Bir Mimar, Bir Sanatçı: Performatif Bir Yerleştirme

Mimar Buşra Tunç, sanatçı Yağız Özgen'in, İstanbul'da Sanatorium Galeri'de gerçekleşen 'Boyacı' sergisinde yer alan boyacı dükkanı yerleştirmesi için konstrüksiyon tasarladı.

258 x 355 x 260 cm boyutlarında, belirli bir plana göre yerleştirilmiş çeşitli buluntu ve özel tasarım nesneler içeren yerleştirme

Mimari tasarım yaklaşımında, yapısal elemanların yalnızca taşıyıcı olma fonksiyonlarının ötesinde, bir araya gelişlerini tasarımın önemli bir sorusu haline getiren Buşra Tunç, sanatçı Yağız Özgen ile kişisel sergisi için bir araya geliyor. Sanatçının, çoğunluğu hırdavatçılar ve boyacılardan oluşan Karaköy’deki Perşembe Pazarı’na özgü kentsel dokudan hareket ederek gerçekleştirdiği yerleştirme formundaki çalışması için, bölgenin dinamiğini ve karmaşık dokusunu yakından tanıyan Buşra Tunç, bir konstrüksiyon tasarlıyor.

Yağız Özgen’in, resmi oluşturan maddesel bileşenleri ve süreçleri, galeri mekanında bir yerleştirme yoluyla sunma düşüncesinden hareket eden “Boyacı (Painter)” isimli sergisindeki boyacı dükkanı yapısı, taşıyıcı bileşenlerinin bir araya geliş biçimiyle mimari bir performansa dönüşüyor. Yerleştirme, resim yapmak veya duvar boyamak için kullanılan bir kısmı buluntu, bir kısmı ise işlem görmüş nesneleri, belirli bir plana göre galeri mekanındaki yapıda bir araya getirerek bir boyacı atmosferi oluşturuyor. Boyacı atmosferini oluşturmak üzere Tunç’un tasarladığı yapı, hangi malzemeden yapıldığını gizlemeyen, kendini olduğu gibi açık eden bir konstrüksiyon oluşturma fikrinden hareket ediyor. Bu yaklaşım, serginin temel meselesi olan malzemeyi başka şeylerin kılığına sokmadan sunma fikri ile birleşiyor. Bu bağlamda yapının tasarımı iki yaklaşıma dayanıyor: Öncelikle Tunç, sanat eserlerinin muhafaza ve transfer edilmesinde kullanılan kasalama teknikleri ve estetiğinden faydalanıyor. İkincisinde ise, resmin tuval bezinin üzerine gerildiği ahşap şasinin üç boyutlu bir yapı olarak yeniden kurgulanması fikri bulunuyor. Boyacı dükkanı konstrüksiyonu, bu iki yaklaşımı da benimseyerek, türdeş malzemeleri, benzer boyutlarda kullanıyor. Böylelikle Özgen ve Tunç, bir yapıtın korunmasından sergilenmesine kadar uzanan süreci açık bir performans nesnesi olarak kurguluyor. Boyacı dükkanının demonte edilebilir çift cidarlı yapısı, içerdiği bütün malzemeler ve bunların ilişkilerinin sergilenmesinde önemli bir rol oynuyor.
Galeri mekanının merkezinde, ana giriş kapısına sırtı dönük olarak yerleştirilen bu yapıyla ilk karşılaşma, iskeletin(konstrüksiyonun) kendisiyle gerçekleşiyor. Dışarıdan bir film setine benzeyen bu yapı, içindeki izleyiciye Perşembe Pazarı’ndaki bir boyacının atmosferini sunuyor. Boyacının malzemelerini titizlikle raflara dizdiği bu dükkan kurgusuyla, resmin materyal bileşenlerine ayrıştırılarak sergilenme yaklaşımıni sahneleniyor.

Çalışmanın sunumu için hazırlanan teknik çizimler, sanatçının yeniden ürettiği endüstriyel boyaların renklerinden seçilerek hazırlandı. Böylece tesadüfi ilişkilerden kaçınmak çalışmanın tüm aşamalarına işledi.

Oğuz Karayemiş’in sergi metninde “Boyacı Dükkanı”nı şöyle anlatıyor:

“Galerinin optik kalbinde bir dükkan: Pekâlâ kaide üzerinde bir heykelin yer almasının beklenebileceği bu düzlemdeki yapı, şimdi galerinin bir dışarısını galerinin içine kıvırıyor. Galerinin kalbinde yeniden inşa edilen boyacı dükkanı, sanatın iki yakasını bir araya getirir, sanat icrasının türlü veçheleri etrafında oluşan mekân-zamanları iç içe geçirir.”

Etiketler

Bir yanıt yazın