4. Mansiyon, Salacak Kentsel Tasarım Yarışması

PROJE RAPORU

SALACAK’IN RİTMİ

‘’MARMARA SAHİLİNİN BİTİP, BOĞAZIN BAŞLADIĞI YER: SALACAK ’’

Herkes kendi ritminde yaşar İstanbul’u.

“ Salacak sahilinden herkes, kendi İstanbul’unu görür. Gündelik yaşamın ritimleri Salacak’ta hayat bulur.“

Ritim dediğimizde aklımıza ilk olarak seslerin belli bir düzen içinde tekrarlanmasıyla oluşan işitsel bir kavram gelir. Fakat şehirde ritim, sesle birlikte çok daha fazlasını içinde barındırmaktadır. Kamusal mekandaki yaşamın canlılığı, kentli ve ziyaretçilerin mekân ile etkileşimleri, insan davranışı ve hareketi, farklı boyutta bir ritim algısı yaratmaktadır.

Şehirde ritimlerin farklılaştığı noktalarda mekanlar ve ihtiyaçlar da farklılaşır ve her yeni hareket, yeni bir nota gibi kent dokusunda şekil bulur.

Salacak sahili boyunca ritmin yer yer hızlandığını, yer yer yavaşladığını görürüz. Bir yanda huzurun, durağanlığın ritmi yaşanırken, bir yanda koşuşturmacanın, kaosun ritmi hayat bulur.

Duyduğumuz vapurun, martının sesi, şehrin sesiyle birleşip bir ritim oluştururken, Kız Kulesi’nin güzelliğiyle karşılaşıp fotoğraf çekmek için duraklayan insanlar, Üsküdar meydanında vapura yetişmeye çalışan insanların telaşlı koşturmacaları kent ritmi içerisindeki değişimlere birer örnektir.

Önemli müzisyenlerin de söylediği gibi; ‘’Ritim notalar değil, notalar arasındaki boşluklardır.’’ Kentsel dokusu içerisinde suyla ve yeşil ile buluşma noktalarında kentin ritmini öne çıkaran bir tasarım yaklaşımı benimsenmiştir.

Salacak; insan davranışlarına ve ihtiyaçlarına bağlı olarak değişen ritimlerde kullanıcılara farklı mekanlaşmalar sunarken, çevre ve insan dostu ulaşım araçlarıyla erişilebilen odak noktalarındaki ticaret, kültür, sanat, eğlence ve rekreasyon alanlarının yanı sıra Boğaz üzerindeki etkinliklerle şekillenmektedir.

KIYI HAREKETİ / DOKUNUŞLARI

Geçmişten günümüze Salacak sahilinin lineer, ince ve uzun bir kıyı bandına sahip olduğu görülmektedir. Kıyı boyunca insanlar burada manzarayı izlemek için yüzlerini denize dönerek karşı kıyıya bakmış, Salacak’ın içinde barındırdığı güzelliği ve potansiyeli kaçırmışlardır.

Mevcut durum analizlerimiz ve tarihsel sürecin bizlere verdiği bilgiler doğrultusunda, falezler ve sahil bandı arasındaki kot farkından dolayı falezlerin üzerine yerleşmiş olan yerleşim alanlarıyla çok fazla ilişki kurulamadığı görülmektedir. Ayrıca kıyıdaki insan hareketi de sahil bandının hareketi doğrultusunda lineerliğin dışına çıkamamaktadır.

Projemizde kıyı çizgisine hareket katarak kıyıya farklı bir ritim getirmek ana önceliğimiz olmuştur. Sahil boyunca yer yer denize bıraktığımız, yer yer de denizden alarak ‘V/U’ şeklinde lineerliği bozduğumuz bağlantı noktalarımız vardır. Bu hareketler sayesinde kıyı boyunca, izlenme ve izlek noktalarının uzunlukları artırılmış, yönlendikleri açılar çeşitlendirilerek mevcutta moton yönlenen sahil yoluna farklı bir ritim katılmış, insanlara farklı perspektiflerin yanında, çok daha geniş bir panorama sunmak hedeflenmiştir.

Kıyı bandını ve sahil yolunun arkasında kalan kısmı birlikte çalışır şekilde tasarlanarak mevcutta tek yönlü çalışan fonksiyonlar, yer yer yolun karşı tarafına alınarak alandaki lineer sirkülasyona farklı bir ritim getirerek, alan kullanımı artırılmıştır. Sadece kıyının kullanılmasının ötesine geçen bir mekan kullanımı hedeflenmiştir. İnsanların sadece karşı kıyıyı izledikleri değil, hem izlendikleri hem de burada duraklayıp keyifli bir gün geçirdiği, geçmişle ve tarihle buluştuğu, belki de İstanbul’a geldiği ilk günü hatırladığı mekanlar tasarlanmıştır. Üsküdar’dan ve Salacak’tan başlayıp tüm İstanbul’u geçmişine götürecek, tarihi fotoğraf karelerini insanların belleklerinde tekrar canlandıracak bir tasarım hedeflenmiştir.

ULAŞIM KURGUSU / YOL SİSTEMİ

Sahil boyunca kesintisiz devam eden bisiklet ve scooter yolu, sahil yaya yolu ve yavaşlatılmış araç yolu ile alana ulaşım en efektif şekilde çözümlenmiştir. Günün şartlarına uygun olarak tasarlanan, insan dostu ve yaya öncelikli, yavaşlatılmış bir ulaşım kurgusu benimsenmiştir. Yavaşlatılmış Nostaljik Tramvay insanların sahili farklı bir ritimle izleyebildikleri bir deneyim aracı olarak görülmüştür. İnsanların yürüme hızından farklı olarak tramvayın içerisinden İstanbul ve Salacak sahilinin siluetini farklı şekillerde deneyimleyebilmeleri hedeflenmiştir.

Ayrıca alanda farklı noktalarda kullanılan deniz taksileri de şehir trafiğine girmeden denizden ulaşım sağlamak isteyenler için farklı bir alternatif sunmaktadır.

HAREM MEYDANI – RİTMİN BAŞLANDIĞI YER, SALACAK’IN GİRİŞ KAPISI

Yıllar boyunca İstanbul’a ve Avrupa’ya yapılmış olan seyahatlerin başlangıç-bitiş noktası konumundaki Haydarpaşa Garı’nı ve Harem Otogarı’nı, Salacak için ritmin başladığı yer olarak tanımlayabiliriz. Anadolu’dan otobüsle gelenlerin İstanbul’a ilk adım attıkları, İstanbul’un ritmiyle karşılaştıkları ilk yer Harem meydanıdır.

İlk odak noktası olan Harem meydanı, tüm anıları yaşatan, gelenlere hoş geldin diyen bir kapı görevi görmektedir. Meydanın iki yakasını oluşturan mimari birimler İstanbul Anı Müzesi, sergi mekanları, atölyeler, su altı pavyonu özellikle meydanla olabildiğince bütünleşecek şekilde tasarlanmış, izlek platformları karşı kıyıyı olabildiğince geniş açı ile izleyebilecek açılımda düşünülmüş, bu açılımın içine kız kulesini almıştır. Kent asansörü farklı yükseklik ve platformlardan tüm alanı ve istanbulu izlemenin yanında alanın ve İstanbul’un ekolojik değerlerinden olan falez yapılanmasını farklı yüksekliklerden izleyebilmemize olanak sağlamaktadır. Asansör engelli ulaşımında ciddi ulaşılabilirlik sağlamaktadır. Bu bahsedilen birçok fonksiyonu içinde barındıran alan proje de ritmi yüksek olarak tanımladığımız çekim merkezlerinden biridir.

PLANLAMA STRATEJİSİ

Kentin kimliğini tanımlayan; doğal, tarihi, kültürel ve ekonomik değerlere ilişkin Boğaziçi kıyı belleğinin ve siluetinin korunması ve geliştirilmesi; kıyı mekânında denize ait aktivitelerin gerçekleştirildiği herkese açık, erişilebilir düzenlenmelerin yapılmalıdır.

Planlama alanında temel sorun bu heterojen kent parçasının nitelikli bir sahil kullanımına nasıl dönüştürüleceğidir. Bu yapılırken aşağıdaki ilkeler gözetilmiştir:

  • Alanın çevresi ve kent ile ilişkilerinin yeniden ve güçlü bir biçimde kurulması,
  • Sahilin her parçasının kentli tarafından kullanılabilir hale getirilmesi,
  • Kıyının tekrar kamusal bir mekân olarak kazandırılması,
  • Erişilebilirliğin bütün ulaşım türleriyle (yaya, bisiklet, tramvay, toplutaşım, bireysel ulaşım) dengeli bir biçimde sağlanması.

YAKLAŞIMDAKİ İLKE VE HEDEFLER

Doğa ile birlikte Şehir kültürü ve imajının vurgulandığı kimlikli bir yeni kamusal mekân tasarımı;

  • Kıyı bandının yaşam kalitesini artırmak ve kıyı bandında metropole uygun işlevler geliştirmek.
  • Kentiçi ulaşım sorununu çözmek ve yeni ulaşım aktarma odakları oluşturmak.
  • Ulaşım sisteminde raylı sistemi geliştirmek.
  • Kentin silüetini göz önüne alan tasarım dillerinin oluşturulması.

KIYI KENT İLİŞKİSİNE YÖNELİK STRATEJİ

İşlevsel açıdan; Kadıköy-Üsküdar-Ümraniye, Küçükyalı-Maltepe-Bostancı, Kartal-Pendik alt bütünlerinin yeniden yapılanması önerilmektedir. Kadıköy- Üsküdar bütünleşmesini kıyı bandı boyunca sağlamak temel bir yaklaşım olarak seçilmiştir.

Kentiçi ulaşım sistemi açısından; Üsküdar, Kadıköy, Harem, merkezlerinin, otobüs – minibüs otoparkları, ile doğurduğu trafik bu mekanlarla işlevsel bir bağlantı kuramadığı gibi, bu alanların kentsel yaşam kalitesini düşürmekte ve zorlaştırmaktadır.

Harem’de yer alan şehirler arası otobüs terminali, ulaşım kanalları içinde yer alan, Küçükbakkalköy’de belirlenen alana taşınmalıdır.

Boğaziçi kıyı mekânında kültürel, rekreatif ve turistik işlevlerin yer alması ile Kadıköy, Üsküdar’ın kıyıdan fiziksel ve işlevsel bütünleşmesi sağlanacaktır.

ULAŞIM STRATEJİSİ

Ulaşım, mevcut biçimiyle, alandaki en önemli sorundur. Alan içindeki yolların otomobillerce yaygın bir biçimde kullanılması ve toplutaşım sisteminin çok sayıda hattan ve küçük kapasiteli taşıtlardan oluşması bu sorunların en önde gelenleridir. Bugünkü yol kullanımı ve toplutaşım işletme anlayışıyla alanı nitelikli bir kamusal mekâna dönüştürme olanağı yoktur. Bunun için, gerek bireysel ulaşım gerekse toplutaşımda yapısal değişiklikler yapılmalıdır.

Sahil yolunun Harem ve Üsküdar Meydanı ile kent ulaşım sistemine eklemlenen ve bütünleşen bu sisteme ait yol mekânının Harem – Üsküdar meydanı kesiminin yaya’ya, tramvaya, bisiklet yoluna dönüştürülmüştür. Bu nedenle insan ve çevre odaklı ulaşım yaklaşımları doğrultusunda Üsküdar Merkez – Harem arası çalıştırılacak Nostalji Tramvay hattı, eski Kadıköy tramvayı ile birlikte ele alınarak, Üsküdar Meydanı, Salacak Sahili, Harem, Haydarpaşa Garı, Kadıköy Sahili ve Kadıköy meydanını sahilden bütünleştirilmesi öngörülmektedir. Sahil bandı ve yakın çevresi kullanımları da dikkate alınarak tramvay hattı ile birlikte bisiklet yolu, iskeleler ile entegre edilmiştir.

Hatlar ve sistemler arasında aktarmaların hem fiziksel hem de yönetsel olarak kolaylaştırılması öngörülmektedir. Bu amaçla, Üsküdar İskelesi’nin yeni yer seçiminde olduğu gibi, marmaray-metro-tramvay-otobüs-vapur arasındaki aktarmalarda en uygun fiziksel çözümler düşünülmüştür.

Kara yolu ağı, alan içindeki yaşam kalitesini artıracak ve daha etkin bir yol kullanımı sağlayacak biçimde kademelendirilmiştir. Otomobillerin sahil yolunun Üsküdar istikameti dikkate alınarak iki şerit ve tek yön olarak sınırlandırılmıştır.

Böylesine radikal bir kararın uygulanmasında da ve geri kalan yol sitemi ile salacak sahili, Üsküdar Kadıköy ve metropol ilişkisi sağlanmak önemlidir. Sahilden yaklaşık 300-400 metre içerdeki kıyıya paralel (Uncular – Doğancılar – Tunus Bağı – Tıbbiye) caddeler ile birlikte Kadıköy – Üsküdar – Kadıköy ring otobüs güzergahı ve taşıt yolu olarak birbirleri destekleyecek şekilde düzenlenmiştir.

Yaya yolları ise merkez ve konut alanları ile toplu taşım durakları ve otopark alanları dikkate alınarak kıyı arasında bir ağ oluşturularak yaya odaklı bir ulaşım sistemine dönüştürülmesi sağlanmıştır.

Sahilin sadece gezinti alanı olarak değil kültür, sanat ve tarihsel bir alanda olması düşüncesinde tasarıma yön verilmiştir.

SÜRDÜRÜLEBİLİR PEYZAJ STRATEJİSİ

Bir zamanlar doğası ve yeşili bakımından Türkiye’nin en görkemli kenti olduğu bilinen İstanbul sağlıksız kentleşme sürecine paralel olarak kentsel ve kırsal peyzaj öğelerini yitirmektedir. İstanbul’da günümüzde yapılan uygulamalar ile yeni yeşil alanlar elde edilmemesi bir yana, eskilerinin de korunamadığı önemli bir sorundur.

Bu nedenle İstanbul Metropolü Yeşil Sistem Senaryosunda öncelikle her yaş kuşağındaki kentlinin sağlığı ve eğlence gereksinimleri, kentin fiziksel yapısının ve dokusunun iyi değerlendirilmesi ve dengelenmesi kentte estetik görünüm kazandırılması temel amaçtır.

Bu amaçla Metropoliten Alan içerisindeki mevcut yeşil alanların öncelikle korunması, sağlıklaştırılması geliştirilmesi önemlidir. Ayrıca yeşil alanların akslarının oluşturulması ve süreklilik göstermesi de önemlidir.

Kıyıda ve geride yer alan Karaca Ahmet Mezarlığı, Selimiye Kışlası Alanı, Marmara Üniversitesi Kampüsü ve falez yeşil dokusu bir ekolojik koridor olarak ele alınmıştır. Bu alan, aynı zamanda kordonun devamlılığını sağlayan açık ve yeşil alanları, yaya yollarını ve toplu taşım aktarma noktalarını da içermektedir.

KÜLTÜREL YÖNETİM STRATEJİSİ

  • Çeşitli karakterde açık ve kapalı kamu mekânları yaratarak, kent yaşamını kıyıya çekmek ve bu alanlarda canlı bir toplumsal ortam, kısaca “kentsel kaliteyi” yaratmak.
  • Kültür ve iş turizmine hizmet edecek konaklama, alışveriş ve sergi mekânlarıyla birlikte, kenti denizle yeniden buluşturmak.
  • İstanbul’a özgü kültürel çeşitliliğe, canlılığa ve etkileşime mekân olan komşu alanlara, daha çağdaş yeni mekânlar eklemek ve bu mekânları bir bütün olarak geliştirmek.

BALIKÇI BARINAKLARI ve BALIK PAZARI

Eskiden balıkçı köyü olarak geçen Salacak’ın tarihinde balıkçı barınakları da büyük önem taşımaktadır. Proje alanında harem meydanı ile mevcut mendirek arasında kıyıya dik sıralanan küçük balıkçı kayıkları tasarım için önemli bir girdi ve değer olarak ele alınmıştır. Bu çerçevede mevcut mendirek yapısı güneye doğru büyütülerek oluşturulan korunaklı liman yukarıda belirttiğimiz ve Marmara/İstanbul’un zenginliği olan balıkçılara uygun şekilde oluşturulmuştur. Alana Balık Mezadı, Balık pazarı gibi ek fonksiyonlar önerilerek, balıkçıların yakaladıkları ürünleri pazarlayıp satabilecekleri satış birimleri düşünülmüştür. Bu birimler kooperatife bağlı olup, balık ticareti, hem satıcı hem de alıcı için avantajlı hale getirilmesi hedeflenmiştir. Kooperatif önerisiyle birlikte insanlara daha erişilebilir, direkt üreticiyle temasta oldukları bir satış politikası sunulmuştur. Bu birimler İstanbullulara taze ve aşırı avlanma sonucu artık kaybetmediğimiz deniz lezzetlerini sunacaktır.

NOSTALJİK SALACAK PLAJI

Bir zamanlar birçok İstanbullunun denizle buluşma noktası olan Salacak Plajı, Üsküdar’da bulunan tek plaj olmasıyla İstanbulluların belleklerinde büyük bir yere sahiptir. Bu değerin Salacak için kaybedilemeyecek kadar önemli olduğu fikriyle, Salacak Plajı tekrar tasarımımızda yer bulmuştur. Projemizde odak olarak belirttiğimiz alan içinde Harem meydanı ve balık Pazarıyla birleşerek oluşan kıyı ritminde yerini bulmuştur. Mevcut mendireğin dönüştürülmesiyle, insanların eski günlerdeki gibi Marmara ile keyifle vakit geçirip, İstanbul’u farklı izledikleri, yaşam ritimlerini yavaşlatabildikleri tarihsel Salacak Plajı proje alanında simüle edilmeye çalışılmıştır.

HAREKETLİ DENEYİM PLATFORMLARI

İstanbul’un dinamizmini, insan hareketine bir yansıması olarak deniz kıyısında ve üzerinde yüzen hareketli platformlar önerilmiştir. İnteraktif deneyime imkan veren bu platformlar, konser, açık hava sineması gibi etkinlikler olduğunda hem karadan hem de denizden izlenme olanağı sunmaktadır. İhtiyaç olduğunda kapanıp kıyı da daha büyük bir alana hizmet ederek, farklı büyüklükteki etkinliklere alanlarının oluşturulmasına olanak sağlamaktadır.

KIZ KULESİ İZLEK ALANI

Salacak için en önemli izlek noktalarından biri Kız Kulesi silüetidir. Salacak’a her gelen Kız Kulesi’ne karşı duraklar, ritmini yavaşlatır. Kız Kulesi’nin restoran ve kafe yapısı olmaktan çıkarılıp, değerini bulacak şekilde tekrar yenilenmesi gerekmektedir.

Kız Kulesi’nin, Film Sanat ve Edebiyat Kulesi olarak kullanılması önerilip, zaman zaman sergilerin, atölyelerin, söyleşilerin olduğu, hem yerli hem yabancı turistlere hitap eden daha canlı bir mekan olarak düşünülmüştür.

KÜLTÜR MEYDANI

Salacak, yaşamış önemli şahsiyetlerin ve ‘’yaşayan kültürel miras’’ açısından İstanbul’un korunmaya değer tarihi alanlarının başında gelmektedir. Mimar Sinan’ın eserlerini çok yoğun olduğu Üsküdar Meydanı projemizde diğer önemli bir odak noktasıdır. Mevcutta bulunan Üsküdar Kültür Merkezi, Atatürk Anıtı gibi yapılarla da desteklenen, sadece yabancı turistlere yönelik değil, yerli turistlere de tarihimizi anlatacak bir kültür meydanı olarak tasarlanmıştır.

OLTA BALIKÇILIĞI

İstanbul’da severek yapılan diğer bir aktivite ise bireysel olta balıkçılığıdır. Alan içerisinde bireysel olta balıkçılığı için platformlar ve doğal mekanlar oluşturularak, insanlara şehrin kaosundan kaçabilecekleri, ritmin yavaşladığı, rahatlayabilecekleri mekanlar sunulmuştur.

DENİZ AKVARYUMU

Alan içerisinde denizin doldurularak oluşturulduğu platformların bazılarının içerisi boşaltılıp, insanların camdan mekanda denizin içini izleyebildikleri, Marmara ile temasta olabilecekleri farklı mekânsal deneyimler yaratmak hedeflenmiştir.

GRİDAL STRÜKTÜR ve MODÜLER TASARIM

Marmara’dan İstanbul Boğazı’na girişte oldukça özel bir konumda bulunan, doğal güzellikleri, kentsel peyzajı, kültürel değerleri ve tarihi yapıları ile öne çıkan Salacak’ta kıyı boyunca kentlinin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik farklı fonksiyonlarda ve ölçeklerde mekanlar önerilmiştir.

Önerilen yeni mekanların tümünde; (1) var olan yapılı ve doğal çevrenin değerlerini öne çıkaran ve bölgeye yeni değerler katan biçimde tasarlanması, (2) kamusallığı ve kamusal alan ilişkileri önemseyen, var olan ilişkileri gözeten, geliştiren ve dönüştüren özelliklere sahip olması, (3) kentsel yaşamı öne çıkarması, (4) konumlandığı ‘yer’lere olabildiğince az dokunması, (5) hafif bir yapıya sahip olması, (6) hizmet verdiği fonksiyonlara uygun olarak, farklı amaçlarda, farklı ölçek ve biçimlerde kullanılabilecek esnek bir yapıya sahip olması, (7) farklı fonksiyonlara hizmet etse dahi, kıyı boyunca ortak bir dile sahip olması gerekliliği düşünülmüştür.

Bahsi geçen tasarım kararları doğrultusunda ilk olarak, kıyı boyunca yer alacak mekanların tümünde uygulanabilecek, hizmet edeceği fonksiyonlara göre farklılaşabilen, çeşitlenebilen ve dönüşebilen hafif ve esnek bir strüktür (kolon-kiriş sistemi) tasarlanmıştır. Çelik malzemeden olan bu strüktür, mekanın fonksiyon gereklerine uygun aks aralıklarına sahip gridal bir yapıya sahiptir.

Gridal strüktür sistem olarak -kendinde- hem statik hem de dinamik bir yapıyı barındırmaktadır. Strüktürün yapı elemanları olan kolon ve kirişlerin eş aralıklarla yerleştirilmesi durağan bir ritme sahip statik bir etki yaratmakta ve kendi içinde yatayda ve düşeyde standartlaşmayı ortaya çıkarmaktadır. Bu duruma eş zamanlı olarak yapı elemanlarının salt taşıyıcı olarak ele alınması da mekansal üretimi özgürleştirerek serbest, esnek, açık ve dinamik bir plan bu bağlamda da mekan üretimine olanak sağlamaktadır. Strüktürün sağladığı bu potansiyelle kolay üreyebilir, çoğalabilir, çeşitlenebilir ve dönüşebilir mekanlar tasarlanabilmektedir.

YÜZEY VE MODÜLLER

Gridal strüktür, hizmet ettiği fonksiyonun ihtiyaçlarına göre açık, yarı açık ve kapalı mekanlar olarak kullanılabilecek altlık ya da başka bir deyişle iskeletin kendisidir. Mekanlar ise, gridal strüktüre yerleştirilen cam, ahşap, metal ya da beton gibi farklı malzemelerden üretilen yüzeyler ya da modüller aracılığıyla oluşturulmaktadır.

Gridal strüktürün izin verdiği açık plana yüzeyler ve modüller, hizmet ettiği fonksiyonun gereklerine göre farklı büyüklüklerde ve farklı sayıda ihtiyaca yönelik, insan davranışı ve ritmine göre yoğunlaşan ya da seyrekleşen kompozisyonlarda yerleştirilmiştir. Böylece strüktürel yinelemenin yarattığı statik hal, serbest plan kurgusuna yerleştirilen modüller aracılığıyla dinamik bir duruma dönüşmektedir. Bu şekilde tasarlanmış strüktürler kendi içinde farklı ritimleri bir arada var etmektedir.

Bu yapma biçiminde önemsenen bir diğer nokta da tasarımın oldukça geçirgen bir yapıda olması ve halihazırdaki doğal ve yapılı çevrede olabildiğince kaybolmasıdır. Mekanlar ya da modüller gridal strüktürün her bir noktasına strüktürü dolduracak şekilde değil boşluklu bir kurguda yerleştirilir. Böylece katı ve tanımlı sınırlar oluşmaz, geçirgen ve muğlak bulunduğu yerle sürekli ilişkili bir yapı meydana gelir.

ÜÇÜNCÜ BÖLGE

Bölgenin doğal güzelliklerini, kentsel peyzajını, kültürel niteliklerini ve tarihi dokusunu öne çıkartan ve bunlara değer katan, hafıza mekanı olma durumunu yeni fonksiyonlar aracılığıyla devam ettiren, bölgeyi denizden ve karadan kentsel bir odak haline getiren, kentliyi ve kamusallığı merkezi alan, yeniye ve güncele atıf yapan ‘kamusal bir değere’ dönüştürülmesine karar verilmiştir.

Bu bakış açısıyla bölgeden otogar yapısı kaldırılmış ve alana Boğaz ile direkt fiziksel ilişki içinde olan bir meydan ve bu meydanı besleyen müze (İstanbul Anı Müzesi) ve atölyeler (Doğa ve Sanat Atölyeleri ile Su Altı Pavyonu) ve set üzerindeki yaya akslarından yerel kentliyi ve ziyaretçileri meydana taşıyacak, kentsel bir simge (landmark) gibi çalışacak kent asansörü de meydana bağlanmıştır.

KENT ASANSÖRÜ

Harem bölgesinde falez üstündeki sette bulunan konut bölgesini çevreleyen yaya akslarının sonlandığı bölgede bulunan İsmail Hakkı Tonguç Parkı halihazırda İstanbul Boğaz’ının, Tarihi Yarımada’nın ve Galata’nın üst kottan deneyimlendiği önemli bir yerdir. Bu park aynı zamanda bölgenin önemli tarihi miraslarından biri olan Selimiye Kışlası’nın bulunduğu Çeşme-i Kebir Sokağı’nın denize doğru sonlandığı noktadır. Kesişimlerin yoğun olduğu bu ‘yer’ iki kotu düşeyde de birbirini bağlayacak donatılara sahip görülmüştür. Bu sebeple, bahsi geçen noktadan başlayan bakı terası denize doğru uzatılmış ve geçtiği geniş açıklık sonrasında düşeyde hareket eden asansöre bağlanmıştır. Asansör ‘Doğa ve Sanat Atölyeleri’nin yer aldığı strüktürün yanından meydana bağlanmaktadır. Başladığı noktadan meydana dahil olduğu yere kadar süren neredeyse seremonik olan bu ‘seyir hali’ oldukça kıymetli görülmüştür. Doğa ve Sanat Atölyelerinin birinci katından geniş bir platform kent asansörüne bağlanmaktadır.

Kent asansörü olarak adlandırdığımız bu yapısal elemanın farklı kotlarından seyir eylemi için farklı büyüklükte platformlar yapılmıştır. Bu platformların her biri, farklı açılardan ve farklı kotlardan Tarihi Yarımada’nın, Galata’nın, Boğaz’ın, Salacak kıyısının kendisinin ve önerilen yeni meydanın deneyimlenmesinde ‘aracı mekanlar’dır. Bu yapı elemanı dönüşen Harem bölgesi ve bu doğrultuda da Salacak kıyısının kentsel bir simgesi olarak yeni ve güncel olana atıf yapmaktadır.

[ İSTANBUL ANI MÜZESİ ] ile [DOĞA ve SANAT ATÖLYELERİ ]

Günümüzde dahi farklı şehirlerden İstanbul’a gelişte kent ile kurulan ilişkinin başlangıç noktası olan Harem Otogarı önemli bir hafıza mekanıdır. Fakat ‘an’da kişiler tarafından oluşturulan bu hafızanın otogarın niteliksiz yapısından çok, bölgenin doğal zenginliği ile birlikte tarihi ve kültürel mirasının yarattığı atmosfer aracılığıyla kurulduğu düşünülmektedir. Bu yüzden öncelikle, ‘yerin hafıza mekanı olma durumu’nun eski hafızaların sergilendiği, yeni hafızaların da üretildiği müze ve atölyeler gibi yeni fonksiyonlar aracılığıyla devam ettirilmesi kararı alınmıştır.

Meydanın çevresine, meydanın sınırlarını tanımlayacak şekilde, fonksiyonel bağlamda hem birbirlerini hem de meydanı besleyecek iki strüktür yerleştirilmiştir. Bunlardan biri ‘anı müzesi’ diğeri ‘doğa ve sanat atölyeleri’ olarak işlevlenmiştir. İstanbul Anı Müzesi olarak adlandırdığımız strüktür feribot iskelesine, Doğa ve Sanat Atölyeleri olarak adlandırdığımız strüktür ise araç-bisiklet-tramvay yollarının paraleline yerleştirilmiştir. Yapılan bu düzenleme ile hem meydan hem de meydanı tanımlayan strüktürler ve bu strüktürlerdeki mekanlar Boğaz’a, manzaraya yönelmiştir.

Gridal strüktüre modüllerin yerleştirilmesinde mekanlar arası ilişkilerle birlikte, falez ile birlikte falez üstündeki konut dokusunun silüetteki kompozisyonu, yapılı çevrenin oranları, görsel ilişkinin kurulabilmesi için ön-arka ilişkileri ile insan davranışı, yoğunluğu ve ritmi önemsenmiştir. Böylece, düzenli ve tanımlı bir strüktüre, modül ve platformların yerleşimi ile dinamik kaliteli mekanlar üretilmiştir.

Strüktürde açık sergilerin ve etkinliklerin düzenlenebileceği, farklı toplanmaların gerçekleşeceği alanlar tanımlanmıştır. Yapılarda modüller ve platformlar arasındaki sirkülasyon kesintisizdir.

Katlar ve mekanlar arasındaki dolaşım herkesin her bir noktaya erişiminin önemsendiği bu kamusal mekanda farklı kotlar arasında yeterli miktardaki merdiven ve asansörlerle sağlanmıştır.

Yapıların zemin katlarına oldukça az sayıda modül yerleştirilmiştir. Yerleştirilen modüllerin önemli bir çoğunluğunda ise kafe, WC gibi meydana hizmet eden fonksiyonlar çözülmüştür. Buradaki amaç meydanın ve yapıların sınırlarını muğlaklaştırarak meydan ile yapıları birlikte çalıştırmak, ve kamusal mekanları bir bütün olarak yaşatmaktır. Başka bir deyişle, meydanın strüktürleri, strüktürlerin de meydanı beslediği etkileşimli bir ortam yaratmaktır.

Tamamen açık ve serbest bir kurguda üretilen mekanların doğal hava koşullarından etkilenmemesi için strüktürlerin belirli noktalarında L formlu cam ve mesh yüzeylerden yarı saydam örtüler tasarlanmıştır.

SU ALTI PAVYONU

Su Altı Pavyonu cam malzemeden yapılan tavan döşemesinin üstü havuz yapılmıştır. Su ve ışığın yapısal bir eleman gibi çalıştığı iki odalık sergi mekanı geçirgen yapısıyla fiziksel ve görsel olarak meydan ile birebir ilişkili bir yapıdadır. Bu pavyonun meydan kullanıcıları tarafından bir uğrak mekan olarak görülmesi amaçlanmıştır.

GELECEK ÖNGÖRÜLERİ

MARİNA

Limanın zaman içerisinde İstanbul geneline, yurt dışı ve yurt içi kullanıcılara hitap edebilecek bir yat marinasına dönüşmesini hedeflenmektedir. Arkasında bulunan ticaret ve konaklama fonksiyonlarıyla desteklenerek bireysel yelkenlilerin, Akdeniz ülkelerinden gelip burada bir duraklama noktası olarak kullandığı, İstanbul’un en güzel izlek noktasına park edebildikleri ve oradan İstanbul’a yayıldıkları bir merkez olarak çalışacağı öngörülmektedir.

ATIK SU

Atık suların artık bu noktada denize dökülmediği, Salacak’ın artık kendi hak ettiği değeri vererek korunması ve düzenlenmesi gerekmektedir. Altyapı sistemleri bu yönde geliştirilmeli ve iyileştirilmelidir.

Etiketler

Bir yanıt yazın