Eşdeğer Mansiyon, Kültür ve Sosyal Etkinlikler Evi Ytong Yarışması

Açıklama Raporu

Uçsuz bucaksız ve çok çeşitli hareketliliklerin değişmez kavşağı olan İstanbul, binlerce yıl boyunca insanların, kültürlerin ve ürünlerin kesiştiği; uygarlıkların ve kıtaların bağlandığı/ağlandığı küresel bir “eklem” şehirdir. Dünyanın Doğu-Batı, Kuzey-Güney akslarına ve diğer bütün olası varyantlarına ulaşır. Tüm bu kesişmelerin ortasında, bir ağ işlevini görebilmek ve pekiştirebilmek için, tarih boyu belli bazı yetenekleri geliştirme ihtiyacı duymuştur, bir geçit şehri olmaktan öte zamanla gelinen/göçülen şehir olma özelliğini geliştirmiştir; ve bu ikisi arasındaki çok yönlü çalışan nedensel ilişkiden dolayı da pek çok farklı kültürü barındırabilmiş, ağırlamış ve benimsemiştir. İstanbul kendi içindeki ve İstanbul’a olan akışlarla yaşanan değişikliklerden beslenmiş, bu akışların etkileşiminden, farklı kültürlerden yeni bir kültür oluşturmuştur.

Bir yandan kentin içinden geçen küresel ekonomik ilişkiler, sermaye akışları, kentin topoğrafyası üzerinde tarih boyu farklı katmanlar oluşturmuş, diğer yandan insanların akışı da becerileri, yenilikleri ve kültürü taşımıştır. İstanbul’a ve İstanbul içinde göç halindeki insanlar; yerel ve küreselin kesişmeleriyle şekillenen kültürlerin ince dokusu bu şehirde eklemlenmiş ve “şehirlilik” dediğimiz durumu beslemiştir. Bunların hepsi de İstanbul’un özgün jeopolitiği ve kültürünü biçimlendirmiştir; ve bu kültür İstanbul’un benzersiz, değişken coğrafyasında kendine yer bulmuş, iki kıtası arasında devinimi üstlenen su ile de sürekli yeni etkileşimlere açık olmuş; yenilikleri birbirine bağlamayı, kaynaştırmayı başarabilmiştir. Günümüzde İstanbul’da yaşanan göç kaynaklı kültürel ve sosyal sorunların temelinde, kentten geçen küresel ekonomik ilişkilerin, kentin sosyal ve coğrafik özellikleri ile iletişim kurmadaki başarısızlığı yatmaktadır; İstanbul’un özünde, tarihinde, toplumun biçimlenişinde, topoğrafyasında, ekolojisindeki potansiyelleri ve güçlü yanları bu sorunlar için çözüm üretebilme becerisine sahiptir.

İstanbul’un en göze çarpan özgün karakteri coğrafyasıdır. Kentin su ile ya da suya doğru şekillenmiş dokusu, denizle paralel, topoğrafyaya bağımlı yolları, kıyı boyunca büyümüş, yerleşmiş ilçeleri, köprüsü, vapurları İstanbul’da yaşayan ya da İstanbul’u ziyaret eden kişinin zihninde suya göre şekillenmiş bir harita oluşturur; ana yolların denize paralel olduğunu, tepelerden aşağı inildiğinde suya varılacağını kavrar. Dolayısıyla deniz, İstanbul’da yaşayan herkesin, sosyal veya ekonomik sınıf farkı olmadan erişebildiği, tüm farklılıkların birleştiği, herkese ait, bütünleştiren bir kentsel elemana dönüşmüştür. Proje, “Denize Doğru”, bu noktada, en güçlü kentsel entegrasyon aracı olarak suyun potansiyellerini kullanmayı, İstanbul’a geleni ağırlamayı, benimsemeyi, “Semt Evi”ni kentin farklı akışları ile kesiştirmeyi hedefleyen, bu kesişimlerden doğacak etkileşimler ile aktive olan ve beslenen bir paylaşım ve üretim evi önermektedir.

AKS

Proje bu amacı gerçekleştirmek için öncelikle denize, İstanbul’un kentsel entegrasyon elemanına bir çağrı yapar ve denize doğru bir aks oluşturur, bu aks İstanbul Anadolu yakasındaki mahallelerin denize uzayan sokaklarının bir devamıdır; İstanbul’un hareketten beslenen kamusal mekan kullanım alıskanlığını da değerlendiren ve denize uzayan aks, İstanbul’un farklı akslarıyla kesişmeyi hedefler. Bu kesişme öncelikle sahile paralel yürüyen, İstanbul’un birçok bölgesinden insanın olduğu sahildeki patikalarla görece daha yerel ölçekte, aksın devamı olarak biçimlenmiş yüzer platform ile de, bu mahallede ya da İstanbul’un farklı semtlerinde üretilenlerin paylaşılması ile de kentsel ölçekte entegrasyon kurmayı amaçlar. Bu platform, İstanbul’un tüm kıyılarını gezebilir ve farklı semt evleri arasında, ya da kent merkezi ile alışverişi sağlayabilir. Böylelikle, denize doğru uzayan aks, yalnızca mahallelinin değil, kentin farklı bölgelerinden ya da mahalleden geçenlerin de kullanacağı, kültürel etkileşime olanak veren bir alan olarak hizmet verir.

SEMT EVİ

Bu aksın üzerine konumlanan Semt Evi, sahil boyunca devam eden kamusal alandan geçen çok çeşitli İstanbullu’nun da mahalle ölçeğindeki bu birimi kullanabilmesi ve kültürel alışverişin bir parçası olabilmesi için, kendisini noktasal bir obje yapı olmaktan ziyade; sahilin peyzajına doğru çözünen, yalnızca içerideki üretimden değil, dışarıdan gelecek katkı ile de gelişen bir bina olarak şekillendirir. Denize doğru uzayan aks boyunca devam eden raylar üzerinde oturan bina, sabit ve seyyar işlevlerin birlikte ve ayrı olması ile doğacak farklı konfigürasyonlar ile daima yeniden üretilir. Bu seyyar peyzaj elemanları kimi zaman yapının bir parçası olarak, kimi zaman peyzajın içinde, kimi zaman yapının içinden geçip giderek Semt Evi’nin bir sosyal istasyon gibi işlev görmesini sağlar. Yapı, aks üzerine çözünerek aksı aktive ederken, akstan aldıkları ile beslenerek de sürekli değişir, farklılıkları tekdüzeleştirmektense; benimseyip kendini tekrar şekillendirir, peyzaj ve yapı; kent ve mahalle; kente göçen ve İstanbullu arasında devinim ve alışveriş oluşturarak etkileşim gerçekleştirmeyi hedefler.

Etiketler

Bir yanıt yazın