaktadır. Kentte boş alan ve yeşil mekan kalmaması, boşlukların yapı adalarına dönüşmesi güncel bir sorun olduğu gibi ilerisi içinde sorun teşkil edeceği projemizce öngörülmektedir.

Bu öngörüden yola çıkarak, mümkün olduğunca korunmaya çalışılan kent mezarlıklarının duvarlarının kaldırılarak kentin aktif bir parçası haline getirilmesi, zamanla doğacak olan ihtiyaçlar için de yeni mezar yerlerinin, İstanbul da ki çarpık yapılaşmadan doğan kent boşlularına entegre edilmesi projemizce yöntem olarak belirlenmiştir. Böylelikle konut yapılarının arasında tek bir açık alan olarak kalan, kentten kopuk mekanlardansa kentlilerinde açık alan olarak faydalanabileceği ve kentin her yerine yer yer dağıtılmış, daha ulaşılabilir boşluklar yaratılması planlanmıştır.

Etiketler

1 Yorum

Bir yanıt yazın