Alden Hotel Cappadocia

Cofact Mimarlık Ve Mühendislik 'in “Kapadokya Konağı” fikrini yorumlayarak tasarladığı Alden Hotel Cappadocia'nın inşaatı tamamlandı.

Geçmişin Yerel İzlerinden Bugünün Konaklamasına Dair

Kapadokya’da iki başat yapı tipolojisinden bahsedilebilir. Biri, binlerce yıldır yapısal olarak varlığını koruyan ama günümüzde orijinal işlevini kaybetmiş kaya oymacılığı ile süregelen “kayadam” mimarlığı, diğeri ise bölgedeki taş ocaklarından elde edilen malzemenin işlenerek kullanıldığı “yığma taş” mimarisidir. Kaya oymacılığı için biraz engebeli bir araziye ve uygun kayaç yapısına ihtiyacınız vardır. Yığma yapım tekniği ise mekânsal açıklıkları biraz sınırlasa da bölgedeki hâkim diğer mimariyi oluşturur. Tabi günümüzde, yasaların da zorlaması ile her yapının cephesinde taş kaplama görmek ve bu malzemenin bayağılaştırılması da karşılaşılan tasarım sorunlarından biridir.

Proje’de az eğimli bir araziye, daha çok konvansiyonel yığma yöntemi ile oluşan “kimlik”in, çağdaş bir yorumu işlenmektedir. Geleneksel taş konak mimarisi ve oluşturduğu katmanlı kütle hareketleri projeye yerellik kazandıran ana unsur iken, manzaraya ve iç ilişkilere göre araziye dağınık/kendiliğinden yerleşmiş gibi görünen konaklama blokları da bu yerel kimliğin temelini oluşturur. Yerel ocaklardan çıkan taş, işlenerek ve çeşitli boyutlara getirilerek cephede üst katlara “baş oda” benzeri bir izlenim vermek adına kesme taş olarak yerleştirilir. Bahçe katlarında ise yine geleneksel işleyişteki gibi moloz taş uygulanmıştır. Kapadokya’ya özgü “taş konak” mimarisi güçlü karakteri ve çağrışımsal imgelenmesi ile misafirlere bir kent otelinde değil de, yerel bir konakta vakit geçirtmeyi amaçlar. Tabi zamanın şartları ve misafirlerin yapıyı kullanım amaçları göz önüne alındığında bazı konfor kıstasları önem kazanmaktadır. Misafirlerin dünyanın farklı yerlerinden geleceği düşünüldüğünde daha evrensel tasarım ilkeleri doğrultusunda bir iç mekân kurgusu ortaya çıkmaktadır.

Dört konak ve bir servis yapısından oluşan bu yerleşke, yönlenişi, yapılar arasındaki boşlukları, kemerlerle birbirine bağlanan ve geçirgen bir peyzaj unsuruna dönen biraz dolambaçlı biraz da üç boyutta yerel mimariye öykünme haliyle, geleneksel mimariyi benimseyen ama varoluş biçimi ve kendine has detaylarıyla da onu taklit edemeyecek kadar özgünlük barındıran görünümüyle Kapadokya mimarisini yeniden yorumlamaya çalışır.

Kapadokya denilince akla gelen “Kayadam“ mimarisi ise daha küçük açıklıkların olduğu, daha loş ve neredeyse tesadüfen aydınlatılmış mekânların ardı ardına sıralandığı, iptidai görünen ama farklı bir minimalizme sahip, bölgenin kayaçlarının yapısından ötürü sarı, bej ve kahverengi tonlarında, çok katmanlı kayaçların oluşturduğu dokular ile özdeşleşmiş bir görünüme sahiptir. İşte bu görsel zenginliği/özelliği iç mekanlarda ortaya çıkartmak, güncel konfor koşullarına entegre etmek ve geleneksel ambiyansların yansımalarını oluşturmak tasarımın ana meydan okumalarından bazılarıdır.

Kayadam mimarisinden, yeraltı şehirlerinden ve geleneksel Kapadokya konaklarından öğrenilenler, projenin ruhunun oluşmasında yardımcı olan ana unsurlardır. Tüm bu yerel ve “mimarsız mimarlık” ürünlerinin, beş yıldızlı konfor ve hizmet standartlarıyla bütünleştirmek, bölgede zaman geçiren misafirlerin otele geri döndüklerinde bölgede oldukları hissinden onları koparmamak ama başka bir düzeyde keyif ve huzur veren mekânlarda ağırlamak, mimarinin olduğu kadar iç mimari ve peyzajın da tasarım sorunları içerisinde yer alır.

Yığma tekniği ve ahşap kirişlemelerle kurulan taş döşemeler, saçaksız damlar, farklı kotlara yayılmış teraslar ve onları birbirine bağlayan dik merdivenler, tonozlu eyvanlar, kemerli pencereler geleneksel yapının önemli bileşenleridir. Hem bu bileşenlerin yapıda var olabilmesi hem de çok daha evrensel ve geniş bir programı sığdırmak için yapım tekniğini geliştirerek yorumlamak, bölgenin ruhuna aykırı davranmamanın en önemli yansımasıdır. Yapının içinde neredeyse her odadan erişilen ve her kota yayılmış teraslar yine açık / yarı açık mekân ihtiyacını karşılamakta kullanılır. Bu terasları birbirine bağlayarak, birbirinden bağımsız ve farklı katlarla irtibatlı konaklama birimleri yapmak mümkün olmuştur.

Tasarımın asıl amacı “Kapadokya Konağı” fikrini yorumlamaktır. Konak fikrinin otel işleviyle birleştiği nokta aslında oda sayısını konak sayısına orantılı bir şekilde bölerek, oteli etaplara ayırmaktır. Neredeyse 12 ay boyunca turizm sezonu açık olan bir bölgede zaman zaman kapasite düşüşlerine ve artışlarına cevap verebilecek formda bir kütle arayışı yine “konak” fikrini destekler. Otel az ya da yarı kapasitedeyken, birkaç blok/konak mekanik ve elektrik olarak kapatılabilir, yapı daha kompakt bir enerji tüketimi ile servis vermeye devam edebilir. Kapasite arttıkça istenilen sayıda blok tekrar devreye alınabilir. Çeşitli gruplara toplu olarak konaklama hizmeti sunmak açısından da konaklama birimlerini farklı bloklara yerleştirmek istenen kurgulardan biridir. 15-20 odalık kafileleri tek blokta toplamak, aynı otel içinde yaşamak zorunda olma fikrinden ayrışıp kafile dışındaki diğer misafirlerin etkilenmemesine olanak verir. Konaklama birimleri ile de tüm sosyal, teknik ve ortak alanların düşeyde ayrışması yine dinamik/dingin, sesli/sessiz, ortak/özel alan gibi zıtlıklarla aynı mekânda var olmayı sağlar.

Etiketler

Bir yanıt yazın